Erhan,
doktorunun kadın olabileceğini hiç düşünmemişti. Hem Gata'daki hem de daha
sonra gittiği tüm sağlık kuruluşlarındaki doktorlar erkekti. Ayrıca Uğur da
erkek adı değil miydi?
Yunus'a
baktığında onun da kendisi kadar şaşırmış olduğunu fark etti. Ama Yunus daha
çabuk toparlanmıştı.
“Umut'un
neden size gizem kattığını anladım. Ablası olduğunuzu söylese zorunluluk
hissedeceğimizi düşünmüş olmalı. Yine de, arkadaşı olduğunuzu düşünmem hataydı.
Mesleğinizden bahsetmişti ama soyadınız farklı olunca bağdaştıramadım. Ne de
olsa sizin ailede erkek isimlerinin kızlara verilmesi alışılagelmiş bir durum.
Daha zeki olmam lazımdı.” Yunus, içinde oluşan, anlamlandıramadığı rahatlama
ile abuk sabuk konuştuğunun farkında değildi.
Uğur,
bu tespite yanıt verme gereği duymamış ama hafif bir baş eğmesi ile onaylamıştı
söylenenleri.
Kardeşinin
arkadaşı ile ağabeyinin geleceği tamamen aklından çıkmıştı. Mahcup bir şekilde
elini uzatıp tanıştı. Kendisine bakan gözlerdeki merak tatmin edilmemiş olsa da
kimse konuyu uzatmamıştı. Uğur, masanın arkasına geçip koltuğuna otururken
kendisini iyice toparlamış, mesafeli ifadesi yüzüne yerleşmişti.
“Öncelikle
sizi bu kadar beklettiğim için özür dilerim. Gerçekten önemli bir sorun
yaşadık.” Sesi özür dilemiyor sadece açıklama yapıyordu. Sözler ile tonlar
örtüşmemişti. Aslında içinde hissettiği pişmanlığı dışa vuramıyordu Uğur. Çünkü
birkaç dakika önce henüz on yedi yaşında genç bir kıza protez bacak takılmış, o
da hastasının yanında onunla birlikte acı çekmişti. Kendini toparlama çabası bu
kez de duygusuz bir ton vermişti sesine.
Erhan,
yine sinirlendiğini hissetti. Hem bekletmiş hem de bunu içten olmayan
ifadelerle telafi etmeye çalışmıştı. Tam ağzını açacaktı ki Uğur konuşmaya
yeniden başladı.
“Siz
Yunus Bey olmalısınız? Kız kardeşim sizden çok söz etti.”
Bu
kez Erhan, Yunus'a bakmaya başladı. Kız kardeşi mi? Umut da kız mıydı? Doğru ya
az önce dememiş miydi, 'sizin ailede erkek adları koymak moda' gibi bir
cümleyi... Yunus'u dizginleyen arkadaşını erkek sanmıştı ama yanılmıştı. Bir
kadın Yunus ile arkadaşlık yapıyor? İnanılır gibi değildi. Kardeşi çaptan mı
düşüyordu yoksa kız ablasına mı benziyordu?
Doktorun
erkek saçı gibi kısacık kesilmiş kahverengi saçları ve numaralı gözlüklerinin
ardında hiç makyaj olmayan yüzü, pek de güzel değildi. Alıcı gözü ile bakmaya
gerek olmayacak kadar sıradandı. Yoğun biri için normaldir diye düşündü, Erhan.
Sonra da gözünü dikip kadına baktığı için kendisine kızdı.
Uğur,
kendisine bakan gözlerin farkında bile değildi. Tek düşündüğü o günü bir an
önce bitirebilmekti. Bunun için de Umut'un yolladığı bu hastalar ile hemen
ilgilenmeliydi.
“Dosyanız
yanınızda mı? Daha hızlı bilgi alabilir ve sizleri daha fazla bekletmeden
görüşebilirim.”
“Sizi
yeterince bekledik zaten. İşinize yarayacaksa dosya Yunus'un elinde!”
Uğur, sert yanıt nedeniyle kafasını kaldırıp baktı.
Erhan farkında olmadan ters konuşmuştu ama o kadar zamandır bekleten kadının
kendilerini başından savmak ister gibi konuşmasına izin veremezdi.
Uğur,
hastasının ruh halini az çok tahmin ederek sessiz kaldı. Kendi sinirleri de
bozuktu. Konuyu uzatmaya, yanlış anlamaya gerek yoktu. Dosyayı kısaca
inceledikten sonra, “Bu daha önce fizik tedaviye başladığınız hastanenin
raporu. Bu da işe yarar ama ameliyat ile ilgili detayların olduğu dosyanızı da
getirirseniz çok daha iyi olur. Bu rapora göre tedaviye yeni başlamışsınız.
Neden değişiklik gereği duydunuz?”
“Yolu
ters olduğu için değiştirdik. Ameliyatımın raporunu eklediklerini sanıyorduk.
Sorun değil daha sonra getiririz.”
“Tamam,
şimdi neler yapabiliriz bir bakalım.” Ameliyatın ardından en faydalı olacak
tedavi Uğur'un da uzman olduğu fizik tedavi masajı idi. Hidromasaj yaramayacağı
için bir an önce hastası ile ilgilenmesi gerekiyordu. Yan odaya geçmek için
hareketlendi.
“Buyurun
Erhan Bey, diğer odaya geçelim lütfen.” diyerek kapıya doğru yürüdü.
Erhan'ın
geçmesi için yaptığı tek hareket kapıyı tutmak oldu. Erhan yeni alıştığı akülü
sandalyesi ile Uğur 'u takip etti. Yunus da çıkmak isteyince Uğur durdurdu.
“Biz
bir süre görüşelim sonra size haber veririm.”
Erhan, yirmi üç yirmi dört yaşlarında gösteren genç
kadının sesindeki ve tavrındaki otoriteyi şaşkınlıkla izledi. Asker olmalıydı,
diye düşündü. Sonra da üstündeki önlükten anlaşılmayan silueti takip etti.
Sadece iki kapı sonrası tedavi yapılacak odaydı. Oda oldukça genişti. Birçok
alet ile masaj masası geniş odayı kaplamıştı. Duvarlardaki resimler ile
tedavilerin aşamaları gösterilmiş, ulaşılacak son nokta verilmişti. Erhan, kısa
bir bakış attığı odada kendisine gösterilen masaya oturdu.
Uğur,
Erhan'ın, soyunduktan sonra masaj masasına uzanmasını istedi. Kırık ayağına güç
vermeden sandalyesinden kalktı. Uğur hiç yardımcı olmuyordu. Oysa kazadan beri
evde herkes her işi için yardıma koşuyordu. Neredeyse sağlam olan kollarını
bile kullanmasını engelleyeceklerdi.
Erhan
kazağını ve içindeki yünlü kışlık gömleğini çıkarttığında hafif kaslı bir vücut
ortaya çıkmıştı. Uğur, ameliyat yerini inceledikten sonra, sırt kaslarını ve kol
kaslarını inceledi. Ufak hareketler ile masaja başladı. Germe ve çekme
hareketleri ile devam etti.
Erhan uzun zamandır vücudunda bir kadın eli
hissetmiyordu. Etkilenmeyi bekledi. Çünkü masaj sırasında Uğur Hanımın eli
neredeyse tüm vücudunda geziyordu. Başka zaman olsa aklına gelmeyecek şeyler o
an aklından çıkmıyordu. Ankara'daki doktorun söylediği cümle beyninde dönüp
duruyordu. Ereksiyon olamama durumu hala devam ediyordu. O genç bir kadındı.
Seksi olması şart değildi. Etkilemesi gerekirdi!
Ama
hayır, yine vücudu tepki vermiyordu! Kadına dönüp bir daha baktı. İstek
uyandırmayacak biri değildi. Gerçi, normal seks hayatı olan bir erkeği, bu
kadarcık bir temas ile tahrik edecek kadar seksi de değildi. Uzun zaman kadın
görmemiş bir erkeği ise hemen her kadın tahrik ederdi. Kendisi neredeyse üç
aydır seks yapmamıştı. O zaman sorun neydi? Bu kaza bazı şeyleri elinden almış
olabilir miydi? Şüpheleri gerçek oluyordu galiba.
Gata’daki
doktorun dediklerini anımsadı. 'Bir süre cinsel yönden sorun yaşayabilirsiniz.
Bedeninin iyileştikçe ereksiyon olamama sorununuzda ortadan kalkacaktır.' Sorun
henüz ortadan kalkmamıştı. Ama bu kafayla giderse kendisine yeni sorunlar
edinecekti. Etkilenmeyi denediği kadın evliydi ve kendisini test etmek için
evli bir kadını inceleyecek kadar basitleşmişti. Utanç duyarak gözlerini
kapattı. Uğur'un ifadesiz sesi ile yeniden açtı gözlerini. Artık sonuna
gelmişlerdi ilk seansın.
“Spor
yapıyor olmanız sizin için avantaj. Kas yapınız kuvvetli. Bize sadece gerekli
kas yapısını harekete geçirmek kalıyor. Ameliyat yeriniz çok iyi gözüküyor.
Birlikte yapacağımız hareketleri evde de söylediğim aralıklarda ve sayıda
tekrarlarsanız birkaç ay sonra çok rahat yürüyebilir hale gelirsiniz.”
Birkaç
ay! Ne kolay söylüyordu! Birkaç ayın ne kadar uzun bir süre olduğunun farkında
mıydı acaba? İki ayağı üzerinde durabilmenin önemini kaybetmeyenin anlaması
mümkün müydü? Uğur Hanım için konuşmak kolay tabii, diye düşündü. Sonra kadının
etrafında hep benzer rahatsızlığı olan kişiler olduğunu anımsayıp, hatalı mı
düşünüyorum, demeye başladı. İyi ama mesleği seçerken nelerle karşılaşacağını
biliyordu. Daha anlayışlı olması gerekmez miydi? Sesi ve duruşu soğuk olduğunu
belli ediyordu. Erhan'ın bu kadından anlayış beklemesi saçmalıktı. Kendi
kararının doğruluğundan, doktorunun ise kalpsizliğinden emin bir şekilde
giyinmeye başladı. Gerginliğini dışa vurduğunun farkında bile değildi.
“Sizin
ameliyatınızı kim yaptı? Nerede ve nasıl bir teknikle yapıldı?” Bu bilgiler
okuduğu dosyada yoktu.
“Bilmem,
doktorumun adını anımsamıyorum. Ama hastane kayıtlarıma ulaşmak kolay olmalı.”
Neden bu kadar önemliydi? Gördüğü izlerin nasıl bir operasyona ait olduğunu
anlayamıyor muydu?
“Elbette
belli meslekler için kolay olabilir ama benim ulaşmam uzun sürer ve etik olmaz.
Lütfen bana dosyanızın aslını da getirin. Ameliyatınız hakkında detaylı bilgim
olursa daha doğru teknikleri uyguladığımdan emin olurum. Size şimdi bazı
hareketleri yaptıracağım. Çoğu tek başınıza yapacağınız tarzda ama iki hareketi
yaparken yanınızda birisinin olmasına dikkat etmelisiniz. Baş dönmesi yapar.
Düşerseniz henüz tam kaynamamış platinlerinize zarar verebilirsiniz. Şimdi
kardeşinizi çağıracağım. O da bilsin bunları.” Erhan, sakin sakin dinlerken son
cümle ile yeniden sinirlendi.
“Ben
anlatamaz mıyım sanıyorsunuz?” Erhan aslında sadece o cümleye sinirlenmemişti.
İçinde bulunduğu durum ve erkekliği ile ilgili yaşadığı korku üst üste
gelmişti. Kendi kendine 'Önce ayağa kalk, diğeri sonra nasılsa düzelir' diye
telkinde bulundu.
Uğur,
şaşkınlıkla yüzüne baktı. Kendisinin tek istediği hastasının başına gelebilecek
olumsuzlukları engellemek için aile bireylerini bilgilendirmekti. Bunda da
kararlıydı. Erhan'ın terslenmesine
aldırmadan büro olarak kullanılan odaya geçip Yunus'u çağırdı. İkisine de
hareketleri gösterdi. Bir kısmını uyguladı ve sonra da tedavi için randevuları
ayarladı. İkinci seans ertesi gündü. Bu kez gelirken yanında dosyasının do
almasını istediğini anımsattı.
*****
“Neden
dosyayı getirmedin ki? Çocuk gibi azarladı bizi resmen. Kendi daha çocuk ama
bize dayılanırken hiç de öyle değildi.” Erhan, sinirini saklamıyordu.
Yunus,
dalgınlıkla tek dosyayı aldığını, ekinde nasılsa vardır diye düşündüğünü itiraf
etmiş ama yine de ağabeyinin dilinden kurtulamamıştı. Konuyu değiştirmeye
çalıştı.
“Çocuk
mu? Umut'un dediğine göre yirmi dokuz yaşındaymış. Yani pek çocuk sayılmaz.”
“O
zaman fazla erkeksi. Zaten o kadar kısa saçlarla erkek çocuğundan farkı yoktu.
Allah kocasına sabır versin. Bu kadın, adamı da azarlayıp duruyordur. ”
“En
az senin kadar soğuk ve aksiydi bence. Ama bildiğim kadarıyla kocası ölmüş!”
Erhan,
genç yaşta dul kalmış olmasına üzüldü ama bu kendisini azarlaması için yeterli
mazeret değildi.
“Ben
aksi değilim. Gayet iyi biliyorsun ama o benim hasta olduğumu unuttu ve bir
azarlamadığı kaldı. Hoş onu da yaptı ya neyse.”
“Sen
acaba biraz fazla mı alıngansın? Bize, fazla ilgili davranıyoruz diye fırça
atmıyor muydun? Kadın belki de olması gerektiği gibi davranıyordu.”
Ağabeyine,
internette araştırma yaptığını, kendilerinin Erhan'a hatalı davrandığını
öğrendiğini anlatamadı. Doktorun en doğrusunu yaptığından emindi...
Erhan,
tüm bunlardan habersiz, “İyi ama o doktor değil mi? Onun daha ilgili davranması
gerekmez mi? Aman neyse ne, beni eve götür. Çok yoruldum.”
Yorulmamış
ama alçılı ayağı yüzünden canı sıkılmaya başlamıştı. Kaşınan ayağına bir şey
yapamamak deli ediyordu. Neden en olmayacak yerde kaşıntı tutardı ki?
“Uğur
Bey iyi birine benziyor. Keşke o olsaydı benim doktorum. Hem onunla daha rahat
konuşurduk.” Arabada, huysuz ihtiyarlar gibi söylenmeye devam etti Erhan. Yunus
sabırla yanıtladı,
“Uğur
hanımın da iyi olduğundan eminim. Umut ablasından bahsederken hep onun çok iyi
bir fizik tedavi uzmanı olduğundan söz ederdi. Gerçi ablası olduğunu bilmiyordum.
Hep ağabeyi sanıyordum. O Uğur dedikçe ben de erkek düşündüm doğal olarak.
Kartı verdiğinde soyadları farklı olunca hiç bağdaştıramadım. Şimdi çok tuhaf
geliyor yaptığım hata.”
“Orada
da tuhaftın zaten. Neden acaba?” Erhan yanıt almayacağından emindi. Yanılmadı.
Yunus, doğruyu öğrendiğinde içinde oluşan rahatlamayı anlatamazdı. Çünkü
kendisi de anlamamıştı. İki kardeş de daha fazla konuşmadan konuyu kapattı.
Eve
yaklaşırken gördüğü kırmızı Polo araba Müge'nin geldiğinin habercisiydi.
Plakayı görememişti ama kan kırmızı arabayı ve çamurluktaki ufak göçüğü
tanıyordu. Müge, ilgi çekmeyi seviyordu. Ama ilgilenmeyi sevmiyordu. Her ne
kadar aralarındaki ilişkinin aşk ya da sevgi ile uzak yakın alakası yoksa da
hiç aramaması, Erhan'ın canını sıkmıyor değildi. Demek ki insanların ilgileri
iyi zamanlarla kısıtlı olabiliyordu.
Babasının,
tekerlekli sandalyeyi rahatlıkla içeriye sokabilmesi için hazırladığı rampadan
bahçe katındaki evlerine girdi. Antre kısmında kendisi için bulundurulan ıslak
bez ile tekerleklerini silmeye başladı. Arkasından gelen Yunus yardım etmek
istediğini söylese de, kendisi yapabileceğini belirtip kabul etmedi. İki
tekerleğinde temizlenmesi bittiğinde içeriye doğru sürdü.
Müge,
salonda oturuyordu. Kaç gündür aramıyordu bile! Kalkıp gelmesinin nedeni neydi?
Sandalyesini salona soktu. Annesi misafirini ağırlamaya çabalıyordu.
Erhan
son derece asık bir yüzle odaya girdiğinde Müge hemen yanına gidip
yanaklarından öptü. Erhan, soğuk
dudakların temasından rahatsız olmuştu. En az beş dakika kapının dışındaydı.
Salon, girişi gören bir konumdaydı. Ama Müge kendisi içeriye girene kadar
beklemeyi uygun bulmuştu. Çünkü o seven bir kadın değildi. Annesi hala babası
kapıyı çaldığında heyecanla koşardı kapıya...
Yunus,
Müge'nin geldiğini anladığı an salona girmekten vazgeçmişti. Kapıdan başını
uzatmış, kısaca Hoş geldin, elimi yüzümü yıkamam lazım. Görüşürüz, demiş önce
banyoya yönelmişti. Daha sonra annesinin sesinin geldiği mutfağa gitmeyi tercih
etmişti. Bu kadından hoşlanmamıştı. Ağabeyinin hatırı için bile katlanamazdı.
Annesi renk vermese de kız arkadaşlarına zaten hep mesafeli davranırdı. Normal
arkadaşlarını bile oğullarını müstakbel gelin adayı olarak görür en baştan
tavrını koyardı. Müge için de farklı düşündüğünü sanmıyordu. Annesi Erhan için
çay koyarken kendi kendine söyleniyordu. Yunus duymak için yaklaştığında
annesinin, “Bu kız benim gelinim olamaz. Bu sevimsiz benim gelinim olamaz. Asla
gidip istemem.” diye söylendiğini duydu. O kadar dalgın ve peşi sıra
söyleniyordu ki Yunus'un burnunun dibine kadar geldiğinin bile farkında
değildi. Yunus annesinin yanağından şap diye öpüp “İçin rahat olsun Meliha
Hanım, ağabeyim o kadınla asla evlenmez. Onun kadını, kötü zamanda misafir gibi
gelen değil, kötü günden kurtulması için canını dişine takan biri olur. Müge,
kısa sürede eski ilişki dosyasına kalkacak. Yunus demişti dersin.”
“Hep
kendime, çocukların kız arkadaşlarına karışmayacağım diyorum ama böyle gelin
istemem ben. Bak sana da söylüyorum, bu kız gibi birini getirme sakın.” Annesi,
tam tepsiyi eline alıp iki adım atmıştı ki durdu yeniden oğluna döndü, “Eminsin
değil mi?”
“Evet,
anne, için rahat etsin Erhan ağabeyim sevmediği biri ile evlenmez. Sevdiği de
içerideki gibi olmaz.”
“Tamam,
bu içeridekinin ne olduğunu düşünüp kendimi utandırmayacağım. Sen de ikimize
çay koy, seninle karşılıklı içelim.” Annesinin sesi keyifle çıkmaya başlamıştı.
Heyecanla Erhan ve Uğur ikilisinin arasındaki buzların erimesini bekliyorum :))))
YanıtlaSilbuz erir mi, ateş söner mi? bilemiyoruz henüz :)))))))
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil