“Ne
yemek isterseniz? Burada gerçekten çok güzel yerler var. Ama yemek
istediğiniz tarza göre götürelim sizi. “
“Balık lokantası ya da kebapçı olabilir.”
“İki sokak aşağıda güzel bir kebapçı var. Balık için ise biraz yürümemiz lazım.”
“Ben çok açım. Bu akşam kebap ile yetinelim. Başka zaman balık yeriz.”
Aden, tekrar görüşme vaât eden bu cümleden de rahatsız oldu. Neden tekrar görüşmek istiyordu? Acaba Çiğdem'i beğenmiş olabilir miydi? Bunun için mi, Çiğdem teklifi kabul etmişti? Arkadaşının düşüncelerini okuyamayacağı için o da daveti kabul etti ve yürümeye başladı. Çiğdem'in bahsettiği kebapçı ara sokakta küçük bir dükkândı. Fakat her zaman neredeyse tüm masaları dolu olur, paket servise elemanlar yetişemezdi. Kızlar dükkânın önüne gelince Ferhat, onlardan önce davranıp kapıyı tuttu. Çiğdem, önden girince tezgâhın arkasındaki usta kafasını kaldırdı ve gülümseyerek,
“Oooo siz bizim dükkânın yolunu hatırlar mıydınız? Hangi rüzgâr attı
kızlar? ” dedi. Çiğdem, göz kırparak “Sana yeni bir müşteri getirdik, Rıza usta” dedi, Ferhat'ı göstererek.
“Buyurun beyim, hoş geldiniz. Bizim kızlar sağ olsun bana müşteri getirmeyi
pek sever. Sayelerinde işlerim çok arttı.”
Ferhat, bu cümlelerden sonra, soran bakışlarını Aden'e çevirdi. “Öyle mi? Ben son kurban mıyım?” dediğinde sesinde şaka yapan bir ton yoktu.
istediğiniz tarza göre götürelim sizi. “
“Balık lokantası ya da kebapçı olabilir.”
“İki sokak aşağıda güzel bir kebapçı var. Balık için ise biraz yürümemiz lazım.”
“Ben çok açım. Bu akşam kebap ile yetinelim. Başka zaman balık yeriz.”
Aden, tekrar görüşme vaât eden bu cümleden de rahatsız oldu. Neden tekrar görüşmek istiyordu? Acaba Çiğdem'i beğenmiş olabilir miydi? Bunun için mi, Çiğdem teklifi kabul etmişti? Arkadaşının düşüncelerini okuyamayacağı için o da daveti kabul etti ve yürümeye başladı. Çiğdem'in bahsettiği kebapçı ara sokakta küçük bir dükkândı. Fakat her zaman neredeyse tüm masaları dolu olur, paket servise elemanlar yetişemezdi. Kızlar dükkânın önüne gelince Ferhat, onlardan önce davranıp kapıyı tuttu. Çiğdem, önden girince tezgâhın arkasındaki usta kafasını kaldırdı ve gülümseyerek,
“Oooo siz bizim dükkânın yolunu hatırlar mıydınız? Hangi rüzgâr attı
kızlar? ” dedi. Çiğdem, göz kırparak “Sana yeni bir müşteri getirdik, Rıza usta” dedi, Ferhat'ı göstererek.
“Buyurun beyim, hoş geldiniz. Bizim kızlar sağ olsun bana müşteri getirmeyi
pek sever. Sayelerinde işlerim çok arttı.”
Ferhat, bu cümlelerden sonra, soran bakışlarını Aden'e çevirdi. “Öyle mi? Ben son kurban mıyım?” dediğinde sesinde şaka yapan bir ton yoktu.
Aden, cümlelerin ardında yatan anlamları kavradığı için rahatsız olmuştu. Aslında bu akşam buraya üçüncü kez birisini getirmişlerdi. Daha önce gelenler de Çiğdem'in oturduğu apartmandan komşularıydı. Zaten onlarla da ikinci kez gelinmemişti. Üstelik tüm komşuları zaten üs de görevli kişilerce detaylı araştırmadan geçirildiği için içleri rahat gelmişlerdi. Rıza usta yine Çiğdem'in arkadaşı diye düşünmüş ve o yönde konuşmuştu. Ferhat'ın bakışlarında soru işaretleri uçuşuyordu.
“Siz şu boşalan masaya geçin, şimdi siparişlerinizi almaya gelir çocuklar.”
“Tamam, Rıza usta”
Kızlar yeni silinen masaya oturduklarında ne yiyeceklerini düşünüyorlardı. İkisi de uzun zamandır kırmızı et yememişti. Aden de Çiğdem de bu fırsatı değerlendirmeye karar vermişti. Nasılsa artık daveti kabul etmişlerdi. Bari keyfini çıkartarak karınları doysun diye düşündüler.
“Kızlar, en güzeli hangisi? Ne tavsiye edersiniz?”
“Ben en çok kuzu şişini seviyorum.” dedi Çiğdem. Aden ise,
“Her şey güzeldir. Hepsinin tadına bakmak istersen karışık ızgara tabağı
iste.” diye gecenin başından beri ilk kez kendiliğinden konuşmuştu. Ferhat gülümseyerek,
“İşte bu fikri sevdim. Tamam karışık ızgara yiyeceğim.” dedi.
Bu arada masaya lavaş, yağ ve tulum peyniri ile fındık lahmacun gelmişti. Ayrıca yeşilliklerden de bolca konmuştu masaya. Ferhat hizmeti görünce kısa bir ıslık çalmıştı. Siparişlerini verdiklerinde üçü de ayran istemişti. Yemekleri gelene kadar muhabbet etmeye başladılar. Ferhat kızları tanımak için sorular sormaya başlamıştı.
“Ne iş yapıyorsunuz, bayanlar?” diye her ikisine de aynı anda sormuştu.
Çiğdem başladı önce konuşmaya.
“Ben bir muayenehanede telefonlara bakıyorum.” dediğinde Aden de işini söylemek durumunda kalmıştı.
“Ben de bir tekstil firmasında sekreterim.” demişti.
“Öyle mi? Tekstil piyasasında durumlar hep kötü derler. Sizin şirket
sağlam mı? Yeni misin?”
“Şirketimiz oldukça eski, ben de üç yılı aşkın süredir aynı firmadayım. Hep büyük firmalara çalıştığımız için işlerimiz iyi. “
Aden’in işini savunması hoşuna gitmiş olmalı ki, hafif tebessümle dinlemeye başlamıştı, Ferhat. Çiğdem, ikisi arasında geçen konuşmaları yarım kulak dinliyordu. Ferhat’ın Aden’e olan bakışlarından hoşlanmıştı. Tabii Fulya ve Ayşe olarak…
Ferhat, bu ela gözlü kızın gözlerinin derinliğinde kaybolmuş gibiydi. O konuşurken tüm hareketlerini inceliyor, ellerine dudaklarına, gözlerine bakıp duruyordu. İlgisini açıkça belli ettiğinin belki de farkında değildi. Aden ise hala Ferhat’ın ilgisinin Çiğdem’e yönelik olduğunu düşünüyordu. Kafasını Çiğdem’den tarafa çevirdiğinde, O’nun masa ile hiç ilgilenmediğini fark edince şaşırdı. Ferhat’a tekrar baktığında, O’nun da kendisini izlediğini görünce şaşkınlığı arttı. Ve ilk defa ilginin kendisine yönelik olabileceğini düşünmeye başladı. Şimdi hiç sırası değildi. Başında bir sürü dert varken yeni bir derde ihtiyacı yoktu. Eğer böyle bir şey varsa hemen tavrını koyacaktı. Hayatında en son isteyeceği şey, bir erkekti.
*****
Zaten buna izin de vermezlerdi. Önce soruşturmasının sonuçlanması
gerekiyordu.
Ferhat, ela gözlere yerleşen kararlı bakışları fark edince üstüne gitmemeye karar verdi. Belki kendisinden hoşlanmamıştı. Baskı yapmayacaktı. Yemekler gelene kadar izledikleri filmde en çok güldükleri sahneleri tekrar tekrar anlatıp güldüler. Hepsine iyi gelmişti bu kahkahalar. Özellikle Ferhat, Aden güldükçe mest olmuş bir ifade ile izliyordu.
Bu arada ana yemekler de masaya gelince bir süre sessizlik oldu. Tabağın ortalarına doğru Ferhat artık beğenisini gizleyemez hale gelmiş, her tadına baktığına övgüler yağdırmaya başlamıştı.
“Gerçekten çok lezzetliymiş. İyi ki sizlere rastlamışım. Mükemmel bir lezzet tattım sayenizde.” Diyerek övgülerini sıralamaya başlamıştı. Kızlar zaten neyle karşılaşacaklarını bildikleri için afiyetle yemeğe devam ediyorlardı. Çiğdem daha fazla sessiz kalamayıp,
“Siz ne iş yapıyorsunuz?”
“Ben bir firmada iç denetçi olarak çalışıyorum. Türkiye’nin dört bir yanında denetleme yapıyorum. Şimdi tatildeyim. Kısa süre sonra yeniden görev için şehir dışına çıkacağım.”
“Haa sen, şu sevilmeyen müfettişlerdensin.”
“Eh sayılır. Fakat beni genelde severler. Sevdiririm kendimi.”
“Bu saçlarla sakalla nasıl çalıştırıyorlar? Ben seni müzikle falan uğraşan biri diye düşünmüştüm.” Dedi Aden.
“Ayşe Hanım, ben de beni yok sayıyorsun, sanmaya başlamıştım!”
“Nasıl yok sayabilirim. Aynı masada yemek yiyoruz!”
“Koca akşam sadece iki kere ben bir şey sormadan konuştun. Doğal olarak benden hoşlanmadığını düşünmeye başladım.” Ferhat kartlarını açık oynamaya başlamıştı. Aden altta kalacak değildi.
“Hoşlanmam için bir neden yok. Yemek ısmarlamış olduğunuz için teşekkürlerimi zamanı geldiğinde sunacağım.”
“Teşekkür etmeniz için yapmadım. Sadece sizlerle güzel bir yemek yemek istedim. Pendik’in yabancısıyım. Burada ufak bir işim vardı. Erken halledince Pendik’i gezeyim dedim. Avare avare dolaşırken sinemanın önünde sizi gördüm ve peşinizden filme girdim. Yani bu akşam benim için keyifli rastlantıların akşamı. Film çok güldürdü. Yemek müthiş. Sizler her ne kadar benden hoşlanmasanız da muhabbetiniz bana keyif verdi. Sanırım artık herkes bir birinin niyetinin farkında. “
Çiğdem başından beri şaşkınlıkla dinlediği konuşmaya artık müdahale etmek sorunda hissetti kendisini.
“Ferhat Bey, biz bu tarz tanışıklıklara alışkın değiliz. Ayşe’nin tepkisi de bu yüzden. Yoksa sizin niyetiniz ile ilgili en ufak bir şüphemiz yok.”
Aden, içinden ‘niyeti bozuk olsa ne yazar, ya sen ya ben birkaç saniyede yere sereriz bu zibidiyi’ diye geçiriyordu. Hasmını yere yıkmakta gereken güçten çok teknikti. Aden de, Çiğdem de bu teknik bilgilerin birkaç çeşidini zaten öğrenerek okuldan mezun olmuştu. Korkusuz bakışlarında güven vardı.
“Kusuruma bakmayın. Ben de normalde böyle damdan düşer gibi tanışmam”
“Yaa eminim öyledir” diye ağzının içinde geveledi, Aden.
“Duyamadım?”
“Eminim öyle tanışmıyorsunuzdur, dedim” diye kendisine yönelen alaycı bakışlara aynı alaycılıkla yanıt verdi. Ferhat cümleyi tekrarlayamayacağından emin sorduğu soruya, net ve aynı yanıtı alınca şaşırmıştı. Bu kız gerçekten zorlu çıkmıştı. Yakışıklılığına güvenir, kızlarla kolay arkadaşlık kurardı. Hele ki bu kadar ilgi gösterdiği bir kadının hala tepkisiz olması, başına gelmiş şey değildi. Ferhat biraz daha oturabilmek için çok doymuş olmasına rağmen tatlı da sipariş etmek istedi. Önce hayır deseler de kızlar da sonunda tatlı istediler. Ferhat, künefe yemek isteğini Aden yüzünden fırın sütlaca çevirdi. Aden kaşlarını kaldırıp soru dolu gözlerle bakınca sadece omuz silkti. Çiğdem ise künefe söylemişti.
Çiğdem çok eğleniyordu. İkisi arasında yaşananların en başından beri farkındaydı. Aden uzak durdukça genç adam üstüne düşüyordu. ‘Bu kız birkaç dakika sonra yeterrrrrr diye bağırmaya başlar’ Oysa Aden bu ilgiyi tamamen görmezlikten geliyordu. İlginç gelişen akşam, başındaki asıl derdi bir an bile unutturmamıştı.
Çiğdem, aç gözlerle tabağına bakan Ferhat'a, “Bir çatal alabilirsin” dedi. Ferhat ikiletmeden tadına bakınca da gülmeye başladı. Tatlıları da bittiğinde kalkma vakti gelmişti. Tam hesabı isteyeceği zaman Rıza usta masaya dört çay gönderip, kendisi de yanlarına gelmişti.
Ferhat, başka zaman olsa kızacağı bu harekete o an çok memnun olmuş, çok beğendiği yemekleri öve öve bitirememişti. Rıza usta da maharetinin farkında, tevazu ile teşekkür etmiş, birkaç hal hatır muhabbetinden sonra çayını bitirip kalkmıştı masadan.
Dışarıya çıktıklarında kızlar yine bakışmışlar, Ferhat da bu bakışmayı kaçırmamıştı.
“Sizleri evinize bırakayım.”
“Hiç zahmet etmeyin bu kadar yemeğin üstüne yürüyüş iyi gelir. “ dedi Aden.
Çiğdem ise bu geceyi bu şekilde bitirmesine izin vermeyecekti.
Ferhat, ela gözlere yerleşen kararlı bakışları fark edince üstüne gitmemeye karar verdi. Belki kendisinden hoşlanmamıştı. Baskı yapmayacaktı. Yemekler gelene kadar izledikleri filmde en çok güldükleri sahneleri tekrar tekrar anlatıp güldüler. Hepsine iyi gelmişti bu kahkahalar. Özellikle Ferhat, Aden güldükçe mest olmuş bir ifade ile izliyordu.
Bu arada ana yemekler de masaya gelince bir süre sessizlik oldu. Tabağın ortalarına doğru Ferhat artık beğenisini gizleyemez hale gelmiş, her tadına baktığına övgüler yağdırmaya başlamıştı.
“Gerçekten çok lezzetliymiş. İyi ki sizlere rastlamışım. Mükemmel bir lezzet tattım sayenizde.” Diyerek övgülerini sıralamaya başlamıştı. Kızlar zaten neyle karşılaşacaklarını bildikleri için afiyetle yemeğe devam ediyorlardı. Çiğdem daha fazla sessiz kalamayıp,
“Siz ne iş yapıyorsunuz?”
“Ben bir firmada iç denetçi olarak çalışıyorum. Türkiye’nin dört bir yanında denetleme yapıyorum. Şimdi tatildeyim. Kısa süre sonra yeniden görev için şehir dışına çıkacağım.”
“Haa sen, şu sevilmeyen müfettişlerdensin.”
“Eh sayılır. Fakat beni genelde severler. Sevdiririm kendimi.”
“Bu saçlarla sakalla nasıl çalıştırıyorlar? Ben seni müzikle falan uğraşan biri diye düşünmüştüm.” Dedi Aden.
“Ayşe Hanım, ben de beni yok sayıyorsun, sanmaya başlamıştım!”
“Nasıl yok sayabilirim. Aynı masada yemek yiyoruz!”
“Koca akşam sadece iki kere ben bir şey sormadan konuştun. Doğal olarak benden hoşlanmadığını düşünmeye başladım.” Ferhat kartlarını açık oynamaya başlamıştı. Aden altta kalacak değildi.
“Hoşlanmam için bir neden yok. Yemek ısmarlamış olduğunuz için teşekkürlerimi zamanı geldiğinde sunacağım.”
“Teşekkür etmeniz için yapmadım. Sadece sizlerle güzel bir yemek yemek istedim. Pendik’in yabancısıyım. Burada ufak bir işim vardı. Erken halledince Pendik’i gezeyim dedim. Avare avare dolaşırken sinemanın önünde sizi gördüm ve peşinizden filme girdim. Yani bu akşam benim için keyifli rastlantıların akşamı. Film çok güldürdü. Yemek müthiş. Sizler her ne kadar benden hoşlanmasanız da muhabbetiniz bana keyif verdi. Sanırım artık herkes bir birinin niyetinin farkında. “
Çiğdem başından beri şaşkınlıkla dinlediği konuşmaya artık müdahale etmek sorunda hissetti kendisini.
“Ferhat Bey, biz bu tarz tanışıklıklara alışkın değiliz. Ayşe’nin tepkisi de bu yüzden. Yoksa sizin niyetiniz ile ilgili en ufak bir şüphemiz yok.”
Aden, içinden ‘niyeti bozuk olsa ne yazar, ya sen ya ben birkaç saniyede yere sereriz bu zibidiyi’ diye geçiriyordu. Hasmını yere yıkmakta gereken güçten çok teknikti. Aden de, Çiğdem de bu teknik bilgilerin birkaç çeşidini zaten öğrenerek okuldan mezun olmuştu. Korkusuz bakışlarında güven vardı.
“Kusuruma bakmayın. Ben de normalde böyle damdan düşer gibi tanışmam”
“Yaa eminim öyledir” diye ağzının içinde geveledi, Aden.
“Duyamadım?”
“Eminim öyle tanışmıyorsunuzdur, dedim” diye kendisine yönelen alaycı bakışlara aynı alaycılıkla yanıt verdi. Ferhat cümleyi tekrarlayamayacağından emin sorduğu soruya, net ve aynı yanıtı alınca şaşırmıştı. Bu kız gerçekten zorlu çıkmıştı. Yakışıklılığına güvenir, kızlarla kolay arkadaşlık kurardı. Hele ki bu kadar ilgi gösterdiği bir kadının hala tepkisiz olması, başına gelmiş şey değildi. Ferhat biraz daha oturabilmek için çok doymuş olmasına rağmen tatlı da sipariş etmek istedi. Önce hayır deseler de kızlar da sonunda tatlı istediler. Ferhat, künefe yemek isteğini Aden yüzünden fırın sütlaca çevirdi. Aden kaşlarını kaldırıp soru dolu gözlerle bakınca sadece omuz silkti. Çiğdem ise künefe söylemişti.
Çiğdem çok eğleniyordu. İkisi arasında yaşananların en başından beri farkındaydı. Aden uzak durdukça genç adam üstüne düşüyordu. ‘Bu kız birkaç dakika sonra yeterrrrrr diye bağırmaya başlar’ Oysa Aden bu ilgiyi tamamen görmezlikten geliyordu. İlginç gelişen akşam, başındaki asıl derdi bir an bile unutturmamıştı.
Çiğdem, aç gözlerle tabağına bakan Ferhat'a, “Bir çatal alabilirsin” dedi. Ferhat ikiletmeden tadına bakınca da gülmeye başladı. Tatlıları da bittiğinde kalkma vakti gelmişti. Tam hesabı isteyeceği zaman Rıza usta masaya dört çay gönderip, kendisi de yanlarına gelmişti.
Ferhat, başka zaman olsa kızacağı bu harekete o an çok memnun olmuş, çok beğendiği yemekleri öve öve bitirememişti. Rıza usta da maharetinin farkında, tevazu ile teşekkür etmiş, birkaç hal hatır muhabbetinden sonra çayını bitirip kalkmıştı masadan.
Dışarıya çıktıklarında kızlar yine bakışmışlar, Ferhat da bu bakışmayı kaçırmamıştı.
“Sizleri evinize bırakayım.”
“Hiç zahmet etmeyin bu kadar yemeğin üstüne yürüyüş iyi gelir. “ dedi Aden.
Çiğdem ise bu geceyi bu şekilde bitirmesine izin vermeyecekti.
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder