6 Mart 2015 Cuma

Sırlar, Yalanlar ve Kararlar 3. Bölüm

Başının yeniden ağrımaya başladığını fark edip düşünmekten vazgeçti. Salata malzemeleri satan ufak bir tezgahtan yeşillik ve limon aldıktan sonra pazardan çıktı. Akşam sinemaya gideceklerine göre eve gidip en azından duş yapıp üstünü değiştirse iyi olacaktı. Hem ılık duş sinirlerine de iyi gelirdi. Hızlı hızlı evinin yolunu tuttu.

Eve girdiğinde bıraktığı tuzaklarını kontrol etti. Evine giren kişi çok iyi değilse, kimse girmemiş demekti. Çünkü tüm tuzaklar bıraktığı gibi duruyordu. Bazen tüm bunlardan yoruluyordu. Teklifi kabul ettiğinde bu kadar ağır sonuçlar beklemediğini biliyordu. En az etkilendiği kısmı ailesini göremiyor oluşuydu. Telefonla ara sıra konuşmak yetiyordu. Eğitime başladığından beri bu böyleydi.
Eski arkadaşlarını düşündü. Son yıllarda hiç biri ile irtibat kurmamıştı. Zaten çoğu Ankara'da olduğu için İstanbul'da hem de merkezi noktalara bu kadar uzak bir evde hiç biri ile karşılaşma ihtimali yoktu. Olsa da, yeni hali ile tanımaları güç olurdu.



Son iki yıldır tek arkadaşı Çiğdem'di. Aden'in artık çok sıkıldığını anlayan amirleri ikisini tanıştırmış, nelere izin verdiklerini ikisine birden anlatmıştı. Ayda bir iki kere sinemaya gitmek de verilen izinlerden biriydi. Çiğdem ara sıra Aden de kalsa da Aden hiç Çiğdem de kalmamıştı. Şaka yollu takılıyordu, “benim evim daha güzel diye mi gelmiyorsun?” diye. Aslında Çiğdem de çok benzer bir evde yaşıyordu. Onun da televizyon ve radyosundan başka teknolojik ürünü yoktu. Çok gerekmedikçe asla kullanmadıkları telefonları da, diğer teknolojik ürünleriydi. Üs de ise tam tersi en ileri teknolojileri kullanıyorlardı.

Duşa girdiğinde artık hiç bir şey düşünmek istemediğine kendisine tekrarladı. Yoksa bitmek bilmez baş ağrısı geri gelecekti. Duşun altında bir süre kaldı.

Eskiden canının istediği renge boyadığı saçları uzun zamandır kendi rengindeydi. Önce boya ile kendi rengine dönmüş, sonra yeni çıkan saçlarda aynı renk olunca boyamaktan vazgeçmişti. Annesinden almıştı saç rengini. Babası ise gözlerinin rengini paylaşmıştı kızı ile. Yeşil ya da sarıya dönen ela gözleri iri badem şeklindeydi. En akılda kalıcı yeri gözleriydi. Kendi farkında değildi ama uzun boynu, ince uzun parmakları ve kıvrımlı vücudu da çok göz alıcıydı. Bol kotların tunik şeklindeki trikoların altında gizliydi vücudu. Dikkatleri çekmemesi gerekiyordu. Sade bir yaşam sürüyordu.

Duştan sonra yine kot pantolonunu ve yeşil gömleğini giydi. En üstten iki düğmesini açık bıraktı. Çok hafif göğüs dekoltesi verdiğinin farkındaydı. Ama bu akşam biraz kendisini iyi hissetmeye ihtiyacı vardı. e-postalarla yazışmamış olsalar kesinlikle sinemaya gitmezdi. Ama şimdi gitmek zorundaydı. Neyse ki güzel bir komedi filminde karar kılmışlardı. Aslında duygusal bir film seçmiş olsalar belki ikisi de rahat rahat durumlarına ağlar ve rahatlardı. Fırsat kaçtı diye düşündü evden çıkarken.

Pendik de devamlı gittikleri sinemanın önüne doğru yürürken vitrinlere bakıyordu. Saçlarının dipleri kurumadığı için örmemiş beline kadar serbestçe bırakmıştı. Güzelliğinin farkında değildi. Ama fark eden birileri vardı!

*****

Gerçi birçok kişi bu kızı gözleri ile takip ediyordu. Ferhat ise gözleri ile yetinmemiş arabasını açık otoparkın kapısında görevliye vermiş, hemen peşine düşmüştü. Hızlı adımlarla gittiği yöne doğru yürüdü. Gözden kaçırdığını fark ettiğinde kendisine söyleniyordu. Sonra bir pasajın içinde, sinema gişesinde gördü. Yanında kendi boylarında çok güzel simsiyah saçlı başka bir genç kız vardı. Kızların kıyafetleri çok kaliteli değildi. Keskin gözleri ile her ikisini de tepeden tırnağa inceledi. Üstlerinde pahalı tek bir şey yoktu. Sarışın olan kızın boynunda ince bir zincir görünüyordu. Biletlerini alıp salona doğru yürüdüklerini gördüğünde hangi film olduğuna bile bakmadan gişenin önünde buldu kendisini.

Filmin başlamasına on dakika vardı. Kızlar konuşa konuşa koltuklarına doğru ilerledi. Biraz fazla para ile kızların hemen arkasındaki koltukları aldığı için adımlarını sıklaştırıp yetişti. Sarışın olan pazara uğradığını paraya kıyıp erik aldığını söylüyor, diğer kız ise ‘Sen deli misin? Haftaya çok daha ucuzlardı’ diye yanıt veriyordu. Ferhat gülümsemeye başladı. Erik parasını hesap ettiği günler çok geride kalmıştı. Şimdi ise çok rahat bir hayat sürüyordu. Sık sık şehir dışında görev yapıyordu. Beş altı yıldır uzattığı saçları ile sol kulağındaki küpesi vazgeçilmezleriydi. Bıyığı ve sakalı ise yüzüne çok daha güzel bir ifade veriyordu.  Gözleri ise her an gülmeye hazır pırıltıların dolaştığı, siyah, badem şeklindeydi.

İş yerinin tahsis ettiği arabası ve neredeyse sınırsız harcama imkânı ile çok rahattı artık. Kızların durumlarına üzüldüğünü hissetti. Ama şimdi üzülmenin sırası değildi. Birbirinden güzel bu iki kızdan birini tavlaması gerekiyordu.  Kimi tavlayacağını iyi biliyordu. Hatta bu akşam bu sinemaya geleceklerini bildiği gibi!

Film başlayana kadar her ikisi de göstermelik işlerinden bahsettiler. Çiğdem bir doktorun muayenehanesinde telefonlara bakıyordu. Doktor öğleden sonra üç de iş başı yapıyor o saatten önce sadece randevu için arayan kişilerin notlarını alıyordu. Doktor, kendisinin olmadığı saatlerde, Çiğdem'in neler yaptığı hakkında en ufak bir bilgiye sahip değildi. Çiğdem için o işin seçilmesinin nedeni de Aden ile aynıydı. Üsse geçiş imkânı sağlayan binalardan biri olması!

Dışarıdan fark edilmeyen içeriden iki duvarlı olan bu binalarda yapılmış tadilatlar, şu an üs de görev yapan yetkililerce tamamlanmıştı. Subaylar, inşaat işçiliği yaptıkları dönemlerde birbirleri ile şakalaşıyor, işsiz kalırlarsa amelelik yapacaklarından bahsediyorlardı.

Aden de göreve başladığında iki hafta kadar, amirlerine ve diğer askerlere yardım etmişti. İnşaatlar devam ederken tekstil firmasındakiler Aden'i görmemişti. Hep üssün bir iş hanının bodrum katında olan konfeksiyon mağazasındaki girişinden gelip gitmişti. Diğer çalışanlar ise amele gibi giyinmiş, inşaatı tamamlayana kadar da devam etmişlerdi. Aynı işler Çiğdem'in görev yaptığı muayenehanede de yapılmış, sonra mal sahibi tarafından özellikle bir doktora kiralanmıştı.

Kızlar arkalarında oturmuş kendilerini ilgi ile dinleyen genç adamı hiç fark etmemiş, film başlayana kadar konuşmaya devam etmişti. Film başladığında ikisi de öğlenden beri kafalarını karıştıran olayları unutmuş, kahkahalarla filmi izlemeye başlamışlardı. Yaşamları tamamen iki ayrı hayattı. Gündüz yaşadıkları, şu an çok uzaktı. Şimdi komedi filmi izleyenler, iki az gelirli genç kızdı....

Ferhat da arka koltukta karanlıkta kızları göremediği için filme dalmış, bol bol gülmüştü. Ara olduğunda kızların yerlerinden kalkmadıklarını görünce yine kulak kabartmış ne konuştuklarını dinlemeye başlamıştı.

“Gazoz alalım mı?”
“Yok Fulya, ben alaska istiyorum. Çocuk gelirse alırız. O kalabalığa
giremem.”
“Tamam ama gelmezse avucumuzu yalarız.”
“Aman ilk defa olmaz. Ben yine de girmem o kalabalığa.”
Ferhat, tanışma fırsatını yakaladığına inanıyordu. Hemen yerinden kalkıp dışarıya çıktı. Gerçekten kalabalıktı. Yine de sıraya girdi kendisi ve sarışın olan bayan için alaska dondurma almış, siyah saçlı kız için de gazoz alıp yerine geçmişti. Elindekileri öne doğru uzatıp, “bayanlar” diye seslendi. Kızlar şaşkınlıkla arkaya doğru döndüklerinde çok yakışıklı bir erkekle burun buruna geldiler. Simsiyah gözleri parlayarak bakıyordu, kızlara.

“Teşekkürler.” diyerek ikisi de öne döndü.
“Bayanlar, bunları size aldım. Kalabalık yüzünden çıkamayacağınızı
söylemediniz mi? Biriniz gazoz biriniz de alaska istemediniz mi? Şimdi niye almıyorsunuz?”

Kızlar tekrar arakaya dönüp baktılar. Bu uzun saçlı kulağı küpeli adam az önce konuştuklarını tekrarlayınca ikisi de şaşırmıştı. Kendi isteklerini yerine getiren bu adama hem sempati hem de büyük bir merakla bakmaya başlamışlardı. Hala uzatmakta olduklarını alıp teşekkür ettiler. Gülümseyerek bakan siyah gözlere aynı şekilde karşılık verip öne döndüler. Bu arada filmin ikinci bölümü başlamıştı. Her ikisi de arkada oturan bu genç adamı düşünüyor, neden ve ne için kendileri ile ilgilendiğini anlamaya çalışıyorlardı. Akıllarında olan beğenilmiş olma ihtimalleri değildi. Şüpheleri başka yöndeydi!
  

*****

Yine bol kahkahalı bir bölümden sonra film bittiğinde, kızlar ayağa kalktı. Çıkışa gitmeden önce teşekkür etmek için bir kez daha arakaya döndüklerinde genç adamın çoktan çıkışa doğru yürüdüğünü gördüler. Aden biraz canı sıkkın Çiğdem'i takip etti. Neden bozulmuştu ki? Adam sadece ufak bir jest yapmıştı. Büyütülecek bir şey yoktu. Üstelik kafasında bin türlü dert varken, yeni dertlere ihtiyaç da yoktu. Hem kimdi bu, müzisyenlere benzeyen adam? 

Aden, bugün yaşadıklarından sonra boş bulunduğunu ve kendilerini dinleyen kişiyi hiç fark etmediğini anladığında kendisine sinirlenmişti. Hiç yapmazlardı ama ya işleri ile ilgili konuşmuş olsalardı. Ya “biz şimdi ne yapacağız” deselerdi? Çok basit bir cümle bile her şeyi daha çok tehlikeye atabilirdi. Aden her geçen an daha da sinirleniyordu. Bu affedilir bir hata değildi.

Çiğdem, önden yürüyor hala filmin son sahnesine gülüyordu. Kahkahasını paylaşmak için arkasını döndüğünde Aden'in asık yüzü ile karşılaşınca şaşırdı.

“Ne oldu?”

“Yok bir şey. Bugün çok başım ağrımıştı. Yine başladı. “

“Çok gülmek de baş ağrıtırmış. Neyse temiz hava iyi gelir şimdi. “

“Evet canım, geçer şimdi.”

 Aslında her ikisi de aynı şeyleri düşünseler de ifade edemedikleri için başka başka şeylerden konuşuyorlardı. Tüm hayatları diken üstünde geçen kişiler olarak bu akşam tedbirsizliklerini neye bağlayacaklarını bilemiyorlar ve tek kelime etmeden her şey normalmiş gibi davranmaya devam ediyorlardı.

Aden, genç adamı dışarıda birisini bekler halde gördüğünde, tüm algılarının açıldığını fark etti. Bu adamda yanlış olan bir şeyler vardı! Ne olduğunu bilemiyordu ama rahatsızlık duyduğu aşikârdı.

Ferhat, sinemanın çıkışına yakın bir yerde bekliyordu. Kendisi önden çıkmış, kızların yolunu kesmek için en uygun yeri aramıştı. İşte geliyorlardı. Yaslandığı duvardan hafifçe doğruldu. İki kız da ifadesiz bir yüzle yanından geçecekken, hafif bir sesle ”Merhaba” dedi.

*****

Kızlar, soru dolu gözlerle bakmaya başladılar. Şu an her ikisinin de aklından binlerce düşünce geçse de, tepkileri çok farklıydı. Tüm şüphelerini gizleyerek, soğuk ve ters ses ile “Merhaba” dediler. Duvar ören sesleri, Ferhat’ın biraz moralini bozmuştu. Kızlar çetin ceviz çıkmıştı!

             “Sizi rahatsız etmek istemiyorum. Sadece tanışmak ve biraz muhabbet etmek istedim. “

             “Teşekkürler vaktimiz yok” diye ters bir sesle yanıt verdi, Aden. Çiğdem de, nereden çıktığı belli olmayan bu genç adama dik dik bakmaya başladı.
 
           “Çok özür diliyorum. İnanın kötü niyetim yok.  Sadece sizlerle tanışmak istedim. Durun bakın, bu kimliğim bu da kartvizitim. Ben Ferhat Kaya. İşte tanıştık. “

 Kızlar kimliği hafızalarına kaydederken, bir bayan olarak ne yapmaları gerektiğini bilerek davranışlarına devam ettiler. Her ikisi de o an iyi eğitimli asker değil, sıradan birer vatandaştı. Yine her ikisi de birbirlerinin bu kişiyi, Pazartesi günü araştıracağını çok iyi biliyordu. İkisi de karşılarına çıkan ve çapkınca davranan bu genç adamla tanışmaya niyetli gözükmüyorlardı.

            “Memnun olduk, İyi akşamlar” dedi Çiğdem. Aden’de sadece kafasını eğip selamladı ve bir iki adım daha attılar. Arkalarından gelen kırgın ses her ikisini de durdurdu. Şu an asker değillerdi! İkisinden birini beğendiği için tanışmak isteyen bir erkek de olabilirdi! O an hangisi ne düşündü ikisi de bilmiyordu. Bir an Aden, Çiğdem’in sesini duydu…

             “ Bak arkadaşım, biz öyle her önüne gelenle tanışan kızlardan değiliz. O yüzden sen yoluna biz yolumuza. Hadi sana iyi akşamlar. Hatta iyi geceler. Saat dokuz oldu, seni merak ederler.” Dediğinde bu sözlere şaşıran Çiğdem de dahil üç kişi vardı. Aden gülmesini tutamadı. Zaten sinirleri bozuktu, Çiğdem’in adamı yeni yetme delikanlı gibi azarlaması çok komik gelmişti. Ferhat da beklemediği bu cümlelerden sonra gülmeye başladı.


             “Eve gidince sütümü de içerim. Merak etmeyin.” Dedi bunları kızgınlıkla değil gülümseyerek söylediği için Çiğdem biraz utanmıştı.

İki ayrı hayatı yaşamak o kadar güç oluyordu ki bazen. Son derece disiplinli eğitilmiş iki askerin, sade vatandaş gibi yaşamaya çabalaması, bazen böyle saçmalamalarına neden oluyordu. Neyi nerede kime karşı yapacaklarını bilemiyorlardı. Zaten, tanıştıkları herkesi amirlerine haber vermek zorunda oldukları için hayatlarına mümkün olduğunca yeni birilerini sokmuyorlardı.  Ferhat da hayatlarına sızmaya çalışan bilinmeyen bir kişiydi. Her iki genç kız da aynı şeyleri düşünerek adamın karşısında dikildiklerinden habersizdiler. Tek fark vardı! Çiğdem, bu yakışıklı adamın gözlerini Aden’den alamadığının farkındaydı.

Bir sorun varsa nasılsa halledilirdi. Kişi hakkında bilgi verildikten sonra amirleri geri bildirim yapar hareketlerini buna göre ayarlarlardı. Bu süre içinde ise başlarına gelecek herhangi bir olumsuzlukta şüphelendikleri kişiyi “öldürme” yetkileri bile vardı. Çiğdem, daha fazla bekletmek istemedi, yakışıklı adamı.

             “Ferhat Bey, ben Fulya, arkadaşım da Ayşe.” Diyerek her ikisini de tanıştırdı. Bu emrivaki sonucunda Aden de elini uzattı. Ferhat her ikisinin de elini sıkmış ama Ayşe’nin elini hemen bırakmamıştı. Gözleri ve vücut dili beğenisini oldukça açık ediyordu.

             “Beni kırmadığınız için teşekkür ederim. Böyle ayaküstü olmaz. Bir yerde oturup bir şeyler içelim mi? Ya da bana bir kez daha acıyın ve buralarda güzel yemek nerede olur onu söyleyin de şu aç karnım doysun. “

 Kızlar yine soru dolu bakışlarla birbirlerine bakıyordu. Ferhat en sonunda dayanamayıp bu bakışmayı kesti.

           “Ben gerçekten çok açım ve tek başıma yemek yemekten hoşlanmam. Bana eşlik ederseniz ve Pendik'in en lezzetli lokantasını söylerseniz çok mutlu olurum.”

Çiğdem, adamın ilgisinin Aden'e yönelik olduğunun farkındaydı. Kendisi arada sırada erkeklerle çıksa da, Aden'in hayatında kimse olmadığını biliyordu. Görev öncesinde ise kısa süreli bir kaç flört yaşadığını anlatmıştı.

Aden de kendi düşüncelerine dalmış, bu yakışıklı erkeğin nereden çıktığını anlamaya çalışıyordu. Yemek ısmarlamasına ne gerek vardı ki! Çiğdem'in yüzüne bakıp bu daveti reddetmesi için gözleri ile konuşmaya çalışıyordu. Çiğdem ise bu fırsatı kaçırmak istemediği için Aden'den tarafa hiç bakmamıştı.




***** 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder