5 Mart 2015 Perşembe

Sırlar, Yalanlar ve Kararlar 2. Bölüm

Üst kattaki silik sekreterden eser kalmamıştı. Aden, kararlı adımlarla amirlerinin olduğu tarafa doğru yürüdü. Toplantının konusunu bilmese de tahminleri elindeki işle ilgili olduğu yönündeydi. Bu iş bitmeden yeni bir iş vermeyeceklerine göre, sorunu çözüp çözmediğini soracaklardı. Yanılıyordu!

Amirleri cam duvarlı toplantı odasında ayakta konuşurlarken, kapıyı tıklattı, içeri girdi. Başı ile selam verip, kendisi için yer gösterilmesini bekledi. Herkes sivil giyimliydi ama amirlere karşı en ufak bir hata yapılamazdı. Aden, beklemeye devam ederken, amiri Albay Mustafa yanına çağırdı.

            “Buyurun komutanım?”

            “Aden, Çiğdem gelmeden başlamayacağız. İstersen içecek bir şeyler al. Yemek yemedin mi?”
           
            “Yemedim komutanım.”

            “Neyse çabuk biterse burada yersin bir şeyler.”

Aden, bu samimi konuşmalara kanmayacak kadar iyi tanıyordu amirini.  En tepenin bir altıydı. Yumuşak huylu görünürdü ama jilet kadar keskin kararları olan biriydi. Aden, bu yumuşaklıktan korkmaya başladığını hissetti. Kötü bir şeyler oluyordu.


            “Sağ olun komutanım.”

            “Çiğdem de geldi. Hadi hemen başlayalım. Görev başına dönmeniz lazım.”

Çiğdem, ya da mesajdaki adı ile Fulya, nefes nefese içeriye girip hemen selam verdi. Mustafa Bey, başı ile ikisine de yerlerini gösterdikten sonra, masanın ucuna doğru yürüdü.

            “Bayanlar ve baylar, çok kısa anlatacağım. Üstünde çalıştığınız projelerin çalındığını bilmenizi istiyorum!”

Odada nefes sesi bile kalmamıştı. Bu nasıl olabilirdi? Bu kadar dikkat ederken kim planları çalmış olabilirdi?

            “Şu an iki projemiz de sizlerin elinde. Henüz ikisi de bitmemiş ama son aşamaya gelmişti. Nasıl olduğunu bilemiyorum ve en kısa sürede öğrenmek istiyorum. İkinizin de üstünde çalıştığı planlar nasıl yabancıların eline geçer? Aynı anda ikisi birden nasıl çalınır? Birbirinizle olan yazışmalarınız ve tüm hareketleriniz denetlenecek. Yaptığınız bir hatanın bize milyonlarca liralık zarara mâl olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Açık nerede ise bulunacak. Hatanız var ise gereken ceza kesilecek. Şimdi, söyleyeceğiniz bir şey varsa dinliyorum. Aksi halde toplantı bitmiştir.”

Ne Aden, ne de Çiğdem tek kelime edemeden bir birlerine bakmış, ayağa kalkmış, selam vermiş ve kapıya doğru yürümüşlerdi. Her iki genç kız da aynı şeyleri düşünerek odadan çıktılar. Ne aç oldukları akıllarındaydı ne de başka bir şey. O planlara kim nasıl ulaşmıştı?
 

*****

Aden, üç yıl önce yeni görev yeri olan bu tekstil firmasına atandığında, bir başka projede çalışıyordu. Türk hükümetinin gizli yürüttüğü projelerden biriydi. Askeriye ile yapılan bu çalışmalar tüm dünyadan gizliydi. Tekstil firması tamamen rastlantı sonucu bulunmuştu. Elli metre derinde yer alan askeri üs projelerin çizildiği hesaplamaların yapıldığı bazen deneylerin de gerçekleştirildiği bir mekândı. Görevli personel haricinde hiç kimse, o üs hakkında bilgi sahibi değildi. Tabii bir de Genelkurmay başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı!

Bu kadar gizlilikle yürütülen çalışmalardan ikisi çalınıyorsa ilk şüphe elbette içeriden birisinin bilgi sızdırması olarak düşünülür. İlk şüpheliler de bu projeler üstünde çalışan Aden ile Çiğdem'di.

“Aklına bir şey geliyor mu?”

“Hayır Çiğdem, bu nasıl olur aklım almıyor. Düşünmek istiyorum.”

Aden, Çiğdem ile vedalaştı. Akşam Ayşe ve Fulya olarak buluşacaklardı zaten. Tek bir kelime konuşamayacaklarını bilerek, kendi sorunları ile baş başa kaldılar.

Aden, üç yıldır tek açık vermemek için çabalıyordu. Kaldığı evden giydiği kıyafetlere kadar her şeye korkunç özen gösteriyor, gerçek kimliğini ortaya çıkartacak her türlü lüksten kaçınıyordu. Ayda bir ya da iki kere sinemaya gidiyorlar, sinema çıkışı genelde hiç oyalanmadan soluğu evde alıyorlardı. Bazen Çiğdem Aden’de kalıyor ama asla gerçek işlerinden konuşmuyorlardı. Evde teknolojik sayılacak iki eşya vardı. Televizyon ve radyo! Cep telefonu bile almamışlar izlerini belli edecek her şeyden kaçınmışlardı. Şimdi nasıl olup da projelerini çaldırmış olabileceklerine aklı ermiyordu, Aden’in.

Aynı yolları izleyerek odasına döndüğünde baş ağrısı daha da artmıştı. Gözlerini kapatarak bu işi üstüne aldığından beri neler yaptığını aklından geçirmeye uğraştı. Üç yılda sadece bir hafta izin yapmıştı. O izin süresini de evinde televizyon karşısında ya da kitaplarının arasında geçirmişti. Şehir dışına hiç çıkmamış, hayatına yeni hiç kimseyi katmamıştı. Kendisinden son derece emin olduğu için hep etrafındaki kişileri düşünüyor, kimin vatanını satabilecek kadar alçak olabileceğini anlamaya çalışıyordu. Ne kadar zordu birilerini suçlamak. Mesai arkadaşları hep tanıdığı, yıllardır çalıştığı asker arkadaşlarıydı. Hiç biri ile dışarıda görüşmez sadece üsse indiğinde karşılaşırdı. Özel hayatları hakkında son üç yıla ait bilgisi yoktu.  İzole yaşamı arkadaşlarından da koparmıştı Aden’i. Sadece Çiğdem kalmıştı etrafında. Bu arkadaşlık da her ikisi için de tanınmış tek haktı.

Düşündükçe başının ağrısı arttı. Şakaklarını ovmaya başladı. Bir gün boyunca yaptıklarını aklından geçirmeye başladı. Her sabah evde de, işte de aynı şeyleri yapıyordu. Nerede açık vermiş olabilirdi? Hayır, bu dışarıdan birisinin yapacağı bir şey değildi. Mutlaka bir köstebek vardı. İyi de kim? Kim böyle bir şeyi yapar diye yeniden düşünmeye başladı. Ne yaparsa yapsın kimseyi suçlayamazdı. Kendisinin incelenmesini bekleyip temize çıkmaktan başka yapacağı hiçbir şey yoktu. Tek çözüm beklemekti. Bu arada da işine devam edecekti. Bunu da anlayamamıştı. Eğer kendilerinden şüpheleniyorlarsa neden işten el çektirmediler? Neden tutuklanmadılar? Ne yapmak istediklerini anlayamıyordu. İşe devam ederken başka hatalar yapmalarını mı bekliyorlardı?

Daha fazla dayanamayıp evden getirdiği sandviçinden iki lokma yedi. Ağrı kesici ilaç aldıktan sonra bir süre daha başının ağrısının hafiflemesini bekledi. Bu şekilde çalışması mümkün değildi. 

Ağrısı hafifleyince ekranın başına oturdu. Parolaları girip ekranını açtı. Güvenlik duvarlarını kontrol ederek saldırı olup olmadığını araştırdı. Her ne kadar programlama konusunda eğitim almış olsa da, gerçek bir saldırıyı çözecek kadar geniş bilgisi yoktu. Bildiği birkaç yöntemle kontrollerini tamamladı. Herhangi bir şey bulamayınca, tedbir olarak yeniden şifresini değiştirdi. Bu kez her zamanki gibi şifreleme yapmadı. Çok sevdiği bir şiirin üçüncü ve dördüncü mısrasını rakama çevirerek yazdı. Uzun süren bu şifreleme işleminden sonra ağrısının da azaldığını fark edip işine döndü. Gece görüşlü dürbün zaten üretilmiş bir teçhizat idi. Fakat ebatları oldukça büyük ve ne yazık ki çok ağırdı. Hem küçültmek hem de hafifletmek için çalışmalara hız verilmişti.

Aynı zamanda insansız uçaklara da uygun hale getirilecek şekilde yeniden dizayn edilecekti.  Çalışmaları son aşamaya gelmişti. Birkaç hesaplama ile yapılacak küçük bir değişiklikle bu işin bitmesi gerekirken, endüstri casusluğu yüzünden başkaları çoktan bu teknolojiyi ele geçirmişti. Yavaş yavaş sinirlerinin gerildiğini hissediyordu. Vakit geçtikçe olayın ağırlığı üstüne çöküyordu. Kafasını boşaltıp işine konsantre olmak için çabaladı. Bir süre sonra yeni hesaplamalarını sonuçlandırdı. Saat 17.15 olmuş, her zaman 15 dakikalık süre için açtığı kapısını, bugün unutmuştu. Kimse kapıyı çalmadığına göre önemli bir şey yoktu. Dosyası ile işi bittiğinde tüm verileri CD ye aktarıp, yine yan odaya geçti. Öğlen yaptığı gibi üsse inerek, komutanının kapısını çaldı.


***** 

“Girin”

            “Efendim, proje tamamlandı.”

            “Yüzbaşı 
Aden, şu an bu projenin zerrece değeri yok. Farkındasın değil mi?”

            “Evet efendim.”

            “Bu konu hakkında savunmanı isteyeceğiz. Bana söyleyebileceğin, anımsadığın her hangi bir şey var mı? Araştırmamızı hızlandıracak her türlü bilgiye ihtiyacımız var.”

            “Efendim, öğlenden beri aynı konuyu düşünüyorum. Atladığım bir şey var mı diye her şeyi tek tek gözümde canlandırıyorum. Şu ana kadar sizlere yardımcı olacak bir şey anımsayamadım. Bu konu ile ilgili her türlü bilgiyi vermeye hazırım.”

            “Anlaşıldı Aden.”

            “Efendim, bir şey sorabilir miyim?”

            “Sor”

            “Projem kimin eline geçmiş?”

            “Yeni bir terör örgütü olduğunu sanıyoruz. Başka bir açıklama yapamam sana. Başka bir şey yoksa yerine dönebilirsin.”

            “Emredersiniz”

Aden, selam verip odadan çıktığında canı daha da çok sıkılmıştı. Bunca zamanın emeği bir anda yok olmuştu. Üç buçuk yıldır yaşadığı evi, o evi çevirmeye çalıştığı maaşı, hatta bozuk beslenmesi bile sadece bu işlerin bir an önce kimsenin dikkatini çekmeden sonuçlanması için yaratılmış ortamlardı. Askeri disiplin ile eğitim aldığı için zorlanmıyor olsa da en azından güzel bir şeyler giymek ya da keyifle yemek yemek istiyordu.
 
Eve gitmek için önce bürosuna geçti. Bilgisayarındaki tüm verileri temizlediğinden emin olduktan sonra servisi beklemeye başladı. Evine en yakın noktada araçtan indiğinde o gün pazar kurulduğunu fark etti. Cuma günü olduğunu unutmuştu. Pazara doğru hızlı hızlı yürümeye başladı. Biraz alış veriş yapıp sinirlerini de yatıştırmak iyi olacaktı. Tezgahlar büyük ölçüde boşalmış hatta bir kısmı toplanmaya başlamıştı. Biraz sebze ve yeni çıkan yaz meyvelerinden az miktarda aldı. Hala pahalıydı ürünler. Ama canı erik istemiş dayanamayıp yarım kilo almıştı. Sonra bir an da gülmeye başladı. Pazarın ortasında kendi kendine gülüyordu. Aden Sarp olarak bir bankada dünya kadar parası vardı. Her ay maaşı yatmaya devam ediyordu. Ayşe Sevengül olarak ise meteliğe kurşun atıyordu. Yine aynı düşünceler geçmeye başladı aklından. Nasıl olur da bu iş dışarıya sızardı? Tezgahlar arasında gezinirken bu gizli servis için ilk çağrı yapıldığı günü düşünmeye başladı. Üç buçuk yıl olmuştu bu birime geçeli. Adı yoktu. Daha doğrusu kimse böyle bir birim olduğunu bilmediği için sadece kendi aralarında “Üs” diyorlardı.
*****


Askeri eğitimini tamamladıktan sonra üç yıl geri hizmette endüstri mühendisi olarak çalışmış, bir yıl Amerika'da bir üniversitede aynı konuda eğitim aldıktan sonra Türkiye'ye geri dönmüştü. Göreve başlamasının üstünden iki ay geçmişti ki, amirleri tarafından çağrılmıştı. Önce kendisine nerede ve nasıl çalışacağı anlatılmamış sadece tüm hayatının değiştirileceği bilgisi verilmişti. En az beş yıl bu görevde kalacaktı. Bu süre içinde asla söylenenin dışına çıkmaması gerekiyordu. Ailesi ile görüşmeyecek tüm eski çevresinden kopacaktı. Herkes onu yurt dışında çalışıyor bilecekti. Tüm bu çaba şimdi boş geliyordu Aden'e.

Dört yıla yakın bir süredir, ailesi ile Kanada üstünden telefon konuşması yapmış, kesinlikle yanlarına gitmemişti. İlk on altı ay üstünde çalıştığı insansız uçaklar ile ilgili çalışmaları çok başarılı sonuçlar vermiş, Türkiye'nin yurt dışına bağımlı olması engellenmişti. Artık yerli imalat olan uçaklar kullanılıyordu. Şimdi de hem o uçaklarda kullanılacak hem de her tür tüfeğe monte edilebilecek özel alaşımlı dürbünü geliştirmişti. Askerin taşıdığı ağırlığı azaltmak, maliyeti düşürmek için yapılan bu çalışmalar çok olumlu sonuçlar vermişti. Son yapılan deneylerde dürbün görüntüde sapma yapıyordu. Yeniden hesaplamalar ile o sapmayı da giderdiğini düşünüyordu Aden. Tek yapması gereken sonuçları beklemekti. Bu arada çalınan bilgilerin akıbetini de çok merak ediyordu. Kullanılan alışımın içeriğinde olan maddeler genelde her hangi bir yerden elde edilecek metaller idi. Sadece o metallerin eritilerek yeniden ham madde haline getirilmesi sonra da şekillendirilmesinde Aden'in bitmez tükenmez denemeleri söz konusuydu. Bu metaller ise tekstil firmasına gelen nakliye araçları ile kendisine ulaştırılıyordu. Bir an bu nakliye anında açık verip vermediğini düşündü.

İşçilerden hiç biri faturaları görmüyordu. Sadece müdür biliyordu. Genelde gelen kutu sayısı ile irsaliyede yazılı kutu sayısı arasında fark olurdu. Aden, kendisine gönderilen kutuları yan odaya taşır, sonra da gereken deneyler için alt kata indirirdi. Üs de, diğer mühendis arkadaşları ile deneyleri yaparlardı. Tüm bunları yaparken bir kez bile kapısını açık bırakmamıştı. Müdürü düşünmeye başladı. Acaba o bir şekilde odasına girip böyle bir şey yapmış olabilir miydi? İyi de ne zaman yapacaktı? Hem şifreyi nasıl kıracaktı? Bir de, bunu yapması için neden var mıydı? Yine gülümsemeye başladı. Saçmalıyordu. Böyle şeyler daima tek nedenle yapılırdı. Para!

*****

1 yorum: