Masadan kalktıklarında günü bitirme isteğini Ferhat’a da söyledi. Biraz bozulsa
da bu kez Ferhat kabul etti. Eve doğru yol alırken kitabı karıştırmaya
başlamıştı, Aden. Otobandan döndükleri için yolun büyük kısmını rahat
aldılar. Müzik dinleyip bazen şarkı sözlerinin doğruluğu ya da saçmalığı
üzerine konuşarak yolu bitirdiler. Evine geldiklerinde Ferhat, “Yarın?” demiş,
Aden ise, “Mümkün değil” diye yanıt vermişti.
“O zaman Pazartesi akşamı?”
“İnan bilemiyorum. İstersen önce ara sonra karar verelim.”
Aden, Pazartesi günü neler yaşayacağını bilemediği için yuvarlak bir yanıtla geçiştirmek istiyordu. Ferhat ise net bir yanıt istiyordu. “Bak beni ekmeye kalkma. Pazartesi akşamı çıkmazsan kapına dayanırım. Rezil rüsva olursun mahalleye.”
“Tehdit mi bu? Kusura bakma tehditlere pabuç bırakmam. Bugün zaten yeterince reklâm oldum daha fazlası olmaz.”
“O kadar emin olma… Yerlere beyaz boya ile “Ayşe aşkıma karşılık vermiyor” yazarım, o zaman görürsün rezillik nasıl olurmuş.”
“Aaa bu daha da kötü bir tehdit. Ama bu kez korktum… Tamam, yarın akşam ara da karar verelim.”
“O zaman Pazartesi akşamı?”
“İnan bilemiyorum. İstersen önce ara sonra karar verelim.”
Aden, Pazartesi günü neler yaşayacağını bilemediği için yuvarlak bir yanıtla geçiştirmek istiyordu. Ferhat ise net bir yanıt istiyordu. “Bak beni ekmeye kalkma. Pazartesi akşamı çıkmazsan kapına dayanırım. Rezil rüsva olursun mahalleye.”
“Tehdit mi bu? Kusura bakma tehditlere pabuç bırakmam. Bugün zaten yeterince reklâm oldum daha fazlası olmaz.”
“O kadar emin olma… Yerlere beyaz boya ile “Ayşe aşkıma karşılık vermiyor” yazarım, o zaman görürsün rezillik nasıl olurmuş.”
“Aaa bu daha da kötü bir tehdit. Ama bu kez korktum… Tamam, yarın akşam ara da karar verelim.”
“Bak telefonu açmamazlık yok. Tehdidim geçerlilik kazanır ona göre!”
“Ferhat, eğer evde olursam telefonumu açarım ve konuşuruz. Açmıyorsam inan evde yokumdur. Anlaştık mı?”
“Tamam, güzel kız. Sözüne güveniyorum. Kartımı da al, cep numaram yazılı. Yarın işin erken biterse ararsın. “
“Olur. Hadi beni yine kapıda bırakma. Gerçekten çok dedikodu olacak. “
“Geçtik o kısmı. Zaten yapan yapmıştır bu saate kadar. Kapında bırakacağım. “
Aden, inatlaşmaktan vazgeçti. Çünkü aksi ters tepecek Ferhat’ın daha delice bir şeyler yapmasıyla sonuçlanacaktı. Gözlerindeki kararlılıktan anlaşılıyordu. Kendisi ise ne yarınını ne de pazartesi gününü bilemiyor, bu belirsizlik deli ediyordu. Ferhat kapıya yanaştırdı arabayı… el frenini de çektikten sonra yan dönüp,
“Bu günün her anı için teşekkür ederim. Çok eğlendim ve keyif aldım. Tahminimden konuşkan ve neşeli çıktın. Lütfen telefonun başında ol… seni yeniden görmeyi çok istiyorum. “
“Teşekkür ederim, ben de eğlendim. Tamam, telefon başında olacağım. İyi akşamlar.”
“Ayşe… kitabı unuttun.”
“Yaa evet, onun içinde ayrıca teşekkür ederim. Görüşürüz.”
“Görüşürüz.”
Aden, aslında koşarak eve girmek istiyordu. Ama daha çok dikkat çekeceğini düşündüğü için her zamanki adımları ile evine girdi. Dairesine girene kadar arabanın hareket etmediğinin farkındaydı. Sabah çıkarken kurduğu tuzaklarını kontrol etti. Pencereye gidip bakma isteğini frenledi. Lambayı yakıp yatak odasına doğru yürüdü. Hala ses gelmiyordu dışarıdan. Bir dakika kadar sonra jeepin sesi geldi ve kısa süre sonra motor sesi uzaklaştı. Gitmişti…
Ferhat, telefonunda “babam” diye kayıtlı numarayı tuşladı. Karşıdan gelen tok sesi duyduğunda nefesini verdi ve konuşmaya başladı…
“İlk randevu tamam. Açık vermiyor. Bir süre daha böyle devam ediyorum.“
Karşı tarafı dinledikten sonra devam etti. “ Merak etmeyin, başarısız olacağımı sanmıyorum. Hapse girmediği sürece ben işi çözerim. Çiğdem ile ilgili bir şeyler yapmamı ister misiniz? …………. Tamam anladım. Ben, Aden’in üstünde yoğunlaşıyorum…….……. Hayır, hakkında bilgi sahibi olduğumu anlamadı anlayamaz da… içiniz rahat olsun……... Tamam, iyi akşamlar
***
Telefonu cebine koymadan önce Aden’in Ayşe Sevengül olarak
kaydettiği numarayı buldu. Tuşa basıp numarayı çevirdi. Üçüncü çalışta açıldı
telefon.
“Alo?”
“Deneme yaptım. Demek ki açıyormuşsun telefonunu.”
“Ferhat? Dedim ya evdeysem açarım…”
“Ben tedbirimi alayım da… Hem bakalım beni başından savmak için yanlış numara mı verdin? Böylece kontrol ettim işte.”
“Alemsin… Çocuk muyum ben? Vermek istemeseydim söylerdim. Sen araba kullanmıyor musun? Neden telefonla konuşuyorsun. Kurallara uy lütfen. “
“Anladım konuşmak istemiyorsun. İyi öyle olsun kapatıyorum. Kendine iyi bak.”
“Tüm gün benimle konuştun sıkılmadın mı? “
“Sıkılmış gibi miydim? Elbette sıkılmadım aksine keyif aldım.”
“Ben de.”
“İşte bu akşam duyduğum en güzel söz. Hadi şimdi kapat. Yarın ara işin bitince. İyi akşamlar.
“İyi akşamlar”
Ferhat, bu görüşmenin iş için olduğunu söylüyordu kendisine. Yine de o telefonu kapatmayı hiç istememişti. Ayşe’nin yani Aden’in zırhının altında nasıl birisi olduğunu bilmek, yaptığı işleri takip etmek, tanıştıkları andan beri sergilediği oyunun başarısını izlemek, tüm bunlar etkilemişti Ferhat’ı… Nadir etkilenirdi. Bu kez işi kendisini korkutuyordu. Ya başarırsa?..
Aden, telefonu kapattığında aklındaki sorular çoğalmıştı. Tekstil firması hafta sonları kapalıydı. Açık olsa hemen şirkete gider, bilgisayardan Ferhat’ı araştırırdı. Eli kolu bağlı kalmak çok rahatsız ediciydi. Pazartesi ilk işi araştırma yapmak olacaktı. Tabii Dün akşamdan beri yaşanan her şeyi amirlerine de bir bir anlatmak zorundaydı. Onlardan onay çıkmadan arkadaşlık sürdürmesi mümkün değildi. İşte tüm bunlar ve başındaki büyük bela Pazar günü de görüşmek isteyen Ferhat’a olumsuz yanıt vermesinin asıl nedenleriydi. Yoksa tek kişinin ne kadar ev işi olabilirdi ki? Hala tok olduğu için kendisine çay koydu. Çayı beklerken kitabını eline alıp sayfaları karıştırmaya başladı. Suyun kaynama sesi geldiğinde kitaptan zorla kaldırdı kafasını. Eski İstanbul ne kadar güzel anlatılıyordu. Bazı yerleri şu anki halleri ile gözünün önüne getirdiğinde canı sıkılıyordu. Yine de her şey yolunda giderse oraları Ferhat ile gezmek istediğini fark etmişti. Çayı demleyip yine kitabın başına oturduğunda aklı bu kez tüm gün beraber olduğu erkeğe takıldı. Eğer temiz çıkarsa birlikte vakit geçirmek isteyeceği biriydi. Her ne kadar ilk tanışma anında çapkın erkek figürü gibi gözükse de tüm gün çok saygılı ve seviyeli olmuştu hareketleri. Aden kendisine şaşırıyordu. Etkilendiğini kabul etmişti sonunda.
Erhan, akşam olduğunu fark etmediği toprak altındaki bürosunda kapısının vurulması ile başını dosyadan kaldırdı. Hâla Aden’in dosyası üzerinde çalışıyordu. Aldıkları maaş askerî ölçümlerde oldukça yüksekti. Bu para gerçek adı ile bir bankaya yatıyordu. Kimse o parayı kullanmıyordu. Hesap hareketleri bile dosyasında vardı. Sadece para yatıyordu. İyi ama bu hesabın haricinde hesapları varsa? O hesaplara yüklüce para yatırılmışsa? Bu araştırma için hem yurt içi hem de yurt dışı bankalarda araştırma yapılması gerekiyordu. Bunun için gerekli yazışmaları hazırlamıştı. Üstelik bu araştırma tüm akrabalarının adları verilerek de yapılacaktı. Eskiden olsa birilerini suçlamak için adına para yatırmak çok kolay olurdu. Oysa son çıkan yasalarla para yatıran 3. kişilerin kimlik beyan etme zorunluluğu bu işin içinde de sahte kimliği sokmak zorunda bırakmıştı kişileri. Tabii işin iyi tarafı da gerçek suçlularla, suçsuzken suçlananların ayrımının daha hızlı yapılabilmesine olanak tanımasıydı.
Erhan, tam yetki ile çalıştığı işin boyutlarını nihayet kavramaya başlamıştı. Milyonlarca dolarlık yatırım ve kazanç imkânı tehlikedeydi. Üstelik planların çalınma yeri büyük ihtimalle üs dü. Çünkü kızların iş yerleri ile ilgili bilgilerde açık verilecek bir şey gözükmüyordu. Ya kızlar kendileri satmıştı o planları ya da üs den birileri! Nedense kızların yapmamış olmasını istiyordu. Bu kadar başarılı ve üstün meziyetlere sahip bayanların hapislerde çürümesi düşüncesi bile kendisini çok rahatsız ediyordu. Gerçek suçluları bulmak için elinden geleni yapacaktı. Öncelikle araştırmaların tamamını kendisi yapacağı için mesai saatlerinin uzun olacağını kabullenmeli ve bu tempoya uygun bir program yapmalıydı. İlk gün bile yeterince yorucu olmuştu. Saatine baktığında dokuz olduğunu görüp şaşırdı. Daha yedi falan sanıyordu. Karnının bu kadar acıkmasına şaşmaması lazımdı. Masasını toparladı. Tüm belgeleri ve diz üstü bilgisayarını kasaya kilitledi.
***
Pazar sabahı yataktan çıkmak istemedi, Aden. Saat sekiz olduğunda hala uyuma çabası içindeydi. Bir gece önce içtiği çay eşliğinde kitabını okumuş, bir süre sonra aklında sadece çalınan proje olduğunu fark edince kitabı bırakıp kendisinde hata aramaya yoğunlaşmıştı. Saat gece üç olduğunda hala düşünüyor ama hiçbir şey bulamıyordu. Resmen sızarak uyumuş yine de sabah altı otuzda son aklında olan düşünceleri ile yani projesi ile uyanmıştı. Şimdi de bir buçuk saattir yatağın içinde dönüp duruyor ne yapacağını düşünüyordu. Daha fazla yatmanın faydası olmadığına karar verip kahvaltı etmek için kalktı. Mutfağa giderken vazodaki çiçekleri gördü. Ferhat… Kim di bu Ferhat?
Kahvaltılıkları mutfaktaki küçük masaya dizerken Ferhat hâlâ aklındaydı. Tam da projenin çalındığı gün ortaya çıkmıştı. Terör örgütünün bir elemanı olma olasılığı sinirini bozuyordu. Cumartesi günü birlikte çok güzel vakit geçirmiş, aslında içinde bulunduğu durum olmasa görüşmeye devam etmek isteyeceğine de karar vermişti. Çok çekici ve muhabbeti zevk veren bir erkekti. Uzun zamandır hayatına kimseyi sokmamış biri olarak etkilendiğini kabul ediyordu. Pekiyi bu etkilenme sadece yakışıklı ve çekici bir erkek tarafından beğenilmekten mi kaynaklanıyordu? Yoksa içinde bulunduğu ağır şartlardan kaçmak için mi, hayatına birisini sokuyordu? Bunun yanıtını kendine veremeyeceğini biliyordu. Öncelikle yapması gereken araştırmak, kim olduğunu öğrenmekti. Yirmi dört saatten az kalmıştı bu bilgilere sahip olmaya…
Radyoyu açıp, masaya oturduğunda önünde koskoca boş bir gün olduğunu biliyordu. Makineye atacağı çamaşırından başka işi yoktu. Dün yalan söylemişti. Acaba işi olmadığını söylese, Ferhat, bugün için de buluşalım, der miydi? Bunu öğrenmenin imkânı yoktu artık. Kahvaltısını bitirip ortalığı toparladıktan sonra kendisine kahve yaptı. Camın önüne oturup kitabını okumaya başladı. Bir saat kadar sonra telefonun sesi ile irkildi. Heyecanlandığını hissettiğinde kendisine kızdı. Aptalca hayallere kapılmaya gerek yoktu. Başı büyük dertteydi. Bunu aklından çıkartması demek daha da büyük dertler demekti. Telefonu üçüncü çalışında açtı. Karşısındaki Çiğdem di.
“Günaydın Ayşe, nasılsın?”
“Bildiğin gibi Fulya… Sen nasılsın?”
“Bende de değişiklik yok. İşim gücüm de yok. Dışarı çıkalım mı?”
“Canım istemiyor. Dün yorulmuşum galiba.”
“Dün mü? Dün sen ne yaptın? Temizlik falan mı vardı?”
Aden, Ferhat hakkında konuşmak istiyor ama bunu çok da doğru bulmuyordu. Yine de tek arkadaşından gizlemek istemedi.
“Hayır, dün Ferhat ile buluştuk. Akşama kadar gezdik beraber.”
“Neee Ferhat ile buluştun öyle mi? Ayşeeee bunlar ne zaman oldu… Dur anlatma ben sana geliyorum evde konuşuruz. Hadi kapat kapat”
“Fulya, Fulyaaa… Kapattı… Deli kız.”
“Alo?”
“Deneme yaptım. Demek ki açıyormuşsun telefonunu.”
“Ferhat? Dedim ya evdeysem açarım…”
“Ben tedbirimi alayım da… Hem bakalım beni başından savmak için yanlış numara mı verdin? Böylece kontrol ettim işte.”
“Alemsin… Çocuk muyum ben? Vermek istemeseydim söylerdim. Sen araba kullanmıyor musun? Neden telefonla konuşuyorsun. Kurallara uy lütfen. “
“Anladım konuşmak istemiyorsun. İyi öyle olsun kapatıyorum. Kendine iyi bak.”
“Tüm gün benimle konuştun sıkılmadın mı? “
“Sıkılmış gibi miydim? Elbette sıkılmadım aksine keyif aldım.”
“Ben de.”
“İşte bu akşam duyduğum en güzel söz. Hadi şimdi kapat. Yarın ara işin bitince. İyi akşamlar.
“İyi akşamlar”
Ferhat, bu görüşmenin iş için olduğunu söylüyordu kendisine. Yine de o telefonu kapatmayı hiç istememişti. Ayşe’nin yani Aden’in zırhının altında nasıl birisi olduğunu bilmek, yaptığı işleri takip etmek, tanıştıkları andan beri sergilediği oyunun başarısını izlemek, tüm bunlar etkilemişti Ferhat’ı… Nadir etkilenirdi. Bu kez işi kendisini korkutuyordu. Ya başarırsa?..
Aden, telefonu kapattığında aklındaki sorular çoğalmıştı. Tekstil firması hafta sonları kapalıydı. Açık olsa hemen şirkete gider, bilgisayardan Ferhat’ı araştırırdı. Eli kolu bağlı kalmak çok rahatsız ediciydi. Pazartesi ilk işi araştırma yapmak olacaktı. Tabii Dün akşamdan beri yaşanan her şeyi amirlerine de bir bir anlatmak zorundaydı. Onlardan onay çıkmadan arkadaşlık sürdürmesi mümkün değildi. İşte tüm bunlar ve başındaki büyük bela Pazar günü de görüşmek isteyen Ferhat’a olumsuz yanıt vermesinin asıl nedenleriydi. Yoksa tek kişinin ne kadar ev işi olabilirdi ki? Hala tok olduğu için kendisine çay koydu. Çayı beklerken kitabını eline alıp sayfaları karıştırmaya başladı. Suyun kaynama sesi geldiğinde kitaptan zorla kaldırdı kafasını. Eski İstanbul ne kadar güzel anlatılıyordu. Bazı yerleri şu anki halleri ile gözünün önüne getirdiğinde canı sıkılıyordu. Yine de her şey yolunda giderse oraları Ferhat ile gezmek istediğini fark etmişti. Çayı demleyip yine kitabın başına oturduğunda aklı bu kez tüm gün beraber olduğu erkeğe takıldı. Eğer temiz çıkarsa birlikte vakit geçirmek isteyeceği biriydi. Her ne kadar ilk tanışma anında çapkın erkek figürü gibi gözükse de tüm gün çok saygılı ve seviyeli olmuştu hareketleri. Aden kendisine şaşırıyordu. Etkilendiğini kabul etmişti sonunda.
Erhan, akşam olduğunu fark etmediği toprak altındaki bürosunda kapısının vurulması ile başını dosyadan kaldırdı. Hâla Aden’in dosyası üzerinde çalışıyordu. Aldıkları maaş askerî ölçümlerde oldukça yüksekti. Bu para gerçek adı ile bir bankaya yatıyordu. Kimse o parayı kullanmıyordu. Hesap hareketleri bile dosyasında vardı. Sadece para yatıyordu. İyi ama bu hesabın haricinde hesapları varsa? O hesaplara yüklüce para yatırılmışsa? Bu araştırma için hem yurt içi hem de yurt dışı bankalarda araştırma yapılması gerekiyordu. Bunun için gerekli yazışmaları hazırlamıştı. Üstelik bu araştırma tüm akrabalarının adları verilerek de yapılacaktı. Eskiden olsa birilerini suçlamak için adına para yatırmak çok kolay olurdu. Oysa son çıkan yasalarla para yatıran 3. kişilerin kimlik beyan etme zorunluluğu bu işin içinde de sahte kimliği sokmak zorunda bırakmıştı kişileri. Tabii işin iyi tarafı da gerçek suçlularla, suçsuzken suçlananların ayrımının daha hızlı yapılabilmesine olanak tanımasıydı.
Erhan, tam yetki ile çalıştığı işin boyutlarını nihayet kavramaya başlamıştı. Milyonlarca dolarlık yatırım ve kazanç imkânı tehlikedeydi. Üstelik planların çalınma yeri büyük ihtimalle üs dü. Çünkü kızların iş yerleri ile ilgili bilgilerde açık verilecek bir şey gözükmüyordu. Ya kızlar kendileri satmıştı o planları ya da üs den birileri! Nedense kızların yapmamış olmasını istiyordu. Bu kadar başarılı ve üstün meziyetlere sahip bayanların hapislerde çürümesi düşüncesi bile kendisini çok rahatsız ediyordu. Gerçek suçluları bulmak için elinden geleni yapacaktı. Öncelikle araştırmaların tamamını kendisi yapacağı için mesai saatlerinin uzun olacağını kabullenmeli ve bu tempoya uygun bir program yapmalıydı. İlk gün bile yeterince yorucu olmuştu. Saatine baktığında dokuz olduğunu görüp şaşırdı. Daha yedi falan sanıyordu. Karnının bu kadar acıkmasına şaşmaması lazımdı. Masasını toparladı. Tüm belgeleri ve diz üstü bilgisayarını kasaya kilitledi.
***
Pazar sabahı yataktan çıkmak istemedi, Aden. Saat sekiz olduğunda hala uyuma çabası içindeydi. Bir gece önce içtiği çay eşliğinde kitabını okumuş, bir süre sonra aklında sadece çalınan proje olduğunu fark edince kitabı bırakıp kendisinde hata aramaya yoğunlaşmıştı. Saat gece üç olduğunda hala düşünüyor ama hiçbir şey bulamıyordu. Resmen sızarak uyumuş yine de sabah altı otuzda son aklında olan düşünceleri ile yani projesi ile uyanmıştı. Şimdi de bir buçuk saattir yatağın içinde dönüp duruyor ne yapacağını düşünüyordu. Daha fazla yatmanın faydası olmadığına karar verip kahvaltı etmek için kalktı. Mutfağa giderken vazodaki çiçekleri gördü. Ferhat… Kim di bu Ferhat?
Kahvaltılıkları mutfaktaki küçük masaya dizerken Ferhat hâlâ aklındaydı. Tam da projenin çalındığı gün ortaya çıkmıştı. Terör örgütünün bir elemanı olma olasılığı sinirini bozuyordu. Cumartesi günü birlikte çok güzel vakit geçirmiş, aslında içinde bulunduğu durum olmasa görüşmeye devam etmek isteyeceğine de karar vermişti. Çok çekici ve muhabbeti zevk veren bir erkekti. Uzun zamandır hayatına kimseyi sokmamış biri olarak etkilendiğini kabul ediyordu. Pekiyi bu etkilenme sadece yakışıklı ve çekici bir erkek tarafından beğenilmekten mi kaynaklanıyordu? Yoksa içinde bulunduğu ağır şartlardan kaçmak için mi, hayatına birisini sokuyordu? Bunun yanıtını kendine veremeyeceğini biliyordu. Öncelikle yapması gereken araştırmak, kim olduğunu öğrenmekti. Yirmi dört saatten az kalmıştı bu bilgilere sahip olmaya…
Radyoyu açıp, masaya oturduğunda önünde koskoca boş bir gün olduğunu biliyordu. Makineye atacağı çamaşırından başka işi yoktu. Dün yalan söylemişti. Acaba işi olmadığını söylese, Ferhat, bugün için de buluşalım, der miydi? Bunu öğrenmenin imkânı yoktu artık. Kahvaltısını bitirip ortalığı toparladıktan sonra kendisine kahve yaptı. Camın önüne oturup kitabını okumaya başladı. Bir saat kadar sonra telefonun sesi ile irkildi. Heyecanlandığını hissettiğinde kendisine kızdı. Aptalca hayallere kapılmaya gerek yoktu. Başı büyük dertteydi. Bunu aklından çıkartması demek daha da büyük dertler demekti. Telefonu üçüncü çalışında açtı. Karşısındaki Çiğdem di.
“Günaydın Ayşe, nasılsın?”
“Bildiğin gibi Fulya… Sen nasılsın?”
“Bende de değişiklik yok. İşim gücüm de yok. Dışarı çıkalım mı?”
“Canım istemiyor. Dün yorulmuşum galiba.”
“Dün mü? Dün sen ne yaptın? Temizlik falan mı vardı?”
Aden, Ferhat hakkında konuşmak istiyor ama bunu çok da doğru bulmuyordu. Yine de tek arkadaşından gizlemek istemedi.
“Hayır, dün Ferhat ile buluştuk. Akşama kadar gezdik beraber.”
“Neee Ferhat ile buluştun öyle mi? Ayşeeee bunlar ne zaman oldu… Dur anlatma ben sana geliyorum evde konuşuruz. Hadi kapat kapat”
“Fulya, Fulyaaa… Kapattı… Deli kız.”
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder