Duru, gözünü açar açmaz,
Giray’ı düşündü. Kalbi ağrıyordu. Orada nasıl çalışacaktı? Her şey karma
karışıktı. Daha fazla bir şey düşünmeden, giyindi ve evden çıktı. Evine
geldiğinde annesi ve babası kahvaltı ediyordu. İkisini de öptükten sonra
masanın ucuna ilişti. Annesinin önüne koyduğu tabak ve çaya boş gözlerle
baktı. Babası ile konuşmak zorundaydı.
Giray, Cumartesi sabahı uyandığında baş ağrısının da kendisiyle birlikte
uyandığını anladı. Duru ne yapıyordu acaba? Mesajına yanıt alamamıştı. Hatta
teslim edildi mesajı bile gelmemişti. Telefonu hala kapalı mıydı? Uyuyor
muydu? Aradan bir saat geçtiğinde telefonu hala kapalıydı. Daha fazla
dayanamadı, arabasına atladığı gibi soluğu Şişli’de aldı. Kapıyı uzun uzun
çaldı. Açılmayınca evde olmadığını anladı. Nereye gitmiş olabilirdi?
Ailesinin telefonu ya da adresi de yoktu kendisinde. Eli kolu bağlanmıştı.
Son anda aklına Batur geldi.
“Günaydın, Elif’in telefonunu almış mıydın?”
“Hayırdır? Sana da günaydın ama, ne yapacaksın Elif’in telefonunu?”
“Duru’ya ulaşamıyorum. Elif biliyordur belki nerede olduğunu.”
“Duru ile ne işin var sabah sabah?”
“Batur, çok konuşuyorsun. Duru’yu bulmam lazım.”
Batur, abisinin tepkilerini dinledikçe gülümsüyordu. Abisi abayı yakmıştı. Bu
belliydi de, Duru’ya tutulmasını hala anlayamıyordu. Tamam, Duru çok iyi
birisiydi. Kız kardeşi gibiydi. Neşeliydi keyfiliydi de, abisinin tipi
değildi. Gerçi abisinin tipi diye bir şey de yoktu.
“Tamam, ben Elif’i arayıp sorayım. Sen arama istersen. Ne de olsa Duru, benim
elemanım.”
“Tamam, hadi sor ve dön bana... Batur, iyi ki işe almışsın, teşekkür ederim.”
Batur, telefonun ucunda dumur olmuştu. Abisi, gerçekten aşık olmuştu. Ayrıca,
teşekkürü Gül Hanım hak ediyordu. O Duru’yu bulmuş, Duru sayesinde kendisi de
Elif’i tanımıştı.
“Elif, günaydın. Rahatsız etmiyorumdur umarım. Bir şey soracağım, Duru’ya
ulaşamıyorum nerede olduğunu biliyor musun?”
“Yok rahatsız etmiyorsun. Duru’dan haberim yok. En son dün öğlen konuştum.
Hayrola acil bir şey mi? Ailesini arayayım istersen?”
“Lütfen bir ara. Beni arasın oradaysa. Sen ne yapıyorsun bugün? Öğleden sonra
sinemaya gidelim mi işin yoksa?”
“Çok iyi olur, evde oturmaktan başka planım yoktu. “
Elif, Duru’nun ailesinin evini aramış, Duru ile konuşmuş ve kimseye nerede
olduğunu söylememesi için sıkı sıkı uyarılmıştı. Batur’a geri döndüğünde,
ailesinin yanında olmadığını söylemişti. Giray, bunu öğrendiğinde iyice canı
sıkılmıştı. Telefonu da kapalıydı hala.

İki gün ailesinin yanında
kaldı Duru. Pazar sabahı Elif gelince, beraber dışarıya çıktılar. Perşembe
gecesi ve Cuma gecesi olanları tek tek anlatmıştı, Elif’e.
“Bu adam sana gerçekten değer veriyor, Duru. Aksi halde neden bu kadar merak
edip araya Batur’u soksun. Tabii Batur, iş için aramış gibi yapıyor ama
eminim abisi arattı.”
“Ben o kadar emin değilim. Neyse, babamla konuştum. Şimdi biraz daha rahatım.
Hadi beni boş ver, sen neler yaptın
onu anlat.”
“Duruuuuu, ben çok beğendim Batur’u... Tam istediğim gibi biri. Üstelik çok
da yakışıklı. Ayrıca, dün akşam sinemaya gittik. Tabii öncesi yemek de yedik.
Komedi filmine girmek isteyince şaşırdım kaldım. Ya korku ya macera filmi
isteyen hödükler gibi değil. Ya korkup sarılacaksın, ya da o atlama
zıplamadan bir halt anlamayıp, kolu omzunda film bitsin diye bekleyeceksin. Oysa
biz dün akşam, karnımız ağrıyana kadar güldük. Çıktığımızda gözlerimizden
hala yaş akıyordu. Özlemişim bir erkeğin yanında böyle eğlenmeyi.”
“Elif’im.... Çok seviniyorum senin için. İnşallah her şey yolunda gider.
Kalbini dinle tamam mı? “
“Dinliyorum ve kalbim avaz avaz, ‘bu sefer mutlu olacaksın’ diye bağırıyor.”
“OOO Elif Hanım, çok hızlı bir karar değil mi? İyi güzel de bir tanı önce. Kalbin
çok acele etmesin. Daha iki kere gördün.”
“Sen Giray’a kaçıncı görüşte aşık oldun? Bu işin matematiği mi var? “
“Yok güzelim, üzülmeyesin diye... Haklısın üstelik... İlk gördüğüm andan beri
aklımdan çıkmıyor Giray... Hadi dönelim... Daha karşıya geçeceğim.”
Duru, evine dönerken babası ile yaptığı konuşma sonucunda verdiği kararları
gözden geçirdi. Babasının inadı kimselerde yoktu. Kızını, sözünü kesmeden
dinlemiş ve sonra da kendi düşüncelerini bir bir saymıştı. Duru, babasının
sözünden çıkmayacaktı. Çünkü ilk defa kalbi işin içindeydi ve ne yapacağını
bilemiyordu.
Pazar akşamını, kil tezgahının başında geçirdi. Yeni kil parçasına da büst
yapıyordu. Üstelik yine Giray’ın büstüydü bu... Bu kez gülen yüzünü
yapıyordu... Aklından silinmeden kile geçirmek için elleri hızlı hızlı
çalışıyordu. Çok geç saatte uyuduğunda yorgunluktan bir şey düşünemeyecek
haldeydi.
|

Pazartesi sabahı metroya
binerken de, inerken de etrafına bakmıyordu. Aklı başka yerdeydi. Az sonra
olacak karşılaşmaya hazırlıyordu kendisini... Etrafına baksa, birçok şaşkın
bakışla karşılaşacaktı.
Binanın önüne geldiğinde, yine aynı şeyler oluyor ama Duru hiç birini fark
etmiyordu. Asansöre bindiğinde tam on sekizinci katın düğmesine basacakken,
bir el uzandı ve “ben yardımcı olayım” dedi. Duru, şaşkın bakıyordu bunu
söyleyen genç ve yakışıklı erkeğe. “Teşekkür ederim” dedi. İşe girdiğinden
beri ilk kez karşılaştığı bir kibarlıktı bu. Kata geldiği zaman yavaşça indi
asansörden. Kimseye bakmadan odasına gitti. Gül Hanımı aradı.
“Günaydın Gül Hanım. Giray Bey geldi mi?”
“Günaydın canım, evet az önce geldi ama suratı pek kötü.”
Duru, telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes aldı ve masasından kalktı.
Gül Hanımın bürosuna geldiğinde, şaşkın bakışlarını gördü. Sadece gülümsedi
ve Giray’ın kapısını tıklattı. “Girin” dediğini duyduğunda, yeniden derin bir
nefes aldı ve kapıyı açtı. Giray başı önünde çalışıyordu. Suratı gerçekten
çok sert gözüküyordu. Duru, iki adım atmıştı ki, Giray kafasını kaldırdı. Bir
anda masasından kalktı.
“Su? Hayır sen Su değilsin, sen Duru’sun. Bu nasıl bir oyun?”
Son cümleyi söylerken sesi çok sertleşmişti. Duru, korkuyla titredi.
"Açıklayacağım. "
"Duru, ne demek açıklayacağım. Sen ne yaptığını sanıyorsun? Bu halin
ne?"
Duru, hafta sonu babası ile konuşmuştu. Çok zor başlamıştı anlatmaya. Annesi
de yanında oturmuş, tüm konuşma boyunca kızının elini tutmuştu. İlk günden
itibaren, Giray ile ilgili olayları anlatmış, Sapanca'da yaptığı oyunu ve bu
oyun yüzünden, şu an o işte kalamayacağını söylemişti babasına. Aslında, o
oyunun başlangıcı babası ile girdikleri, bir yıllık anlaşmaydı. Bunu babasına
söylememişti ama babasının yüzünden kendi hatasını anladığını da fark
etmişti. Sesini çıkartmadan dinlemiş, konuşmanın sonunda,
"Büyümüşsün" demişti. Bir süre sessizce düşündükten sonra,
"Geç bir karar biliyorum ama, bu dört aylık dönemde, haklılığını
ispatladın. Anlaşmamızı bitiriyorum. İstediğini yapmakta özgürsün. Dilersen,
işine devam edersin. Dilersen başka bir iş bulursun. Seni, bir daha böyle güç
bir durumda bırakacak gereksiz hareketler yapmanı istemiyorum. Bu Giray,
senin için oldukça önemli sanırım. Durumu anlat O'na. Her şey yoluna
girecektir."
"Baba, Giray'ın en tahammül edemediği şey, yalan söylenmesi. Ben yalan
söylemekle kalmadım, ona oyun da oynadım. Ailem hakkında bazı şeyleri
saklayarak konuştum. Adımdan başka doğru aktardığım hiçbir şey yok. Yoluna
girecek de bir şey yok.Yarın, onunla konuşacağım."
Duru'nun ses tonu, oturuşu, annesinin elini sık sık sıkışı, babasına, küçük
kızının içindeki fırtınaları yansıtıyordu. Bu işten nasıl çıkacağını
bilemiyor ve üzülmemesi için Allaha dua ediyordu. Duru ise, her şeyi konuşmuş
olmanın rahatlığındaydı, bu konuşmanın, hayatındaki karmaşaları çözmeyeceğini
de biliyordu. Asıl sorun Giray ile yapacağı konuşmaydı ve şu an, o konuşma
için karşısındaydı.
"Lütfen, otur ve beni dinle."
|
Giray, şaşkınlıkla
inceliyordu, Duru'yu. Üzerinde, çok güzel ve birçok rengi barındıran, ince
belinden aşağı kloş inen hafif dekolte v yakalı bir elbiseyle duruyordu
karşısında. Uçuk yeşilden koyuya doğru giden renklerde Dizlerinin üstünde
biten kloş etekli bir elbise giymişti. Haftalardır giydiği grilerden sonra
müthiş bir değişimdi. Ayaklarında, elbisenin tonunda biyeleri olan siyah
yüksek topuklu ayakkabıları vardı. Aynı model çantası ile çok şıktı. Giray,
hala algılamaya çalışıyordu. Bu kadın ve Su... Aynı kişiydiler... Bu oyun
neden oynanmıştı? Giray'a kızgınlıktan mı? Eski sevgililerden birinin
intikamı mı? Yok, daha neler... Bunun ardında ne olduğunu öğrenmek için
çıldırıyordu.
Duru, ayakta duruyordu... Giray, kendisinin de hala masasının yanında
durduğunu fark ettiğinde, masasının arkasına geçti. Koltuğuna oturduğunda,
aldatılmış olmanın hırsının içinde yükseldiğini hissediyordu.
"Duru, lütfen otur ve bu saçmalığı bana açıkla. Aklım almıyor... Günlerce
yaşananlar neydi? Neden Su oldun? Daha doğrusu, neden farklı bir Duru oldun?
Oyun oynamak çok mu hoşuna gitti?"
"Giray, lütfen sakin ol. Hepsini anlatacağım." Ve anlattı...
Babası ile yaptığı anlaşmayı ve sonrasını... Giray, dikkatle dinliyordu.
Tamamen rastlantı sonucu başlamış oyunun bir parçası olmuştu.
Nedeni ne olursa olsun, kendisi bir oyuna alet edilmişti. Arkasından nasılda
gülmüştü kim bilir? “Su” ile görüştüğü zamanlar kendisine söylenen yalanları
bir bir aklından geçirdi. Hep bu yakada olduğunu söylemiş, arkadaşlarıyla
olduğunu söylemiş ve aklını bulandırmıştı. Kendisine yalan söylemişti.
Üstelik tüm bu yalanları gözünü kırpmadan sıralamıştı. Kalbi acıyordu. İlk
defa birisini sevmiş, ilk defa kendisini açmıştı. Dün gece çektiği mesaja
lanet ediyordu şimdi. Kalbini işe karıştırmamış olmayı çok isterdi. Yine de,
gerekeni yapacaktı...
“Duru Hanım, ben, bazı şirket kurallarımızı zedelemiş olabilirim ama her ne
olursa olsun, şirketimde yalan söylemeye meyli bu kadar yüksek olan birisi
ile çalışamam. Sizinle ihbar sürenizin sonunda yollarımızı ayıracağız. “
“Giray Bey, özür diliyorum. İstemeden yaşattığım tüm bu olumsuzluklar için,
özür diliyorum. İhbar süresine gerek yok. İstifa mektubumu hazırladım. Bu
şartlarda, burada istenmeyeceğimi çok iyi biliyorum. “
“Duru Hanım, istifanızı kabul ediyorum. Odanızı boşaltabilirsiniz.”
Duru, sertçe söylenen bu cümleden sonra, mektubunu masaya bırakmış ve
arkasını dönerek yavaşça odadan çıkmıştı. Ağlamamak için güç tutuyordu
kendisini. Gül Hanım, ne olduğunu anlayamamıştı. Gülen yüzü ile giren Duru,
ağlamaklı yüzü ile çıkmıştı. İçeride ne olduğu hakkında en ufak fikri yoktu.
Duru, masasına yaklaşıp elini uzatmış ve “Ben ayrılıyorum Gül Hanım, tüm
desteğiniz için teşekkür ederim. Umarım yine görüşürüz.” dediğinde,
şaşkınlıkla bakmaya başlamıştı, Gül Hanım.
“Duru, ne oldu canım... Ne demek ayrılmak? Giray Beyle bir şey mi oldu?”
“Anlatamam.”
Gül Hanım ne olduğunu anlayamamış ama aralarında duygusal bir şeyler yaşanmış
olacağını düşünerek, başka bir şey sormamıştı. Çok üzgündü. Duru gibi, hem
iyi çalışan, hem de davranışları düzgün olan birisini kaybetmekten hoşlanmamıştı.
Duru’nun görünümündeki değişime de akıl sır erdirememişti. Bu kız neden
günlerce o sakil kılıklarla gezmişti ki?
Duru, Gül Hanımın yanında kalamayacağı için hemen odasın gitmiş ve birkaç
parça özel eşyasını bir poşete koymuştu, kapıdan çıkarken Batur içeri girdi.
Önce ufak bir şok geçirdikten sonra “Nereye gidiyorsun?” diyebildi.
|

“İstifa ettim, Batur.
Mektubu Giray’a bıraktım. Şu an, sana anlatamam ama çok çok üzgünüm. Lütfen
sen bari beni affet. Giray’a her şeyi anlattım. Yaptığım her şey için özür
dilerim.”
Duru, bunları söyleyerek odadan dışarı adımını atmıştı. Batur, kolundan
tutup,
“Duru, gel biraz sakinleş ve her şeyi anlat bana. Giray anlatmaz… Ve ben de,
senin bu halde gitmene izin vermem. “
“Tamam anlatırım ama şimdi değil. Şu an konuşabilecek durumda değilim. Seni
de yarı yolda bırakıyorum biliyorum fakat duramam burada. “
“Duru, Giray ile aranda ne var bilmiyorum. Bir şeyler olduğunu tahmin
ediyordum. İstifa etmeni gerektirecek kadar kötü ne oldu? Giray bir şey mi
yaptı? Bak eğer öyleyse, ben konuşurum. Lütfen ayrılma kararını bir daha
düşün.”
“Giray değil, Batur, hatalı olan benim. Yanlış davranan benim. Lütfen
anlayışlı ol. Bir gün anlatırım ama şimdi değil. Bırak gideyim artık.”
“Tamam, kendine iyi bak. Ben nasılsa seni sık sık görürüm. EE şey, Elif ile
birlikteyiz. “
“Çok sevindim. İkiniz de çok sevdiğim arkadaşlarımsınız. İnşallah her şey
gönlünüzce olur. Hoşça kal Batur. Ona da iyi bak.” dedikten sonra asansöre
yürüdü.
Kapıdan çıkar çıkmaz bir taksi durdurdu. Kendisini arka koltuğa attığında,
neredeyse ağlayacaktı. Sonra zorla durdurdu gözyaşlarını. Neden ağlıyordu?
Aşkı bulmuştu. Sevmişti. Ağlayarak gözyaşlarıyla o içindeki aşkı
buharlaştıracak mıydı? Tek bir damlasını ziyan edemezdi. Ağlamayacaktı.
Camdan dışarıya bakarken Elif’i aramak istedi. Telefonunu eline aldığında,
günlerdir kapalı olduğunu fark etti. Açtığı anda mesajlar ve cevapsız
çağrıları düşmüştü.
Giray’dan mesaj vardı. Yüreği hop etmişti. Elleri titreyerek tuşlara
basarken, mesaj tarihinin Cuma akşamına ait olduğunu gördü.
“Kalbim de işin içinde, Duru. Aklım ve bedenimle birlikte o da sadece senin.”
yazıyordu mesajda.
Yani bu, Giray da kendisini
seviyor demek miydi? Seviyor olsaydı bu kadar sert konuşmaz ve hemen kesip
atmazdı. Sadece, kendisini bir şeylere ikna etmek için yazılmış bir mesajdı.
İlk okuduğunda duyduğu sevinç, kısa sürede hayal kırıklığına dönüştü. Bu
kadar basit mi görmüştü kendisini. Yatağına alacağı diğer kadınlar gibi mi?
İki cümle ile kandıracak mıydı, Duru’yu? İşte şimdi gerçekten kalbi acımıştı.
Düşünmeyecekti… Nasıl başaracak bilemiyordu ama düşünmeyecekti. Elif’in
numarasını çevirdi ve kısacık özetledi yaşadıklarını. “Avutulmam lazım” dedi
ve kapattı telefonu. Elif, arkadaşını çok iyi tanıyordu. Olaylar, acılar
karşısında kendisini nasıl kapattığını biliyordu. Avutulmak istediğinde ne
yapması gerektiğini de biliyordu. Duru, ağlamazdı… Yine ağlamayacaktı…

Giray, Duru’nun gidişini
camdan izlemişti. On sekizinci kattan küçücük gözüküyordu, Duru. Hatta o
güzelim elbisesi olmasa üstünde, tanınmayacak kadar küçüktü… Taksiye binişi
ve aracın trafiğe karışmasını izledi, dalgın bir şekilde. Kapının açıldığını,
Batur’un geldiğini bile duymamıştı. Neden sonra, telefonda duyduğu ses ile
gerçek hayata döndü. ‘Mesajınız iletildi’ şaşkınlıkla baktı telefonuna, ne
mesajı iletilmişti bu saatte. Sonra, Duru’ya attığı mesajın yeni iletildiğini
anladı.
Şaşkınlıkla telefonuna bakıyordu. Bu sabahki konuşma, Duru’nun, kendi
duygularını bilmeden yaptığı bir konuşmaydı. Sevildiğini bilmiyordu. Bilse
yine böyle mi yapardı? Belki affedilmek için daha çok çaba harcardı. Belki,
bu kadar soğuk anlatmazdı yaşananları… Kim bilir belki de o ihbar süresini
kullanır ve bu arada Giray’ı ikna etmeye uğraşırdı… Giray, eliyle şakaklarını
ovmaya başladı. Başı çatlıyordu. İlk defa gerçekten birisini sevdiğini
biliyordu. İlk defa aşkı tadıyordu ve ilk aşkı büyük bir oyundu. Ya cuma
gecesi söylenenler? Onlar da oyunun parçası mıydı? O kadar çok yalan
söylenmişti ki, artık neyin doğru, neyin yalan olduğunu düşünemiyordu.
Düşündükçe başındaki ağrı artıyordu. Tüm bu süre boyunca sessiz şekilde
abisini izleyen Batur,
“Ne olduğunu anlatacak mısın? Duru, her şey benim suçum dedi ve gitti. Ne
oldu? Sizin aranızda ne yaşandı? “
“Batur, inan şu an konuşamayacağım. Tek bir şey söyleyeceğim, Duru hepimizi
kandırdı. “

|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder