8 Şubat 2015 Pazar

OYUN 8.Bölüm

Gece, Giray ile Batur telefonda konuşurlarken, gündüz şahit olduğu olayı aktarmış ve bu sefer doğru kişi olduğundan emin olduğunu söylemişti. Bir önceki gün Duru'ya söylediği ama Batur'a aktarmadığı deneme süresinin bittiği bilgisini de söylediğinde, Batur da mutlu olmuştu. Böyle elemanı kaybetmek istemiyordu.

Perşembe günü iş çıkışı maça gidecekleri için, spor bir kıyafet almıştı yanına... Gerçi, babasının zorla aldırdığı birkaç spor kıyafetten biri de şirketin böyle aktiviteleri olur diye alınmış bol eşofmanlardı yanına aldıkları. Şimdi iyi ki almışız diyordu. Ya Giray gerçekten maça gelirse? Kendilerini görecek bir yerde otururlarsa? Elif ile konuşmuş, diğer çocuklarında uyarılmasıyla, akşam olası bir karşılaşmada, pot kırılmasının önüne geçilmeye çalışılmıştı.

Duru, arabasını alamayacağı için, toplu taşıma araçlarıyla gidecek, spor salonunun kapısında buluşacaktı arkadaşlarıyla. Çıkış saatine yakın, Batur, odasından çıktı.

"Bu akşamki basketbol maçına sen de gidiyormuşsun, öyle mi?" dedi... Abisinden bunu yeni duymuştu. Oldukça da şaşırmıştı. Giray'ın aklında ne vardı? Yanlarında çalışan bayanlarla ilgilenmezdi. Üstelik çok güzel ve seksi kızlar da vardı ama asla ilgilenmez Batur'u da bu konuda sık sık uyarırdı. Şimdi "bayan gri"nin peşinde olamazdı değil mi? İyi de, neden onun gittiği maça bilet almışlardı? Kesin, başka bir şey vardı, bu işin ardında!


"Evet, sizde geliyorsunuz sanırım. Biletlerin sizler için olduğunu tahmin etmiştim."

"Evet, bizim ufaklıkta katılacak bu akşam bize. O çok sever basketbol maçlarını. Biraz bekle, hep beraber gidelim. Boşu boşuna indi bindi yapma."

"Hiç gerek yok, teşekkür ederim. Ben giderim"

"Emir büyük yerden hanfendi... Uymasak olmaz." dediğinde, her ikisi de kıkırdamaya başlamıştı. Tam o anda, Balahan ile Giray odaya girmiş, kıkırdamaları duymuştu.

"Hah emri veren asilzade de teşrif etti." diye kısık sesle, devam etmişti Batur. Duru, gülmesini durdurmaya çalışmış ama başaramamıştı. Giray'ın kaşları daha da çok çatılmıştı. Kardeşi ile Duru arasında bir şeyler olduğundan emindi artık. Bu samimiyet normal değildi. Hele ki kendi yanında bu kadar rahat konuşup gülüşmeleri, hiç hayra alamet değildi.

"Hala sizlerle gelmemi istiyorsanız sorun yok. Teşekkür ederim." dedi...

Giray, bazen, Duru'nun yanıtlarından lütfeder gibi konuştuğunu anlıyor ve hayret ediyordu. İşte kafasını tüm bunlar bulandırıyordu. Geçmişinde, ailesinin iflası falan mı vardı acaba. Sanki varlıklıyken, dara düşmüş gibi hissediyordu, bazı hareketlerini. Yine kafası takılmıştı bu kıza.

Cuma günü, Su ile yaptığı görüşmeden beri, ne ondan ses çıkmış, ne de kendisi aramıştı. Su'yu düşünmek istediği zaman, gözünün önüne son vedalarından başka bir şey gelmiyordu. Biraz başına buyruk bir kız mıydı? Öyle olsa, kendisi gibi biri ile zamanını hoşça geçirir ve döner arkasını giderdi. Evet, Su yanlış bir seçimdi. Güzeldi ama bir şeyler noksandı.



















Üç kardeş odaya girerken Duru'dan kahve istemişlerdi. Beraber gidecekleri için daha geç çıkmanın sakıncası yoktu, Duru için. Kahvelerini götürdüğünde, Balahan'ın Batur ile konuştuğunu, Giray'ın ise eleri cebinde, camdan baktığını gördü. Kahvelerini servis yaptı, Giray'ın fincanını ise, yanına götürdü. Dalgın şekilde camdan bakan Giray hala fark etmemişti.

"Giray Bey kahveniz"

Giray, kahvesini alırken, Duru'nun yüzüne bakmış ve teşekkür etmişti. O yüzde özel bir şeyler vardı sanki. Dikkatlice bakınca, Duru kızarmıştı. Kahvesini verdi ve çıktı odadan. Giray ise düşüncelerine geri döndü. Bir şey oluyordu. Ne olduğunu anlamıyordu ama bu paçoz kız kendisini tedirgin ediyordu. İki gün boyunca aynı evde olmalarına rağmen, en ufak falsolu bir hareketi yoktu. Eve gelen bayanları düşündü...

Mutfakta marifet sergilemek isteyenden, yatakta marifet sergileyene kadar her türlüsü vardı. Bir kere seviştiği için, evleneceklerini düşünenler bile çıkmıştı. Batur, böylelerini anında sepetlemiş, çok azı ile ikinci ya da üçüncü kez birlikte olmuştu. Yirmi gündür, tek bir bayan bile olmamıştı yatağında. İlk başlarda, Su ile uğraştığından, sonra da hastalığından kaynaklanmıştı bu boşluk. Başka sebebi yoktu. Canı istemiyordu. Bu akşam da, maça gidecekti, öyleyse yarın akşam cinsel perhizi bozabilirdi. Kahvesinden yudumlarken hafifçe gülümsedi. Tamam işte sorun buydu, bunca zaman yatağı soğuk kalmıştı. Yarından sonra normale dönecekti.

Yedi gibi şirketten çıktılar. Yol üstünde bir lokantada karınlarını doyurdular. Balahan ile Duru okul hakkında koyu bir sohbete dalmıştı. Giray, her iki kardeşiyle de kendisiyle günlerdir konuştuğunun toplamından fazla konuştuğunu fark etti. Kendisine mesafeliydi... Tabii o büyük patrondu, o yüzden tedbirli davranıyordu kız. Başka bir nedeni yoktu elbette.

Duru, en küçük kardeşten çok hoşlanmıştı. Üç kardeşte birbirine çok benziyordu. Balahan'da çok can yakacaktı... Hatta yakmıştı galiba?

"Küçük hakan, okulundaki kızlar güzel mi?" dediğinde Balahan gülmeye başlamıştı...

"Evet çok güzeller de, sen adımın anlamını nereden biliyorsun?" demişti.

"Babam, Türkçe adlara takıntılıdır. Galiba sizin ailede de var böyle bir takıntı. Üçünüzün de adının Türkçe olması bundan sanırım."

Giray, bu kızın bilgi dağarcığına hayret etmişti yine... "Bizimkilerinde anlamını biliyor musun?"

"Sizinki, kuvvetli kudretli demek... Batur Beyinki de kahraman, yiğit... Sınavı verdim mi?"

"Verdin..." İşte yine olmuştu. İşyerinin haricinde, alaycılığı çıkıyordu ortaya.

Hepsi spor giyimleriyle rahat bir ortamdaydı. Duru, Batur ve Balahan ile senli benli konuşurken, Giray ile konuşmalarında hep sizli bizliydi. Giray en sonunda, "İş yerinde değiliz, Duru. Bu kadar resmiyete gerek yok. Rahat ol lütfen." dedi. Batur, abisinin yüzüne baktı ve şüphelerinde haklı olduğunu anladı.

Ağabeyinin Duru'ya karşı özel bir tavrı vardı. Doğallığından, bilgisinden yeteneğinden etkilenmiş olabilirdi. Ama iş abisinin alışkın olduğu kadın tipine gelince, Duru, yakınından bile geçmiyordu. Bu akşam ikisinin hareketlerine dikkat edecekti. Kesin bir şeyler vardı...

Salona geldiklerinde, hepsinin keyfi yerindeydi. Kapıda Duru'nun arkadaşlarını görene kadar!
Çocuklar hemen yanına gelmiş, sarılmış öpmüşlerdi Duru'yu... En sona Elif kalmıştı. Sımsıkı sarıldı iki arkadaş. Günlerdir görüşemiyorlardı. Üç kardeş bu sıcacık kucaklaşmaya farklı duygularla bakıyordu.

Batur, Elif'e bakıyordu. Bu kimdi? hemen tanışmak istiyordu. Çok güzeldi. Çok da sıcakkanlı gözüküyordu. Bu erkeklerden biri arkadaşı olabilir miydi? İlk fırsatta Duru'ya soracaktı.

Giray ise, o sarılmaları gördüğü andan beri midesindeki kasılmaları adlandıramıyordu. Bu kızın tuhaflıkları bitmiyordu. İşyerinde son derece mesafeli, bulunduğu ortamlarda ne yapması gerektiğini bilen, arkadaşlarının yanında ise, fütursuzca sarmaş dolaş olan birisi... Kimdi bu erkekler? Hep böyle samimi miydiler? Ya şu en son sarılan ve bir türlü bırakmayan kimdi?


















Tamer'di o... Elif tarafından, oyuna dahil edilmiş, çocukluk arkadaşları... Tamer, anında işe uyanmış olmanın rahatlığıyla Duru'ya sarılmış, kulağına "çaktırma" demiş ve elini belinden çekmemişti. Duru önce Tamer'e sonra da Elif'e bakmış ve arkadaşlarının oyununu anlamıştı. İçeriye girene kadar Tamer elini çekmemişti. Duru, hepsini birbirine tanıştırmıştı. Yerlerine geçerken, Batur hemen Duru'nun yanına gelmiş ve kenara çekip, aklındaki soruyu sormuştu.

Duru, hiç beklemediği böyle bir sorudan sonra, gülümsemiş ve "Sevgili patronum, hayırdır?" demişti. Eğer, Batur ve Elif anlaşırsa, Duru çok mutlu olurdu. Çünkü hem Batur'u çok seviyordu hem de Elif gibi bir pırlantanın aşkı bulmasını çok istiyordu.

"Duru, hala patronun olmasını istiyorsan 'hayatında kimse yok' dersin"

"Hayatında kimse yok" dedi içten gülümsemeyle... Sonra da ekledi "Bu dünyada üzülmesini isteyeceğim en son kişi bile değildir"

"Dur bakalım bir tanışalım, üzmemek için elimden geleni yaparım " demişti gülümseyerek.
Sonra yerlerine oturmak için aşağı doğru indiklerinde, Elif ‘in solunda tek kişilik bir yer vardı. Elif’e ayırmıştı. Sağındaki boş koltuk da Batur’a kalmıştı. Hemen yanında da zaten Giray oturuyordu.

Yerine geçen Elif, Duru'nun kulağına eğildi "Bu kardeşlerin hepsi süper" dedi. Duru'da arkadaşının kulağına "Birileri de senin için aynı şeyi düşünüyor" dedi. Elif şaşkınlıkla açtı gözlerini, "Batur'mu?" diye fısıldadı. Duru, gözleriyle onayladı. Elif, hafifçe kızardı.

Duru, etkilenmenin çift taraflı olduğunu anlayınca sevinmişti. Elif, yıllar önce bir aşk yaşamış, sevgilisinin iş için yurt dışına gitmesi, sonra da orada evlenmesi ile büyük bir üzüntü yaşamış, bir daha da hayatına kimseyi sokmamıştı. Bu akşam ilk defa birisinden etkilendiğini görüyordu, Duru.

Giray, maçı izliyordu ama aklı sahada değildi. Yapılan korkunç tezahüratlara da katılmıyor sadece sayılarda alkış tutuyordu. Aklı iki koltuk yanındaki bayandaydı. Duru'dan etkilendiğini bu akşam kabul etmişti. Ne, neden ve nasıl olduğunu bilmiyordu. Tek bildiği, bu kadının yanında olmak istediğiydi. Beline sarılan kolların kendisine ait olmasını istediğiydi. Duru gibi, birisinden etkilendiğini kabul etmekte zorlanmıştı ama hayatında ilk defa sıkılmadan konuştuğu bir bayan vardı yanında. Üstelik kardeşinin de hoşlandığını fark ettiği bir bayandı, Duru. Kardeşi ile böyle bir rekabete asla girmezdi. Kardeşi gerçekten birlikte olmak isterse Duru ile ne yapacağını düşünmeye başlamıştı. Yok, olmaz böyle bir şey dedi kendisine. Kardeşi iş ortamında böyle bir şey yapamazdı! Ya ciddileşirse durum? Ya Duru ile aşk yaşamaya başlarsa Batur? Duru belki işten çıkardı... Böylece şirket kuralıda ihlal edilmezdi. Kafasının karışıklığından sahada ne olduğunun farkında bile değildi. İlk periyot bitmişti.

Batur ilişki yaşarsa şirket kuralı ihlali oluyor da, kendisi yaşarsa olmuyor muydu? Giray ne düşüneceğini şaşırmıştı. Her şey bir yana, o beline sarılan Tamer miydi neydi, o kimdi? Ne vardı aralarında? Duru gibi birisinin etrafında bu kadar erkek... Huy güzelliği dedikleri şey yüzünden miydi bu? Güzel değildi. Çekici de değildi. Gerçi muntazam bacakları ve pürüzsüz bir cildi vardı ama saçlarının toplanma şekli, kalın çerçeveli gözlüğü ve sırtından çıkartmadığı şekilsiz kılıkları düşünülünce, kendisi de dahil bu kadar erkeğin ilgisini çekmesi tuhaftı.

Elif, yiyecek içecek bir şeyler almak istediğini söyleyerek ayağa kalkmıştı. Tam Duru da kalkacakken, Batur, "Ben de geliyorum. Kim ne istiyor?" dedi. Duru, sadece su isteyince de göz kırpmış ve Elif'in peşinden gitmişti. Duru, arkalarından gülümseyerek bakıyordu. Giray bu bakışları yakaladığında, gözlerde kıskançlık değil de memnuniyet gördü. Neler oluyordu? Burnunun dibinde bir şeyler olmuş ama o fark edememişti.

"Neler oluyor burada?" diye sordu.

"Anlamadım?"

"Batur ve sen? Neye gülüyorsunuz?"

"Batur ve ben gülmüyoruz, ben Batur'a gülüyorum." dedi Duru.

"Şimdi de ben anlamadım. Neden?"

"Çünkü Giray Bey, kardeşiniz arkadaşımdan çok hoşlandı. Ve bence, arkadaşım da ondan hoşlandı. Bilmem anlatabildim mi?"

"Tüm bunlar ne zaman oldu? Ben neredeydim?"

Duru, neredeyse kahkahayla gülecekti. "Burada olmadığınız kesin... Kime takıldı aklınız bu kadar?"

Aklının kime takıldığını söylese, Duru'nun tepkisi ne olurdu acaba? "Hani sizleri kaldırmıştık? Yine mi mesafe koydun aramıza?"

Bu cümlenin çağrıştırdığı şeyler Duru'yu tedirgin etmişti. İstediği hiç mesafe kalmamasıydı. Biliyordu ki Giray ile başa çıkamazdı. Başını derde sokmanın manası yoktu. Hem de yalandan nefret eden bir adama, bir aydır yalan söylediğini itiraf ederek... En iyisi anlamazlığa gelmekti.

"Alışkanlıktan sanırım. Nasılsa şirkette yine eskisi gibi olacak. Bu gece bir istisna! "

"Tamam da gece bitmedi, değil mi?"

"Haklısın."

"Eşofmanlarla çok şeker olmuşsun. Gerçi bunlarda sana bol ama neden bol olduklarını sormayacağım... Utanmanı istemem" diyerek takılmıştı Duru'ya... Duru, kahkahasını engelleyemedi. "Nedenini asla tahmin edemezsin."

Şişman sandığını anlamıştı. Böyle ufak takılmalarla konuşmayı seviyordu... Biraz muziplik biraz gizem ama bol bol tebessüm... Bu güldüğü günlerin çok uzun sürmeyeceği geldi bir anda aklına. Giray, iyileşmişti. Birkaç gündür akşamlarını nasıl geçirdiğini düşünmüyordu. Yanında olduğu akşamlardan sonra, dün akşamında evde geçtiğini öğrenmişti. Bu akşam dışarıya çıkması, hele ki bu maça gelmesi çok şey ifade edebilirdi. Duru yanılmak istemiyordu. Çünkü patronu kendisi gibi kadınlarla birlikte olmuyordu. Şimdi, bu alâkanın ardında yatanı merak ediyor, alacağı yanıttan korkuyordu...




Tamer, Duru'nun yanındaki koltuğa çöküp, omzuna kolunu atıp, "Nasılsın canım, ayrı düştük" dediğinde, Giray çıldırmıştı. Duru'nun, "Evet canım ya, Elif'le hasret gideriyordum, seninle ilgilenemedim" demesiyle, gözü kararmıştı Giray'ın. İşte buna hazırlıklı değildi. Kıskanıyordu... Hem de, ‘bataklık kadar duru’ dediği bu kızı... Başka açıklaması yoktu, kanın tepesine çıktığını fark etmişti. O an, Tamer'i top yapıp, potaya atmayı çok istiyordu. O omzundaki elini kırıp cebine soksa, ne güzel olurdu. Daha fazla duramadı orada. Ayağa kalkıp, "Biraz dışarı çıkayım" dedi ve gitti...

Tamer, "Kızım bu ne? Adam beni gebertecekti neredeyse. Hem de bu paçoz halinle bile sana bu kadar ilgi duyuyorsa... Of of offf senin halin duman söyleyeyim sana."

"Ya Tamer, inan anlamıyorum, erkek gözü ile fikir ver bana. Bu adam çapkının önde gideni. her akşam başka birileri ile birlikte olduğunu şirkette bilmeyen yok. Bir aydır, Batur'un sekreteriyim. İlk üç hafta beni görmedi bile... Şimdi ise, benim geldiğim maça geliyor. Sizli bizli konuşmayalım diyor... Bu ne manaya geliyor anlamıyorum."

"Birazdan anlarız hayatım dert etme. Sadece şunu söyle, bu adama aşık mısın? Yoksa başından atmak mı istiyorsun?"

"Off Tamer, sanki anlamadın. Aşığım" İlk kez yüksek sesle söylüyordu. Kendine bile itiraf etmekte güçlük çekerken, çocukluk arkadaşına rahatlıkla söylemişti.

"Anladım da, arkadaşımı ilk defa aşık yakalamışım biraz dalga geçeyim istedim. Canımsın benim bilirsin. Ayrıca, enişte beyden hoşlandım. Sağlam adam ve seni bu halinle bile çekici bulduysa, normal halinle adamı mahvedeceksin demektir..."

"Ettim sanırım."

"Neeee?"

"Ya bağırmasana! Sonra anlatırım. Beni normal halimle de gördü ve etkilendi bu kadarını bil şimdilik yeter... Bak geliyorlar. Hadi yerine naş naş..."

Tamer ile Duru'nun konuşurken fark etmediği bir şey vardı. Taraftarları dev ekrana yansıtan kamera, bir sürede bu çifti ekranlara aktarmıştı. Üstelik omzundaki kolla oturan Duru ile eğilmiş fısır fısır konuşan Tamer'i Giray da görmüştü. Tek araba gelmiş olmasalar çoktan maçı bırakıp çıkacaktı.








Yerine geldiğinde, Tamer ayağa kalkmış, kendi yerine geçiyordu. Batur ile Elif, güle söyleşe gelirken Duru da onları izliyordu. Yanına geldiklerinde, "Siz muhabbeti bölmeyin, ben yan koltuğa geçeyim" dediğinde, her ikisi de minnettar bakışlar attı.

Giray da memnun olmuştu. Hem kardeşinin, Duru ile hiç ilgilenmediğini, sadece arkadaş olduklarını anlamış, hem de Duru, maçın kalan yarısını yanında izleyecekti. Tamer’in üç koltuk ötede olmasını dert edinmemeye karar verdi. Duru yanındaydı ve Giray, fırsatları kaçıramazdı.

Öyle de oldu, ikinci devrenin ilk periyodunun sonuna doğru, takımlar ve taktikler üzerine konuşmaya başladılar. Duru, birçok konuda kendisinden bilgiliydi ve çok rahat bir şekilde, bilgi aktarıyordu.

"Ne kadar farklı şeylere ilgin var? Geçen gün otomotiv ile ilgili programı izlediğinde de hayret etmiştim. Basketbol hakkında da çok şey biliyorsun. Ne zaman vakit buldun bunları öğrenmeye?"

"Yıllardır biriken bilgiler bunlar. Spor, okul yıllarından beri, otomotiv de, baba mesleğinden. Tarih ve tarihi eserler annemin ilgisinden. Yani, bunlar aile geleneği." dedi gülümseyerek.

"Bizim aile geleneği de, kum çakıl nervürlü demir üzerinedir. Çimentonun torbasının kaça olduğu neden zam geldiği üzerine saatlerce konuşabiliriz."

"Desene, evde hep ekonomi konuşuluyor, yazık. Bak bu akşam çeşni oldu işte. Yarın akşam ne konuşulur bilemem!"

"Ben de bilmiyorum. Sanırım sen yarın akşamı, başka bir programla doldurdun. "

"Yoo, bir şey yok yarına. Evdeyim sanırım."

"Gece daha bitmedi, belki bir programın olur" dediğinde, Tamer'in, bir şeyler isteyeceğinden emindi.

Duru ise yanlış anlamış, Giray'ın bir şey teklif etmesini beklemeye başlamıştı. Tabii maç bitene kadar, havadan sudan konuşmuşlar , Giray'dan herhangi bir teklif gelmemiş, Duru da kendi aptallığına sayıp sövmüştü içinden.

Maç bittiğinde, Batur, Elif'i de evine bırakmak istediğinden aynı arabaya binmişlerdi. Balahan, Duru'nun arkadaşlarıyla çok iyi anlaşmış, hatta onlarla dönmek için abilerinden ayrılmıştı. Salona giderken Duru arkada oturmuştu. Elif'in yanına oturmasını beklerken, Giray oturunca şaşırmıştı. Batur ile Elif karşıya geçecekti. Kadıköy'de oturan Elif'i evine bırakacak ve sonra ailesinin evine gidecekti, Batur. Onlar da karşıda oturduğu için, gece geri dönmeyecekti. Duru ile Giray'ı Mecidiyeköy'de indirdiler arabadan. Duru, taksi ile tek başına evine gitmek isteyince, Giray kaşlarını çatmış, "saçmalama" demişti.

Çevirdikleri taksinin arka koltuğuna oturdular. İkisi de sessizdi. Sadece Duru arada bir yolu tarif ediyordu. Zaten kısa sürede de eve gelmişlerdi. Duru, yabancı filmlerdeki gibi kahve içmeye çağırsam mı diye düşünürken, büst aklına geldi. Ortadaydı yaptığı büst.

"Hangi daire seninki?"

"En üst kat."

"Tamam, ışığını görene kadar buradayım. İyi geceler."

"Teşekkür ederim. Size de "

"Of Duru... Yok tamam anladım... Duru Hanım... Tekrar iyi geceler."

Duru, merdivenleri hızlı hızlı çıktı. Eve girer girmez lambayı yakmış ve cama koşmuştu. Giray, arabadan inmiş yukarı bakıyordu. El salladı ve arabaya binip gitmesini bekledi.

Üstünü değiştirip pijamalarını giydi ve yatağına girdi... Tüm geceyi ve yaptıkları konuşmaları tekrar düşündü. Giray'ın ilgisinin boyutunu da, ardında yatanı da anlamadığına karar verdi. Başı ağrımaya başlamıştı. Düşünerek çözmeyeceğini anladığında saat iki olmuştu. Ağrı kesici içip uyumaya çabaladı. Sabah, saat çaldığında zorla açtı gözlerini. 

Zor bela elini yüzünü yıkayıp takımını giymek için odasına döndüğünde, Beyaz gömleklerinin hepsinin yıkanmış ama ütüsüz olduğunu gördü. Ütü yapmaya vakti yoktu. Geç kalmamak ve babasına verdiği sözü yememek için, Beyaz gömlek arandı. Dolap da olan Beyaz gömlek streçti. Genelde kotunun üstüne giyerdi. Bu sefer değişiklik yaptı ve gri takımının içine giydi. Fena da olmamıştı. Babasının istediğine tam uymuyordu ama bunca aydan sonra bir kere kuralları delmesinin sakıncası olmamalıydı.

İşyerine ulaştığında baş ağrısı devam ediyordu. Kahvaltı yapmadığı için ilaç da alamamıştı. Aşağıdaki büfeye sandviç ısmarlamıştı. Batur gelmeden bir şeyler yiyerek ilaç alacaktı. Baş ağrısından kurtulmak istiyordu. Sandviç geldiğinde, çayını alıp toplantı masasına oturdu. Ceketini çıkartmış, bir an önce yiyip, yerine geçmek için acele ediyordu. Tam o anda kapı açılınca, ağzındaki lokmayı yutmakta zorlanıp öksürmeye başlamıştı. Gelen Giray'dı ve o halde Duru'yu görünce, hafifçe sırtına vurdu.

"Aman dur almayacağım elinden, yavaş ye"

"Affedersiniz, kahvaltı edemedim de. "

"Afiyet olsun önemli değil. Batur da olan bir dosyayı almaya gelmiştim."

"Benden isteseydiniz. Hangi dosya."

"Ben alırım, sen yemeğini ye... Bu arada çok şıksın, gömleğin çok yakışmış."

"Teşekkür ederim. Çay ister misiniz?"

"İyi olur. Hatta bana da sandviç söylersen memnun olurum. Sana zahmet Gül Hanıma da sor belki o da ister. "

"Tabii hemen."

Gül Hanım, Giray Beyin, Duru'nun yanında olduğunu anladığında gülümsemeye başladı.

"Ben tokum canım. Size afiyet olsun."

Giray, dosyayı almış, toplantı masasına oturmuş inceliyordu. Bu arada sipariş de gelmiş, Duru, çayını da yanına bırakmıştı. Dalmış dosyayı incelerken, Duru'nun hareketi dikkatini çekti. Kafasını çevirdiğinde Duru'nun ilaç aldığını gördü.

"Hasta mısın?"

"Hayır, sadece başım ağrıyor."

"Neden? Uyuyamadın mı sen de?"

"Evet... Hayır... Yani... Evet uyuyamadım."

"Ben de uyuyamadım."

"Rahatsızlandınız mı yine? İlaçlarınızı alıyorsunuz değil mi?"

"Duru, uykusuzluğumun hastalığımla ilgisi yok... Ben..."

Kapı açılıp Batur girdiğinde konuşma yarım kalmıştı. Batur, zamansız geldiğini anlamıştı. Abisinin, Duru ile ne konuştuğunu anlamamıştı ama özel olduğu belliydi. Abisinin Duru'ya ilgisi olduğundan dün geceden beri emindi. Ayrıca, Elif ile Duru'nun arkadaşlığı abisi ile Duru'nun yakınlığı, Batur'un işine geliyordu.

Giray, elindeki dosya ile ilgili konuşmaya başlayarak, kardeşinin böldüğü konuşmayı unutmuş gibi davranıyordu. Sonra odasına geçti ve akşama kadar bir daha da karşılaşmadılar. 







Cuma gecesi için plan yapacaktı Giray. Günlerdir evdeydi. Çaptan düşmemeliydi. Tam telefonu eline aldığında, arkadaşı aramış, nerede olduklarını söylemişti. "Gelirim" demiş ve kapatmıştı telefonu.
Duru, tüm gün ağrıdan kurtulamamıştı. Mesai saati biter bitmez yerinden kalkmıştı. Asansöre giderken, Giray'ın da yürüdüğünü gördü. Asansörün önünde karşılaştılar.

"Nasıl oldun?"

"Daha iyiyim teşekkürler"

İkisi de başka bir şey konuşmadan aşağıya indi. Vedalaşıp ayrıldılar. Giray, arabasına binip önce evine gitti. Üstünü değiştirip arkadaşlarının yanına gidecekti. Duru da metroya binmiş evine gidiyordu. Başı çatlıyordu. Hemen yatacaktı.





Saat dokuzda kapının ziliyle uyandı. Birisi ısrarla çalıyordu zili. Göz deliğinden baktığında Giray'ı görünce şaşırdı ve gözlüğünü taktı. Başka hiç bir şey düşünemeden açtı kapıyı. Giray, bir süre baktı, içeriye girdi ve kapıyı kapattı.

"Neden burada olduğumu bilmiyorum. Bana 'git' de. "

"Git"























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder