*****
İkinci
sevişmelerinin üstünden on dakika kadar geçmiş, Başak, nefesini de bedenini
de kontrol altına aldıktan sonra konuşmaya başlamıştı. Yaşadıkları için
teşekkür etmek istiyor, bunu nasıl yapacağını bilemiyordu. En sonunda açıkça
söylemeye karar verdi.
“Ben altı yıl önce ilk defa bir erkekle birlikte oldum. Hiç hoşuma gitmedi. Bir daha birileriyle birlikte olmak bile istemedim. Ta ki seninle karşılaşana kadar. İşte o altı yılın ardından bu akşam yaşadıklarım için sana teşekkür etmek istedim.” Tarık, bu duyduklarından sonra sevinsin mi üzülsün mü bilemiyordu.? Hiçbir kadının ilk erkeği olmak gibi bir saplantısı olmamıştı. Başak'ın anlattıklarından sonra ilk olmayı istemiş, olamadığı için hayıflanmış, sonra da ona zevk yaşattığı için mutlu olmuştu. Kendi karmaşasından kendi rahatsız oldu. Bir süre sonra, kollarında tuttuğu kadını yeniden öpmeye başladı. Uykulu uykulu aldığı yanıttan sonra, “Hadi uyu bebeğim, devamı sabaha kalsın” dedi. Sabah, birbirlerinin kollarında uyandıklarında akşam verilen söz yerine getirilmiş, bir kez daha birbirlerine zevk vermişler, sonra duşa beraber girip, birbirlerini sabunlamış, suyun da tadını çıkartmışlardı. O gün, Antep de biraz daha gezmiş, öğleden sonra uçak saatini beklemek için otele gelmiş, uçak saatine kadar boş vakti gayet iyi değerlendirmişlerdi. Dönüş yolu, gidişten çok daha keyifliydi. Uçakta, elleri birbirinden ayrılmadan oturmuş, yolculuğun çoğunu başı Tarık'ın omzunda kat etmişti. Eve geldiklerinde, ilk önce Sevda ile Ferda'ın kapısını çaldılar. Tarık, bahsi çok geçen bu kadınları tanımak istemişti. Başak ise O'nun bu isteğinden dolayı çok mutlu olmuştu. Sanki ailesi ile tanışmak istemiş gibi hissetmişti kendisini. Kapıyı açtıklarında iki kadında, karşısındaki çifte gülümseyerek bakıyordu. İçeriye buyur ettiler. Tarık, bu ruhu genç bayanlara kendisini tanıtıp gösterdikleri koltuğa oturdu. Kısa süre sonra çaylarla mutfaktan geldi, Başak. Bu arada Sevda Tarık'ı sorguya çekmeye devam ediyordu. Başak, hallerine gülümseyerek bakarken, Tarık da ona gülerek karşılık verdi. Halinden şikayetçi değildi. Onlar çaylarını içerken, parka çıkartıldığını öğrendiği yeğeni Damla da nihayet geri dönmüştü. Üç gün gibi bir sürede bu kadar özleyeceğini tahmin etmemişti. Ahmet ile Sema, parktan döner dönemez Başak kapıyı açıp onları da içeri çağırmış, daha önceden tanışmış olan Ahmet-Sema ve Tarık selamlaşıp muhabbete başlamıştı. Başak, Damla'ya sarılmış, özlediği kokusunu içine çekerek seviyor, sağını solunu kontrol ediyordu. “O oyuncak bebek değil, kolunu bacağını neden kontrol ediyorsun?” “Ay saçmalama Ahmet. O kadar özledim ki ne yapacağımı şaşırdım. Seviyorum sadece. Nasıl baktınız geceleri falan? Kimde kaldı uyanabildiniz mi? Beni aradı mı? Ateşlendi mi? ” “ Ooo sen çok alışmışsın bu kıza. İyi de annesi gelince ne yapacaksın? Merak etme her şey çok kolay oldu. Gece kızlarda kaldı, gündüz yine dönüşümlü baktık. Kızlar finallere hazırlandıkları için neredeyse sabahlıyorlardı hiç sorun olmadı. ” “Ay inşallah derslerini etkilemez. Çok üzülürüm. Ahmet, çok haklısın. O kadar alıştım ki. İlk geldiği günkü tepkimi anımsayınca utanıyorum resmen. Neyse, bir süre daha bizimle beraber nasılsa. Hevesimizi alalım. Annesi geldiğinde bize epey bir süre göstermez kızını. Hasret giderir. Ayrıca hazırlıklı olun. Önümüzdeki hafta da en az üç gün yokum. Bu sefer de İzmir'e gidiyoruz.” “Aydın'a da geçeriz. En az 4 gün yokuz demektir bu.” Başak, bu cümleyi duyunca şaşırdı. Aydın da ailesi olduğunu biliyordu. Onların yanına Başak'ı da götürecek değildi ya? Eve çıktıklarında soracaktı bu cümlenin anlamını. “Bizim için sorun değil. Ben zaten bu tatil eve dönmeyecektim. Ahmet de gitmek istemiyor. Bize tecrübe oluyor.” “Siz bu tecrübe işini abartmayın ama. Yaşınız çok genç acele etmeyin sakın.” “Merak etme. Sadece bebek bakım tecrübemi arttırıyorum.” diye hafif kızararak yanıt vermişti Sema. Ahmet ise gözlerinde aşkla bakıyordu, sevdiği kıza. Bir süre daha oturup hasret giderdikten sonra, yol yorgunu olduğunu söyleyip kalktı Başak ile Tarık. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder