20 Şubat 2015 Cuma

DOSTLAR APARTMANI 10. Bölüm

Başak, otele geldiklerinde hemen odaya çıkmak istedi. Tarık ise, bir arada geçirecekleri süreyi uzatmak için, bara geçip bir şeyler içmelerini teklif etmişti. Başak, gözlerine bakıp,

“Bu gece sıcak çikolata yok mu?” dedi.

Tarık, bar davetinin reddedilmesinin ardında yatan gerçek nedenin, odada birlikte olmak olduğunu anlayınca, bir an heyecanlandı. Sonra kendisine telkinde bulundu. Bu sefer asla hızlı hareket etmeyecek, ürkütmeyecekti.

Odaya çıkana kadar, sadece bir birlerine baktılar. Çünkü asansörde yalnız değillerdi. İkisinin de gözünde soru işaretleri vardı. Bu gecenin nelere gebe olduğunu bilememek, neyi ne kadar istediklerini kestirememek, tedirgin ediyordu, iki genci. Kata geldiklerinde, sessizce indiler. Başak’ın odasının önüne geldiklerinde Tarık,

“Hemen mi söyleyeyim sıcak çikolatayı, yoksa biraz sonra mı isteyeyim?”

“Odanda işin varsa, sen gelince söyleriz.”



“Duş alıp gelsem? Hava çok sıcaktı ve biz oldukça uzun bir yolu yürüdük.”

“Tamam. Ben de bir duş alayım. On dakikaya kadar hazır olurum.”

“Tamam canım. “ diyerek odasına giden, Tarık, hemen duşa girdi. Dişlerini fırçalamayı da ihmal etmedi. 










Başak da, duşunu almış, üzerini değiştirmişti. Kapı çaldığında hazırdı. Tarık, bu sefer de elinde dondurma kapları ile içeri girmişti. Dün akşamki gibi aynı koltuğa sarılarak oturdular.

“Önce soğuk bir şeyler yersek, sıcak çikolatanın tadını daha çok alırız diye düşündüm.”

“Şu saatte sanırım en çok bu hoşuma giderdi. Teşekkür ederim.”

“Kuru kuruya teşekkür olmaz. Öpücüğümü de alabilir miyim?”

“Alabilirsin de hak etmen gerekir. “

“Nasıl hak edeceğim? Dondurma getirdim ya”

“Olmaz, dondurma odaya gelmek için mazeretindi. Mesela bana çocukluğunda başından geçen kötü bir şeyi anlat. Yaramaz mıydın? “

“Evet. Düz duvara tırmanan cinstendim. Sol kolumu iki kere kırdım. İlkinde ağaçtan, ikincisinde de inşaat balkonundan düştüm.”

“Aaa bir ortak yanımız varmış. Sen de yükseklerden hoşlanıyorsun.”

“Tamam, hak ettim mi?”

“Bir tane öpücüğü evet.”

“Kalanı için ne yapmam gerekiyor?”

“Motor maceranı anlatıyorsun.”

“Hayır”

“Evet”

“Hayır”

“Evettt “

“Bak o gün benim için kara bir gündü. Anımsamak bile istemiyorum.”

“Anlat ki kurtul dertlerinden. İçinde kaldıkça seni üzecek.” derken gülümsüyor, hatta sessiz kahkahalar atıyordu, Başak.

“Bak hayatım, senden çok hoşlanıyorum. Seni öpmek için çıldırıyorum. Fakat biraz daha motor dersen, senin binmemen için de elimden geleni yaparım. “

“Bak işte bu konuda hiç şansın yok.”

“Senin de o günü anlattırmak konusunda şansın yok.”

“Emin misin?”

“Ne demek istiyorsun?”

“Belki o hikayenin ardından ödülün büyük olur!”

“Bak, beni yine oltaya getirme. Yeterince sazanlık yapıyorum yanında. Bana ne vaat ediyorsun? “

“Ne tahmin ediyorsun?”

“Başak?”

Başak, gülümseyerek, yaslandığı sırttan ayrılarak yüzüne baktı. Sonra, dudağının kenarında kalan dondurmayı dilinin ucu ile yaladı. Geri çekilmek istediğinde ise geç kalmıştı. Tarık hemen elindeki dondurma kabını yana bırakmış ve Başak’a sarılmıştı. Öpüşmeye başladıklarına, Başak hala kendi kabını elinde tutuyor, düşürmemek için çaba harcıyordu. Bunu fark eden Tarık, kısa süreliğine kollarını gevşetti. Fırsatı kaçırmayan Başak, hemen koltuktan kalkıp,

“Anlat” dedi.

Tarık, bu sefer kaçışının olmadığının bilincindeydi. O kabus dolu günü anlatmaya başladı.

“Bak, bunu sadece sana anlatıyorum. Bir başka kişiden duyarsam, bittiğin gündür.”

“Tamam, eniştem gelsin gazeteye basmasını sağlayacağım.”

“Başakkk”

“Ya canım, neden senin başından geçen bir olayı başkasına anlatayım ki?”

“Tamam. Dinle o zaman. Yedi sene önceydi. Aydın’da ailemin yanına geldiğim bir yaz, arkadaşlarımla hasret gideriyorum. İçlerinden biri… O iblisin adını bile anmak istemiyorum… Beni zorla motora bindirdi. “Kullanırsın, bisiklet gibi” dedi. Ben de onun gösterdiği gibi gaz debriyaj fren hangisi elde hangisi ayakta öğrendim. Her şey gayet güzel. Kısa bir mesafeyi de gittim. Sonra bu arkamdan seslendi. “gaz ver...biraz” diye. “

“Eee ne var bunda?”

“Eee si hayatım, gazı “biraz” vermem gerektiğini geç söyledi. Ben gaz kolunu çevirdim. Motor altımda şaha kalktı. Motor bir yana ben bir yana yuvarlandım. “

Başak, gülmemek için dudaklarını ısırıyordu. En sonunda dayanamadı ve ayakta duramayacak hale gelene kadar güldü.

Tarık, önce kızsa da sonra o da gülmeye başladı. Böylece hikayenin devamını anlatmaktan da kurtulmuştu. Komik olmayan kısmını...

“Bunu sana, bana gül diye anlatmadım. Bana acıman lazımdı. O düşüş ile senin tarafından düşürülmem arasında oldukça benzerlik vardı. “

Başak, bunu duyunca daha da çok gülmeye başlamıştı. Tarık artık susturamayacağını anlayınca, koltuktan kalkıp, iki büklüm kahkaha atan, Başak'ı omuzlarından tutmuş,

“Yeter güldüğün. Sus artık. Bak susmazsan giderim.”

“Hayır gidemezsin. Bu hikayenin ödülünü almadan gidemezsin.”

Gözleri parlayarak bakan Tarık,

“Ödülüm mü? Aa evet ödül için anlatmıştım değil mi? Unuttum senin kahkahalarının arasında ödülümü. “

“Demek ödülün pek anlamı yokmuş. Tamam, hadi iyi geceler o zaman. Ben biraz daha güleceğim. “

“Şu an, sadece sen değil tüm otel bana gülse, bu odadan çıkmam. Çıkamam.” Tarık, omuzlarındaki ellerini yavaşça beline doğru indirmiş ve kendisine doğru çekmeye başlamıştı Başak'ı. Artık ikisi de gülmüyordu.

Yavaş yavaş yaklaştı bu kez dudakları. Tedirgindi Tarık. Dün akşam ki saçma hareketleri gibi hata yapıp yeniden kendisinden uzaklaştırmak istemiyordu, Başak'ı. Öpüşmeye başladıklarında, kendini tutmaktan vazgeçti. Kollarını sıkıca sardı o bele. Parmakları çoktan penyenin altına girmiş, usul usul belini okşuyordu. Dudakları sadece nefes almak için kısacık sürelerle ayrılıyor, hemen yeniden bir araya geliyordu. Eller sadece belde değil, kalçalarda ve göğüslerde gezinmeye başladığında, Başak durmak istemiş, sonra gerçekte durmak istemediğine karar vermişti.

Ne zaman yatağa geldiklerini ve ne zaman soyunduklarını fark etmemişlerdi. Başak, kendisini soğuk sandığı günlerin gerilerde kaldığını biliyordu.

Aradan geçen sürenin ne kadar olduğunu ikisi de ölçebilecek durumda değildi. Birbirlerinin kollarında ne zamanın ne mekanın önemi kalmamıştı.

“Böyle olabileceğini aklımın köşesinden bile geçirmemiştim”

“Ne demek bu?”

“Yani daha önceki deneyimimden sonra, sevişmenin zevkli bir şey olduğunu hiç sanmıyordum.”

“Bu muhabbetten hoşlanacağımı sanmıyorum ama yine de bilmek istiyorum ne demek bu?”





***** 







İkinci sevişmelerinin üstünden on dakika kadar geçmiş, Başak, nefesini de bedenini de kontrol altına aldıktan sonra konuşmaya başlamıştı. Yaşadıkları için teşekkür etmek istiyor, bunu nasıl yapacağını bilemiyordu. En sonunda açıkça söylemeye karar verdi.

“Ben altı yıl önce ilk defa bir erkekle birlikte oldum. Hiç hoşuma gitmedi. Bir daha birileriyle birlikte olmak bile istemedim. Ta ki seninle karşılaşana kadar. İşte o altı yılın ardından bu akşam yaşadıklarım için sana teşekkür etmek istedim.”

Tarık, bu duyduklarından sonra sevinsin mi üzülsün mü bilemiyordu.? Hiçbir kadının ilk erkeği olmak gibi bir saplantısı olmamıştı. Başak'ın anlattıklarından sonra ilk olmayı istemiş, olamadığı için hayıflanmış, sonra da ona zevk yaşattığı için mutlu olmuştu. Kendi karmaşasından kendi rahatsız oldu. Bir süre sonra, kollarında tuttuğu kadını yeniden öpmeye başladı. Uykulu uykulu aldığı yanıttan sonra,

“Hadi uyu bebeğim, devamı sabaha kalsın” dedi.

Sabah, birbirlerinin kollarında uyandıklarında akşam verilen söz yerine getirilmiş, bir kez daha birbirlerine zevk vermişler, sonra duşa beraber girip, birbirlerini sabunlamış, suyun da tadını çıkartmışlardı.
O gün, Antep de biraz daha gezmiş, öğleden sonra uçak saatini beklemek için otele gelmiş, uçak saatine kadar boş vakti gayet iyi değerlendirmişlerdi.

Dönüş yolu, gidişten çok daha keyifliydi. Uçakta, elleri birbirinden ayrılmadan oturmuş, yolculuğun çoğunu başı Tarık'ın omzunda kat etmişti.

Eve geldiklerinde, ilk önce Sevda ile Ferda'ın kapısını çaldılar. Tarık, bahsi çok geçen bu kadınları tanımak istemişti. Başak ise O'nun bu isteğinden dolayı çok mutlu olmuştu. Sanki ailesi ile tanışmak istemiş gibi hissetmişti kendisini. Kapıyı açtıklarında iki kadında, karşısındaki çifte gülümseyerek bakıyordu. İçeriye buyur ettiler. Tarık, bu ruhu genç bayanlara kendisini tanıtıp gösterdikleri koltuğa oturdu. Kısa süre sonra çaylarla mutfaktan geldi, Başak. Bu arada Sevda Tarık'ı sorguya çekmeye devam ediyordu. Başak, hallerine gülümseyerek bakarken, Tarık da ona gülerek karşılık verdi. Halinden şikayetçi değildi.
Onlar çaylarını içerken, parka çıkartıldığını öğrendiği yeğeni Damla da nihayet geri dönmüştü. Üç gün gibi bir sürede bu kadar özleyeceğini tahmin etmemişti. Ahmet ile Sema, parktan döner dönemez Başak kapıyı açıp onları da içeri çağırmış, daha önceden tanışmış olan Ahmet-Sema ve Tarık selamlaşıp muhabbete başlamıştı.

Başak, Damla'ya sarılmış, özlediği kokusunu içine çekerek seviyor, sağını solunu kontrol ediyordu.

“O oyuncak bebek değil, kolunu bacağını neden kontrol ediyorsun?”

“Ay saçmalama Ahmet. O kadar özledim ki ne yapacağımı şaşırdım. Seviyorum sadece. Nasıl baktınız geceleri falan? Kimde kaldı uyanabildiniz mi? Beni aradı mı? Ateşlendi mi? ”

“ Ooo sen çok alışmışsın bu kıza. İyi de annesi gelince ne yapacaksın? Merak etme her şey çok kolay oldu. Gece kızlarda kaldı, gündüz yine dönüşümlü baktık. Kızlar finallere hazırlandıkları için neredeyse sabahlıyorlardı hiç sorun olmadı. ”

“Ay inşallah derslerini etkilemez. Çok üzülürüm. Ahmet, çok haklısın. O kadar alıştım ki. İlk geldiği günkü tepkimi anımsayınca utanıyorum resmen. Neyse, bir süre daha bizimle beraber nasılsa. Hevesimizi alalım. Annesi geldiğinde bize epey bir süre göstermez kızını. Hasret giderir. Ayrıca hazırlıklı olun. Önümüzdeki hafta da en az üç gün yokum. Bu sefer de İzmir'e gidiyoruz.”

“Aydın'a da geçeriz. En az 4 gün yokuz demektir bu.”

Başak, bu cümleyi duyunca şaşırdı. Aydın da ailesi olduğunu biliyordu. Onların yanına Başak'ı da götürecek değildi ya? Eve çıktıklarında soracaktı bu cümlenin anlamını.

“Bizim için sorun değil. Ben zaten bu tatil eve dönmeyecektim. Ahmet de gitmek istemiyor. Bize tecrübe oluyor.”

“Siz bu tecrübe işini abartmayın ama. Yaşınız çok genç acele etmeyin sakın.”

“Merak etme. Sadece bebek bakım tecrübemi arttırıyorum.” diye hafif kızararak yanıt vermişti Sema. Ahmet ise gözlerinde aşkla bakıyordu, sevdiği kıza.

Bir süre daha oturup hasret giderdikten sonra, yol yorgunu olduğunu söyleyip kalktı Başak ile Tarık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder