28 Ağustos 2015 Cuma

DOĞRU ERKEK NASIL BULUNUR? 9. Bölüm

Çağla, dört erkekle buluşarak gittiği nişan törenine girerken kendisine çevrilen gözlerden rahatsız oldu. Fatih son anda kararını değiştirmiş, o da gelmişti. Yanında iki sarışın bir kumral, bir de esmer erkek vardı ve işin gerçeği dördü de yakışıklıydı. Üstelik biri oldukça uzun boyu ile herkesin dikkatini üstüne çekmeyi başarıyordu. Kendisine yönelen kıskanç gözlerden memnun bir şekilde kızlara el salladı.
Berna ve Yeşim, arkadaşlarına hoş geldin deme bahanesi ile yanlarına geldi. Kızlar iş arkadaşları ile daha önceden tanışıyor olmanın rahatlığı ile konuşmaya başladı. Fatih’e ilgisini bildiği için Berna’nın bu fırsatı kaçırmayacağından emindi zaten. Ama arkadaşının bile yutamayacağı kadar büyük bir lokmaydı Fatih! Yeşim’in de Berna’yı yalnız bırakmamak için geldiğinden emindi.
Kızların erkeklerle ilgilenmesi Çağla’nın canına minnetti. Çünkü o da alternatifleri görmek için rahat bir şekilde misafirleri inceleyecekti. İşte bahsi geçen iş ve voleybol takımından arkadaşları gruplar halinde konuşuyordu. İçlerinde gerçekten ilgi çekici tipler vardı. Bir iki esmeri hemen eledi. Esmer tenliler, siyah saçlılar ilgisini çekmiyordu. Açık renk saçlıları kısa sürelerle süzdü. Nişan bitene kadar içlerinden bir ya da ikisi ile konuşabileceğini tahmin ediyordu.
“Kısmetin nereden çıkacağı belli olmaz.” Elif’in sesi ile irkildi. Arkadaşı neden etrafı incelediğini gayet iyi biliyordu. Çağla, uzun zamandır görmediği arkadaşına sarıldı.
“Elif? Neredeydin sen?” arkadaşını öptükten sonra bir adım gerileyerek kıyafetini inceledi. Yine çok şıktı. Parlak gri kumaştan müthiş bir tulum giymişti. Zaten uzun bacaklarına çok yakışıyordu böyle kıyafetler. Bantlı ayakkabıları ile el çantası da bir ton daha koyu gri idi. Saçlarını iri dalgalarla omuzlarında bırakmıştı.
Çağla, uzun boyu ile göz kamaştıran arkadaşına bir süre baktı. Aklından geçenleri kısa süre tarttı. Sonra “Gel seni biri ile tanıştırayım.” dedi. Koluna girerek Berna ile Yeşim’in yanına gitti. Onlarla konuşmaktan keyif aldıkları belli olan erkekler yeni gelen genç kızı da ilgi ile inceledi. Elif, daha önce büroya hiç gelmemişti. İki arkadaş iş saatleri uymadığı için hep iş dışında görüşürdü. Dört erkeği de Elif ile tanıştırdı. Bunu yaparken Doğan ile yan yana durmalarını sağlamış, gördüğünden de memnun olmuştu.
[i]‘Ben şimdi kendi ellerimle arkadaşımla koca namzetlerimden birinin arasını mı yapmaya çalışıyorum? Evet aynen öyle yapıyorum ve bundan da memnunum. Çünkü Doğan’a aşık değilim. Ama Elif ile aralarında bir şeyler olursa çok güzel olur. Çünkü özellikle boyları birbirine uygun. Eh gerisi de yaratanla bu ikisine kalıyor.’[/i]
Doğan ile Elif’in konuşmaya başladığını görünce diğer kızlara döndü. Yeşim, kızıl saçlarını daha parlak gösteren bakır rengi elbisesinin içinde çok göz alıyordu. Berna ise fuşyalara bürünmüştü. Her zamanki gibi çılgın bir görüntüsü vardı. Fatih ile konuşmaya dalmış olduğu belliydi. Arkadaşlarının keyfinin yerinde olduğunu anlayınca Jülide’yi görmek için evden içeri girdi. Arkadaşının ailesine ait havuzlu villanın içi her zaman sıcak gelmişti. Yine çok samimi bir hava vardı evin içinde. Aslında nişan partisi giriş katında da rahatlıkla yapılabilirdi ama ısıtıcı sobalar ile şeffaf eğlence çadırında yapmayı kafasına koymuştu Alaaddin bey. İnadı herkes tarafından bilindiği için kızlar yadırgamamıştı. Ali de yeni kayınpederinin huyunu öğrendiği için keyifle nişanını yapıyordu. Yüzündeki gülümseme silinecek gibi gözükmüyordu.
Jülide, şarap rengi, göğüslerini çapraz bantlarla saran, uçuşan etekleriyle müthiş bir tuvalet giymişti. Çok güzeldi. Çağla arkadaşının yanına gidip öptükten sonra Ali ile de kısaca konuştu. İkisi de çok mutluydu. Onları görünce insanın aşka inancı artıyordu. Liseden beri birlikteydiler. Üniversite bittikten sonra resmiyet kazanan ilişkileri artık tüm sevenlerine duyuruluyordu.
Çağla, kısa süre daha onların yanında kaldıktan sonra yine bahçedeki çadıra yöneldi. Kızlarla erkekler koyu bir sohbete dalmıştı. Yakup ve Ali kendisini görünce hemen el sallayıp yerlerini belli ettiler. Sanki Doğan’ın olduğu bir grup görülemezmiş gibi! Çağla yanlarına gelince konuşmaya onu da kattılar. Çok eğlenceli bir nişan töreni olmuştu. Çağla, tahmin ettiği gibi birkaç kişi ile tanışmış, iki tanesi telefonlarını vermiş, mutlaka aramasını istemiş ve nişan boyunca dans edilecek her fırsatı değerlendirmişti. Elbette Yakup ve Ali de dans edenler arasındaydı. Doğan ise Elif ile ilgilenmeyi tercih etmişti. Tam tahmin ettiği gibi ikisi de birbirinden hoşlanmıştı.
İkisini dans ederken gören Yeşim, ayaklarım ağrıdı dinleneceğim diye ara veren Çağla’ya, neler olduğunu sordu.
“Biraz bencilce davrandığımın farkındayım. Erkeklerin etrafımda olmasından memnunun ama onlara aşık olsaydım şimdiye kadar olurdum. Ben aşık olamayacak biriyim sanırım. O yüzden arkadaşlarım fırsatları kaçırmasın istedim.”
“Bak Çağla, sen arkadaşımsın ama ben arkadaşımın kocası bile olsa geveze Yakup’a da, dans ederken bile anneciğini anlatan Ali’ye de tahammül edemem. Sen hala Ali ile de vakit geçirmeyi düşünüyor musun?”
Çağla, o gün kendisi ile yaptığı hesaplaşmayı kimseye anlatmamıştı henüz. Evet yaptığı son derece bencilceydi. Sadece kendi sağlık sorunu yüzünden üç erkeğin hayatlarında tek taraflı kararlar almaya çalışıyordu. Kendisini dünyanın merkezi sanması gibi bir şeydi bu. [i]‘Allah günah yazmasın ama salağın tekiyim. Kendi dertlerim yüzünden birilerinin hayatında istemedikleri şekilde rol alacağım, bunu istemiyorum. Ne olursa olsun, ben aşık olarak bir şeyler yaşayacağım’ [/i] diyerek kendi kararlarını yine kendisi iptal etmişti. Şimdi bunu arkadaşları ile paylaşacaktı.
“Hayır. Üçünün de benim için arkadaştan öte bir anlamı yok. Benim bu bebek işini ya unutmam, ya da gerçekten hoşlandığımı düşündüğüm birini bulmam lazım. Baktım olmuyor şu yumurta dondurma işini yapacağım. Zaten en mantıklı iş de o. Artık şansıma ya tutar, ya tutmaz. Tabii bu gözlerimi etraftan çekeceğim anlamına da gelmez.”
“En doğru karar. Çıkacaktır önüne biri. Bak bir sürü kişiyle dans ettin. Onlardan biri de olabilir.” Yeşim’in sesinden rahatladığı belli oluyordu. Hiç istemedikleri tek şey arkadaşlarının bebek yapmak için mutsuz bir evlilik yapmasıydı. Bir umut doğmuştu artık. Belki de gerçekten kısa süre sonra aşık olacağı biri ile tanışacaktı.
“Bilmiyorum. Deneyeceğim. Bakalım nasıl olacak?” Çağla umutsuz değildi ama bu sesine ne yazık ki yansımamıştı. Yeşim onun üzgün olduğunu düşünüp elini koluna koyarak “Hayırlı olsun diyorum tatlım. Umarım gerçek aşkı bulursun da tüm bu çabaların sonu tatlıya bağlanır.” Dedi.
“İnşallah. Hadi gel biraz kurtlarımızı dökelim. Müzik çok güzel kaçırılmaz.”

*****

Pazar, öğleden sonra uzun zamandır görmediği Füsun’a uğradı. Önce hamileliğinden, nasıl zor geçtiğinden uzun uzun konuştular. Onu dinledikçe çocuk yapma fikrinden soğuduğunu hissetti. Bir süre Füsun’a uğramasa mıydı? Saçmalama, dedi kendisine. Kaç hamilelik bu kadar zor geçerdi ki? En iyisi iyi düşünmek, diye iş yerinden konuşmaya başladı. Füsun herkesi tek tek sordu. En sona patronları bırakmıştı.
Aslında Süleyman Beyin sekreteriydi ama tüm şirkete yardımcı olurdu. O yüzden çok seviliyordu şirkette. Süleyman Beyin onu nasıl dilinden düşürmediğini duyunca çok mutlu oldu.
Sona kalan Tayfun Beyi sorduğunda Çağla istemsizce yüzünü buruşturdu. “Hep bildiğin gibi. Buz gibi ya… bazen şüpheleniyorum acaba onun yüzünden mi bu sene havalar bir türlü ısınmadı diye?”
“Çağla, tanımasam sana inanacağım. Bu adam çok neşeliydi. Acaba ne oldu da bu hale geldi? Kesin bir derdi var.”
“Bir kız arkadaşı varmış. Belki onun yüzündendir.”
“Kız arkadaşı mı? Sanmam. Bir kadını kafaya takıp surat asacak birine benzemiyor. Kimmiş o kız? Sen tanıyor musun?”
“Ben görmedim ama benim bir arkadaşım görmüş. Manken gibiymiş. Belki de mankenmiş. Sarışın çok uzunmuş. Tabii çok da güzelmiş. Zaten Tayfun Bey çok güzel olmayan biri ile çıkacak biri değil. Anlamadığım o kız onda ne buluyor?”
“Sence?”
“Bence ne?”
“Sence ne buluyordur?”
“Ya tamam parası falan var ama kızın günahını almayayım şimdi.”
“Kızım sen delisin. Burnunun ucundakini görmüyorsun. Adam çok yakışıklı. Kocama daha önce aşık olmasaydım kesin ona olurdum. Parası var tamam ama mankenlerin bir kısmı ne zenginler buluyor. Tayfun Beyin onlar kadar da çok parası yok.”
“Füsun, o adam esmer güzelim. Esmerler yakışıklı olmaz. Sarışınlar yakışıklıdır. Bak Brad Pitt’e? Adam yakışıklı. Eskilerden de var, Paul Newman, Robert Redford… Ay nasıl unuttum Kıvanç Tatlıtuğ da var. Hadi söyle bakalım bunlar yakışıklı değil mi?”
“Yakışıklı olabilirler ama esmerler de yakışıklıdır. Üstelik çok daha fazla örnek vardır. Sana uyup liste yapamayacağım.” Füsun arkadaşına gülüyordu. Bu kız burnunun dibinde olanların farkında değildi. Daha şirketten ayrılalı bir iki ay olmuştu. Neler gördüğünün farkındaydı. Bir gün Çağla’da fark edecekti.

*****


Pazartesi Çağla’nın keyfi yerindeydi. Büroya girdiğinde herkese günaydın diyerek yerine geçti. Elinde yeni bir iş yoktu. Cuma akşamı bitirip çıktığı için rahattı. Ekranını açmadan hemen güzel bir kahve hazırladı. Bu sabah aklındakileri yaparken beyninin iyi çalışması gerekiyordu. Yol boyunca düşünmüştü. Evet dengesiz kararlar verebilirdi ama son şanslarını yitirmek istemiyordu. Yani hala aşık olacağı erkeği arayacaktı.‘Zaman ilerliyor. Kararlı olmam lazım.’ Ekranı açtı. Boş bir word sayfası açtı. Listesini yapmaya başladı. 
·                     Ne istiyorum?
·                     Evlenmek istiyor muyum?
·                     Gerçekten bebeğim olsun istiyor muyum?
·                     Nasıl bir erkek istiyorum?
·                     Ve en önemlisi kısa süre sonra menopoza girecek bir kadını eş olarak isteyecek erkek var mı?
·                     Menopozda kilo alacağım. Şişmanlayacağım. Bir daha doğum yapamayacağım.

Maddeleri sıraladıktan sonra yine üstlerinde düşünmeye başladı. Hem kahvesini yudumluyor hem de maddelerin yanlarına o an aklından geçenleri not ediyordu.
Ne istiyorum?  :  Bilmiyorum. Yani aslında evlenmek ve anne olmak istiyorum ama bunun hemen olmasını istiyor muyum? Sevdiğim biri ile olacaksa neden olmasın? En kısa zamanda evlenirim. Sonra da hamile kalır ve hemen doğururum. Evet böyle olur.
Evlenmek istiyor muyum?  :  İstiyorum. Ama önüme çıkanla değil… Aşık olmak istiyorum. Aşkı yaşamak istiyorum. Ama şöyle de yapabilirim. Önce kafama uyan birini bulur evlenir bir de doğururum. Sonra boşanır aşık olacağım erkeği ararım. Böylece en bencil kadın olarak da tarihe geçerim. Bu maddenin açıklamaları saçmalama olarak kabul edilecek. Kayda geçmeyin.
Çağla yazdıklarına gülüyordu. Yazmak bazen böyle yön değiştiriyordu. Aklındakileri yazmak isterken kendisi ile çatışıyordu. O gülümsedikçe onu izleyenler soru dolu bakışlar yolluyordu.
Tayfun da izleyenlerden biriydi. Hafta sonunun iyi geçtiği belliydi. Oysa kendisi iki berbat gün geçirmişti. Nurgül ile büyük bir kavga etmiş, sonra genç kadının bin kez özür dilemesi ile barışmıştı. Nurgül’ün yaptıklarına katlanamadığı zamanlar artıyordu. Kendi keyfi yokken etrafındakilerin bu kadar neşeli olması sinirini daha da bozuyordu. Belli ki davet edilmediği nişanda çok eğlenmişlerdi. Ters bir bakış atıp odasına girdi. Kapıyı kapatmaktan son anda vazgeçti.
Yakup, arkadaş kalacaklarına dair yaptıkları konuşmadan beri uzaktı. Küsmemiş ama biraz mesafe koymuştu. Yine de böyle durumlarda merakına yeniliyordu. “Hayrola Çağla, neye güldün sabah sabah?”
“Aklıma bir şey geldi de. A onu bırak da senin yazılım ne durumda. Testleri yapmaya başlayacak mıyım? İşim yok boş oturuyorum.” Konuyu değiştirmek en doğrusuydu. Yakup, henüz test yapamayacaklarını söyleyince yine maddelerine döndü.
Gerçekten bebeğim olsun istiyor muyum?  :  Aslında istiyorum ama hemen değil. Şimdi bir bebek kariyerime de zarar verecek. Teknoloji her saniye değişen bir sektör. Doğum izni yapsam döndüğümde dünya tepetaklak bile olabilir. Bebek bezi değiştirmek şu an için istediğim bir şey değil ama mecbur olduğum bir şey… Gerekirse çözümü Amerika’da bulacağım ya da makalede okuduğumu yaptıracağım. Ama aşık olup evlenirsem o zaman da hemen doğurmak isteyebilirim. Belki de kocamla biraz baş başa vakit geçirmek isteyebilirim. Off ben gerçekten ne istiyorum?????????
Bu maddede işin içinden çıkamayınca bir sonrakine geçti.
Nasıl bir erkek istiyorum?  : Bunun yanıtı çok uzun… ayrı bir liste konusu… sonra yazılmak üzere bir kenara kaldırılsın.
Ve en önemlisi kısa süre sonra menopoza girecek bir kadını eş olarak isteyecek erkek var mı? ; Menopoza girmemden şikayetçi olmaz. Doğal doğum kontrol yöntemi olacağı için. Ama… aması sonraki maddede…
Menopozda kilo alacağım. Şişmanlayacağım. Bir daha doğum yapamayacağım; Menopoza laf etmez ama kilo almamı istemez sanırım. Şişman seven birini bulsam? Evet neden olmasın? Var öyle erkekler. Hatta çok zayıf kadın seven erkekten kat kat fazla kilolu seven var. Şansımı bu yönde değerlendirmeliyim. Üstelik büyük ihtimalle tek çocuğum olacak. Ya kız olur da, ‘erkek çocuk’ diye tutturan bir kocam olursa? Bu kez de beni boşar başkasını alır mı? Ya da üstüme kuma getirir mi? Evet bak bu büyük tehlike. Şehrin göbeğinde benim gibi biri kumayı kabul eder zaten… Saçmalıyorummmmm
Çağla, saçmalıyordu ama bir yandan da gözünün önünde o sahne canlanıyordu.  Kendisini kapı önüne koyan sarışın bir erkek görüyordu. Sarı saçları rüzgada ahenkle uçuşurken arkasından bağırıyordu. “Senden erkek çocuk istedim. Tıbben cinsiyeti benim kromozomlarımın belirlemesinin önemi yok. Sen kız doğurdun, beceriksiz, defollll…Kendime erkek doğuracak bir kadın bulacağım. ”
Al işte büyük aşkın sonu. Çağla yine gülmeye başladı. Böyle olmayacak diyerek listesini kaydedip dosyayı kapattı.


*****


O sırada çalan telefonu açtığında karşısında Elif vardı. Bu telefona hiç şaşırmamıştı. Elif’in sesinde zorlama bir neşe vardı. “Günaydın canım, nasılsın?”
“İyiyim, Elif. Sen?”
“Ben de iyiyim. Şey…”
“Henüz gelmedi. Bu sabah bir yere uğrayacak.”
“Kim gelmedi?”
“Aman Elif, yeme beni. Doğan gelmedi henüz. Gelince ağzını yoklarım. Sen hiç merak etme.”
“Aman iyi, neden aradığımı anlamışsın. Yüzüme vurmasan olmaz değil mi?”
“Sen beni hayatında kaç kez sabah onda aradın?”
“Hiççç…”
“Seninle de konuşamadık ama neler olduğunu anlamak için konuşmamız şart değil. Bakalım Doğan nasıl gelecek?”
“Tamam haber bekliyorum senden.” Telefonu gülüşerek kapattılar.
Çağla, kalkıp mutfağa gitti. Herkese kahve yapacaktı. İçinden gelmişti. Kahveleri hazırladıktan sonra önce Süleyman beye verdi. Sonra büronun içindekilere dağıttı. En son da Tayfun beye götürdü. Genç adamın yüzü yine asıktı.
“Tayfun bey. Benim elimde iş yok. Bilginiz olsun.”
“Biliyorum, sorun değil. Senin için de sakıncası yoksa Abant’a gelmeni istiyorum.  Caner ya da Doğan gelecekti ama ellerindeki iş bitmeyecek gibi. Cuma sabahı sen, Fatih ve ben gidiyoruz. Sorun olmaz değil mi?” Bu soru aslında “Sorun olmamalı” diyen bir soruydu.
“Olmaz. Oyun için gidiyoruz değil mi?” Şirketin kişisel gelişim ile ilgili hazırladığı birçok oyun vardı. Onları bazen eğitim danışmanlığı yapan firmalara veriyor, bazen de kendileri bizzat oynatıyordu. İki hafta önce belli olmuştu bu hafta sonu gidileceği ama kadroda kendisi yoktu. Aslında son dakikada böyle bir işin verilmesinden hoşlanmaması gerekiyordu ama Abant’ı hep sevmişti. Cuma öğleden sonra gölün etrafını gezerdi. Hatta cumartesi öğlene kadar ilk oyun biteceği için öğleden sonra gölün etrafını gezecek bir saat daha verirdi patronu ona. Kar varsa daha da çok eğlenebilirdi.
Tayfun, onun geleceğini anlayınca “Evet. Sen oyunu kontrol et. Malzemeleri temin edin. 150 kişi için ve on takım için yapılacak oyun.”
“Tamam. Zaten hazırda bekliyor o oyun. Son kontrollerini yaparım. On takım olacaksa üç kişi yeterli olacak mıyız?”
“Bize üniversite öğrencileri yollayan ajans ile görüştüm. Yarın on bir de gelecek on kişi var. Oyunun nasıl oynatılacağını ben anlatacaktım ama sen anlatır mısın?”
“Tamam Tayfun Bey.”
Tam kapıdan çıkacakken küçük patronun tok sesi geldi arkasından “Çağla, cumartesi akşamı hippi konseptinde bir eğlenceleri varmış. İstiyorsan kostüm de alabilirsin yanına.”
“Biz cumartesi de kalacak mıyız? İşimiz biter öğleden sonra.” İşte bu sürpriz olmuştu. Üstelik güzel bir sürprizdi. Bir gece daha kalacak, ertesi sabah da tertemiz havaya uyanacaktı. Bu iş gezisinin kendisine iyi geleceğinden emindi. Kafasındaki karışıklığı da böylece yoluna koyabilirdi. Tayfun Bey anlatmaya devam ediyordu. “Kalacağız. Pazar günü de Çarkıfelek oynamak istiyorlarmış. Onu ben hazırlıyorum.  Sen cihazları hazırla yeter. Bol miktarda da pil alın. Orada pil sorunu yaşamayalım.”
“Hallederim. Başka bir şey var mı?”
Tayfun, Çağla’nın gereksiz soru sormayan halini çok seviyordu. İşleri çok pratik bir şekilde çözüyordu. Gözlerindeki memnuniyeti gözlemeye çalışarak yanıtladı.
“Kahve için teşekkürler.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder