20 Ağustos 2015 Perşembe

DOĞRU ERKEK NASIL BULUNUR? 1. Bölüm




-                      Gardırobumu yenileyeceğim
-                      Saç rengimi değiştireceğim… Yok sonra karar vereceğim
-                      Spora devam edeceğim…
-                      Gazetemi değiştireceğim… Buna da sonra karar vereceğim
-                      Tüm kitaplarımı okumadan yeni kitap almayacağım
-                      Çiçeklerimin saksılarını değiştirmeyi unutmayacağım
-                      Yemek yapmayı öğreneceğim… Annemi başka nasıl susturabilirim?
-                      Cep telefonumu daha az kullanacağım… Babama göre radyasyondan kısa zamanda ölecekmişim…
-                      Konser ve sinema harcamalarımı biraz kısacağım… Offfff umarım bunu başarırım
-                      Mutlaka ama mutlaka para biriktireceğim… Bunu nasıl becereceksem?
-                      Daha kararlı biri olacağım… Ben mi?
-                      Hamile kalacağım! Bu maddeyi koca bulmadan yapmaya kalkarsam, önce annem mi katil olur, babam mı? İşte en zor maddem…


Çağla, kendi odasında, yatağının üstünde bağdaş kurmuş, iki büklüm oturarak bilgisayar ekranına yazdığı maddelere baktı. Annesi her an odasına gelip “Kamburun çıkacak, doğru otur.” Diyecek diye bekliyordu. Her yıl benzer listeyi yapıyor ve ardından da uygulamak için çaba gösteriyordu. Genelde ilk olarak gardırobunu yenilemekten vazgeçiyordu. Çünkü parasını biriktirmesi gerekiyordu. O yüzden tümünü yenilemektense ihtiyacı olanı almak için çaba harcıyordu.
Yani bu madde kısmen uygulanmak için yazılıyordu.
Saç rengini de iki kez değiştirmiş,  sonra kuaföre sık gitmek istemediği için yine kendi rengine, koyu kahverengiye dönmüştü. Hayatında değişiklikler istiyordu da, bunun saçının rengi olması şart mıydı? Belki biraz kesim şeklini değiştirir hatta kısaltabilirdi. Ama uzun saçı seviyordu. Üstelik bu şeklini verene kadar epey beklemişti. Yine kestirip, sonra da uzatmak için çaba mı harcayacaktı? İşte bu sorular nedeniyle sonra karar verecekti.
Spor… Bunu zaten yapıyordu ve bırakmaya niyeti yoktu. Düzenli olmasa da haftada en az üç gün yapmaya çalışıyordu. Vücudu biçimlenmiş, fazla kilolar ona veda etmişti. Hatta ilk gardırop yenileme maddesini beş kilo verdikten sonra yazdığı bir listeye eklemiş, sonra çok para harcaması gerekince yenilemek yerine terzi ile iş birliği yapıp daralttırma yolunu tercih etmişti. Listeye yazılmasının nedeni, en azından listede ‘yapılmış’ bir şeyler olduğunu görmek içindi.
Takip ettiği köşe yazarı gazete değiştiriyordu. Yeni madde de bu yüzden eklenmişti. Hangi gazeteye geçeceğini bilmiyordu ama görüşlerine uygun bir gazete olmazsa maddeye yazdığı değişikliği yapmayacağını biliyordu. Olur da sevmediği bir gazeteye giderse internetten gazeteye girer, köşe yazılarını oradan takip ederdi. Bu fikri sevmişti.
Bir sürü okunmamış kitabı vardı. Daha çok sahaf ziyaretine gerek yoktu. Önce elindekileri bitirecekti. Hem böylece annesinin ‘kitaplarından odan gözükmez oldu’ laflarını dinlemekten kurtulacaktı. Birilerine verdiği kitapları geri dönmüş müydü? Kime ne verdiğini hatırlaması gerekecekti. Bundan sonra verdiği kitaplar için de liste tutmaya karar verdi. En sevmediği şeydi kitabının alınıp sonra da üstüne yatılması. Yeni bir madde eklemeliydi.
-Verdiği sözü tutmayan arkadaşlar arkadaşlıktan çıkartılacak. 
Kökleri artık saksılardan çıkan çiçeklerini düşündü. Mart ya da nisan ayında mutlaka saksıları değiştirmesi gerekiyordu. Annesi yemin etmiş elini bile sürmeyeceğini söylemişti. Babası zaten ilgilenmezdi. İş başa düşüyordu ama o da hep unutuyordu. Takvime hemen notlarını yazdı. Bu yıl işini sağlama alacaktı. Ölmüş çiçek görmek istemiyordu.
Yemek yapmak… Oturduğu sandalyesinde geriye yaslındı. Yüzünü buruşturarak maddeye baktı. Yemeyi seviyordu ama yapmayı seveceğini sanmıyordu. Annesinin saatlerce uğraştığı yemekler masada on dakikada bitiyordu. Neden hala piyasaya uzayda kullanılan haplardan çıkmamıştı? Kendisi gibi yemek özürlülerin bayıla bayıla alacağından emindi. Yine de artık hafta sonları annesinden bir iki yemek yapmayı öğrenmeliydi.
Cep telefonunu artık daha az kullanacaktı. Zaten son üç dört aydır oldukça düşmüştü faturaları. Cebinden önce sağlını da düşünmeliydi. Babası haklıydı! Akşama kadar ekran başındaydı. Eve gelince yine bilgisayar başında çalıştığı ya da arkadaşları ile yazıştığı oluyordu. Neredeyse günde on sekiz saat radyasyona tabii kalıyordu. Aslında uzmanlar bu radyasyon miktarının çok az olduğunu söylüyordu ama yıllardır uzun sürelerle muhatap olmak belki de zararlıydı. Cep telefonu ile az konuşmanın en azından böyle bir faydası olacaktı.
Konser ve sinema masrafları… İşte bu maddeye ne kadar uyacağını bilmiyordu. Bir yol bulmuştu ama o yol birilerinin sırtından geçinmek gibiydi. İş arkadaşlarının temin ettiği biletleri düşününce vicdanı sızladı. Aslında o kimseden kendisine bilet almasını istememişti. Erkekler farklı amaçlarla ona bilet alıyorsa kabahat kimindi? Yok olaya nereden bakarsa baksın o erkeklerin sırtından geçiniyordu. Başka bir yol bulacaktı. Bulana kadar da geçinmeye devam edecekti.
Para biriktirmek… Bunu yapması şarttı… Aklındakileri yapmak için şarttı… Son kozunu oynayabilmek için şarttı…
Daha kararlı biri olmak… Çağla, maddeye baktı ve yine kararsız biri olduğuna karar verdi. Aslında çok karar veriyordu. Sorun bunları uygulamaya geldiğinde ortaya çıkıyordu. Verdiği kararların çoğunu başka bir karar vererek bozuyordu. Her seferinde başka bir şey kararlarının önüne geçiyordu. Bunu yapmadığı tek yer işiydi. Orada kararları ile her an oynamaya imkan yoktu. Bu da daha düzenli biri olmasını sağlıyordu. Neden işindeki tavrını özel hayatına yansıtamıyordu? Çünkü işinde baskı vardı ama özel hayatında baskı yoktu. Yoksa var mıydı? ‘Her on kararımdan beşini uygularsam başarı sayarım’ diyerek son ve en önemli maddeye geçti. Evet, özel hayatında da baskı vardı. Hem de iki yıl içinde çözmesi gereken bir sorunun yarattığı büyük bir baskıydı bu.
Nasıl hamile kalacaktı ki?

Daha önemlisi kimden hamile kalacaktı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder