Hakan, yalnız kaldığında artık gönül
rahatlığı ile Nil’i arayabilirdi. Bertuğ ile işnini bittiğini ve katili
yakaladıklarını söylemiş ama uzun konuşamamıştı. Telefon ilk çalışta açıldı.
Hakan’ın ilk sözü “Seni seviyorum.” Oldu.
“Biliyorum ama bu neydi böyle? İnsan
önce bir merhaba falan der.” Sitem eder gibiydi ama sesinden keyfi yerinde bir
kedi gibi mırıldandığı anlaşılıyordu.
“Merhaba. Seni seviyorum.”
“Hakan, ben de seni seviyorum. Sesin çok
keyifli geliyor”
“Yarın akşam seni istemeye geliyoruz.
Dosyayı kapattım. Sırada düğünüm var.”
“Yarın mı? Ne acelen var?”
“Acele ediyorum çünkü sevdiğim kadınla
artık sevişmek istiyorum.”
“Evlenmemiz şart mı?”
“O mahalle bende böyle bir etki yapıyor.
Evlenmeden asla.”
“Şuna bak nasıl da dalga geçiyor.”
“Aşkım, dalga geçmiyorum. En kısa sürede
nikah yapıyoruz. Düğün ister misin bilmiyorum ama o uzun iş sanki!”
“Düğün değil ama arkadaşlarımla birlikte
bir eğlence isterim. Şöyle çok eğleneceğimiz bir yerde yemek olur mesela.”
“Kabul. Hadi sen şimdi Necla ablaya
haber ver. Ben de babamı arıyorum. Handan’ı da ben ararım. Aranıza girmiş gibi
olacağım ama o benim kardeşim.” Hakan, Handan ile Nil’in yaptığı ittifakı
öğrendiğinden beri her fırsatta iğneliyordu ikisini de.
“Kıskanma.”
“Bu kıskançlık değil. Bu kuyruk acısı…
Ben daha ayrı olduğumuz zamanki ortak planlarınızın intikamını almadım.”
Nil, söyleyip söylememekte kararsızdı.
Söylemese bu kez de Hakan belki Handan’ı üzer diye çekinmişti. “Bu aralar ondan
intikam alamazsın.”
“Nedenmiş o?”
“Çünkü bebek bekliyor.” Hakan, hattın
ucunda iyice sinirlendi. “Bunu sana söyledi ama bana söylemedi öyle mi?”
“Hakan, canım, bana da söylemedi. Hatta
bence, daha kendisi bile bilmiyor. Bekle öğrendiğinde haber verir.” Tüm siniri
yatışmıştı Hakan’ın. Hayatında bu tarz değişikliklere alışmalıydı.
“Şu fallarda neden seni ne kadar çok
sevdiğimi ve senden ayrı kaldığım zaman neler yaşadığımı görmedin ki?” Hakan, o
günlerin geride kalmasından memnun, Nil’i kızdırmaya uğraşıyordu ama zordu.
“Kim dedi görmediğimi? Ama kendi tepkimi
görmediğim için yanıtı bulmam gecikti.” Nil gülüyordu telefonun ucunda. Hakan
da gülmeye başladı.
“Sen benim en güzel falımsın. Akşama
görüşürüz.”
“Tamam canım. Bekleyeceğim.”
*****
Nil, akşam Hakan ile arka bahçede
oturuyordu. Planlarını yapıyorlardı. Zaten evi ve düğünü planlamışlardı. Artık
tek sorun gelinlik, damatlık, kimler çağırılacak gibi ayrıntılardaydı.
Tüm planlar bittiğinde Hakan Nil'e
sarıldı. “Sana teşekkür etmedim değil mi?”
“Ne için?”
“Altan’ı yakalamada senin verdiğin
bilgiler çok önemliydi.”
“Ben söylemesem de sen bulacaktın.
Sadece hızlandırdım.”
“Ama o büyüteç bilgisi çok yerindeydi.
Senin cilt bakım büyüteci gibi dediğin şeyi en son Altan'ın odasında görmüştüm.
Sonra diğer bilgileri toparladığımda zaten karşımdaydı katil. Tekrar teşekkür
ederim aşkım.”
“Hiç önemli değil canım. Keşke bana hiç
iş düşmese. Hatta sana da hiç iş düşmese ...”
“Nerde o günler.”
*****
Hakan’ın nöbetinden bir gün sonra yani
çarşamba akşamı babası, Handan ve Cenk ile Nil'in evindeydiler. Kız evi olarak
Necla abla ile kocası karşılamışlardı. Ayşegül de evdeydi. Kız istemeden çok
akşam gezmesi gibiydi. Gelin ile görümcenin yakınlığı zaten ortamı sıcacık
yapmıştı. Hakan yine de heyecanlı gözüküyordu. Nil onun o halini gördükçe
gülümsüyordu. Bir süre sonra Hakan da rahatlamıştı. Nil kahveleri yapıp
geldiğinde önce kayınpederine verdi kahveyi. Hakan'dan sonra Necla ablanın
eşine ve Necla ablaya tuttu. En son yanında oturan Handan ile Cenk'e verdi.
Ayşegül akşamları kahve içemiyordu.
Babası, kahvenin yarısında Allahın emri
ile istediğinde, Necla ablanın, “Nehir kardeşimin adına, kızımızı oğlunuza
veriyoruz.” demesi ile Nil'in gözleri yaşardı. Annesinin, ablasının ve hatta
babasının da o an orada yaşananlara şahit olduğunu hissediyordu. Gözünden
süzülen yaşı gizlice silmeye çalıştı. Hakan görmüştü.
Yüzükler takıldıktan sonra Hakan
gözlerine bakıp, 'onlar da onaylıyordur. Üzülme' dedi. “Onaylıyorlardır. Senden
iyisini mi bulacaktım.” diyerek gülümsedi. Belki de hayatında en çok o an
noksanlıklarını hissetmişti. Üzüntüsünü belli edip onları da üzmek istemiyordu.
Ayşegül, çayın yanında dağıtılacakları
hazırlamak için mutfağa geçti. Nil de yardım için gidince Handan da
arkalarından geldi. Üçü mutfakta Hakan'ın heyecanı ile dalga geçiyordu. En
sonunda yine susturan Nil oldu.
“Sizi nişanlıma söylerim tutuklar. Susun
bakiim. Çok ayıp çokkk.”
“AA senin on dakikalık nişanlın benim
yirmi dokuz yıllık ağabeyim. Beni atmaz içeri.” Handan, Nil’e tafra yapıyordu.
Ayşegül onların bu haline gülüp, “Handancığım, artık Nil'in devri başladı
canım. Cenk tercih yapacak olsa seni mi
seçer aileden birini mi?”
“Ayşegül, bu erkeklerin hepsi aynı
desene. Beni seçer tabii.”
Üçü de kahkahalarla gülüyordu. Necla
abla daha fazla dayanamamış merakına yenilmişti. “Kızlar, gülmeleriniz içeri
kadar geliyor. Neler kaynatıyorsunuz?”
“Aman, Necla abla bu kız da evleniyor
ya, bana hava atıyorlar erkekler hakkında. Bak tüm mahalleyi evlendirdin. Bir
beni everemedin. En kısa zamanda koca istiyorum.”
“Delinin zoruna bak. Senin aklın fikrin
sinema artistlerinde! Aklını başına topla bulayım sana helal süt emmiş birini.”
Necla, Ablanın aslında aklında biri vardı. Bir üst sokaktaki erkek kuaförünün
sahibi, kırk iki yaşındaydı. İki yıl önce boşanmıştı. Araştırmış, karısının
huysuz olduğunu, adamın biraz çılgın ama iyi biri olduğunu öğrenmişti. Tek
sorun ikisini bir yerde karşılaştırmak olacaktı ama halledeceğinden emindi.
“Aman ben ümidimi kestim oyunculardan.
Bul vallahi. Ama bak. Boyu boyuma, huyu huyuma uygun olacak. Saçıma başım
karışmayacak. Yok, yeşil yapma, yok kırmızı yapma demeyecek.”
“Ayşegül, seni Allaha havale ediyorum
canım. Ben sana koca bulamam.” Dili böyle derken içinden de tam huyu huyuna
uygun diyordu.
“Ben de benden ümidimi kestim. Biz de
başkalarının düğünleri ile vakit geçiririz.”
*****
Bir ay sonra...
Büyük bir telaş vardı kuaförde.
Nil'in gelin başı yapılıyordu!
Saat beş nikahı onlarındı. Nil çok güzel
bir elbise giymişti. Uzun boyunu daha da uzun gösteren kırık beyaz, dümdüz
kesimi ile vücudunu saran elbisenin altında aynı renk topuklu ayakkabıları ile
kıyafetini tamamlamıştı.
Hakan gelinlik istememesine şaşırmıştı.
Ama Nil rahat edeceği bir elbise ile daha mutlu olacağına inandırmıştı iki saat
kadar sonra kocası olacak adamı.
Annesinden kalma, tam ortasında damla şeklinde
incisi olan, kolye ile yine damla şeklindeki inci küpelerini takmıştı. Taklit
inci tokalar ile saçını toplamışlar, hakan’ın özel isteği olan elbisenin aynı
renginden çiçeği de saçlarına takmışlardı. Çiçeğin altından saçlarına takılan
duvak ile üstündeki elbise bir anda gelinlik olmuştu. Kısa duvak, beline kadar
açık olan elbisenin sırt dekoltesini bir nebze kapatıyordu.
Her şey tamamlandığında kuafördekiler
alkışlamaya başlamıştı. Nil de görüntüsünden memnundu. Ayşegül son kez
makyajını kontrol etti. Artık fotoğrafçıya gitmek için hazırdı. Yarım saat önce
Hakan’a haber vermiş, işinin bitmek üzere olduğunu söylemişti.
Kapının çalınması ile damadın geldiği
anlaşıldı. Nil kapıdan çıkarken karşısında gördükleri ile yüzü aydınlandı.
Hakan, damatlığının içinde çok yakışıklıydı. Onun arkasında duranların ise
hepsi pırıl pırıldı. Uğur ile eşi Erhan, Umut ile eşi Yunus ve Onur ile eşi
Sedat kapıda konfetilerle bekliyordu. Nil onların konfeti atması ve resimlerini
çekmesi ile çok keyiflenmişti. Annesinin hep anlattığı kendi düğün gününü
anımsadı. O kadar çok konfeti atılmış ki Nil'in babası tüm düğün boyunca uçuşan
konfetiler yüzünden hapşırmış. Annesinin anılarına gömülen Nil'i Hakan'ın
hapşırması kendine getirdi. Nehir hanımın düğün anısını bilen herkes gülmeye
başladı.
Nikah salonunda tüm komşularını görmek
çok mutlu etmişti. Hakan'ın da tüm ekibi
hatta Fevzi Baş Komiser bile oradaydı. Nikah töreni başlamadan aklından son
geçen, Uğur'un nikahının kıyıldığını andı. O gün aşk evliliği yapacağını
söylemişti kendisine. Duaları kabul olmuştu. Çok sevmiş ve sevilmişti.
Necla abla, nikah salonunun büyük
camlarının önünde Ayşegül ile konuşuyordu. Yanlarında kargo pantolon üstüne
giydiği kolsuz penyesi ile dikkat çeken bir erkek vardı. Elindeki deri ceketi
ile çok havalı duruyordu. Nil, Necla ablanın iş başında olduğunu anlayıp
gülümsedi.
Nikahtan sonraki tebrikler ve resim
çektirmeler son bulduğunda ikisi de yorgun düşmüştü.
Yemek verdikleri yere gitmelerine en az
iki saat vardı. Bir kısmını yol için ayırsalar da bir saat geriye kalıyordu.
Onların yorgun halini gören Handan, “Hadi bir yerde kahve falan içelim. Ayakta
duracak haliniz kalmamış. Biraz kendinize gelin.” diyerek onları gelin
arabasına götürdü. Gerçekten yorulmuşlardı. Ama bu yorgunluğun tadını uzun süre
unutmayacaklardı.
İlk kez karı koca olarak arabaya binmek,
bir yerde oturmak, üstlerindeki gelinlik ile damatlığa aldırmadan o anın tadını
çıkartmak ve yine kimseye aldırmadan küçücük samimi öpücükleri paylaşmak... O
kadar doğaldı ki bunları yaşamak... Ve bir o kadar da sıcaktı...
Handan ile Cenk karşılarındaki çifte
bakıyor ve eğleniyordu. Handan, Cenk’e baktı. Kocasını çok seviyor ve bunu
artık her fırsatta söylüyordu. Cenk’in elini sıkıp daha fazla kendilerine
saklamak istemedikleri mutlu haberi paylaştı.
“Size bir şey söylememiz lazım. Ağabey,
yakında dayı olacaksın!”
Hakan, “Tebrikler canım. Sizin için çok
seviniyorum. Nihayet söyleyebildiniz. Bir aydır bekliyorduk.” Dediğinde asıl
şaşıranlar onlar oldu.
“Bir aydır mı? Biz öğreneli iki gün
oldu!” Cenk şaşırmıştı ama o an aklına nasıl öğrendiği gelmemişti.
Handan ise “Falda mı gördün? Neden
söylemedin?” diyordu.
“Sizin öğrenmeniz çok daha önemliydi.
Acelemiz yoktu nasılsa. Sizin öğrenmenizi ve bize söylemenizi beklemek de
güzeldi. Hem zaten çok işimiz vardı.”
“Doğru söylüyorsunuz. Doktorun sonucu
vermesini beklerken hissettiğimiz heyecanı anlamanız için o anı yaşamanız
lazım.” Cenk, hala ilk duyduğu anki kadar heyecanlıydı. Artık bebeğin
sevgilerini büyüteceğini biliyordu. Bebek haberi annesinin bile sevinçle
kendisine sarılmasına neden olmuştu. Hatta Handan’ı bile yanaklarından öpmüştü.
Nikahta bile sadece el sıkmış biri için büyük gelişimdi bu.
Hakan, Cenk’in mutluluğunu paylaşsa da
kendisi acele etmiyordu. “Bir sene içinde umarım biz de yaşarız. Ama daha önce
değil. Biraz karımla vakit geçirmek istiyorum.”
“Haklısın. Şu son bir buçuk ayın
kıymetini biliyorum. Ondan önce de Handan ile bir aradaydık ama asla aynı
değil. Bana dünyalar bağışlanmış gibiyim.”
“Yakında zaten dünya kadar olacağım. O
zaman aynen bu dünya senin olacak.”
“En güzel dünya benim olacak.”
“Hop hop, aile var.”
“Dur ya kayınbirader, şunun şurasında
bir saatlik ailesiniz. Üstelik daha çekirdek aile bile değilsiniz.”
“Acelemiz yok... Aslında acelemiz var.”
Nil, Hakan'a baktı şaşkınlıkla. Çocuk için aceleleri mi vardı?
“Bakma öyle. Acele etmezsek düğün
yemeğine geç kalacağız.”
“Haklısın hadi hemen yol çıkalım.”
Dörtlü, yirmi dakika kadar sonra yemeği
verdikleri lokantaya ulaşmıştı. Tüm misafirler onlardan önce gelmiş, kapıdan
giren çifti alkışlıyordu. Lokantanın diğer konukları da gelin ile damadı
alkışlamaya başlayınca düğün yemeği bir anda kalabalıklaşmıştı.
Yağmur, yanındaki Mert'e baktı. Artık
onlarında arasındaki ilişki ciddiyet kazanmıştı. Söz yüzükleri takılmıştı.
Yağmur eski düşüncelerinden çok uzaklaşmıştı. Mert bir yandan okula hazırlanmak
bir yandan eczaneyi idare edebilmek için çok çalışıyordu.
Emine ile Aydan ise eskisi gibiydi.
Emine, erkek arkadaşı olduğu için bir süre Aydan’ı kıskanmıştı ama sonra
Aydan’ın erkek arkadaşının arkadaşı ile tanışmış ve çıkmaya başlamıştı.
Bertuğ, artık Çağdaş'ın işinin çok
olduğu ile ilgili şikayetlerinden vazgeçmişti. Çağdaş çok iyi işler almaya
başlamıştı. Mankenlerle ve oyuncularla çalışmaları artınca parasal durumları da
daha iyi olmuştu.
Deren ile Akın artık iki ayrı cinayet
masasının elemanıydı. Akın, Suat Baş Komiserin yanında çalışmaya başlamıştı bir
hafta önce. Deren, Yıldız'dan çekinmişti ama düğüne Hakan Baş Komiserin eski
arkadaşı Tarkan ile gelince sıkıntıları uçmuştu. Onların arasında da güzel bir
ilişki başladığı belliydi.
Necla abla ile kocası, Hakan'ın babası
ile aynı masada oturuyordu. Hüsniye de kocası ile katılmıştı yemeğe. Karnı
oldukça büyümüştü. Kocası üzerine titriyordu. Yurtdışına çıkmıyordu artık.
Karısının yanında kalabileceği işlerin kendisine verilmesini istemişti.
İşvereni de mümkün oldukça yurt içi iş veriyordu. Hüsniye memnun olduğundan
bahsetmişti Nil'e.
En kalabalık masa altı kişinin oturduğu
masaydı. Üç kız kardeşin karşısında kocaları oturuyordu. Uğur, Erhan, Onur ve Sedat, pistte döktürüyordu. Umut,
Yunus'un omzuna başını yaslamış pisti izliyordu. Nil, arkadaşının hafifçe
belirginleşmiş karnını görünce gülümsemişti.
Grup, eğlenerek gülerek oynayarak
kutlamıştı Nil ile Hakan'ın evliliğini. Gecenin geç saatlerinde bitmişti düğün
yemeği. Vedalaşmalardan sonra yeni evli çift evlerinin yolunu tuttu.
Kapının önündeki merdivenleri hızlı
adımlarla çıktılar. Çok uzun zamandır bekledikleri ana az kalmıştı. Nil
heyecanlıydı.
Hakan, sokak kapısını kapattıktan sonra
hemen kolların aldı Nil'i. Bunca zamandır beklediği aşkı artık kollarındaydı.
İkisi de evlendikleri geceyi beklemeyi uygun bulmuştu ama özellikle son bir ay
çok zor geçmişti.
Hakan, bir yandan öpüyor, bir yandan
saçlarındaki tokaları çıkartıyordu. Eli ise az sonra ilk kez tamamen çıplak
göreceği vücudun üstünde geziniyordu. Nil, az önceki heyecanını bastırmıştı.
Artık o da istekle sarılıyordu Hakan'a. Gömleğinin düğmelerini çözüyor,
pantolonun üstündeki kemeri açmaya uğraşıyordu.
“Üst kata çıkalım. Yoksa bir dakika
sonra istesen de çıkamazsın. İlk seferin merdiven boşluğunda olması hiç de hoş
olmaz.”
“Gel...”
Yatak odasına kadar tek nefeste
çıktılar. Odada sadece gece lambası yanıyordu. Hakan gelinliğin belindeki kısa
fermuarını açtı. Omuzlarından sıyırdığı elbise bir anda ayaklarının dibine
düşmüştü. Gördüğü manzarayı bir süre izledi.
“Çok güzelsin. Seni seviyorum.”
“Ben de seni seviyorum. Çok seviyorum.”
Yeniden öpmeye başlayan Nil idi. Hakan onun öpüşlerinden fırsat buldukça
gömleğini ve pantolonunu çıkartmıştı. Bir yandan da yavaş hareketlerle yatağa
yaklaşıyorlardı. Üstündeki örtüyü sıyırıp yere attıktan sonra öperek uzandı
yatağa.
İç çamaşırları da çıktıktan sonra
ikisini de engelleyecek bir şey kalmamıştı. Nil, bu kadar rahat olacağını
beklememişti. Hakan onu o kadar güzel hazırlamıştı ki, sanki iki sevgili
yıllardır sevişiyorlarmış gibiydi. İlk anı atlattıktan sonra daha da
rahatlamıştı Nil.
Kocasının kollarında ilk doyumu
yaşadığında dudaklarından sadece adı dökülüyordu....
“Hakan...”
*****
15 Yıl sonra...
“Cenk, bak yeni resimler yollamışlar.
Nehir, yazın geldiklerinden bu yana daha da uzamış, genç kız olmuş resmen.”
“Senin kızın evlilik çağına geldi.”
Handan, Nil’den gelen e-postayı
açtığında hemen Cenk’i çağırmıştı. Beş yıldır, İzmir Emniyet Müdürlüğünde
çalışıyordu Hakan. Bu süre içinde her fırsatta bir araya gelseler de yeni
resimleri paylaşmaktan vazgeçmemişlerdi. Cenk, Nil’in annesinin adını taşıyan
Nehir’in resmine baktı. Nehir ile kendi kızlarının arası bir yaştı. Handan,
kızına annesinin adını vermişti. Meral!
Handan, Cenk’in kendisini kızdırma
çabalarını aynen ona çevirmişti. “Evlilik çağı mı? Meral daha on dört yaşında.
Ayrıca kızın gerçekten evlenmeye karar verdiğinde senin yüzünü görmek
istiyorum.”
“Ben kızımı kimselere vermem. Ya
evleneceği erkek onu üzerse?” Cenk, kızı doğduğundan beri aynı sözü söylüyordu.
Ama evlilik yaşına geldiğinde kendisini dinlemeyeceğinden emindi.
Handan, Cenk’in yüzündeki ifadeye bakıp
güldü. Aralarında hiç küllenmeyen kanu yeniden açıldı. “O zaman Nil yengesine
yollarız o nasılsa kızımızın kocasını adam eder.”
“Artık şu konuyu kapatsak! Bunca yıldır
bıkmadın mı? Nil olmasa sen de beni boşayacaktın ama!”
“O zaman ne kadar deliymişim. Gelip
konuşmak varken. Neyse ki akıllandık artık.”
“İkinci resmi de açsana. Fırat da
büyüdü. O bu sene sünnet olacak mı?”
“Nil, tayinlerini bekliyor. Tayin
kesinleşsin ona göre ayarlayacakmış.”
“O kadar ara ile iki çocuk yaparlarsa
böyle olur işte. Bizim gibi peş peşe yapmaları lazımdı. Bak, Meral ile Can
nasıl arkadaş gibi büyüdü.”
“Bazen bizim yaptığımızı akıllıca
buluyorum ikisi bir arada büyüdü diye seviniyorum. Bazen de Nil'e özeniyorum.
Yedi sene ara ile iki kez çocuk sevdi.”
“Çok istiyorsan üçüncüyü yapalım
hayatım.”
“Teşekkürler canım. Biz artık torun
seveceğiz.”
“Sen ne diyorsun ne torunu? Az önce
evlendirmiyordun kızını. Şimdi torun severiz diyorsun.”
“O başka bu başka. Sakın bana sarma asla
üçüncüyü doğurmam.”
“Bence sen bunu bir düşün.” Cenk o arada
ekranın altında gözüken ama karısının henüz okumadığını anladığı notları okumuş
ve gülümsemeye başlamıştı .”Bir de gelen e-postanın altında notlar var. Oku da
ağla.”
Handan, notları okuduğunda gerçekten
ağlamaya başlamıştı. Ama ikisi de sevinç gözyaşıydı.
Not 1 : Umarım sevinirsiniz. Hakan,
İstanbul'a Emniyet Müdürü olarak tayin oldu. Geri dönüyoruzzzzzzzz
Not 2 : Üçüncü kez hala olacaksın...
SON
**********************************************************
Bir hikayemizin daha sonuna geldik...
Okuyan herkese sonsuz teşekkürler.
Yorum yazanlara, yazamayanlara, okumaya
başlayıp bırakanlara, bittikten sonra başlayanlara... Herkese teşekkürlerimi
yolluyorum...
Yeni hikayemiz yarın başlıyor. Tüm bekarları bekliyorum. Çünkü 'Doğru Erkek Nasıl Bulunur?' araştıracak, taktikler geliştireceğiz... Elbette eğlenecek, minik hüzünlerin ardından büyük mutluluklar yakalayacağız...
Sevgilerimle
Çok keyifli güzel bir hikayeydi bizlerle paylaştığın için çok teşekkürler 💐yarın yeni hikaye ile buluşmak üzere 😘
YanıtlaSil