30 Nisan 2015 Perşembe

Alize & Poyraz 29. Bölüm

Gelinliğini seçmişti. Poyraz ile birlikte dergileri karıştırmış, iki modelden bir model çıkartmışlardı. Poyraz annesinin elbiselerini diken modacısının gelinliği dikebileceğini söylemişti. Alize bundan çok memnundu. Her şey yolunda gidiyordu. Düğünü ve nikâhı İstanbul'un en büyük otellerinden birinin havuz başında yapacaklardı. Son haftaya hiçbir iş kalmaması için koşturuyorlardı. Çünkü o hafta Ankara'da dört gün sürecek iki toplantıları vardı ve baba-oğul orada olmak zorundaydı.

Alize ilk kez ayrı kalacaktı. Gerçi hala ailesi ile kalsa da her gün görüşüyorlardı. Delice dedikleri sabah işe bırakma seansları, rutinleri olmuştu. Akşamları da Poyraz alıp eve bırakmıştı. İşi olup gelemediği akşamlar da mutlaka şoförü gönderdi. Düğünden önceki hafta sonu yine Aslı-Ercan çifti ile birliktelerdi. Poyraz, kuzenlerini ve eşlerini ayrıca kendi arkadaş grubunu da çağırmıştı. On iki kişilik grup kahvaltıda bir araya gelmişti. Alize, Poyraz'ın kuzenlerini de eşlerini de çok sevmişti. İki kız kardeşin iki erkek kardeşle olan evliliği çok şirin gözüküyordu. Onlar da doğal insanlardı ve çok neşeliydiler.


Tüm masanın birbiri ile muhabbet ettiği sırada hiç olamayan şey olmuş Naz aramıştı. Poyraz, Naz ile nişanlarının açıklanmasından hemen önce konuşmuş evleneceğini söylemişti. Naz, kızın, Çeşme’deki düğünde gördükleri kız mı olduğunu sorduğunda gülümsemiş ve “Evet, onunla evleniyorum.” diye yanıt vermişti. Naz, “O ilk bakışından anlamıştım zaten ona karşı bir şeyler hissettiğini. Umarım çok mutlu olursun. Düğününe gelebilmeyi isterdim ama o tarihte Avustralya’da çekimlerim var.” demişti.

Kahvaltı saatinde aradığında ise sadece yola çıktığını haber vermiş, çekimler erken biterse düğüne yetişeceğini söylemişti. Telefon kapandığında herkes Alize ile Poyraz'ın yüzlerine bakıyordu. Masada o ilişkiyi bilmeyen yoktu. Alize hiçbir şey olmamış gibi kahvaltısına devam edince rahatlamıştı hepsi. Oysa Alize'nin tüm damarlarındaki kan hızlanmıştı. Neden aramıştı? Yoksa evlenmelerine engel mi olmak istiyordu?

Poyraz kulağına eğilip, “Düğünümüze gelebilmeyi istiyor.”

“Gelin olmayı ummadığı sürece sorun yok.”

“Umamaz. Benim gelinim bir tane ve onu dünyadaki hiçbir kadına değişmem.”
Alize, duydukları ile yetinmeyip gözlerinde de aynı aşkı aradı. İşte oradaydı. Poyraz kendisine aşkla bakıyordu. Naz sorun değildi.

Onların bu âşık halleri masadaki herkesi rahatlatmıştı. Nişanlıların kavgasına şahitlik etmek istememişti hiç biri.

Poyraz, pazartesi sabahı Ankara'ya uçacaktı. Arkadaşları ile öğleden sonra ayrılmışlar bir süre de baş başa kalmak istemişlerdi. Ankara'da yeni ortaklıkla ilgili görüşmeler yapacak, devletin bir ihalesi ile ilgili sonuçlara göre belki yeni bir işin de imzasını atacaklardı. Balayında rahat etmek için tüm işleri halletmek istiyordu. O nedenle baba oğul birlikte gidip imza atacak bir konumda olacaklardı. Poyraz bu ayrılıktan hoşlanmasa da sabrının sonuna geldiği için uzak durmanın en kolay yolu olarak görüyor, katlanılacak son Alize'siz günler diyordu.

Perşembe günü dönecek, cumartesi günü de evleneceklerdi. Şimdi ise birkaç günlük ayrılık için vedalaşmak istiyor ama bir türlü başaramıyorlardı. Nihayet ayrıldıklarında ikisi de bu süreçte bu kadar nasıl bağlandıklarını anlamamanın şaşkınlığını yaşıyorlardı.

Pazartesi öğleden sonra görüşmelere başlamış, salı yeni ortaklık görüşmelerini sonuçlandırdıklarını söylemişti. Salı öğleden sonra, yeni iş anlaşması imzalanmıştı. Böylece holdingin hatalı yatırımdan uğradığı zararın kısa süre içinde telafisi olabilecekti. Babası üzgündü ama yeni ortaklarının yanında bunu belli etmiyordu. Ortaklık ne yazık ki karşılarındaki guruba daha fazla imtiyaz tanıyordu. % 51/49 luk ortaklık dağılımı ile son söz hep karşı tarafta olacaktı. Yine de eskiden yaptıkları petrol ürünleri işine geri dönmüşlerdi.

Dedesi bir arkadaşının borç batağından çıkmasına yardımcı olmak için benzin istasyonunu almış, kârlı bir iş olduğunu anladıktan sonra da kendisi de o işe girmişti. Sonra arkadaşına istasyonunu yeniden satmış ama kısa zaman sonra arkadaşı kanserden ölmüştü. Dedesi de petrol işinden çıkmış, elindeki tüm istasyonlarını şimdi oğlu ve torununun yeni ortak olduğu guruba satmıştı. Eski sahipler şimdi ortaktı ama bu Poyraz'ı tatmin etmiyordu. % 2 lik hissenin kendilerine geçmesini tercih ederdi. Bunun için mutlaka bu işte başarılı olmalı ve yönetimde söz sahibi olmalıydı. Alize ile konuştuklarında toplantıların iyi geçtiğini söylese de oldukça tartışmalıydı tüm toplantılar. Babası ile de atışmış, renginin beyazladığını fark ettiğinde ise üstüne gitmekten vazgeçmişti. Holding batmıyordu ya. Sadece ortaklar biraz daha az kâr payı alacaktı. Yine de olumsuz gelişmelerden hoşlanmıyordu.

Tam istediği olmasa da nihayet imzalar atılmıştı. Akşam yemeğinden sonra odasına çekilmiş Alize ile konuşmuştu. İçindeki sıkıntı biraz dağılmıştı. Alize son hazırlıkların da bittiğini cumartesi günü için hava durumunun bile, yazın son günleri olmasına rağmen çok güzel olacağından bahsediyordu. Sesindeki neşe Poyraz'a da bulaşmıştı. Bir süre daha konuşup sevgilerini ifade edip telefonu kapattılar.

Poyraz, günün yorgunluğunu atmak için mini bardan beyaz şarap çıkartmıştı. Bir yudum aldıktan sonra o gece asıl yapması gerekenin babası ile toplantıdan beri olan soğukluğu yok etmek olduğunu düşünüp odasından çıktı. Alize ile evleneceğini açıkladığından beri araları eskisi kadar iyiydi. Şimdi birkaç hisse yüzünden tadını kaçırmak istemiyordu. Bir alt kattaki odasına gittiğinde babasının da kendisi gibi şarap içtiğini gördü. Oğlunu ummadığı anda karşısında gören Sina Bey, “Gel oğlum, gel de konuşalım.”

“Baba, toplantıda yine ters düştük. Bu beni üzüyor. Senin haklı olduğun taraflar da var ama onlara bu kadar imtiyaz vermemiz bana doğru gelmiyor. Tüm direncim bundandı.”

“Bu konuyu açtığın iyi oldu. Ben de artık hiçbir kararıma güvenmediğini düşünüyordum. Bir hata yaptım. Evet, çok büyük bir hata oldu ve düzelmesi için belki birkaç yıl gerekecek belki ama bunların altından kalkacak gücümüz var. Kârdan zarar ediyoruz. Ortaklar kızıyor ama sorumlusu benim ve onlarda onay verdi. Ama senin tepkin tüm ortakların tepkisinden çok kırıyor beni.” kadehi dudaklarına götürdü. Tek yudumda kalan tüm içkiyi içti. Sonra yeniden doldurdu.

Poyraz, babasının gerçekten sıkıntılı olduğunu anladı. İş ile ilgili her şey düzelirdi. Önemli olan babası ile arasındaki gereksiz soğuklukların yok olmasıydı. Biraz daha çok çalışır gerekli yatırımları da doğru zamanda yaparlarsa daha kısa sürede zarar telafi edebilirlerdi. Bunları babasına da anlattı. Fikirlerini paylaştı ve gelininin ekonomist olduğunu, birçok fikrinin doğru olduğunu onun da teyit ettiğini söyledi. Konu Alize'ye gelince babasının asık suratı gülmeye başlamıştı.

“Çok akıllı bir kız. Ve asla boyun eğmiyor. Sakın onun özgür ruhunu dizginlemeye kalkma.”

“Sanki öyle bir şey yapsam bana izin verir de?”

“Doğru vermez. Özlemişsin bile. Sesin değişiyor ondan bahsederken.”

“Özledim haklısın. Daha önce biri bana hayatımın tek anlamının bir kadın olacağını söylese ona gerçekten gülerdim. Ama şimdi onsuz nefes alamazmışım gibi geliyor. Sizler yeni öğrendiniz ama o benim uzun yıllardır kalbimdeydi. Gerçi ben bile yeni anladım bunu ama anlamak için yeniden görmem gerekiyormuş.”

“Bunu duyduğuma sevindim. Alize'yi çok sevdim ama yine de çok hızlı karar verdiniz diye korkmuyor değildim. Gerçi korkum sendendi ama anlıyorum ki bekleyemeyecek kadar seviyor ve saygı duyuyorsun.”

“Bu süre bile uzun geldi. Hep annemle senin aşkın gibi aşkların geçmişte kaldığını söylerdim. Yanıldığımı kabul etmekten bu kadar keyif alacağım başka bir şey olamaz.”

“Anneni ilk gördüğüm an âşık oldum ve asla aldatmadım. Hiç aklıma bile getirmedim. Onun olmadığı bir güne uyanmak bile istemedim.”

İş konuşarak başlamış ve sonra sevdikleri kadınların muhabbeti ile devam eden konuşma on dakika daha sürdü. Konu yeniden işe dönmeyecekti ama Sina Bey artık bu işlerden çekilmek istediğini karısını da alıp dünya turuna çıkmak istediğini anlattı. Poyraz önce şaşırdı. Evet, babasının dinlenmesini ve işleri kendisine bırakmasını istiyordu hatta üstüne aldığı işler de vardı ama tamamının devrini bu kadar çabuk düşünmemişti. Babasının gözlerindeki kararlı ifadeyi gördükten sonra bu isteğini onayladı. Balayından döndükten sonra gerekli düzenlemeleri yapacaklarını söyledi ve babasına sımsıkı sarılıp veda ettikten sonra odasına döndü. Uzun zamandır aralarında olan tüm kırgınlıkları silip atmışlardı.

Saat çok geç değildi. Alize ile ilk kez bu kadar uzak olunca kaybetme korkusu artmıştı. Ne zaman bu kadar sevmişti? Nasıl bu kadar bağlanmıştı? Aşk habersiz gelmiş ama o kadar dolu gelmişti ki önündeki dört günün bir an önce geçmesini istiyordu. Karısını kollarını almak için sadece dört gün kalmıştı. Karısı! Bu kelimenin bu kadar anlam yüklü olduğunu yeni anlıyordu. En büyük olay çocuksuz olmayı kabul etmesiydi. Alize de kendisini çok seviyordu. Çocuksuz evliliği kabul etmesi bile birkaç dakika sürmüştü. Sevgisi için daha büyük bir kanıta ihtiyaç yoktu.

Annesinin ilk düşüncesi olan 'paran için seni seviyor olmasın' cümlesinin de ne kadar Alize'ye uzak olduğunu biliyordu. Pahalı hediyeleri asla kabul etmeyeceğini söylemişti. Mücevherler ona göre değildi. Bir saat bir alyans yeterdi. Her şeyi yenilemesi mümkünken evi olduğu gibi bırakmıştı. Aklına yatak odası için yaptıkları konuşma gelince gülmeye başladı. Çok kıskançtı!

Ama haksız da değildi. Gazetelere göre kendisi çok çapkındı. Aslında öyle olmadığını biliyordu. Sadece ihtiyaçları için bir araya geldiği ve hiçbir şey vaat etmediği ilişkiler yaşamıştı. Son bir yıldır ise çok başka işlerin peşindeydi. Seks aklını bile gelmiyordu. Ta ki Aslı'nın düğününde Alize'yi görene kadar! Onu kollarına almak için o an bile çok şeyi feda edebilirdi. Şimdi ise sadece dört gün kalmıştı. Dört gün sonra kollarında olacaktı. Üstelik ilk erkeği olarak! Bu armağanın değeri ölçülemezdi. Daha fazla dayanamadı. Müstakbel karısını aradı. Uyumamış olması için dua ediyordu. Yine de sesini duymaya ihtiyacı vardı. Telefon ilk çalışta açılınca mutlu oldu.

“Uyumadın mı daha aşkım?”

“Nedense arayacağını tahmin ettim.”

“Altıncı hissin iş başında desene. Az önce babamın yanındaydım. Gündüz biraz sert konuşmuştum. Seninle konuştuktan sonra ona uğradım. Bende korkunç bir pozitif etkin var. Onunla aram bozukken uyuyamayacağımı düşündüm. Hem düğüne bu kadar az kalmışken kimse ile dargınlık istemiyorum.”

“İyi yapmışsın. Düğünümüzde surat asan baba oğul istemem.” laf lafı nasıl açtı bilmeden iki gündür görüşememenin de verdiği özlem ile yarım saate yakın konuştular. En sonunda Poyraz, sevgilisinin uyuması için telefonu kapatmayı başardı. Ama kapanana kadar kulağından eksilmeyen ses tüm vücudunu uyarmıştı. Alt tarafı seni özledim, iyi geceler, seni seviyorum demişti. Ama bu sözler saç diplerine kadar etkilemişti. Bedenine söz geçirmek için uğraştı. Başaramayınca duşa girdi.


Sabah koşusunu yapmak için otelden çıktığında saat henüz altıydı. Önce otelin spor salonunu kullanmak istemişti. Sonra temiz havada spor yapmayı tercih etmiş, danışmadaki görevliden otelin arkasındaki koruluğa çıkan yolu öğrenmiş, bir buçuk saate yakın koşmuştu. Otele yakın koruluk alanın koşu pistinde kendisinden başka iki kişi daha vardı. Orta yaşın üstünde iki bey de kendisi ile aynı saatte gelmişti. Kısaca selamlaşıp, bilmediği parkurda kendilerine katılmakta sakınca olup olmadığını sormuş, olmadığı yanıtını alınca da kendisini tanıtıp onlara uyarak hafif bir koşu tutturmuştu. Hem hafif tempoda koşmuşlar, hem de muhabbet etmişlerdi.

Odasına çıkıp duşunu aldıktan sonra kahvaltı için aşağıya inmeden babasını aradı. Odası yanıt vermeyince kahvaltıya erken indiğini düşündü. Kahvaltı salonuna girdiğinde babasını göremedi. Cep telefonunu çaldırdı. Telefonu da yanıt vermemişti. Duşta olduğuna karar verip kahvaltısını yapmaya başladı. Aradan on beş dakika geçtikten sonra yeniden babasını aradığında yine yanıt alamamıştı. Bu kadar uzun zaman geçmesi aslında normaldi. Babası hep uzun yıkanan biri olmuştu ama bu sabah ihale ile ilgili toplantı vardı ve yirmi dakikaya kadar çıkmazlarsa geç kalacaklardı. Rahatsızlanmış olacağından korkmaya başlamıştı. Otelin danışmasına gidip, babasının odasına girmek istediğini söylemiş, yanına bir görevlide alarak odaya çıkmıştı.


Alize, saat onda cep telefonu çalınca bilgisayarının ekranından başını çevirdi. Poyraz'ın adını telefonun ekranında gördüğünde, bu kadar geç aradığı için sitem etmeyi düşünüyordu.

“Günaydın, uykucu. Geç kalmadın mı?”


“Alize, babam öldü.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder