23 Nisan 2015 Perşembe

Alize & Poyraz 22. Bölüm

Alize, halinden memnundu. Çünkü çocukluk aşkı ile bir araya gelmişti nihayet. Gerçi onları konuşmak için çok erkendi. Yine de ilk adımlar atılmıştı. Yüreğindeki çırpınışlar durulmadan devam ediyordu. Poyraz’ın son sözlerinden sonra ürkek Alize gitmiş, kendinden emin Alize gelmişti. Poyraz’ın yüzüne baktı. Gülümsedi ve koridora doğru ilk adımını attı. 

İsmet ve Sina Bey ikiliyi el ele gördüklerinde gevrek gevrek gülmeye başladılar. Annesi Neslişah Hanım ise daha farkında değildi. Eltisi Nur ile yan yana oturmuş dertleşiyordu. Bu arada içerideki tüm gazeteciler binanın dışına çıkmıştı. Bunu yine İsmet Beyin sağladığı belliydi. Alize, biraz utansa da o şekilde yanlarına gitmek zorundaydı.


“Gelin bakalım yanımıza. Neler oldu dışarıda diye sormayacağım. Belli ki eski sorunlar çözülmüş. Sizi teknedeki yemekte böyle görmeyi umuyordum.”

“İsmet Amca, kendin gibi yetiştirmişsin. Uğraştırıyor insanı.”

“Evet, biraz aksi mi ne?” İsmet Bey de uymuştu Poyraz'a. Takılıyordu Alize'ye.

“Hey, bu sizde irsi mi?” Alize sözde kızmış gibi yapıyordu.

“Neymiş o?” Poyraz şaşkınlıkla sormuştu.

“Birisinin yanında o yokmuş gibi konuşmak, çekiştirmek. Baban da yapmıştı bunu. Ne kadar benziyor huylarınız.”

“Ve üstelik bu güzel kız, hiçbir şeyi unutmuyor.” Sina Bey de lafa karışmıştı. Kısa gülümsemelerin ardından yine esas konuya döndüler.

“Baba, doktorlar başka bir şey dedi mi?” Poyraz kendi derdi ile meşgul olup yine kardeşini unutmuş duruma düşmek istemiyordu. Kız kardeşini çok seviyordu. Yine de son zamanlarda pek bir araya gelememişlerdi. Aynı bahçe içinde bulunan iki katlı villalarda yaşıyorlardı. Dedesi yıllar önce aldığı araziye on tane villa yaptırmıştı. Yedi tanesi kendisi oğulları ve torunlarına ayrılmıştı. Kalan üç taneyi de kız kardeşlerine vermişti. Poyraz bu kadar yakın oturmanın bazen sıkıntısını yaşıyordu ama çoğu zamanda rahatlığı ağır basıyordu.

Yıllardır değişmeyen kahvaltı ve akşam yemeği birlikte yenir kuralı sayesinde mutfağın yolunu bile bilmiyordu. Dün geç saatte dönmüş olsa da sabah erkenden uyanmıştı. Ailesini özlemiş onlarla kahvaltıda bir araya gelmek istemişti.
Bu sabahta koşu dönüşü annesine gitmişti. Kız kardeşinin villası boş duruyor o hala ailesi ile birlikte yaşıyordu. Annesi “Ilgın kalkmadı kapısını tıklatsana” dediğinde söylenerek gitmişti.

“Kızım ben bir saattir koşuyorum sen hala uyuyorsun. Bak popon büyüdüğünde küçültmek zor gelecek. Kalksana.”

Her zaman içeriden homurtuları gelen kardeşi bu kez ses vermemişti. Kapısını yeniden tıklatmış, ses gelmeyince kapıyı açıp içeri girmiş ve baygın kardeşi ile karşılaşmıştı. Yanında ilaç kutusunu görünce panikle hastaneye kaldırmış ambulansı bile beklememişti. Şimdi ise doktorların açıklamasını bekliyordu. Tam babası yeni bilgi yok, derken doktorlar yeniden kapıya çıkmıştı. Hepsi o tarafa doğru yürüdü.

“Ilgın hanım hayati tehlikeyi tamamen atlattı. Alerjiye neden olan yiyeceğin tespiti biraz daha sürecek ama etkileşim olduğunu, iki ayrı maddenin birbirini tetiklediğini düşünüyoruz.”

“Alerji mi? Ya yatak odasındaki ilaçlar?”

“Bir tane ilaç almış. O da aspirin. Sindirim sistemine olumsuz bir etkisi olabilir. Bazı belirtiler ona da delalet. Ama başka bir ilaç almamış. Yani aklınızdaki intihar ihtimalini tamamen bir tarafa bırakın. Çok şiddetli bir alerjik rahatsızlık yaşamış, Ilgın hanım. Şimdiden sonra çok detaylı tetkikler ile başka nelere karşı bağışıklığını yitirdi, neler reaksiyonlara neden oluyor araştıracağız. Tedavisi mümkün olan bir hastalık! Biraz da dikkatle bundan sonra böyle bir tehlike yaşamayacağından eminim.”

Tüm aile duyduklarından sonra rahatlamıştı. Özellikle ailenin erkeklerinde görüldüğü söylenen intihara eğilimin Ilgın’da baş gösterdiğinin düşünülmesi çok yıpratıcıydı.

“Çocukluğunda yer fıstığına alerjisi tespit edilmişti. O zamandan beri ağzına sürmedi. Farkında olmadan yemiş olabilir mi?” annesinin açıklaması ile doktorların yanıtları Poyraz’ı rahatlattı.

“Sanırım başka bir şeylere daha alerjisi oluşmuş. Tahlil sonuçları çıktığında daha rahat konuşabileceğiz ama şimdilik her şey yolunda. Geçmiş olsun.”

Alize, Poyraz’ın rahatladığını hissediyordu. Nefes alışı bile değişmişti. Elleri hala birleşik olduğu için kendinden güç aktarmak istercesine elini sıktı. Poyraz kendisinden yana dönünce, “Boşuna korkmuşsun.” Poyraz, gözlerine baktı. Neyi ne kadar anlatabilirdi ki? O gözlerde gördüklerine göre her şeyi anlatabilirdi ama ortam uygun değildi.

“Boşuna değildi. Daha sonra konuşuruz. Ailemizin laneti gibi bir şey bu!”

“Şimdi kötü sözlere, kötü düşüncelere yer yok. Her şey düzeliyor işte.” İnanarak söylediği bu cümlede kendi durumlarını da kastettiğini fark edince kızardı. Poyraz kızaran yanaklarına bakıp gülümsedi.

“Evet, sen geldin, kardeşim iyileşiyor. Bugün gerçekten güzel bir gün!”
Erken mi sevinmişti? Cep telefonu çalmış, ekranda yine Naz’ın adı belirmişti.

Alize ise bu kez ne yapacağını hiç bilmiyordu. Onları izleyen aile fertleri de duydukları isim ile kulak kabartmışlardı.

“Efendim, Naz.”
“…”
“Hastanedeyiz.”
“…”
“Yok, çok önemli değil. Ilgın biraz korkuttu bizi. Alerjik bir rahatsızlık yaşadı. Şimdi iyi.”
“…”
“Teşekkür ederim. Görüşürüz. ”

Telefon kapanmıştı. Poyraz, tüm konuşma boyunca gözlerini Alize’den ayırmamıştı. Tepkisini merak ediyordu. Ya yine çekip giderse? Nasıl durduracaktı? Nasıl açıklayacaktı? Bu kez elini daha sıkı tutma sırası Poyraz’a gelmişti. Elini bırakmaması, yanından ayrılmaması için neredeyse gözleri ile yalvarıyordu.

“Sanırım bu dost kalma işine alışmam lazım.” Alize o gözleri doğru okuduğundan emindi.

“Kızmadın mı?”

“Kızdım ama yapabileceğim bir şey yok. O aradı. Elbette sen de arıyorsundur. Yine de benim yanımda bu dostluk adı altındaki konuşmalar uzun sürmesin olur mu?”

Alize, içinden geçenlerle dilinden dökülenlerin farkına kendisi bile şaşırmıştı. O Naz denen kadının bir daha ne sesini duymak ne de yüzünü görmek istemiyordu ama Poyraz ile olan medeni ayrılık ne yazık ki bu isteklerini geçersiz kılıyordu.

Poyraz, içinde oluşan mutluluğu bastırmak istemedi. Alize, Naz’ı kıskansa da kendisini bırakıp gitmemişti. Artık gerçekten içinde kocaman bir umut vardı.

“Şu an seni burada öpmek istiyorum.”

“Sakın ha!”

“Ne yani, seni hiç mi öpmeyeceğim?”

“Burada öpemezsin.”

“Duymak istediğim buydu.”

“Biliyorum.”

“Cadısın.”

“Onu da biliyorum.”

Poyraz, Naz olayının böyle kapanmadığını biliyordu ama şu an yapabileceğinin en iyisi buydu. Naz, canı sıkıldıkça kendisini arıyordu. Aslında kendisi de bazen konuşmak için onu arıyordu. Birlikte takip ettikleri bir iş vardı ve konuşmak zorundaydılar. Bunu açıklaması mümkün olmadığı için konuyu nasıl toparlayacağını bilemiyordu.

İsmet Bey, iyi haberi aldıktan sonra dergiye dönmek için kalkmıştı. Alize de onunla kalkınca Poyraz’ın yüzü biraz asıldı. Sonra, “Akşam kaçta çıkıyorsun?” diye sordu. İsmet Bey’in beklediği tarafa doğru yürürken…

“Neden sordun?”

“Bir kere, sadece bir kere direkt soruma yanıt versen?”

“Olmaz. Huylu huyundan vazgeçmez. Neden sordun?”

“Akşam yemek yer miyiz?”

“Bu akşam olmaz.”

“Neden?”

“Ne demek neden?”

“Bak yine aynı şey? Alize, bu akşam ne işin var da yemek yiyemiyoruz?”

“Benim işim yok. Sen, ailenle olmalısın. Yarın akşam yeriz yemeğimizi.”

“Ailem benim burada ya da evde olmamı beklemez ki.”

“İyi ya işte, Sen de onların ummadığı bir şey yap ve şaşırt. Şu an sonuç iyi olsa da hepiniz çok büyük bir korku atlattınız. O nedenle lütfen bu gece ailenle ol. Yarın ise nereye gideceğimizi karar vermek için beni erken ara.”

“İlginç birisin. Kabul. Ama yarını beklemem aramak için. Bu akşam sesini duyarım.”

“Neden? Şaka şaka… Ben de aramanı umuyordum. Görüşürüz.”

“Kapıya kadar geçireyim, sizi.” Birkaç saniye fazla birlikte olmak içindi çabası. Neler oluyordu? Neden bu kadar bir arada olmak istiyordu? Az çok tahmin etse de daha adını koyamıyordu. Daha doğrusu koymak istemiyordu.

Alize, Poyraz ile vedalaşıp arabaya bindiğinde İsmet Bey alenen gülüyordu. “Burada kalsaydın daha mı iyi olurdu? Baksana aklın onda kaldı.” Alize de sözde sinirliymiş gibi, “Uğraşmayın benimle. Ne yani, özel hayatıma müdahale mi var? Ayrıca, Sina Bey ile bizi konuşmanız da çokkkk ayıptı.”

“Sina seni çok beğendiğini söylüyordu. Senin gibi gelini olmasını istiyormuş.”

“Yok artık. Bunları konuşmadınız değil mi?”

“Konuştuk tabii ki. Ama sen neden kızardın?”

“İsmet Bey, daha bir saat öncesine kadar Poyraz ile aramızda bir şey yoktu. Şimdi bu konuşmalar ne kadar doğru ki?”

“Kızım, bu her babanın evladı için yapacağı çok olağan bir konuşma. Önemli olan sizlerin neler hissettiğiniz! Üstelik bence bu ilişki en azından o yatta başlamıştı. Birkaç gün görüşmemeniz neyi değiştirdi? O gece de bakışlarınız çok şeyi belli ediyordu. Sonra ne olduysa oldu ve her şey askıya alındı. Ama işte yukarıdaki işini bilir.”

“Doğru söylüyorsunuz. Tek farkla. Ben Poyraz’ı çok önceden tanıyorum. Yani o gece başlamadı benim için.”

“Öyle mi? Anlat bakalım nasıl tanıştınız?”

Alize, en baştan anlattı her şeyi. En son bugüne gelindiğinde dergiye ulaşmışlardı. “Bunları Poyraz biliyor mu?”

“Henüz konuşmadık. O beni Aslı’nın düğününden beri tanıyor. Ama anlatacağım. Tabii anlatmamı gerektiren bir durum olursa! Yoksa çocukluk aşkım olduğunu bilmese de olur. Sanırım ne demek istediğimi anlatabildim.”

“ Anladım. Sina ile dedikodu yok. Pekâlâ, Poyraz ile konuşmak için önce onun duygularından emin olmak istiyorsun. Öyle mi?”

“Elbette. Bunun için de zamana ihtiyaç var sanırım.”

Alize, aklının bir köşesinde beynini kemiren, adı Naz olan kurtçuğu patronu ile konuşamazdı. Zaten çok fazla özelini anlatmıştı. Daha fazlasına gerek yoktu. Ama tüm bu anlattıklarını ilk kez bir erkeğe anlatıyordu. Galiba karşı cinsin görüşü önem kazanmıştı. İsmet Bey de duygularının çocukça bir aşk olduğunu düşünmemiş, aksine destek vermişti.

Odasına geçtiğinde bekleyen işlerine gömüldü ve saat yediye kadar çalıştı.

Aslı ile gün içinde konuşmuş ve olanları özet geçerek anlatmıştı. Akşam için bir saatliğine de olsa uğramasını isteyince evi arayıp haber verdi. Önce arkadaşına gidip her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattıktan sonra elinden kurtuldu.

Böylece eve gelmesi saat onu bulmuştu. Kapıdan girerken telefonu çaldı. Poyraz’ın numarasını görünce kapının önünde konuşmayı tercih etti. Ailesinin henüz bilgisi yoktu.

“Merhaba, nasılsın?” Sesi tuhaftı. Alışkın olduğu sert Poyraz yoktu karşısında. Aksine sesini duymayı heyecanla beklediği belliydi. Mutlu olduğunu hissetti. Kendi sesi de heyecanlı çıkıyordu.

“İyiyim Poyraz. Sen nasılsın?”

“İyiyim, Ilgın'ı hastaneden çıkarttık. Evdeyiz şimdi.”

“Ben de yeni geldim, daha eve girmedim.”

“Neredeydin?” Bu soruda kıskançlık ve merak mı vardı? Eh o zaman yanıt da uygun olmalıydı.

“Gezdim tozdum.”

“Anladım. Demek ki işin olduğu için bu akşam yemeğe gitmeyi istememişsin.” Evet gerçekten sesi kızgındı artık. Alize ise sahiplenilmekten mutlu olsa da hatasını yüzüne vurmaktan daha çok mutlu olacağını hissediyordu.

“Yanıldın. Sebeplerimi açıklamıştım. Haksızda değilmişim. Bak eve gelmişsiniz.”

“Pekâlâ, sen neredeydin desem yine yanıt vermeyecek misin?” Poyraz meraktan kıvranmaya başlamıştı. Alize’yi aslında ne kadar az tanıyordu. Yine de kendisine dürüstçe cevap vereceğini biliyordu.

“Aslı’da sorgudaydım.”

Poyraz, kahkahayla gülmeye başlamıştı. İlk kez böyle güldüğünü duyuyordu.

“Gülebiliyormuşsun.”

“Elbette gülebiliyorum. Üstelik aklımdan geçen senaryolardan sonra Aslı’da sorguda olman çok keyiflendirdi beni. Sonuç? Suçlu kim?”

“Sensin!”

“Suçum ne?”

“Sonra söylerim.”

“Yine kaçıyorsun.”

“Yok, kararın ne olduğunu hâkimden öğrenip ona göre ceza kesmem lazım. Bunun için de süre lazım.”

“Anladım. Yarın ararım. Biraz Ilgın ile ilgileneyim. Kendine iyi bak.”

“Sen de. İyi geceler.”

“Sana da.”

Uzun zamandır hiç flörtü olmamış biri için, Poyraz ile böyle konuşmak, şakalaşmak çok keyifli gelmişti. Onun neler hissettiğini öğrenmesi gerekiyordu. Çünkü kendisinden zaten emindi. Poyraz’a on iki yaşından beri âşıktı. Kendisi ile birlikte aşkı da olgunlaşmıştı. Poyraz ise daha yeni bitirdiği bir ilişkinin ardından Alize ile yakınlaşıyordu. Emin olması için Poyraz’ın duygularını gözlemlemesi gerekiyordu. Uzaktan yapamayacağına göre birlikte vakit geçirmeleri çok doğaldı. İşte tüm gün bunu düşünmüştü. Bir karar vermişti. Bu kez, Poyraz’dan kaçmak yerine yanında olmayı seçmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder