17 Mart 2015 Salı

Sırlar, Yalanlar ve Kararlar 14. Bölüm

“Bu olmamalıydı!”

“Bu olmalıydı!”

“Ferhat, hep aynı şeyi söylüyorum ama inan bu kadar hızlı bir yakınlık bana göre değil.”

“Az önce yanımda huzurla uyuyacak kadar yakındın bana. Öpüşmemiz mi mesafe koyacak aramıza?”

“Ne uyumalıydım, ne de öpüşmeliydik.”

“Ayşe, benim yanımda uyumandan ne kadar mutlu olduğumu tahmin edemezsin. Ayrıca o dudakların tadına bakmadan bir dakika daha geçiremezdim. Nefes alamayacağımı hissediyordum. Eğer bunu bir daha yapmamı istemezsen söyle. Ama lütfen senin de karşılık verdiğini kabul ederek yanıt ver.”

“Bunu hep yapıyorsun!”

“Neyi yapıyorum?”


“Bana öyle şeyler soruyorsun ki, yanıtlarım ile yaşamak istediklerim arasında hep fark oluyor!”

“Bunu doğru mu anladım. Şimdi sen bana 'beni bir daha öpme' diyeceksin ama aslında öpmemi istiyorsun! Öyle mi?”

“Şey... Evet.”

“Ayşe, sus o zaman!”

Bu cümleden sonra yeniden dudaklarına eğildi. Bu kez ilk öpüşmeleri kadar yumuşak da değildi dudakları. Elleri beline sarılmış, kendisine iyice çekerek öpmeye devam ediyordu. Aden'de kollarını boynuna dolamış, dudaklarının üstünde gezinen dudaklara karşılık veriyordu. İçlerinde yükselen istek ikisini de tedirgin ediyordu. Dudaklarını ilk çeken Aden oldu. “Durmalıyız.”

“Durmak istemiyorum.”

İkisi de nefes nefeseydi. Aden de durmak istemiyordu. Ama devam etmek de mümkün değildi. Nereye gittiklerini fark etmeden dörtnala koşan bir başlangıç yapmışlardı. İkisi de içinde bulundukları durumu düşününce koltuklarına doğru çekildiler. Aden, hem uyumuş olmanın hem de öpüşmenin mahmurluğu ile bakıyordu. Ferhat, hayatında gördüğü en güzel gözlerin içinde boğuluyordu. Ela gözler şimdi yeşil yeşil parlıyordu. Bu akşam bir karar vermesi gerekiyordu. İlk yapacağı ise genç kızı evine bırakmak olmalıydı. Kendisine güvenemiyordu!

Kontağın çalışması ile düşüncelerinden sıyrıldı, Aden. Evine gitmek yatağına girmek ve tüm günü unutmak istiyordu. Bunların hiç biri yaşanmamalıydı. Ne tüm gün Erhan binbaşının sorgusunu yaşamış olmalıydı ne de az önceki öpüşmeyi...

Park ettikleri cepten sahil yoluna çıktıklarında, Ferhat elini uzattı ve Aden'in elini tuttu. Parmaklarını parmaklarına geçirip sımsıkı tutarak “Bu kolumun uyuşukluğunu geçirmek asli göreviniz hanımefendi. Az önce uyurken sayende kolumu hissedemez olmuştum.”

Sesindeki şakacı ton sözleriyle çelişince, Aden de oyuna katıldı.

“Ne kadar hanım evladıymışsın. Bu kadarcık şeyle kolun uyuştuysa bir saat daha uyusam hastaneye kaldıracakmışız seni...”

“Bir de dalga geçiyor. Sen rahat edesin diye neredeyse nefes almadım.”

“Ben de nefesini kesenin kendim olduğumu sanmıştım. Demek tek neden uyuyup sessiz kalmamı sağlamakmış.”

“Sen bu akşam çok farklısın!”

“Bu kötü mü?”

“Hayır, tam tersi bu halinden çok hoşlandım.”

“Eve gidene kadar tadını çıkart.”

“Ne yani yarın değişecek misin?”

“Bilmiyorum. Bu akşamki ruh halimle yarınki arasında fark olabilir.”

Cümlesi bittiğinde araba sağa yanaşmış, el freni çekilmişti.


***  


“Ne oldu?”

“Bir şey olmadı. Bu akşam bitmeden seni yeniden öpmem gerektiğini anladım. İşimi şansa bırakamam.”

Aden, gülümseyerek döndü Ferhat'tan tarafa. O da bu öpücüğü istiyordu. Her anı ikilemlerle doluydu. Bir an önce öpüşmemeliydim derken bir an sonra yeni bir öpüşme için dudaklarını uzatıyordu. Birbirlerinden ayrıldıklarında yine nefes nefese kalmışlardı. Aden'in elleri Ferhat'ın uzun saçlarının arasında geziniyordu. Birbirlerinden uzaklaşamadıkları için ikisi de alınlarını dayamış gözlerine bakmaya devam ediyorlardı. Aden, sakalların üstünde parmaklarını gezdirdi. Nefesleri düzelmeden yeniden öpüşmeye başladılar. Her yeni öpüşme bir öncekinden daha tahrik ediciydi. İçinin istekle dolduğunu hissettiğinde bu kez geri çekilen Ferhat oldu. Buna dur demesi gerektiğini biliyordu. Duramadığını kabul ettiğinde üçüncü kez dudaklarına uzandı.

“Ayşe, bu kez gerçekten bana dur demelisin. Yoksa bunu ben başaramayacağım.”

“Ferhat...”

“Bu dur demek değil. Bak bu iş tehlikeli hal almaya başladı. Biraz sonra geri dönüşüm olmayacak. Lütfen beni durdur.”

Cümleler dudaklarından dökülürken kendisi de geri çekiliyordu. Aden de koltuğuna yaslanmış, kafasını da camdan dışarıya çevirmişti. Kendilerine engel olamadıkları ortam bir cipin ön koltuğuydu. Yeni yetmeler gibi arabada sevişeceklerini anladığında kulaklarına kadar kızardı. İstekleri ile yapması gerekenler arasındaki fark, aralarında oluşmuş en büyük engeldi. Artık gerçekten evine gitmek ve yaşadıklarını düşünmek istiyordu.

Tekrar yola çıktıklarında ikisi de biraz sakinleşmişti. Saat gece yarısını gösterirken kapısının önündeydi, Aden.

Elleri ayrılmadan, Ferhat avucunun içine küçük bir öpücük bırakıp, “İyi geceler canım... beni düşün” diyerek vedalaşmıştı.

“İyi geceler... Sen de beni düşün!”

“Aksi söz konusu bile değil... Hep aklımdasın!”

“Dikkatli git. Eve gittiğinde beni arar mısın?”

“Merak mı ediyorsun?"

“Elbette merak ediyorum.”

“Ararım canım ama keşke hemen uyusaydın. Çok yorgunsun.”

“Sen aradıktan sonra uyurum.”

İkisi de bu konuşmalarla birbirlerine olan ilgilerini açıkça ifade ediyorlardı. Duygularının karşılıklı olduğundan emin olarak ayrıldılar. Aden eve girerken tuzaklarını kontrol ettiğinde yine sorunsuz bir gece geçirdiğini anladı. Motor sesi duymadığı için, cama çıkmasını beklediğini anladı. Gerçekten Ferhat hala kapının önündeydi. Perdenin arasından el sallayınca Ferhat da el salladı ve motoru çalıştırıp uzaklaştı.
Aden on dakika sonra yatağında tüm günü gözlerinin önünden geçiriyordu. Erhan binbaşı ile yapılan soruşturma kısmı başını ağrıtırken, Ferhat ile geçen süre kalbini ağrıtmaya başlamıştı. Kendisini nasıl bu kadar kaptırdığını düşünüyor kendi yaptıklarına anlam veremiyordu. İçinde bulunduğu durumdan kaçış mıydı? Yoksa gerçekten bir şeyler mi hissediyordu?

Ferhat, biraz uzaklaştığında telefonuna sarıldı. Her zaman aradığı numarayı tuşladı. Bu kez konuşma çok farklı geçiyordu!

***

Aden, iş başı yaptıktan beş dakika sonra aşağıya indi. Binbaşı Erhan odasında bekliyordu. Dünkü soruşturma boyunca kendine olan güvenine hayran kalmıştı. Verdiği her yanıt çok netti. Erhan, nasıl bir askeri sorguya çektiğini bilse de açık yakalamaya çabalıyordu. Askerî yetenekleri, mühendislik becerilerinin yanı sıra çok iyi rol yapabilmesi de dosyasında belirtiliyordu. Soruşturma boyunca rol yapıp yapmadığını anlayamıyordu. Kayıtları albay izlediğinde elemanının değerlemesini ayrıca yapacaktır diye düşünüyordu. Çapraz sorguya alınacağı zaman aynı yanıtları verebilecek mi diye merakla bekliyordu. Temiz çıkmasını, tüm suçlamaların düşmesini istediğini kabul ediyordu. Kendisi de etik olmayan davranışlarını kabullenmişti. Duyguları bu yönde olsa da dosya sonuçlanana kadar hiç bir şey yapmayacaktı.

Aden, oda kapısını tıklatıp içeriye girdiğinde Erhan gördüğü güzellik karşısında nefesinin kesildiğini hissetti. Bu sorgu çok uzun olacaktı!

Ferhat arabasını restoranın oto parkına soktuğunda saat dokuzdu. İçeri girdiğinde bir kaç kişi başıyla selam vermiş, boş lokanta da sabahın o saatinde ne aradığını sorma gereği duymamıştı. Ferhat kapısında “müdür” yazan odaya girdiğinde konuğunun gelmiş olduğunu gördü. Saat tam dokuz denmiş olmasına ve kendisi de tam dokuzda orada olmasına rağmen geç kalmış gibi hissetmişti. Buluşacağı kişi arkası dönük camdan dışarıya bakıyordu. Konuğu yüzünü dönüp birkaç adım yaklaşınca daha seri adımlarla kendisi de yaklaştı ve iki erkek hararetle el sıkıştı.

“Mustafa bey, nasılsınız?”

“İyiyim İlter, sen nasılsın?”

“Ferhat'ı kullanıyorum.”

“Biliyorum ama arada bir gerçek kimliğine dönmek hoşuna gitmiyor mu?”

“Bu aralar tek istediğim şey gerçek kimliğime dönmek.”

“Aden işi zorluyor mu? Bizim kız çetin ceviz mi çıktı?”

“Hem de çok zorluyor. Sizinle bunu konuşmak istiyorum.”

“Ne oldu? Çözemeyecek misin? Başarısızlığı şimdiden kabul mü, ediyorsun?”

“Bu işe kurallarımızla yönelemiyorum. Başka birisini görevlendirmenizi isteyeceğim.”

“Neden?”

“Albayım, bu işi çözmem bir hafta sürer. Ama bu bir haftada bile aramızda yaşanmaması gerekenler yaşanacak. Bunu engellemek istemiyorum. Böyle hissetmek de istemiyorum.”

“Bak İlter, Aden şu an soruşturması devam eden biri. O başına neler geldiğinin farkında değil. Suçlu değilse ve gerçek suçlu bulunamazsa belki de yok yere en az on beş yıl hapis yatacak. Askeriyeden atılması da cabası! Bu durumda bile sana ilgi duyduğunu benden gizlemedi. Ama yine de senden şüpheleniyor. Kim olduğunu anlayamıyor. Nereden karşısına çıktığını, nasıl tam hırsızlığın olduğu günün akşamı hayatına dahil olduğunu anlamıyor. Benden seni soruşturmamı istedi. Sisteme verilerini girmiş gibi yapıp kimliğini teyit ettim. Biraz daha güveni arttı. Yine de o seni sen onu sorgulamaya devam edeceksiniz.”

“Açık konuşabilir miyim?”

“Elbette”

“Ben, Aden'den etkilenmeye başladım. Hata yaparsam sizin kimliğinizde açığa çıkar. Bu olaydaki rolünüzü öğrenebilir. Bu işe devam etmek istemiyorum. Lütfen benim yerime başka birisi görev alsın.”


*** 

“Emin misin? Sen en iyisisin. Beni ele vereceğini hiç sanmıyorum. Ayrıca duyguların ne zaman görevinin önüne geçti? Çok ısrar edersen elbette değiştiririm. Faruk muydu, şu yakışıklı çocuğun adı? Evet, bak o olabilir!”

“Mustafa Bey, Faruk bu iş için biçilmiş kaftan. Fakat şu an onun elinde son aşamaya gelmiş işi var.”

“Başka bir yakışıklı bulmam lazım o halde.”

“Yok, başka birisine gerek yok ben göreve devam edeceğim.”

Ferhat, Mustafa albayın yapmak istediğini tam kavrayamasa da, başka bir erkeğin ona bu kadar yakın olmasını asla kabul edemeyeceğini anlamıştı. Her ne olursa olsun devam edecekti. Sonunda Aden kendisinden nefret edecek olsa bile, başka bir erkekle yakınlaşmasını engellemek en önemli konuydu şimdi.

“Tamam, sen devam et. Aden, soruşturmadan temiz bile çıksa sen mutlak bir açık yakalayacaksın. Bana da bu lazım. Aranızda neler yaşanacağı da çok umurumda değil. Güzel bir kız. Sen de yakışıklı bir adamsın. Aranızda etkileşim olması normal! İkinizde işinizde başarılısınız. Kimin daha iyi olduğu kısa sürede anlaşılır. Sen iyiysen, Aden benim istediğim noktaya gelmiş olacaktır! Böylece ben de amacıma ulaşmış olacağım!”

“Mustafa albayım, kendinizi ele vermekten korkmuyor musunuz? Ya ben sizin tespit edilmenize neden olursam? Amacınızı yerine getiremezseniz?”

“O zaman da başka birileri devreye girer. Aden olmazsa bir başkası olacaktır. Ama ben Aden olmasını istiyorum. Umarım bu işi başarırısın.”

Ferhat ya da gerçek adıyla İlter görevi bırakamamanın hem hayal kırıklığını hem de mutluluğunu yaşıyordu. Gerçekler ortaya çıktığında aralarında her ne yaşanırsa yaşansın yolları ayrılacaktı. Ama bu süreçte Aden'e bir başka erkeğin yaklaşmayacak olmasını bilmekten mutluydu. Kıskanıyordu! İyi de görevi bittiğinde ve Aden’in hayatından tamamen çıktığında? Bunu düşünmek bile içini acıtmıştı. Acımasız Ferhat, acınacak haldeydi…

Birkaç dakika daha konuştuktan sonra Albay Mustafa arka kapıdan çıkarak restorandan ayrıldı. Ferhat ise bir süre daha oturup içinde bulunduğu durumu düşündü. Kaçış olmayan bir döngünün içindeydi.

***

Aden'in sorgusu 11.30 a kadar aralıksız sürdü. Bir gün önce yaşananlar tekrarlanıyordu. Öğlen yemeğini yine beraber yemeği teklif etmişti, Erhan. Aden, teklifi kabul etmek zorunda hissediyordu kendisini. Bugün Albay Mustafa yemekte yoktu! Karşılıklı oturmuşlar bir yandan yemeklerini yerken bir yandan da havadan sudan muhabbet ediyorlardı. Kendi hakkında tüm bilgilere sahip birisi ile hem de sorgusunu yapan subayla muhabbet etmek çok zor geliyordu. Erhan binbaşı ise şu an ne sorguyu düşünüyordu ne de görev başında olduğunu!

Yemek bitiminde sorgu devam etti. Artık son günlere gelinmişti ve artık Ferhat’tan bahsetmesi gerekiyordu. Albayla paylaştığı için binbaşıya anlatmak daha kolay olmuştu. Elbette, ne duygularından ne de dün gece yaşanan öpüşmelerinden hiç bahsetmemişti. Erhan ise duyduklarının içini acıttığını hissediyor, hayatına giren bu erkeğin çalınan cd ile ilgisi olabileceğini düşünüp olayların detayına inmek istiyordu. Aden’in cümlelerinin arasında, kelimelere dökülmese de ilgisi anlaşılıyordu. Erhan, bu işin altından, Ferhat denen adamın çıkacağından çok emindi. Eskiden kadınlar böyle kullanılır, leylek adı verilen güzel ve çekici kadınlar erkekleri baştan çıkartır ve ulaşılmaz sanılan bilgileri ele geçirirlerdi. Şimdi ise dünya tersine dönmüş gibiydi. Hem bu Ferhat denilen adam müthiş bir zamanlamayla hayatına girdiğine göre suçlu olma ihtimali yüksekti.

Erhan, ön yargılarının yine devreye girdiğini fark etti. Bu kez hiç tanımadığı bir erkeği suçlamasının ardında yatan sebep, işi değildi. Ferhat eğer suçlu ise Aden’in hayatından çıkacaktı. İşte suç aramasının altında yatan sebep buydu. Düşünceleri yine kendisine yakıştıramadığı için aklındakileri kovmaya çalıştı. Yine de olayın diğer ucunda yer alan kişiyi, Aden'i düşünmeden duramıyordu. Ya bu adam Aden vasıtasıyla bu üs hakkında bilgi almak için, genç subayın peşine düşmüş ise? Üssün gizliliğinin ne durumda olduğunu bilmiyordu. Belki birileri ağzından bir şey kaçırmıştı?

Aden’in erkek arkadaş olarak hayatına soktuğu bu erkek ne kadar bilgiye ulaşabilecek, ne kadar olayların içine sızacaktı? Aden buna izin verecek miydi? Yoksa bunu hissettiği anda bu ilişkiyi bitirecek miydi? Erhan, projenin çalınması konusunda suçsuz çıksa da bu erkeğe aktarabileceği bilgiler yüzünden başının derde girebileceğini düşünüyordu. Cd ile direk ilgili olmasa da bu gizli üssün varlığını öğrendiği anda her şey tehlikeye girerdi. Dört gündür incelediği dosyalarla ve içinde bulunduğu ortam sayesinde, üssün önemini kavramıştı. Burada görev yapanların kimliklerinin deşifre olması demek tüm bu araştırmaların ortaya çıkması demek olacaktı. Hayatlarının da tehlikeye girmesi demekti ki, bu en korktuğu nokta olmuştu, Erhan’ın. Aden’in görevi ve bilgi birikimi hayatının tehlikede olduğunun kanıtıydı. Albay Mustafa, iki kadın subay için de uzak koruma verdiğini söylese de bunun yeterli olacağına inanmıyordu. İçine çöreklenen sıkıntıya anlam vermek istemiyordu. Aden için korkması şu aşamada etik değildi.

Erhan aklından geçenleri kovalamak isterken, Aden de anlatmaya devam ediyordu. Her duyduğu yeni cümle ile daha da sıkılıyordu. Öğleden sonranın tamamı sorgu odasında geçtiği halde bu kez dünkü kadar yorulmadığını fark etti, Aden. Hem Ferhat’tan bahsetmek iyi gelmişti hem de açık vermediğini kendisine de ispatlamış olmaktan mutlu olmuştu. Her ne kadar halen suçlu gibi gözükse de aslında kendi hatası olmadığı ortadaydı. Geriye kalan tek şey bunun ispatlanması ve gerçek suçlunun bulunmasıydı.

Ferhat konusunu bitirdiklerinde, duyduklarından rahatsız olan Erhan, başka bir konuya geçti…

 “Size düşman olan kimse var mı? Mesela Çiğdem hanımla yakın arkadaşsınız ama aynı zamanda rakipsiniz. Onunla hiç projeniz hakkında konuşmuş olabilir misiniz? CD’yi eline geçirmiş olması mümkün. Belki de kendi projesinin de çalındığını söyleyerek hırsızlığını gizlemek istemiştir? Bu konu hakkında tek kelime etmediniz. Onunla iş dışında da arkadaşlığınız var. Biraz da bunu anlatın.”

“Çiğdem, şu an tek dostum. İş dışındaki görüşmelerimiz Ayşe ve Fulya olarak gerçekleşmekte. Asla tek kelime iş konuşmayız. Sadece aynı zamanda üs de isek iş hakkında ufak tefek şeyleri paylaşırız. Bu da kendi projelerimize farklı gözle bakan bir uzmanın fikir vermesini istemekten başka bir amaçla yapılmaz. Bu güne kadar Çiğdem ile karşılıklı çok fikir alışverişi yaptık. Bundan da hep ülkemiz fayda sağladı. Kötü düşünmemi gerektiren tek bir hareketi bile yoktur. Tamamen bu konunun dışındadır. Ayrıca onun hırsız olabileceğine ihtimal bile vermem.”

Bu ateşli savunma karşısında Erhan da sessizleşti. Bildiği bir şey varsa o da kadınların her ortamda rakip olduklarıydı. Çiğdem belki çok iyi gözüken biri olabilirdi ama bu projeyi düşmana satmasına engel değildi. Tam tersi de mümkündü tabii… Her ne kadar bunu istemese de belki de Aden, Çiğdem’in projesini çalmıştı. Benzer sorular yarından itibaren Çiğdem’e de sorulacaktı. En az iki gün de onun sorgusu sürecek bu arada Aden rahat bırakılacaktı. 

“Başka biri sizin projelerinize saldırmış olabilir mi?”

“Bizim bilgisayar kasalarımız sık değiştirilir. Eski kasa yakılarak imha edilir. İçinde herhangi bir bilgi ile çöpe atılmaz. Bilgisayar ortamından saldırıların tespiti için ben bildiğim her türlü yöntemi kullanırım. Bu güne kadar böyle bir saldırıya rastlamadım. Kasanın yakılmasından önce ulaşabilen sadece iki kişi vardır. Yine de bu kişileri suçlamak mümkün gözükmüyor. Çünkü elimdeki projenin yer aldığı kasa henüz değişmedi. Aynı marka ve model ile değiştirilmiş olsa, desem, bunun tespiti için de kurduğum tuzaklarım var. Şifrelemenin haricinde her gün onları da değiştiriyorum.”

“Bunlar güzel ama yine de bu proje çalındı. Bu durumda, projeyi bilen personelin içinde ya düşmanın var ya da vatanını satacak kadar düşmüş biri var. Bana bu konuda söyleyebileceğin bir şey var mı?”

“Düşmanım yok. Bundan eminim. Kim para için böyle bir şey yapar bilmiyorum. Burada görev yapan, hatta giriş noktalarındaki dükkânlarda çalışanlar bile aynı soruşturmalardan geçilerek seçilmiş kişilerdir. Bu üs gerçekten seçme insanların bir arada olduğu bir yerdir. Siz de göreve gelirken bir belge imzaladınız, değil mi? Burada yaşananlarla ilgili dışarıda tek kelime edemezsiniz! Bu kadar özel insanın içinde çürük elma olması pek mantıklı gelmiyor. Yine de sizin gerekli araştırmayı yapacağınızdan eminim.”

“Elbette ama önce sizlerin sorgularını tamamlayacağım. Sonra da diğer çalışanlar araştırılacak. Yine de aklınıza bir şey gelirse benimle paylaşmanızı isterim. Bugünlük bu kadar yeter sanırım. Sorguyu bitirdiğimize göre, şimdi biraz dinlenmek için kahve içer miyiz?”


*****


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder