“Başak
ciddisin değil mi? Beni yine oltaya getirmiyorsun? Beni affediyorsun değil
mi?”
“Henüz affetmedim. Ama senden vazgeçemeyecek kadar çok seviyorum seni. İkinci şansı veriyorum ikimize de.” Tarık, koltuktan fırladığı gibi teklinin önüne gitti. Kollarından tutarak kaldırdı. Sımsıkı sarılıp kokusunu içine çekti. Öyle sarmaş dolaş ne kadar kaldıklarının farkında değillerdi. Hiç bir şey yapmadan sadece sarılarak ve birbirlerinin kokusunu içlerine çekerek durdular bir süre. “Seni seviyorum, Başak. Seni o kadar çok seviyorum ki bu şansı bana vermeseydin nasıl yaşardım bilemiyorum.” “Bu kez çok iyi değerlendirmen lazım. Çünkü ucunda ikimizin de mutluluğu var. Lütfen hata yapma, Tarık.” “Söz aşkım, söz hata yapmayacağım.” Verdiği sözü öpücükleriyle mühürledi. Başak da sevgiyle karşılık vermeye başlamıştı. Dakikalarca öpüşmüşler birbirlerini okşamışlardı. Fakat Tarık daha ileriye gidemiyordu. Bir şey kendisini tutmasını gerektiriyordu. Başak da fazlasını istemiyordu. Ne olduğunu anlayamıyor ama sevişmek istemediğini biliyordu. Bilinçaltı böyle ceza mı veriyordu? Ne olduğunu çözemeyeceği bir durumdaydı. Tarık da farkında olduğu bu durumu zorlamıyordu. Kısa süre sonra üçlü koltuğa oturdular. Sımsıkı sarılmıştı, Tarık. Aralıksız saçlarını ve şakaklarını öpüyor iki üç öpücükte bir seni çok seviyorum diyordu. Başak da sevgisinden emindi. Bazen kendisine sarılı kollara bazen de kafasını çevirip boynuna öpücükler konduruyordu. Kendisini iyi hissediyordu. Şu ufacık da olsa huzurunu bozan gölge olmasa! Akşam yemeği hazırlamak için mutfağa giderken Tarık da peşindeydi. Günler öncesinde yaşananlar tekrarlanıyor, ufacık mutfakta her fırsatta öpüşüyorlardı. Hepsini başlatan Tarık idi. Bunu fark ettiğinde zorladığını düşünüp biraz kendini dizginledi. Yemek hazırlanıp yenildiğinde saat oldukça ilerlemişti. Çok fazla konuşmamış, yemek boyunca birbirlerinin gözlerine bakmış, o gözlerde aşkı aramıştı ikisi de. Tarık, gece orada kalmak istiyordu. Ya gönderirse kendisini? Gidecekti elbette. Zorlayamazdı. Ama gitmek istemiyordu. Yatma saati yaklaştıkça huzursuz oluyordu. Başak da benzer şeyleri düşünüyordu. Gitmesini istemiyordu. Sevişmek de istemiyordu. Günlerdir birlikte olmadıkları halde neden bu durumda olduğunu anlamıyordu. Tarık istiyor diye sevişecek değildi. |
“Uykum
geldi. Ben uyuyacağım. Sen daha oturacak mısın?” diye sorduğunda hem
kalmasını istediğini, hem de sevişmek istemediğini açıklamış oldu. Tarık
razıydı her şeye. Yeter ki yanında olsun.
“Ben de uyuyacağım canım. Günlerdir doğru düzgün uyumadım. Bu gece tadını çıkartmak istiyorum.” Yatak odasına geçtiklerinde bir çekingenlik vardı ikisinde de. Başak, arkasını dönüp penye şort takımını giymişti. Tarık da boxer ile kalmış ve öyle yatmıştı. Yatağın iki ucuna doğru yatmışlar, bir birlerine değmemek için çaba harcamışlardı. Sonra, Tarık dayanamamış kolunu uzatıp beline sarılıp kendisine doğru çekip sarılmış, kulağına “uyu güzel gözlüm” demişti. Kısa sürede huzur dolu uykuya daldılar. Sabahın erken saatlerinde uyandı, Başak. Sevdiği adamın kollarındaydı. Huzurluydu. Dün akşamki sıkıntısı biraz daha azalmış gibiydi. İçi istekle dolmuştu. Tarık uyurken izlemeye başlamış, kısa süre sonra dayanamamış ve yüzünü gözünü burnunu dudaklarını öpmeye başlamıştı. Tarık üçüncü öpücükte uyanmış içinde bulunduğu ortamı bozmamak ve tadını çıkartmak için sessiz kalmıştı. Başak uyandığını fark edince daha cüretkâr olmaya başladı. Tarık artık dayanamayacağını anlayınca beline sıkıca sarılıp üstüne doğru çekti. Sımsıkı sarıldı. “Beni delirtmek mi istiyorsun? Senin için çıldırıyorum.” “Hani nasıl çıldırıyorsun? Ben bir şey göremiyorum.” “Off Başak, şimdi görürsün nasıl çıldırdığımı.” Gerçekten de gösterdi çılgınlığını. Uzun bir süre sonra nefes nefese ayrıldılar birbirlerinden. “Başak, en kısa sürede evlenelim.” “Hayır Tarık.” “Nasıl hayır? Hani evlenecektik. Ne oldu şimdi? Lütfen fikir değiştirdim deme.” “Değiştirdim ama. Şu an evlenmeyi istemiyorum. Bu konuda sakın ısrarcı olma. Kafamı toparlamam lazım. Şu halimiz çok iyi. Belki bir gün evlenmeyi düşünürüm. Fakat o güne kadar bu konu tamamen kapanmıştır benim açımdan.” Tarık, ne yanıt vereceğini bilemiyordu. Bunu hiç beklememişti. Hele ki az önce yaşananlardan sonra. Sinirleri bozuluyordu. Yaptığı hatanın bedeli çok ağır olmuştu. Evlenmeyi çocuk sahibi olmayı isterken her şeyi elinden kaçırmıştı. Başak, verdiği karardan dolayı kendisini kutluyordu. Çok istemesine rağmen bu evlilik şu an olmamalıydı. Belki bir gün her şey yoluna girerdi. Şimdi değil. “Tamam aşkım. Eğer sen böyle istiyorsan kabul. Bil ki tek istediğim seninle bir ömür geçirmek. Bu ister resmiyete dökülür ister dökülmez ben hep seni seveceğim ve yanında olacağım. Çocuklarımızın olmasını da istiyorum. Hayatımın her zerresi seninle dolsun istiyorum.” “Tarık, şimdi konuşmayalım. Belki zamanla her şey rayına oturur. “ “Tamam canım. Hadi işe gitmeden kahvaltı edelim. Akşama gelirim istersen.” “Anlamadım? Gelmeyip de nereye gideceksin? “ “İstemezsen diye söyledim. Zorlamak istemiyorum seni.” “Gelmeni istemezsem söylerim. Aksine her akşam buraya gelmeni istiyorum. Birlikte yaşamak istiyorum. Ama bağlantı istemiyorum.” “Aşkım, bağlantı için resmi bir şeyler mi gerekli. Ben sana bağlıyım zaten. Her şeyden vazgeçerim senden vazgeçmem.” Başak bu sözleri duyuyor ama içindeki sıkıntıyı atamıyordu. Korkuları vardı. Bunları Burçak ile konuşacaktı. Kahvaltıyı hazırladı. Karşılıklı oturup yediler. Bir süre sonra Tarık işe gitmek için evden çıktı. Daha önceden Başak’ta bıraktığı kıyafetlerinden giymişti içine. Motoruna binip gitmesini izledi Başak. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder