10 Şubat 2024 Cumartesi

Azra 3. Bölüm

 3. Bölüm 

 

Bir hafta olmuştu temizlik şirketinde işe başlayalı. Haftalığını alıp kaldığı otel bozmasına olan borcunu karşılayan Semahat ablaya ödeme yapacaktı. Ayrıca yiyecek bir şeyler alacaktı. Ucuz bir hırka alırken büyük bedenini de Semahat ablaya almıştı.  Pahalı bir şey almaya henüz parası yetmiyordu. Aynı mağazadan bir de kot ve kazan almıştı kendisine. O kadar ucuzdu ki hepsi hayret etmişti. Kalitesiz olacaklarını düşünmüştü. Satıcı kız kendi imalatları olduğunu, o nedenle toptan fiyattan sattıklarını söyleyince rahatlamıştı. Bir sonraki hafta da bir şeyler alabileceğini söyleyip çıkmıştı mağazadan. Hesabını kontrol ettiğinde halen tedbirin kalkmadığını görüp morali bozuldu. O kadar para hesapta yatarken her şeyi düşüne düşüne harcamak canını sıkıyordu. Eninde sonunda açılacaktı hesap.  


Danışmada yine Semahat Abla oturuyordu. Borcunu ödeyip hırkayı verdikten sonra odasına çıkmıştı. Eski telefonu için şarj cihazı almıştı. Odasına gider gitmez şarja takacak ve eski telefonun çalışmasını umacaktı. Bir saat sonra tekrar aşağı indiğinde elinde yarım yamalak da olsa şarj olmuş telefonu vardı.  

"Abla, ben bu akşam yeni bir yere gidiyorum temizliğe. Hiç bilmediğim bir yer. Tek gidiyorum. Kartında yazan telefonu sana da not etsem, bir şey olursa falan haberleşsek olur mu?"   

"İşi Fikret mi buldu? Benim kızın patronu? Yoksa kadınlardan biri mi çağırdı?" 

"Fikret abi buldu." 

"O sağlam olmayan yere kimseyi göndermez. Ben kızımı kurda teslim etmem. O bizim köylümüz. Sen yine de yaz şuraya ama rahat ol." 

"Sağ ol abla. Tüm kızlar aynı şeyi söylüyor ama içerde o kadar çok hikâye dinledim ki, kendimden bile şüpheleniyorum." 

"Sen de haklısın kibarcık, devir o kadar kötü ki. Yemek yedin mi?" 

"Yemedim. Geç kalırım yersem. Dönüşte bir şeyler alırım. Sen de çok yeme. Birlikte yeriz." 

"Paranı harcama. Makarna yapıyorum, yoğurt al yeter." 

O ilk yedikleri günden beri akşam yemeklerini birlikte yemek adetleri olmuştu. Arada kızı Selma da onlara katılıyordu. İkisinin de elleri temizlik eldivenlerine rağmen şişiyor, eklemleri ağrıyordu. Gerçekten zor işti iş hanlarını, büroları temizlemek.  

Azra, verilen adrese giderken parasının kullanıma açılmasından sonra da iyi bir iş bulana kadar bu işe devam edeceğini kendine hatırlattı. Zor, yorucu bir işti ama en azından iş ararken kendini yetersiz hissetmezdi. Paraya kavuşunca yapacağı iş otelden çıkmak ve kendisine ait eşyaların olduğu bir evde dilediği gibi yaşamaktı. Çamaşırını kendi makinesinde yıkamak gözünde büyük lükstü. Biraz da üstünü başını düzeltirse iş ararken daha güvenli olacağını biliyordu.  

Gittiği iş hanın kapısında büroların isimlerinin yazdığı tabelalara baktı. Her gittiği yerde bunu yapıyordu. Genel olarak muhasebe işi yapan ya da yakın iş kolunda olan yerleri öğrenmeye çalışıyordu. Aynı nedenle tabelaları tararken tanıdık bir isim gözüne çarptı. İsmi değil kadının soyadını hatırlıyordu. Belki de birinin soy adı ile karıştırıyordu. Avukat Lale Gürkan Haznedar! Gürkan soyadı acaba hapisten birinin miydi? Çok mu vardı bu soy ad? Kendisi için önemli birinin olmalı ki görür görmez çağrışım yapmıştı.  

Bir sürü büro vardı temizlenecek. Üst kattan başlamıştı çalışmaya. Başkalarının da geleceğini biliyordu ama onlar kendisinden sonra gelecekleri için yapabildiği kadarını tek başına halletmesi gerekiyordu. Üst katın işi bittiğinde aradan bir saatten fazla zaman geçmişti. Bekçi ara sıra çıkıyor kontrol ediyordu. Neyse ki çalışanlar vardı daha handa. Tedirginliği artınca kendine hatırlattı, kendini savunabilirsin.   

Bir alt kata geçtiğinde beklediği kadınlar gelmişti. Her katı biri süpürecek, biri silecek, biri tozları alacaktı. İyi iş çıkartırlarsa iş onların şirketine verilecekti. Üçü birden çalışmaya başlayınca hızlı şekilde temizlik ilerlemişti. Büroların bazıları kapanmıştı. Güvenlik görevlisi kapalı olanların kapılarını açıyor, temizlenene kadar başlarında bekliyor, sonra arkalarından kilitliyordu.  

Genç, sarı saçlı bir kadının çıktığı büroya gelmişti sıra.  

"Lale Hanım, ben kilitlerim, temizlik ekibi geldi." 

"Nihayet. Kaç gündür temizlenmiyor, eli yüzü karıştı büronun. Müvekkillere rezil olmayalım diye elde bez, toz alıyordum." Kadının yoğun tempoda çalıştığı, yorgun olduğu yüzünden belliydi. Gözlerindeki parıltı ise etrafındaki hiçbir şeyi kaçırmadığını anlatıyordu. Kapıda Avukat Lale Gürkan Haznedar yazıyordu. Az önce çağrışım yapan ismin sahibiydi. Azra, kadının yüzüne dikkatlice baktı. Tanıdığı biri değildi ama birine benzettiğinden emindi. Kim olacağı konusunda beynini zorlasa da bulamayınca işine döndü.   

"İnşallah bu dert bitecek bugünden sonra. Her şey kilitli mi?" 

Sarışın kadın kısa bir an düşünüp gülümsedi, "Evet, rahatça temizleyebilirsiniz. İyi akşamlar. Hanımlar, uyarmam yersiz ama yine de söyleyeyim, çöp kovasındakilerden başka hiçbir şeyi atmayın. Kolay gelsin." Sonra üçüne de bakıp hafif bir gülümseme ile başını salladı ve gitti.  

Azra ve diğerleri teşekkür kelimeleri mırıldanıp açılan kapıdan içeri girdi. Hemen işe koyuldular. Azra, kendi yaşlarındaki kadının avukat olduğunu anladığı için iş ortamına biraz daha dikkatli baktı. Diplomasını duvarda görmeyi bekliyordu ama aile resmini görmeyi beklemiyordu. Kocası ve bir oğlu vardı. Kendisinin de belki böyle bir ailesi olacaktı. Tabii tüm hayatı alt üst olmasaydı. Kadının kendisine bir faydası olur muydu? Belki ama daha önceki avukatlar gibi onun da başını derde sokmaya niyeti olmazdı. Kaç avukatın davada karşı tarafın adını duyar duymaz dosyadan vazgeçtiğini unutmamıştı. Bu kadının bir de oğlu vardı. O istese Azra istemezdi.  

*****  

İş hanının temizliğini şirketçe almış olmalarına rağmen Azra aynı hana ancak üç gün sonra görevlendirildi. Yeni grup işe alt kattan başlamaya karar verince Azra da onlara uydu. Alt katı bitirdiklerinde bekçi üst katta halen çalışanlar olduğunu söyledi. Kadınlar bürolara sıra ile girip çalışmaya başladılar. İkisi eskiden beri tanıştığı için ortak tanıdıkları hakkında konuşuyor, bir yandan işlerini yapıyorlardı. Azra, onlardan uzak duruyor ve hiç konuşmuyordu.  

İkinci katın üçüncü odası Lale Gürkan Haznedar’ın bürosuydu ve o da hâlâ çalışıyordu.  

“Lale Hanım, temizlensin mi odanız? Sonra mı gelelim?” 

“Gelin gelin sorun yok.” 

Üç kadın geçsin diye kapıdan çekilen bekçi koridorda yürüyen biri ile konuşmaya dalmıştı. Azra elindeki bez ile dolapları silmeye başlamıştı. Kadınlar yine konuşuyordu ve o yine onlara katılmıyordu.  

Kısa süre sonra Lale onun sessiz çalışmasını fark etmişti.  

“Yeni misin?” 

“Evet.” 

“Belli. Okumadın mı?” 

“Okudum ama mesleğimle ilgili iş bulamadım.” 

“Ne mesleğin var?” 

“Mali müşavirim. Yani müşavirdim.” 

Ne? Mali müşavir mi? E niye işini yapmıyorsun? Kendi işini yapsana.” 

“Yapamam.” 

“Hüküm mü giydin?” 

“Evet, o yüzden artık mali müşavir olamam. Muhasebecilik yapmak istiyorum ama onu da bu gidişle yapamayacağım.” 

“Anladım. Sabıka kaydı yüzünden zor tabii. Tamam, sen devam et.” 

Bir iki dakika sonra Lale, Azra’yı yanına çağırıp bir dosya gösterdi. Sonra yeniden teşekkür edip işine dönmesini izledi.  

Lale’de kendi işine döndü. Dosyaya bakarken bir yandan da gülümsüyordu.  

Temizlik işi bittiğinde ise teşekkür etti Lale, Azra, bir şey değil diye mırıldanıp hemen çıkmıştı bürodan. Büyük bir fırsatı teptiğini biliyordu. Kadına anlatabilirdi başından geçenleri. Hatta isminin neden tanıdık geldiğini de sorabilirdi. Diğer kadınların duymasından korktuğunu kendine itiraf ettikten sonra aklına ikinci nedeni de geldi. İsteyemezdi. Tutmak istediği avukatının başına geleni biliyordu. Korkutulan insanların kendisinden uzaklaşmasını yadırgamıyordu. Lale Haznedar’ın bir de çocuğu vardı. Böyle birinin başını derde sokacak bir hareket yapamazdı. Belki bir başka avukat, şöyle dişli, korkusuz birini tanıyordu. Neden sormadığını düşünerek kendisine söylenmeye başladı.  En azından söyleyebilirdi ama bugünlük fırsatı kaçırmıştı. Belki bir gün cezalarını çekmelerini sağlayabilirdi ama o gün bugün değildi.  

 

*****  

 

Lale, eve gitmek için aracına bindiğinde kararını çoktan vermişti.  Orhan amcası ile konuşacaktı. Genç kadının havasında öyle bir şey vardı ki insan istemsizce yardım etmeyi planlıyordu. Orhan Karahan’ı aradı. Hatır sormanın hemen ardından genç kadının durumunu kısaca açıklayıp düzgün biri olduğunu, yardım ederse kısa süre sonra başka iş de bulabileceğini söyledi.  

Hattın ucunda Orhan Karahan, önce biraz tereddüt etse de sonra görüşmeyi kabul etti. Sonuçta işe almak zorunda değildi. İş bilmeyen ya da unutmuş biri ile çalışmayacağını Lale’ye söyledi.  

“Sen bir gör, işine yaramazsa elbette işe almazsın. Sadece şans ver.” 

“Tamam, yolla bana, görüşelim.” 

Temizlik görevlisi genç kadını bir kez daha görürse telefon numarasını verecekti.  

 

*****

 

"Evettttt işte buuuuuu." 

Arkasında bekleyenlerin şaşkın bakışları arasında bir miktar para çekti hesabından. Yeni banka kartları eline çoktan ulaşmıştı. ATM lerin özellikleri değişmişti. Bir sürü işi ekrandan yapabiliyordu. Fakat şu an tek bir özellik lazımdı. Para çekmek ve o bunu başarmıştı. Nihayet parasına ulaşmıştı. Artık, uzak kaldığı teknoloji ile yeniden yakınlaşacaktı. En azından işini görecek özelliklere sahip bir telefon alacak, yeni bir hat açtıracaktı. Eski telefonunun bilgilerini yeni hatta aktarmalarını sağlayacaktı. GSM şirketleri her adım başındaydı. İlk gördüğüne girdi. Henüz lise çağında gibi gözüken delikanlının anlattıklarını umursamaz bir şekilde dinlerken gülümsüyordu. Etiketini çoktan görmüş, asla almayacağı bir telefonun, asla kullanmayacağı onlarca özelliğini dinlemişti. Bunu da delikanlının hevesini kırmamak için değil, uzak kaldığı dönemin neleri değiştirdiğini anlamak için yapmıştı. Biraz da delikanlıyı kızdırma kısmına gelmişti sıra.   

"Dilerseniz aynı modelin altın sarısı olanı da var. Fiyatı biraz daha yüksek ama sizin gibi birisi için çok daha uygun." 

'Benim gibi birisi için...' Azra, basit satış tekniğine de gülümsedikten sonra hayatın gerçeklerini kendisine de bu hevesli delikanlıya da öğretmeliydi.  

"Anlattığın her şeyi çok beğendim. Eminim, bu özellikler sayesinde bu telefon en çok satanlarda başı çekiyordur. Fakat benim ihtiyacım olan telefonda olması gereken sadece iki özellik var. Telefon edebilmesi ve mesaj atabilmesi. Bunların olduğu en basit telefonunuzdan istiyorum. Ama aynı zamanda söz de veriyorum, tüm bu özelliklere, oyunlara, resim ekleme çıkartmalara falan ihtiyaç duyduğumda gelip senden en iyisini alacağım." 

Dışarı çıktığında istediği kadar basit olmasa da alması için önerilenin onda biri fiyatına bir telefon vardı cebinde. Yeni hattını da almıştı. Eski telefonundaki numaraları aktarabileceğini söyleyen delikanlıya teşekkür etmişti. Aslında sadece iki numaraya ihtiyacı vardı. Ve ikisi de aklındaydı. O iki numarayı da şu an aramaya hiç ihtiyacı yoktu. Ah tabii numaralar hala aynıysa! Yine de tüm eski numaraları aktarması için bir süre bekledi. Artık her şey tamamdı. Üstelik fotoğraf da çekebilen bir telefonu vardı.  

Yürüyüşünün bile değiştiğini hissediyordu. Biraz daha kendine güveni artmıştı. En yakın şubeye girmiş, tüm hesap bilgilerini kontrol etmişti. Vadeli hesaplarında olanlar faizlerle artmış, döviz hesapları kur farkları ile üçe katlanmıştı. Hisse senetlerinin tek tek akıbetini bilmiyordu ama memurun söylediği toplam miktarı duyduğunda gözleri açılmıştı. Tüm parasının toplamı ile lüks bir ev bile alabilirdi. Fakat aklında o parayı böyle harcamak yoktu. Amaçları değişmişti. Önceliği belliydi ve şimdilik tek amacı onu gerçekleştirmekti.  

Bankadan çıktıktan sonra kendine tablet de olabilen diz üstü bilgisayar almış, telefonla nasıl bağlanacağını öğrenmişti. Araştırma yaparken lazım olacak en önemli bilgi kaynağına da ulaşmıştı. Teknolojik yatırımlarını tamamladığına karar verip yeni planlara geçti.  

Artık otelden çıkabilirdi. Ertesi gün izin günüydü. Kiralık ev arayacak, ikinci el eşyalara bakacaktı. Başlangıçta bir yatak, dolap ve bir iki mutfak eşyası yeterli olacaktı. Sonra kalanını halledebilirdi. İhtiyaç oldukça almak, boş yere eşyalara para vermekten daha akıllıcaydı. İyi bir ikinci el dükkânı bulursa gidip gelip eşyalarını da tamamlardı. Ama ilk işi bugünkü alışverişini yapmaktı. 

Otele taksi ile geldi. Semahat abla onun taksiden eli kolu dolu indiğini görünce yardım etmek için yanına geldi. Yüzündeki şaşkınlığı gidermek için bankadaki parasının kullanıma açıldığını söyledi.  

“Sevindim senin adına kibarcık. Hadi sen bunları odana çıkart, ben de yemeğin altını açayım, Selma da gelecek, birlikte yeriz. Bekleriz değil mi?” 

“Bekleriz tabii. Bak bu torbalar ve şu poşet senin.” Poşette ayağına uyacağını düşündüğü kalın tabanlı bot vardı. Semahat ablanın oturduğu yerin çok soğuk olduğunu biliyordu. Halı ince, altındaki beton soğuktu. Ayaklarının üşüdüğünü söylediğini hatırlamış, taştan soğuğu çekmeyecek kalın tabanlı botları görünce hemen almıştı.  

“Poşettekini dene. Olmazsa değiştireceğim. Bir numara büyük aldım, kalın çorapla rahat edersin diye.” 

Semahat abla merakla poşeti açtığında botları görüp bir yandan gülümserken bir yandan ağlamaya başlamıştı. “Sen ne kadar düşüncelisin kibarcık. Ne diyeceğimi bilemedim sana.” 

“Keyifle giy, o bana yeter.” 

“Giymem mi? Çok güzeller. İçi de yünlü. Artık hiç üşümeyeceğim.” 

Azra yüzünde gülümseme ile elindeki poşetleri odasına çıkarttı. Duş alıp günün stresini de akıttıktan sonra kendisi için aldığı kotu ve kalın kazağı yeni iç çamaşırlarının üstüne giydi. Kalın çoraplarını ve yeni botlarını da giydikten sonra alt kata indi. Ev işini Selma ile konuşacaktı. Ertesi gün onun da izin günüydü, belki birlikte ararlardı. Semahat abla ile yemek hazırlamaya girişti. On dakika sonra Selma gelmişti. Masa hazırdı, üç kadın keyifle yemeklerini yerken, Azra ev arayacağını söyledi.  

"Fikret ağabey sana zam mı yaptı? Yemekler, giyecekler, ev aramalar falan?" 

"Demiştim ya, bankadaki parama ulaşamıyorum diye. Hapse düşmeden önce bankada biraz birikimim vardı. Üstündeki tedbirin çoktan kalkması lazımdı ama atlamışlar. Nihayet parama kavuştum.” Miktarı söyleyip onların bakışlarını değiştirmek istemedi. Onlar için servet edecek para Azra’nın eski yaşantısı için, başını sokacak bir ev aldıktan sonra en fazla bir yıl idare edeceği kadardı. Şimdiki aklı ile o para ile yıllarca geçinir, birikimlerini bile arttırırdı. Bir de güzel bir iş bulursa hayatı çok daha güzel olacaktı. Kadınların yanlış düşüncelere kapılmasını istemiyordu. O parayı biriktirdiğine, yatırım yaptığına inanmazlar, gerçekten suç işlediğini sanırlardı.  “Çok bir şey değil ama beni biraz idare eder. O yüzden tek oda bile olsa bir ev tutmak istiyorum. Siz bilirsiniz iyi, güvenilir bir yerde ucuz bir ev arıyorum." 

Semahat abla kızına dönüp konuştu. "Selma, sen yardım et. Bizim eski mahalleye götür. Orada bir sürü ev vardır. Biraz bakımsızdır evler ama mahalleli iyidir. Hır gür olmaz. Dullar sokağına gidin. Orada daha rahat eder." 

"Fahriye ablanın evi boşsa onu tutarız. İki odalı güzel bir ev. Son çıkan ne halde bıraktı bilmem. Temizleriz nasılsa." Anne-kız, Azra’yı unutmuş, eski mahallelerinde olan tanıdıklarının evlerini, eşlerini, çocuklarını bir iki dakika içinde kaynatmıştı.  

Azra kahkahalarla ikisini izledikten sonra, "Siz benim en büyük şansımsınız biliyorsunuz değil mi?" dedi.  Azra, bu ana kıza çok şey borçluydu. Arkadaşı olduğunu söyleyenlerle kıyasladığında ikisi de ne kadar samimiydi. Onlar da farkına varmadan kendilerinden biri gibi kabullenmişti Azra’yı.  

Semahat abla "İnsan şansını kendi yaratır derler. Kapıdan giren sendin." dedi.  

"Buna tesadüf mü diyelim, tevafuk mu?" 

"Tevafuk ne kibarcık?" 

"Denk gelmek. Bir nevi tesadüf gibi ama ilahi güçler sayesinde olduğuna inanılan hali. Tanrı bizleri denk getirdi, demek." 

"Sevdim bunu." 

 

*****  

 

Azra, dizüstü bilgisayarını açtı. Muhasebe bilgilerini tazelemek için akşamları ders çalışmayı düşünmüştü. Ama ilk işi aklına takılan soy ismi araştırmak için arama çubuğuna önce avukat kadının adını yazmak oldu. Kızlık soy adı ile olan haberleri okurken abisinin adını gördü. Çınar Gürkan! Aslında bilindik bir soyadın neden aklında kaldığını, neden çağrışım yaptığını anlamıştı.  

İşte aradığı bilgi buydu. Bu adamın adını yıllar önce gazetelerde okumuştu. Teoman ile ilgili her haberi okumaya çalıştığı zamanlarda görmüştü adını. Onun hakkında dava açmak istediğini, delil yetersizliği yüzünden dava açılamadığını okuduğunu hatırlıyordu.  

Lale Hanım ile uygun bir zamanda mutlaka görüşmeliydi.  

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder