1995
“Çok yakışıklı işte neden inat ediyorsun?”
“İnat falan etmiyorum! Değil işte, sana öyle geliyor! Çünkü
o ulaşılmaz gözüküyor!”
“Ulaşılmaz değil ki! Sadece yaşı büyük! Ben de birkaç yaş
büyük olsaydım mutlaka beni de görürdü.”
“Seni görmesi için sadece yaşının değil, göğüslerinin de
büyümesi lazım. Baksana kızım ne zaman yanında birisini görsek, kocaman göğüslü
oluyor. Seninkiler gibi varla yok arası değil.”
“Sanki seninkiler çok büyük. Daha bizim yaşımız kaç? Bizimle
birlikte onlar da büyür.”
“Of bilmiş bilmiş konuşacağına derse dönsen, kız peşinde
koşan o tipsizi röntgenlemeyi bıraksan?”
“Alize, çok sinirsin. Dersten daha keyifliyse onu izlemek
bırak da keyfine varayım.”
“Sinir olan sensin. Senden en az on yaş büyük birisinin peşine
takılacak kadar da delisin. Hem yakışıklı olsa gam yemem. Sizin sınıftaki
Tolga, çok daha yakışıklı!”
“Tolga mı? Iyyyy yalan bile söyleyemiyorsun!”
“Neden yalan söyleyeyim. Çocuk senin gözünün içine bakıyor.
Tüm teneffüslerde yanına gelmek için çaba sarf ediyor. Ama sen tersliyorsun.”
“Ben olgun erkeklerden hoşlanıyorum. O çocuk gibi!”
“Aslı, adını bile bilmiyorsun ama gözünü ayıramıyorsun. Bak
son kez söylüyorum. Ya İngilizceye geri dönersin ya da ben tek çalışırım.”
“Aman, tamam be! Annem bile senin kadar ders çalışmamı
istemiyor.”
“Annen seni ders çalışıyor sanıyor da ondan. Bilse koca
adamları dikizlediğini?”
Alize, Aslı’yı derse döndürmeyi başarmıştı. Ama asıl
başarısı, tipsiz dediği yakışıklıdan arkadaşının gözlerini ayırabilmesini
sağlamaktı. Kendisine bile itiraf edemeyecek kadar hoşlanıyordu o yakışıklıyı
izlemekten ama aynı derecede de utanıyordu. İlk kez karşı cinsten birisi
ilgisini çekmişti. Simsiyah saçları çok düzgün kesilmişti. Gri gözlü olduğunu
fark ettiğinde çok şaşırmıştı. İlk kez gri gözlü birisini görmüştü. Ama en çok
şaşırtan Tony Curtis’in gençliğine benzerliği idi. En yakışıklı kim diye
sorulsa başkaları gibi bu dönemin yakışıklılarını saymaz ilk olarak hep Tony
Curtis’i söylerdi. İlk filmini izlediğinden beri âşıktı, bugünün ihtiyar
delikanlısına. İşte şimdi karşısında ona çok benzeyen ama neredeyse hiç
gülmeyen bir erkek vardı ve en yakın arkadaşı da kendisi gibi ona hayrandı.
Tatil köyünün bahçesinde kendi evlerine en yakın noktada kurulu, biraz tepeden
baktıkları, bar ve hemen yanındaki havuz iki kızın da en büyük eğlencesi
olmuştu. Ta ki bu yakışıklı, hemen her gün başka bir kızla o bara gelene kadar…
Henüz on iki yaşında olan iki kız da derslerinde
başarılıydı. Okul tatile girince Alize ve annesi Suzan Hanım, Çeşme’deki yazlıklarına
gelmiş, gelirken en yakın arkadaşı Aslı ve annesi Ajlan Hanımı da davet
etmişlerdi. Dördü de hallerinden memnundu. Alize’nin babası, Güngör Bey, yıllar
önce bu evi aldığında etrafta neredeyse başka tesis yoktu. Şimdi ise dört
villadan oluşan sitenin hemen yanında çok büyük bir tatil köyü kurulmuştu. İki
kış boyu süren inşaat yüzünden geçen sene tatillerini Çeşme’de yapamamışlar,
mavi tura çıkmaya karar vermişlerdi. Yazın inşaat devam etmese de iş
makinelerinin ve hafriyatı yapılmış havuzun çirkin görüntüsü morallerini
bozunca yazlığı kapatıp tura katılmışlardı. Tatil köyünün inşaatı bitip de
açılışı yapıldığı için bu yıl rahat edeceklerini düşünüyorlardı ama bu kez de
kalabalıktan rahatsız oluyorlardı. Elbette Alize ve Aslı, bu konuda şikâyet
etmek bir yana gelenleri izlemekten her yıl yaptıkları ders saatlerini bile
boşlar olmuşlardı. Güneşin en tehlikeli olduğu öğle saatlerini ikisi de uyku ve
ders ile doldurmuş, yeni eğitim yılına hazırlıklı başlamanın çözümünü
bulmuşlardı. Aynı öğle saatleri gri gözlü yakışıklının da kız tavlama saatleri
olunca bazen uyku bazen de ders aksatılmaya başlanmıştı.
Akşamüstü havuz yerine denize girmeye karar veren ikili
annelerini de ikna edip, bikinilerinin üstüne birer penye giyerek sahile doğru
yürümeye başladılar. Tesisin kendisine ait olan sahili ile sitenin sahili
bitişik olduğu için kızlar bazen tesisin barına gidip meyve suyu içiyorlardı.
Bugün de aynı şeyi yaptılar ve ikisinin de birbirinden gizlediği amaçları
gerçekleşmiş oldu. Gri gözlü yakışıklıyı yakından görmek!
O ise yanındaki kızın aşırı ilgisinden sıkılmış gibi
gözüküyordu. Kız devamlı konuşuyor, hafif kişnemeye benzer gülme sesleri
çıkartıp ikide birde genç erkeğin kollarına dokunuyordu. Yakışıklının ise tüm
bu olanlardan sıkıldığını belirtir hareketlerini on iki yaşındaki iki küçük kız
bile anlıyordu.
Kızlar bardan meyve suyu alıp, haftalar önce tanıştıkları
barmen çocukla biraz muhabbet ettiler. Maksat biraz daha fazla yakın
olabilmekti. Başardıklarını sandıkları bir anda barın telefonu çaldı ve barmen telefonu
gri gözlüye uzattı.
“Babanız, sizi istiyor” dedi.
“Efendim baba?”
“…”
“Hemen geliyorum”
Telefonu geri verip, hemen bar taburesinden kalktı ve
yanındaki kıza kısaca “Sonra görüşürüz” dedi. Alize, o kızla bir daha görüşmek
istemediğini anlamıştı. Ya da öyle olmasını tercih etmişti. Yanlarından
geçerken ikisi de gözlerini dikmiş yakışıklıya bakıyordu ama o ikisini de fark
etmedi.
Kızlar gri gözlü yakışıklının ardından bakmaya devam
ediyorlardı.
Barmen iki kızın bu hallerine gülse de belli etmedi. Bu manzaraya
çok alışkındı. Bara gelmesinden hiç hoşlanmasa da yapacağı bir şey yoktu. O ne
zaman bara gelse tüm ilgiyi topladığı için kendisi ile muhabbet eden kalmıyor,
o da yeni kızlarla tanışma fırsatlarını kaçırıyordu!
Alize, Aslı kendisini bakarken yakalamasın diye hemen
kafasını bara çevirdi.
“Yunus ağabey, ben bir buz daha alabilir miyim?”
“Hayır, küçük hanım, yeterince soğuk. Hasta olursan annen
beni mahveder.”
“Tamam, ama bunu unutma! Kız tavlamak için çillerime muhtaç
olursun yine!”
“Sen ne cadı oldun yahu. Ben de seni akıllı uslu sanırdım.
İyi ki birileri seni benim yeğenim sandı… Bunu hep başıma mı kakacaksın?
Üstelik gördüğün gibi tatili bitince gitti. Yani bana faydan değil zararın
oldu. Hala aklım o güzel kızda.”
“Yalan söylemek yakışmıyor sana. Daha dün yanında kızıl bir
bomba vardı.”
“Alize, o nasıl laf? Kim öğretiyor size bunları?”
“Sen, Yunus Ağabey! Sen söyledin… ‘bomba bir hatun koçum’
dedin telefonda birisine.”
“Bir de beni mi dinliyorsun? Hadi bakalım için meyve
sularınızı kızdırmayın beni.”
Alize, her yaz güneşten iyice belirginleşen burnunun
üstündeki çilleri gizlemek istercesine kırıştırdı yüzünü… Sonra da sevimli bir
gülümsemeyle Aslı’ya döndü ve her şeyi bir yana bırakıp havuzda eğlenenleri
izlemeye başladılar.
Alize, havuzdakileri az önce yanından geçen erkekle
kıyaslıyordu. Birkaç yakışıklı erkeği yaşının verdiği merakla incelemiş ama
yine de gri gözlüsünün en yakışıklı olduğuna karar vermişti. Bu kararından
vazgeçmeye de niyeti yoktu. Aslı ile meyve sularını bitirip denize gittiklerinde
ne gri gözlü ne de yanındaki kişner gibi gülen kız kalmıştı akıllarında…
Defalarca suya dalıp çıkıp koy içindeki dalgasız denizin tadını
çıkartmışlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder