7 Şubat 2015 Cumartesi

OYUN 7. Bölüm

Su ne yapıyordu acaba? 

"Su mu istediniz?" dedi Duru.... Daha önceki Su'ya benzettiği anı anımsayıp, korku ile titrerken yanıtın hayatında o an için duyacağı en önemli yanıt olduğunun farkındaydı.

"Hayır, su istemedim. Sağ ol." dedi ve düşüncelere daldı Giray. Cep telefonu neredeydi? Aramış mıydı? Hiç sanmıyordu... Aramasını hatta hasta olduğunu anlayınca yanına gelmesini istiyordu. Tabii bunu asla söylemeyecekti, ona. Farklı dünyalar dedikleri buydu demek ki. Su ile kendisi gerçekten farklı dünyalarda yaşıyorlardı. Aklında olan tek kadının Su olması da tuhaftı. Kafasında bu kadar yer etmesi, hatta onu düşündüğünde midesinin kasılması nedendi? Yanıtı hep aynıydı, çok istediği halde, sevişemediği tek kadındı. Bu hafta İstanbul dışında olması, belki de aklından da bedeninden de atılması için lazım olan süreydi. Yatağının içine gömülüp uyumak için yastığını düzeltti. Duru, uyuyacağını anlayınca, odadan çıktı, kapıyı aralık bıraktı.

Kendisi için gösterilen odaya gitti. Geç olmuş ve gerçekten yorulmuştu. Batur'un odaya bıraktığı eşofmanları görünce gülümsedi. üstündeki iki beden büyük takımı çıkartmış, beş beden büyük eşofmanları giymişti.... Üst eşofman neredeyse dizlerine kadar inmişti. Alt eşofmanın belinde durmasının imkansız olduğunu anlayınca, giymekten vazgeçti. Batur aşağıda uyuyordu. Giray ise zaten yataktan kalkacak halde değildi. Tuvalete bile zor yürüyordu. Kapısını azıcık aralık bıraktı. Giray'ın odasından gelecek seslere karşı hazırlıklıydı. Uyuyana kadar geçen sürede Giray ile olan iki "Su" muhabbetini düşündü. Tanımamıştı kendisini ama benzerliği yakalamıştı. Tanımaması normaldi aslında, çünkü bu oyuna başladığından beri göz makyajı yapmıyor ve gözlüksüz gezmiyordu. Ruj olarak da hep aynı rengi sürüyordu. Su olduğu zamanlar ise, özellikle göz makyajını mutlaka yapıyordu. Her seferinde de farklı ve daha canlı renklerde ruj kullanıyordu. Saç renkleri aynı olduğu halde, Giray, Duru'nun saçını açık görmemişti hiç. Sapanca'da karşılaşmalarının haricinde de Su'yu toplu saçla görmemişti. Benzerliği yakalasa bile, aynı kişi olduklarını düşünmesi bu durumda mümkün değildi. Zaten, Giray, Duru'ya hiç dikkatli bakmamıştı. İçi rahatlamış olarak uykuya daldı Duru.





Sabaha karşı büyük bir gürültü ile yatağından fırladı. Ses Giray'ın odasından gelmişti. Çıplak ayakları ile koşturdu odaya.... Giray, sürahiyi düşürmüş, her yer cam kırığı ve su olmuştu. Duru, gece lambasının ışığında ter içinde kalmış Giray'ı görmüştü.

"Hareket etmeyin, her yer cam olmuş. Ben şimdi su getireceğim. " diyerek aşağı koşmuştu. Hem su doldurdu, hem de yerleri temizleyecek malzemeyi aldı, çıktı yukarıya. Odasından terliklerini giyerek Giray'ın odasına girdi. Önce suyu içirdi. Sonra, ter içinde kalan atleti değiştirmek için, dolabı açtı. Bu kadar gürültüye rağmen uyanmamış olan Batur'u uyandırmayı düşünmüş, sonra vazgeçmişti. Penye atleti eline alıp, yanına geldiğinde Giray'ın şaşkın şaşkın yüzüne baktığını gördü.

"Hadi çıkartalım üstünüzü" dedi

"Hayır ben hallederim." dedi Giray.

Duru'nun önünde soyunmayacaktı. Duru, ısrar etmedi. Bıraktı kucağına penyeyi ama, Giray'ın kollarını kaldıracak hali bile yoktu. Duru, daha fazla dayanamayıp, bir dizini yatağa dayayıp, eteklerinden tuttuğu gibi penyeyi başına doğru kaldırdı. Yine üstü çıplak halde kalmıştı Giray. Duru bu manzarayı ikinci kez görüyordu. Yutkunarak bakmamaya çalıştı. Hayatında ilk defa bir erkek vücuduna bakarken, dokunma, okşama isteği duyuyordu. Kendisini tutarak başından sıyırdığı atleti yere attı ve kuru olanı giydirdi. Bu esnada Giray, yatağına dayanmış bacağa bakıyor ve, 'O eteklerin altında bunlar mı varmış?' diye düşünüyordu. Hastalık bile, güzel bir bacağı fark etmesini engellememişti. Yastık da terden ıslanmıştı. Yastık kılıflarını bulamayacağı için sadece alt üst etmiş ve hemen yatırmıştı Giray'ı. Sonra da yerleri temizlemişti. Uyumak için odasına gittiğinde aradan neredeyse yarım saat geçmişti.

Bu sürede, Giray, yattığı yerden eşofman üstünden geride kalan bir çift bacağı seyretmiş ve Duru'nun aslında güzel değil ama çekici biri olabileceğine karar vermişti. Biraz çaba ile oldukça etkileyici biri çıkacaktı o grilerin altından. Hatta, dirhem makyaj olmayan yüzüne biraz özen gösterse, seksi bile olabilirdi. Sonra, hasta olduğu halde yanındaki kadına bu gözle baktığı için kendine kızdı. Kızın kendisiyle en ufak ilgisi yoktu. Sadece patronuna bakıyordu. Hatta bakmamak için de, yanına çağıracağı bir bayan arıyordu. Kendisi de, neredeyse on gündür hiç bir kadınla birlikte olmadığı için, yakınındaki tek bayana farklı bakmaya başlamıştı. Koca bir yuh çekti ve uyumak için başını yastığına gömdü. Çok uğraşması gerekmemişti... Hala çok halsizdi.



















Gece başka olay olmayınca sabaha kadar uyumuştu her ikisi de. Duru, sabah uyandığında, hemen üstünü değiştirmiş ve Giray'ın kapısından bakmıştı. Uyuyordu hala... İçeri girip, eli ile alnına dokundu... Hala ateşi vardı ama, sanki biraz daha düşmüştü. Alnındaki eli hisseden Giray kıpırdanmış ama uyanmamıştı. Duru, bu kadar bir temastan bile etkilendiğini anlamıştı. Tüm yüzünü okşamak istiyordu. Hele ateşten kıpkırmızı olmuş dudaklarına dokunmayı çok istiyordu. Üstelik elleriyle değil, dudaklarıyla dokunmak, iyileşmesi için kendinden can vermek istiyordu. Kafasını hızla salladı. Olmayacak şeyler düşünüyordu.

Duru, aşağıya indiğinde Batur'un da henüz kalkmadığını anladı. Kahvaltıyı hazırladı. Çayı ocağa koydu ve televizyonu açıp, sabah haberlerini izlemeye başladı. Bir süre sonra, üst kattan ses gelince, yukarıya çıktı. Giray kalkmış tuvalete girmişti. Daha önceden bulduğu çarşafları ve yastık kılıfını değiştirip, yatağı yaparken Giray banyodan çıktı. Duru'yu görünce "Günaydın" dedi. Sesi oldukça iyi gelmişti. Gece pek öksürmemişti.

"Günaydın, kahvaltınızı getireyim mi?" dedi Duru...

"Teşekkür ederim, aşağıya inmek istiyorum."

"Haliniz yok, ben buraya getiririm. Yatın siz."

"Sen bu ses tonu ile her istediğini yaptırıyorsundur!"

"Kusura bakmayın sert mi konuştum? Ama, aşağı inerseniz koltukta rahat edemezsiniz. Hem banyo da uzak. Burada daha rahat edeceksiniz. Onun için söylemiştim" diye hemen kendisini savundu.

"Tamam kabul, hadi getir bakalım kahvaltımı" dedi Giray gülerek.

Sabah sabah yine grilerin içinde görünce, önce garipsemiş, sonra da başka giyecek bir şeyi olmadığına ve o kocaman eşofmanla akşama kadar gezemeyeceğine göre hak vermişti kıza. Yatağa girdiğinde temiz çarşaflar için bile minnettar oldu. Hafif bir kahvaltı tepsisi ile açık çay getirmişti Duru. Aşağıya inmek istediğinde "Nereye?" diye sordu Giray.

"Batur Bey kalkmış, çay koyacaktım O'na."

"Kendi çayını kendi alsın. Sen de kendine tepsi hazırlayıp buraya gel." dedi... Duru, şaşkın bakıyordu yüzüne.

"E hadi ben burada tek başıma mı oturacağım. Batur nasılsa kahvaltıdan sonra işe gidecek. Hadi al tepsini gel." dedi.

Duru, dediğini yaptığında, Giray mutlu oldu. Koltuğa oturan Duru, kahvaltısını yapmaya başladı. "Televizyonu açar mısın? Haberleri dinleyelim." dedi Giray. Bir süre sessizce haberleri izlediler. Sonra, çayları bittiği için her ikisine de yeniden çay doldurdu Duru. Bu arada Batur da kahvaltısını bitirmiş, abisinin yanına çıkmıştı. İki kardeş rahatça konuşsun diye aşağıda oyalandı Duru. Dünkü gibi kapı ağzında durup konuşulanları dinlemek istemiyordu. Kapı dinlemek her zaman iyi sonuç vermezdi...

Batur aşağı inerken, Duru da mutfaktan çıktı. Dün konuşulanları aktardı Batur. Üstüne bir şeyler alıp gelmesi ve abisinin yanında kalmasını istedi. Duru "Tamam" diyerek, çaylarla yukarıya çıktı. Kahvaltısını bitirmişti, Giray. Yatağına uzanmış tv izliyordu. Sonra kumandayı Duru'ya uzattı. "Ne istersen izle" dedi...

Duru, kanal karıştırmaya başladı. Kadın programları başlamıştı. O kanalları hızlı hızlı geçti... Red Kit... Tam o kanalı da atlamıştı ki Giray'ın gözlerinin kapalı olduğunu görünce geri döndü. Çocukluğundan beri severdi Red Kit'i... Biraz sesi kıstı ve izlemeye başladı... Duru'nun sessiz gülme çabalarına daha fazla kayıtsız kalamayan Giray, "Sesini aç da ben de rahat izleyeyim" dedi. Duru, şaşkın bakarken ikisi de gülmeye başladılar.

Red Kit macerasını keyifle izlediler. İlaçlar etkisini göstermeye başlamış, ateşi biraz daha düşmüştü. Kendisini daha iyi hissediyordu. Duru, hiç rahatsızlık vermeyen biriydi. Böyle bir kadın olabileceğini hiç düşünmemişti Giray. Herhalde kendisine güveni olmadığı için böyle davranıyor, diye düşündü. Sonra, üç dil bildiğini ve Fransızlarla olan gezi boyunca çok rahat hareket ettiğini hatırladı. Hatta, özel konuşmalar yapacak kadar konuklara sıcak davranmıştı. Bu kızda çözemediği bir şeyler vardı... Çizgi film bitiğinde, yine kanal karıştırmaya başlamıştı Duru. İz Tv de İstanbul'u tanıtan bir program görünce yine durdu. İstanbul'un eski semtlerinde, yeni yapılmış berbat binaların arasına sıkışmış tarihi yapıları, çöp yuvalarına dönmüş eski çeşmeleri gördükçe içi gidiyordu. Aynı ilgi ile Giray'ın da seyrettiğini görünce memnun oldu.

"Bunlardan birinin restorasyonunu yaptırmak isterdim" dedi Giray. Duru, çok mutlu olmuştu. O zamana kadar bu şirkette olup olamayacağını bilmese de, böyle bir şeyin yapılacak olması bile kendisini iyi hissettirmişti.

Program bitince Giray biraz uyudu. Duru da dolapta buldukları ile öğlen yemeğini hazırladı. Yine çorba yapmıştı. Boğazını yumuşak tutmak ve hazmetmesini kolaylaştırmak için sık sık çorba içiriyordu. Site içinde olan markete telefon ile sipariş verebileceğini öğrenmişti. Bir kaç çeşit sebze sipariş etmiş, kıyma ve kuru soğan istemişti. Sebze yemeği konusunda tereddüt etti. Genelde erkeklerin sevmediğini bildiği için, başka bir şey mi yapsam dedi ama sonra güç toplaması için sebze yemeğine ihtiyaç olduğuna karar verdi. Akşam, Batur yine gelecekti ve hepsine yetecek yiyecek olması gerekiyordu.



















Öğleden sonra yine Giray'ın odasındaydı. Ateşi artık 38 dereceye kadar düşmüştü. Daha canlı bakıyordu gözleri. Tek sorun halsizliğiydi. Televizyonda izleyecek bir şey bulamayınca konuşmaya başlamışlardı. Duru dikkatlice ailesi hakkında bilgiler veriyordu. Babasının otomotiv yedek parça imalatında çalıştığını söylemiş, işin sahibi olduğundan bahsetmemişti. Yalan söylemek istemiyordu. Tam doğruyu da söyleyemeyeceği için yuvarlak cümleler kuruyordu.

Giray’ın yalandan hoşlanmadığını Gül Hanım’dan öğrenmişti. Çok zorda kalmadıkça beyaz yalanları bile kullanmıyordu.

Duru da, yalan söylemekten hoşlanmazdı ama, şimdi hayatı yalan olmuştu. Üstelik alışkın olmadığı için pot kırmaktan, yakalanmaktan ölesiye korkuyordu. İki gündür iyice anlamıştı. Giray'a aşık oluyordu. Oyununun anlaşıldığı anda, kendisinden uzaklaşacağından, tüm şansını yitireceğinden emindi. Dört ayını tamamlamasına daha bir hafta vardı. İşinden ayrılmak kendisini üzecekti, fakat bu sefer sebep başkaydı. İş bulamamak ya da babasının işine girmek değildi artık derdi. Giray'ı görememek koyacaktı kendisine. İlk gördüğü andan beri Giray'ı çekici bulduğunu biliyordu, aşk ise hesaplarının içinde yoktu. Oyun oynayacak, biraz cilve yapacak, sonra kendisini geri çekecekti. Şimdi ise, kalbini geri çekemeyeceğini biliyordu. "Su" olarak kalsa, Giray'ın yatak arkadaşı olacağından emindi. "Duru" olarak ise şansı yoktu. Giray, ilgilenmezdi. Bunları bile bile, sekiz ay daha kalacak mıydı şirkette? Her gün başka birisiyle birlikte olduğunu bilerek? Ya bunları görmeye katlanacaktı ya da, Giray'ı hiç görmemeye... Sekiz ay... Kalacaktı... Eğer işten çıkartılmaz ve yakalanmazsa, kalacaktı.

Giray evine gidip üstüne rahat bir şeyler almasını anımsatmış ama, Duru, yalnız bırakmak istemediği için kabul etmemişti. İçinden "Grilerime katlanın Beyefendi" diye söyleniyordu. Giray ise, artık grilerden ötesini de görüyordu. Gece gördükleri de aklındaydı, sabah fark ettiği ortak zevkleri ya da, havadan sudan konuşurken farkına vardığı zekası, olaylara bakış açısı, bunların hepsi "bayan gri" nin gözündeki değerini arttırmıştı. Şirketten gelen bazı telefonlara verdiği yanıtlar, kısa sürede işi kavradığını gösteriyordu. İkinci kez deneme süresi yaşadığını biliyordu. Bunun da tedirgin edici bir şey olduğunun bilincindeydi. Çalışanlarının daha verimli olması için motive edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Sessizliği fırsat bilip, bu konuyu açtı.

"Şu deneme süreniz hakkında konuşalım Duru Hanım."

Duru'nun bir anda eli ayağı titremişti. Şimdi nereden çıkmıştı o süre... Daha neredeyse iki ayı vardı. Evinde olması, kendisini belki de kimsenin görmesini istemeyeceği şekilde görmüş olması, bundan sonra aynı ortamda olmalarını imkansız hale getirmiş olabilir miydi? Duru'nun heyecanlandığını gören Giray,

"İkinci kez böyle bir sürece ihtiyaç olduğunu sanmıyorum, deneme sürenizin bittiğini, kadronuzun kesinleştiğini söylemek isterim. Hayırlı olsun." dediğinde, Duru'nun gözleri sevinçle parlamıştı.

Giray, bu bakışlarda da tanıdık izler görünce, dikkatlice bakmaya başladı Duru'ya... Bu kızdaki tuhaflığı çözemiyordu. Halsizliği ağır bastığı için, kafasını daha fazla yormadan yatağa uzandı.

"Teşekkür ederim." diyebildi Duru. Sesi zor çıkmıştı.

Duru, sessizlikten sıkılınca sesini kısarak yine televizyonu açmıştı. Kanallardan birinde otomobiller üzerine bir program vardı. Bu seferde onu izlemeye başlayınca, Giray, "Bu kadın mı, erkek mi anlayamıyorum.... Ne tuhaf zevkleri var" diye aklından geçirdi....O böyle düşünürken, cep telefonunun sesini duydu. Duru telefonunda arayanın Elif olduğunu görünce mutlu oldu.

"Efendim canım... Yok iş yerinde değilim, dışarıdayım… Söyle söyle rahatım dinliyorum… Öyle mi? Tamam gelirim... Kim kim? Aaa çok sevindim.... Tamam, perşembe akşamı görüşürüz"

Giray, tek taraflı dinlediği bu konuşmadan rahatsız olmuştu. Perşembe akşamı kiminle nereye gidecekti? Üstelik kendisine gidip gitmeyeceğini de sormamıştı. İyi de neden soracaktı? Kızın işi hasta bakmak değildi ki! Olsun... Yine de bir sorsaydı!

"Güzel bir program var sanırım?" Dayanamamış sormuştu işte...

"Evet, arkadaşlarımla basketbol maçına gideceğiz Abdi İpekçi'ye... Uzun zamandır görmediğim arkadaşlarım da geliyormuş. Çok mutlu oldum."

"Sever misin basketbolu? " Sanki bu spor, bu kıza uymamıştı... Daha ağır başlı bir spor olabilirdi belki ama, basketbol? kim bilir belki de atletik vücutlu erkekleri izlemek için gidiyordu!

"Evet, fırsat buldukça maçlara giderim, çok da sık olmuyor elbette bu... Çocuklar bilet bulmuş, sağ olsunlar." Tam Elif bilet bulmuş diyecekken, son anda Su'yun arkadaşının adının Elif olduğunu anımsayıp, sanki erkekler bilet bulmuş gibi cümleyi çevirmişti. Gerçi grupta erkeklerde vardı ve birçoğu farklı takım tutmasına rağmen, canlarının istediği takımın maçına gidip tarafsız taraftar oluyorlardı. Daha çok eğlendiklerini anladıklarından beri bu sekiz-on kişilik grup birçok maça gitmişti.

Giray, Perşembe akşamı hangi maç olduğunu ve bilet bulunup bulunamayacağını bilmiyor, nedense o maça gitmek istiyordu. Duru aşağıya indiğinde Batur'u aradı. Bilet bulmasını istedi ve telefonu kapattı.

Batur, telefonun ucunda şaşkın kalmıştı. Giray, Türkiye Kupası maçı için ikisine bilet aldırmasını istemişti. Hiç basketbol maçına gitmezdi ki onlar... Hem bilet kalmış mıdır bu saate diye düşünmüş ama Gül Hanımdan bu işi halletmesini de istemişti, hem de üç kişilik... Balahan'ı ayırmak olmazdı...

Duru'nun yokluğunu hissetmeye başlamıştı Batur. Kısa zamanda işlerinde ciddi bir rahatlama sağlamıştı Duru... Yokluğunda düzeni sayesinde işler aksamamış, yine de yorulmuştu. Gül Hanım ile Duru'nun yokluğunda konuşmuş, kıyafetleri konusunda uyarmasını istemişti. Özellikle konuklarının olduğu zamanlarda daha özenli olması gerektiğini söylemesini istemişti. Kendisine kalsa giyimin kuşamın hiç önemi yoktu ama, Giray'ın talebi bu yöndeydi...



















Akşam eve geldiğinde, abisini de alt katta ve çok daha iyi görünce sevindi... Yemeklerini yedikten sonra Duru, evine gitmek için taksi çağırdı. Daha fazla kalmasının gereği de yoktu. Üstelik artık banyo yapması gerekiyordu. İki gündür aynı kıyafetlerle dolaşmış ve kendini leş gibi hissetmeye başlamıştı.

Duru, evine gelir gelmez banyoya girmiş, sonra da Elif'i arayarak iki gündür yaşadıklarını kısaca anlatmıştı. Arkadaşı cümlelerin arasından bir şeyler yakalamış ve sormuştu...

"Sen bu oyunu oynamaya devam etmek istediğinden emin misin? Doğrusunu söylediğin an bu iş bitecek ve sen işsiz kalacaksın"

"Umurumda bile değil, Elif" dediğinde Elif doğru tahmin ettiğini anladı.

"Duruuuuuu, sen abayı yakmışsın!" Elif, hem gülüyor hem de arkadaşına takılıyordu...

"Off Elif ya, ben ne yapacağım? Su olamam... O halim ile istediği tek şeyin ne olduğu belli... "Duru" olduğum zaman da benimle ilgilenmesi mümkün değil... Ben, onun benimle gerçekten ilgilenmesini istiyorum. Ayrıca, Türk filmlerindeki gibi yavaş değişim falan geçiremem... O zaman Su olarak kendisi ile oynadığımı, Duru olarak da yalan söylediğimi anlar... Ay ben ne yapacağım?"

"Kızım sakin ol... Yapacak bir şeyin yok... Ya kim olduğunu söyleyecek ve işten ayrılacaksın, ya da, saklayacak ve en azından sekiz ay yanında olmanın mutluluğunu yaşayacaksın... Tabii o çapkının yanında nasıl mutlu olacaksan... Bak yol yakınken ayrıl o işten... istersen, sonra yine karşısına çıkarsın... Üstelik normal halinle... O zaman ne yaşayacağına kendin karar verirsin."

Elif ile konuşmak iyi gelmiş ama hiçbir şeyi netleştirmemişti... İlk kararından vazgeçmedi... Yanında kalacaktı...





















Ertesi gün iş başı yaptı. Giray da işe gelecekti o gün... Batur ise, bir görüşme için şehir dışına çıkacaktı. Duru, odasında işlerini toparlarken, bir demet çiçek geldi. Kır çiçeklerinden yapılmış rengarenk bir buketti bu. Bir anda odanın tüm havasını değiştirmişti. Üstündeki kartta "Teşekkür ederim. Giray Türkeri" yazıyordu. Duru, iki günlük hasta bakıcılığının teşekkürünü çok hoş bir jestle almıştı.

Giray, işlerine gömülmüş iki günlük yokluğunda biriken işler yüzünden kafasını kaldırmadan çalışmıştı. Sabah ilk işi Gül Hanıma, Duru'nun çiçeğini söylemiş, Gül Hanım da memnuniyetle bu isteği yerine getirmişti. Çiçekçinin "İki düzine kırmızı gül mü" diye sormasına gülümsemiş, "Yok bu sefer kır çiçekleri, bu sefer ki çok özel" demişti. Gül Hanım, oğlu gibi sevdiği Giray'ın durulmasını bunu da Duru gibi bir kızın sağlamasını çok isterdi ama, Giray, Duru ile ilgilenmezdi... Ta ki bu hastalığa kadar... Kim bilir belki bir şeyler değişirdi aralarında?

Öğlen yemeğine çıktığı arkadaşları, iki gündür Giray Beyin evinde olduğunu bilmiyordu. Gül Hanım bu konuda uyarmıştı Duru'yu. Soranlara annesinin rahatsızlandığını, ona baktığını söyledi. Yemeklerini yerken, lokantaya Giray Bey de geldi. Masada herkes biraz toparlanmıştı. Yanlarından geçerken, hepsine "Afiyet olsun" demiş ve kendisine ayrılan masaya yürümüştü. Duru'ya da özel bir hareket yapmamış, herkesle eşit davranmıştı. Duru da aksini beklemiyordu zaten.

Yemek sonrası masasına oturduğunda, bir kurye geldi ve bir zarf teslim etti. Üzerinde "Özel" ibaresi yoksa, bu tarz postaların tamamını Duru açıyordu. Zarftan, üç tane yarın akşamki basketbol maçı için bilet çıkmıştı. Duru, şaşkınlıkla bakıyordu biletlere... Bu ne demekti? Dün konuştuklarında, kendilerinin de geleceğine dair tek söz etmemişti, Giray. Sonra mı karar vermişti acaba? İyi de, üç bilet vardı ve isim yoktu. Giray'ın geleceği ne malumdu... Yine de, tedbiri elden bırakmaması gerekiyordu. Hemen Elif'i aradı ve durumu bildirdi. Elif, arkadaşının aşkının karşılıksız olmaması için dua ederken, yarın akşam için planlar yapmaya başlamıştı bile.....

Giray, işlerin büyük bölümünü toparlamıştı. Öğlen Duru'yu arkadaşları ile yemekte gördüğünde yanlarına oturmak istemişti. Nedense onlarla muhabbet ederken nasıl olduğunu merak ediyordu. Evinde geçen iki gün hakkında konuşmuş muydu acaba? Gerçi öyle birisi olmadığını biliyordu ama kaç kişiye patronunu o halde görmek nasip olurdu ki? Belki de sırf bu nedenle bir şeyler anlatmış olabilirdi. Masası çok uzak değilse de konuşmaları hiç duyamamıştı.

Batur'un takip ettiği iş ile ilgili bir yazışmaya yanıt vermesi gerekiyordu. Duru'yu arayıp dosyayı isteyecekken vazgeçip, kendisi gidip almaya karar verdi. Duru, telefondaydı. Reklam verdikleri firma ile görüştüğünü anlamıştı. Firmanın yeni reklam anlaşması için verdiği teklif hakkında konuşuyordu. Üstelik bu konudan Giray'ın hiç haberi yoktu. Kendisinin odaya girdiğini gördüğünde, başı ile hafifçe selam vermiş ve konuşmasına devam etmişti.

"Suna Hanım, sizin verdiğiniz fiyatlar ile bu sefer yenileme yapılması mümkün değil. Bakın, elimde, çok daha uygun üç fiyat teklifi var. Son iki yıldır anlaşmalar sizinle yapıldığı için elbette önceliklisiniz. Yine de bu kadar yüksek rakamlara imza atılması ne yazık ki imkansız."

Giray ilgi ile dinlemeye başladı. Batur, bu kadar yetki mi vermişti Duru'ya? Reklam firmasına tehdit  içeren yanıt verebiliyordu. Elbette yaptığı firmanın çıkarına idi... Sonuna kadar bekledi konuşmanın. Sonra, masanın önüne geldi ve vazodaki çiçeklere baktı. Masasının köşesine koymuştu. Duru telefonu "Yeni teklifinizi bekliyoruz, Suna Hanım" diyerek kapatmıştı.

"Hoş geldiniz Giray Bey, nasıl yardımcı olabilirim?"

"Öncelikle az önceki telefon konuşmasını anlatmanızı istiyorum. Sonra da bir kahve rica ediyorum." dediğinde, Duru yine tedirgin oldu. Kızmış mıydı?

"Reklam firmasının yetkilisi, Suna Hanım ile görüşüyordum. Verdikleri fiyat, piyasanın neredeyse % 50 üstünde. hemen hemen aynı kalitede üç ayrı firmadan fiyat teklifi aldım. Üçünün de rakamları birbirine yakın. Fakat çalıştığımız firma gerçekten çok yüksek talepte bulunuyor. Yeni teklifi de yüksek kalırsa, dilerseniz, diğer firmalar ile görüşme ayarlaya bilirim."

"Batur mu verdi bu yetkiyi sana?"

"Batur Bey teklifi görmedi, Giray Bey. Kendisine sunmadan önce fiyat araştırması yaptım. Farkı görünce de şahit olduğunuz konuşmayı yaptım. Eğer hata yaptıysam özür dilerim ama bu kadar fark olunca bir hata olabilir diye döndüm firmaya. Hata yok denilince de, diğer fiyatlar hakkında bilgi verdim ve yeni fiyat teklifi istedim"

"Özür dilenecek bir şey yok Duru Hanım. Teşekkür ederim. Firmamızı korumak adına yaptığınız hareket çok güzel. Evet, kahvemi alabilir miyim artık"

Duru hemen yerinden kalktı. Tüm yüzü gülüyordu şimdi. Kahve yapmaya başladığında, "Kendine de yap" dediğini duydu. Daha da gülmeye başladı yüzü. Arkası dönük olduğu için güldüğü anlaşılmıyordu. Giray, sadece bir dosya almaya geldiğini unutmuş gibiydi. İki gündür muhabbet etmeye alıştığı için olsa gerek, gözü aramıştı Duru'yu. Yine üstünde gri takımı vardı. Batur doğru söylüyormuş dedi, kendi kendine. Bu takım başka. Daha koyu ama yine bol. Galiba çok kiloluydu, zayıflayınca kıyafetleri böyle kaldı üstünde diye de, o görüntüye mazeret uyduruyordu.

Duru, masasına döndüğünde kahvesini verdi Giray'a, sonra da çiçekler için teşekkür etti. Bugün çok daha iyi göründüğünü söyledi. Giray, "İyi bakıldım" diye yanıt verince, yine yüzü güldü Duru'nun. Kahveler bitince, istediği dosyayı aldı ve gitti, Giray.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder