Çağla, yerine döndüğünde hemen
hazırlıklara başladı. Hem şirket olarak yanlarına alacakları oyunları ve sarf
malzemeyi kontrol etmeli hem de yanına alacağı eşyalarını ayarlamalıydı.
Çarkıfelek denilen oyun, saniyelere karşı oynanan, doğru şıkkın oyuncuların
ellerindeki cihazlarla seçildiği, en hızlı basanın puan kazandığı bir oyundu.
Cihazların hepsinin pillerinin kontrol edilmesi ve yedek pillerin alınması ile
o iş tamamdı.
Bilgisayardaki diğer oyun aslında
oyunculara dağıtılacak dokümanlarla takip edilecek, doğru stratejilerin
kazananı belirleyeceği bir takım oyunuydu. Kendilerine yardım için gelecek
ekibe, dokümanların nasıl dağıtılacağını, nasıl takip edileceğini, sorulara
nasıl yanıt verileceğini anlatacaktı. Neyse ki boş güne denk gelen bu iş
eğlenceliydi.
Çağla, işlerin listesini
yapıp noksan bir şey kalmamasını sağladıktan sonra sıra ile işleri yapmaya
başladı. Dokümanların sayımı, yedeklerin temini derken basit işler bitmişti.
Bu arada Doğan’ın ilk
gelişini görmemişti ama masasında yüzünde gülümseme ile telefonla konuştuğunu
görüp merakla baktı. Çağla işe döndükten kısa süre sonra ekranına bir mesaj
düştü. Doğan “Elif’in sana selamı var. Benim de yanında teşekkürlerimi kabul
et.” Yazmıştı. Eh artık aralarından çekilecek ve ikisinin ilişkisine
kendilerinin yön vermesine izin verecekti.
*****
Ertesi gün çantasındaki not
defterinde yanına alacaklarını yazmış, kafasını rahatlatmış olarak büroya
girdi. Herkesin yüzünde yorgunluk vardı. ellerindeki işlere yardım edemeyeceği
için üzgün olsa da Abant’a bu sayede gidebilmek çok mutlu ediyordu.
Tüm hazırlıkları bittiğinde
saat on olmuş ve beklediği on üniversite öğrencisi kapıdan girmişti. Beş kız,
beş erkekten oluşan grubu toplantı odasına yönlendirdi. Hepsi ile tek tek
tanıştı. Erkekler hizmet verilecek firmanın kurumsal kimliğine uygun olarak
düzgün saç kesimli, tıraşlı delikanlılardı. Çalıştıkları ajansın bu konuda
tecrübeli olmasının faydasıydı.
Kızların da üçü sade
giyimleri, düzgün toplanmış saçları ile gayet sevimli idi. İkisi ise oldukça
havalı kızlardı. Saçlarını devamlı sağdan sola, soldan sağa atarak beraber
geldikleri erkekleri kendilerine baktırtıyordu. Çağla, ‘işimiz var bunlarla’
diyerek kendisini de kısaca tanıttı. Tanışmanın ardından hepsinin isimlerinin
yazılı olduğu yaka kartlarını hazırlayıp hemen yazıcıya yolladı. Yaka kartları
da takılınca konuşmak da kolaylaşmıştı.
Çağla, oyunun nasıl
oynanacağını, nelere dikkat etmeleri gerektiğini iki kez anlatmak zorunda
kalmıştı. Saat bir olduğunda eğlenceli olacağını düşündüğü günün çok yorucu
geçtiğini fark etti. İki kızın bazen konuyla ilgisiz soruları da sinirlerini
germeye başlamıştı. Öğlen yemeğine gidilecek olması biraz rahatlattı. En
azından yemekte onlarla uğraşmak zorunda değildi.
“Hadi yemeğe gidelim.” Sesi
rahatlamış bir tonda çıkmıştı.
Grubu kapıdan çıkartırken
şirkettekilerin yemekten döndüğünü fark etti. Caner, “Geç kalmışsınız. Ve çok
sıkı giyinin, dışarıda kar havası var.” diyerek uyardı grubu. Çağla masasına
yürüyüp kaşkol ile beresini aldı. Eldivenleri çantasındaydı. Kızların üçü
kendisi gibi sıkı sıkı giyindi. İsimleri Pelin ve Şeniz olan diğer iki kız
montların altındaki streç kotları ve uzun çizmeleri ile oldukça güzel ve seksi
gözüküyorlardı. Bere ya da atkı takmaya niyetleri yoktu.
Erkeklerden biri kapıyı
tutup grubun asansöre yönelmesine yardımcı oldu. O sırada katta duran
asansörden Tayfun Bey indi. Gördüğü kalabalığın kimler olduğunu tahmin edip
selamladı ve afiyet olsun diyerek büroya yürüdü. Ardından bakan Pelin, Şeniz’in
kulağına eğilip bir şeyler fısıldadıktan sonra kahkaha attı. Çağla, onların
Tayfun Beyi beğendiklerini ve kendi aralarında konuştuklarını anlayınca kızdı.
“Kızlar, hadi acele edelim.” Büyük asansöre hepsi bindikten sonra Pelin “Çağla,
bu kim?” diye sordu. Sesi sanki Tayfun Bey duyacakmış gibi cilveli bir tona
bürünmüştü. Çağla, yanıtlamak zorundaydı. Sesine hissettiklerini yansıtmamak
için önce derin bir nefes aldı.
“Tayfun Bey, şirket
ortaklarındandır.”
“Bekar mı?” Pelin,
araştırmalarına devam ediyordu.
“Uzun zamandır birlikte
olduğu bir kız arkadaşı var.” Biliyormuş gibi konuşmaktan zarar gelmez. Gözüyle
görmemişti ama güvendiği kaynaktan almıştı bilgiyi. Patronunu, bu kızlardan
korumak onun görevlerinden sayılabilir! Değildi ama öyle hissediyordu.
“Uzun zaman olduysa
sıkılmıştır artık.” Bu kız gerçekten rahatsız ediciydi. Bu nasıl bir kendine
güvendi? Ayrıca adam koca gruba bir saniyeden uzun süre bakmamıştı. Hem ne
bulmuşlardı ki onda? Suratsız adam, sadece selam vermiş geçmişti. Ama kızın
ilgisi adamın belki parasınaydı. Üstündeki her şey kaliteliydi. O kısa sürede
bunu fark etmiş olabilirdi. Evet işte bu yüzden merak ediyor olmalıydı. Zevk
meselesi diye düşündü…
“Biz işimize baksak
bayanlar? Şimdi karnımızı doyuralım ki daha iyi düşünelim.” Bu kızlarla bir
daha çalışmayacaklarını ajansa bildirecekti. İş için mi erkek bulmak için mi
geldikleri belli değildi. Harçlıklarına destek olmak için buldukları işi kötü
amaçları için kullanmalarına kızdı. Kendisi de okurken bulduğu böyle işlerle
hem iş tecrübesi kazanmış hem de harçlığını çıkartmıştı. Birilerinin bu şansı
kötüye kullanmasına, başkalarının benzer işlerde çalışmasına engel olacak taşkınlıklar
yapmasına sinirlendi. Kim oluyordu bunlar da Tayfun Beyin aşk hayatına
karışıyorlardı?
Lokantaya gidene kadar
çocukların sorularını yanıtladı. Hem Abant da olması hem de eğlenceli bir oyun
oynanacak olması çocukların ilgisini çekmişti. Çağla da onlara elinden
geldiğince detaylı yanıtlar verdi. Neyse ki Pelin de yeni soruları ile sinir
etmiyordu.
Büroya dönüp yeniden oyun
hakkında konuşmaya başlandığında Pelin ile Şeniz’in anlatılanları dinlemediği,
gözleri ile koridoru takibe aldığını gördü. Sinirlendiğini hissediyordu. Yine
de kendisini denetlemeye çalıştı. Biraz daha anlattı. Durum değişmeyince
içinden yükselen sinirin sadece bir kısmını sesine yansıtıp, “Kızlar, bu oyun
bir takım çalışması gerektiriyor. Takımın üyesi misiniz? Yoksa ajanstan yeni birilerini
mi isteyeyim?” dedi.
“Kusura bakma Çağla, çok
yedik sanırım. Ondan pek rahat değiliz. Biz kendimize kahve yapabilir miyiz?”
Şeniz, özür dilermiş gibi yapmıştı. Çağla fark ettiği halde olayı uzatmamak
için sustu.
“Elbette. Başka isteyen var
mı?”
İki kişi daha isteyince
kızlar gülerek odadan çıktı. Çağla onların bu kahve yapma isteğinin altında
başka şeyler olduğunun farkındaydı. Kızları gözleri ile takip edince ikisinin
de gülüşerek mutfağın ters tarafına gittiğini gördü. Tayfun Beyin odasına doğru
gittiklerini anlayınca sinirlendi. Kapıya yürüdü, “Kızlar mutfak bu tarafta.” dedi
ve sinirle odaya girdi. Kapıyı kapatmadı ve kızların mutfağa gidişini bekledi.
Diğer sekiz genç sessizce olanları izliyordu. Onların da kızların
hareketlerinden rahatsız olduğu belliydi. Biraz sakinleşmeyi bekledikten sonra
Tayfun Beyin odasına giden kendisi oldu.
Kapıyı çalıp hemen içeri
girdiğinden, Tayfun kendisini görünce şaşırdı. Çağla farkında bile olmadan
hızlı hızlı konuşmaya başladı.
“Bir şey söyleyebilir miyim?”
“Tabii, söyle.” Sesinden
sinirli olduğunu anlamıştı ama nedenini anlayamamıştı. Çağla, ağzından kötü
sözlerin çıkmasını engellemek için derin bir nefes aldı. “Tayfun Bey, ajans ile
konuşsak iki kişi yollayabilirler mi?”
“Neden? Noksan mı
yolladılar?”
“Yok, tam ama…”
“Sorun ne o zaman?”
“Kızlardan ikisi biraz dert
olabilir. Kurumsal bir ortamda sorun yaşamayalım istedim.”
“O ne demek? Ne oldu da
böyle bir kanıya vardın?” Tayfun, Çağla’dan böyle bir yanıt beklememişti.
Aslında onun birileri hakkında kötü bir laf edebileceğini bile sanmazdı. Şu an
da sinirinin nedenini anlayamıyor, haklı olduğunu tahmin ediyordu ama son
dakikada böyle bir değişikliğin olmayacağını da bildiği için sorguluyordu.
Çağla, o kadar emindi ki
hemen iki yeni kişinin isteneceğinden, soru karşısında donup kaldı. Nasıl
anlatacaktı? Sizin peşinizde geziyorlar, o yüzden kızdım mı diyecekti?
Sevgilinizden ayrılmanızı bekliyorlar mı, diyecekti? Odanızın kapısına kadar
geldiler zorla geri yolladım mı diyecekti? En iyisi işi mazeret olarak göstermekti.
“Konuyu dinlemek yerine
başka şeylerle ilgileniyorlar. Oyun sırasında hata yaparlarsa tüm ekibin hatası
olur.”
Tayfun, bir süre Çağla’ya
baktı. Yüzünden ne düşündüğünü anlamak mümkün değildi. Sonra alaycı bir sesle,
“Başkalarının sınırları çiğnenmiş sanırım. Önemli bir sorun yaşanmayacağından
eminim. Çok az süre kaldı. İki kişiyi tekrar eğitecek vaktimiz yok. Sen bir
süre katlanacaksın onlara.”
Çağla, daha fazla mazeret
ileri süremeyecekti. Hem ona neydi ki? Başı derde girecek olan Tayfun beydi.
Kız arkadaşı ile arası bozulursa falan hiç üzülmeyecekti.
“Tamam Tayfun Bey, ben son
bir iki şeyi anlatıp bitiriyorum eğitimi.” Sesinde, benden günah gitti, ifadesi
yoğundu. Bundan da anlamazsa Çağla’nın yapacağı bir şey yoktu. Artık kızlardan
kaçar mıydı, yoksa kovalar mıydı bilmiyordu. Zaten ona neydi? Düşünmesi gereken
sevgilisiydi. Böyle bir adamın o kızlarla aynı ortamda olması tehlikeliydi. ‘Böyle bir adam… Nasıl bir adam Çağla?...
Saçmaladın mı Çağla?’
“Teşekkürler.”
‘Teşekkürmüş… Asıl onlardan kurtulduğunda teşekkür etmeliydin ama
fırsatı kaçırdın. Artık ne gelirse başına katlanacaksın. Benden günah gitti.’
Çağla, odaya döndüğünde
kızların kahvelerini bitirdiğini yine fısıltıyla konuşmaya başladığını görüp
sinirlendi.
“Son bir tekrar yapıyoruz arkadaşlar.
Bu arada kızların siyah diz üstü etek, beyaz gömlek, erkeklerin de siyah
pantolon, beyaz gömlek giymesi gerekiyor. Ajansınız ayarlayacaktı. Kıyafetleriniz teslim edildi mi sizlere?”
Dağıtıldığını öğrendikten
sonra son tekrarı yaptı. Kısaca pazar günkü oyunu da anlattı. Gece yapılacak
eğlenceyi ise en son bildirmişti. Hepsinin çok sevindiğini görünce az önceki
tavrından utandı. Ne de olsa onlar da gençti. Yaşları da kendisine çok yakındı.
En fazla iki üç yaş büyüktü. Onların aklından geçenleri anlaması gerekirdi.
“Eğlence hippi konseptli.
Dilerseniz o geceye uygun kostüm de giyebilirsiniz. Şart değil ama varsa
yanınızda getirin. Bizler ayrı bir masada oturacağız. Elbette kurumun
çalışanları ile gereğinden fazla samimiyet kurmak kesinlikle yasak.
Anlaşılmayan sormak istediğiniz bir şey var mı?”
Çoğunluk yok derken Şeniz,
“Bir şey sormamız gerekirse diye bu toplantıya gideceklerin cep telefonlarını
alabilir miyiz?” dedi. Çağla, neden istendiğini bildiği için “Sizlere kendi
numaramı vereceğim. Rahatlıkla bana ulaşabilirsiniz. Oyun ile ilgili her konuda
ben sizlere yardımcı olacağım” diyerek kızların başkasını rahatsız etmesini
engellemeye çalıştı. İki kızın bakışması doğru anladığını ispatlamıştı.
Taktiğinin bu iki kız karşısında çok da işe yaramayacağını düşünerek iç çekti.
‘Ohhh Tayfun Bey, artık kızlar sizin sorununuz.’
*****
Eğitim için kullandığı
toplantı odasından çıktığında rahatlamıştı. Artık kendi masasına oturabilirdi.
O gün giydiği yünlü kumaştan pantolonu biraz kaşındırıyordu. Keşke içine ince
çorap giyseydim, diye düşünürken kimseye belli etmeden bacaklarını kaşımaya
başladı. Bunlar hep anne sözü dinlememekten oluyordu. Annesi daha o pantolonu
gördüğünde, “Bu seni dalar. Her yerin kaşınır. Elalamin içinde dalıp da sağını
solunu kaşımazsın değil mi? Sakın çorapsız giyme, o biraz tutar.” demişti. Ama
o gün Çağla, sıcak olacağı ve işi çok olup koşturacağı için ince çorabın çok
fazla geleceğini düşünmüştü. Şimdi ise kimseye çaktırmadan kaşınmaya
uğraşıyordu.
Ekranına düşen mesaj ile
eli dizinin alt kısmında kaşıdığı yerde kaldı. Fatih “Seni kim uyuz etti? Yoksa
seninkilere asılan mı oldu kızlardan? Bak merak etme ben işimiz bitince onunla
ilgilenirim, seninkiler yine sana kalır.” diye yazmıştı. Çağla, aslında kızlara da uyuz olduğunu kabul
etse de sadece “Yünlü pantolon uyuz etti” diye yanıt verdi. Daha fazla
kaşınmamak için kendini başka şeylere yoğunlaştırmalıydı.
Koltuğunda dikleşti, biraz
eklemlerini gerdi. Artık kendisi ile ilgilenebilirdi.
Önce yanına alacağı kıyafet
ve malzemelerin listesin yapacaktı. Ertesi güne bırakmak istemiyordu.
-
Siyah
etek – beyaz gömlek (2 tane )
-
Vizon
rengi çorap (3 tane )
-
Siyah
kısa topuklu ayakkabı (boyamayı unutma)
-
İç
çamaşırı- pijama
-
Diş
fırçası-macun
-
Makyaj
malzemeleri / temizleyici
-
Şampuan-saç
fırçası
-
Kitap
-
Notebook
ve şarjı
-
Kalın
çorap-bot-kazak-eldiven-kaşkol
-
Annemin
kıyafetlerinden seçim yapılacak
-
Cep
telefonu-para-kimlik
-
Evden
çıkmadan otobüsü ara
-
???
Çağla listesini
hazırladıktan sonra yazdırdı ve çantasına attı. Son madde sonradan aklına
gelebilecekler için boş bırakılmıştı. En önemli işi tamamdı. Kafası rahat bir
şekilde kalan bir saati doldurmak için neler yapabileceğine baktı.
Fatih’in yanına geldiğini
görünce soru dolu bakışlarını çevirdi.
“Sabah nasıl buluşacağız?
Bilgin var mı?”
“Yok. Biliyorsun ben son
anda eklenen kişiyim. Sen biliyorsun sanıyordum.”
“Bilmiyorum. Sorayım
bakalım nasıl olacak gidişimiz?”
Fatih kısa süre sonra
geldiğinde Tayfun Beyin önce kendisini alacağını, sonra da Çağla’yı evinden
alacaklarını söyledi. Çağla’nın hoşuna gitmişti. Çantası ile dolmuşa otobüse
binmek işine gelmiyordu. Taksi tutmak da parasını sokağa atmaktı. Onun alternatif
yöntemleri için parasını dikkatli harcaması gerekiyordu.
Tayfun Bey biraz erken
çıkmıştı. Çıkarken Fatih ile Çağla’ya sabaha görüşürüz demiş, diğerlerine de
pazartesi görüşürüz diyerek veda etmişti. Çağla neden erken çıktığını bilmediği
için merak etti. Kız arkadaşı ile buluşup vedalaşacaktı herhalde. Nasıl biriydi
acaba? Tipini tarif etmişti Berna. Merak ettiği huyu nasıldı? İkisi uyuyordu
herhalde. Yoksa insan neden çıksın ki? [i] Yine
saçma sorularına başladın Çağla. Sen bir sürü erkekle huyunuz suyunuz uyduğu
için mi çıktın? İnsanlar çıkar, bakar uyuşmuyorsa ayrılır. Belki Tayfun bey de
o süreyi yaşıyor? Ne biliyorsun? Hem neden merak ediyorsun? Şirkette aşk
hayatını bilmediğin bir Tayfun Bey var. Bırak öyle kalsın.’[/i]
Süleyman Bey, Tayfun Beyden
de erken gitmişti. Aslında işi olmadığı için kendisi de erken çıkabilirdi ama
bunu yapmak istemedi. Patronlar yokken işten kaçmış gibi olacaktı. Onun yerine
biraz internette sayfaları gezmiş, biraz magazin haberi okumuş böylece normal
çıkış saatini tamamlamıştı. İyi akşamlar dileyerek bürodan ayrıldı.
*****
Eve geldiğinde önce karnını
doyurup sonra hazırlanmak için odasına gitti. Ailesi alışkındı böyle kısa
süreli iş gezilerine. Valizini alıp doldurmaya başladı. Gömlekleri en üste
koyup az kırışmalarını sağlayacaktı. Aslında giysi askısını mı alsaydı? Tayfun
beyin Mercedes GLK 4x4 ü ile gideceklerinden emindi. İşe pek kullanmadığı ama
iş gezilerinde genelde tercih ettiği aracı oydu. Yine öyle yapacağını düşünüp
giysi askısını alıp gömleklerini ve eteğini ona yerleştirdi. Üç çift hiç
açılmamış çoraplarını da koyduktan sonra annesinin yanına gidip hippi kıyafeti
alacağını, dolabını biraz karıştıracağını söyledi. Annesi ve babası bir dönemin
çiçek çocuklarına katılmıştı. Yaşları çok küçük olduğu için kısa süre sonra
hippi furyası bitmiş ama onların içindeki isyankarlık yok olmamıştı. Annesi
hatıra olarak hala sakladığı kıyafetlerinin kızına olmasından memnundu.
“Geçen seferki elbiseyi
alma. Bu kez şu pantolonlu takımı al. Hani büyük çiçekli olanı.”
“Onun üst kısmı çok küçük.
Bikini gibi bir şey o.”
“İyi ya işte orası nasılsa
fırın gibi sıcak olacaktır. Üşümezsin. Üstelik tam da o zamanların kıyafetidir.
Altına beyaz çizmelerimi al.” Annesi haklıydı. Otellerin yemek salonları kışın
çok sıcak oluyordu. Daha önce boş yere kalın giysilerle gidip ter içinde
kaldığı yemeklerden tecrübe edinmişti. Çizmeler konusunda karar verememişti.
Aslında en yakışanlar o çizmelerdi elbette. Ama çok yüksek topukluydu. Bunu
annesine söylediğinde “Bir şey olmaz. Burunları da yüksek olduğu için ayakların
ağrımadan saatlerce dans edebilirsin.” yanıtını aldı. Hale hanımdan iyi mi
bilecekti. Annesi hala çok severdi dans etmeyi. Dördü gittikleri yemeklerde
saatlerce pistte kalır kurtlarını dökerdi. Annesi ile kardeşinin danslarına o
da babası ile dans ederek katılırdı. Uzun zaman olmuştu öyle bir gece
geçirmeyeli. Şu seyahatten döndükten sonra bir yer ayarlayıp gitmeyi aklına
yazdı.
Beyaz çizmeleri ile takım
küçük çantasını ve yine beyaz püsküllü maksi deri yeleğini de alacaktı. Göğüs
altından bağlamalı bluz o gece için fazla açık bir kıyafetti. Karın ve bel
bölgesi olduğu gibi açıkta kalacaktı. Çünkü pantolon da düşük belliydi. Deri
yelek ile biraz kapatacaktı açıkta kalan kısımlarını. Saçlarına da beyaz bant
almıştı. O dönemin olmazsa olmazı Kızılderililer gibi alınlarına bant takmaktı.
Banyoya girip makyajını
temizledikten sonra el çantasının son kontrolünü yaptı.
Listeyi de tamamlandıktan
sonra gönül rahatlığı ile saatini kurup yattı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder