1 Mart 2015 Pazar

DOSTLAR APARTMANI 19.Bölüm Final



Başak, kardeşini aradı. Nasılsa çalar saati yedi de ayağa dikmiştir diye düşünmüş ve yanılmamıştı. Damla’nın arkadan sesi geliyordu. Başak, dün geceden beri yaşananları kardeşine aktardı. Burçak, Başak’ın korkusunun aynı olayların başka şekillerde de tekrarlanabilecek olmasından kaynaklandığını anlamıştı. Kardeşi tekrar terk edilmekten korkuyordu. Bu kez fazla bağlanmadan birlikte yaşamak istiyor, sanki böyle olursa gitmek isteyeni zorla tutmayıp büyüklük yapacakmış gibi geliyordu. Belki de terk eden olmak istiyordu. Evlenmekten vazgeçmesi bu hareketleri yapacağı serbestliğe sahip olma tutkusuydu. Yoksa bugün evlilik işlemlerine başlaması gerekirdi.

Tarık da haftanın üç günü gittiği psikoloğuna gitti aynı gün öğleden sonra. En başta olayların aciliyetini anlattığı için yol gösterici olarak görüyordu doktorunu. Dün geceden beri yaşananları o da anlatmış, farklı açıdan başka bir yanıt almıştı. Sıkmamasını zaman içinde yeniden evliliğe hazır hale   geleceklerini söyledi doktoru ve ilave etti. Başak’ı birisi ile samimi bir pozisyonda yakalarsan ne yaparsın? Tarık bu kadar açık ve net bir soru beklemiyordu. Gözünün önüne böyle bir sahne geldiği anda rengi attı.

“Bu ne demek doktor Bey? Böyle bir sahne yaşamak istemiyorum.”

“Bakın Tarık Bey, ben size çok basit bir soru sordum. O pozisyonun ne olduğuna dair en ufak bir şey söylemedim. Siz en kötüsünü düşündünüz. Ya yanılır ve hatayı tekrarlarsanız. Bu konuda çok yol kat edememişiz.”


“Doktor Bey, benim kitabımda samimi pozisyon ne yazık ki yatakta yakalamak. Bunu da üç beş seansta kafamdan atmam mümkün değil. Bunun için çaba harcıyorum. Elbette böyle bir manzarayı da ardından gelecek olumsuzlukları da yaşamak istemem. Şimdiden ne yapacağımı söyleyemem. Sanırım bir süre daha buraya gelmeye devam edeceğim.”

“Tamam Tarık Bey. Bu günlük bu kadar. Haftaya yeniden görüşeceğiz. Bu arada yaşayacağınız olumlu olumsuz her gelişmeyi konuşalım.”

Tarık, doktorun muayenehanesinden çıktığında kafası karışıktı. Ya hata yaparsa yeniden? Ya güvenini sarsarsa? Böyle bir sahne ile karşılaşmamak için dua etmeye başladı.


Başak ile Tarık aynı evi paylaşmaya başlayalı bir ay olmuştu. Her şey güzel gidiyordu. Başak bazı geceler uzak duruyor, Tarık da ısrar etmiyordu. Böyle gecelerde yaşadıkları kötü anların hatırası aralarına giriyor, Tarık’ın eli kolu bağlanıyordu. Başak, yatağın öbür ucuna büzülüyor, kendi kabuğuna çekiliyordu.

Temmuz ayının sonu geliyordu. Başak ile Burçak’ın nüfus cüzdanlarında yazılı doğum günleri, ayın son günüydü. Bir günlükken bulunmuşlar, Polis karakoluna teslim edilmişler, o gece nöbetçi olan komiser yardımcısı köyünde hasat mevsimi olduğu için isimlerini Başak ve Burçak koymuştu. Şimdi bu günün kutlanması gerekiyordu. Doğum günleri için özel bir şey yapmak istemiyorlardı.

Başak arkadaşlarını evine davet etmişti. Burçak ve Levent de davetliydi. Apartman da kalmış olan Ahmet ve Sema ile gayler ve travestiler de doğal davetlilerdi. Tarık, bu kez büyük bir hediye alacaktı. Kendisi ile bir örnek Harley almaya karar verdi. Başak’ın eski modelini de yenilemiş olacaktı böylece. Büyük kavga sonrası ilk akşam karşılaştıklarında söylediği bir cümle bu hediyeye yönlendirmişti Tarık’ı.

Başak, hazırlıkları bitirmiş, eline telefonu almış ve bir arkadaşını aramıştı. Bu büyük bir kumardı.
Tarık, Harley bayisindekilerin motoru getirmesini bekliyordu. Kamyonete yükletmişti. İlk kullanan Başak olmalıydı. Saat altı olduğunda kendi motorunu Dostlar apartmanının kapısına yanaştırdı. Arkasından gelen kamyoneti de uygun bir yere park ettirip, motorun indirilmesine gözcülük etti. Sonra anahtarları ve evrakları alıp en üst kata çıktı. Anahtarı ile kapıyı açtı ve hiç sesini çıkartmadan mutfakta yanan ışığa doğru yürüdü.

Mutfak kapısında donup kaldı. Başak mutfakta bir şeyler hazırlıyor, yanında çok yakışıklı ve uzun boylu bir erkek beline sarılmış gülümsüyor, hatta yanağına öpücük konduruyordu. Gözlerinin karardığını hissetti Tarık. Aklından binlerce düşünce geçti. Sonra yanılma ihtimalini düşündü.

“Başak?”

“Aaa sen mi geldin? Hiç duymamışız.” dedi Başak. Rahat bir görüntü sergilediği söylenemezdi. Yanakları kızarmıştı. Yoksa? Yoksa öpüşmüşler miydi? Kimdi bu adam? Tarık çıldırmak üzere olduğunu düşünüyordu. Tam her şey düzeliyor derken nereden çıkmıştı bu adam. Yine mi eskiye dönüyordu. Başak ise kıpkırmızı yanakları ve ter içindeki elleri ile suçlu suçlu bakıyordu.

Tarık, arkasını döndü. Kapıya doğru yürümeye başladı.



Başak, ‘işte dedi. Yine gidiyor. Yine aynı sahneler. Olmuyor işte, bana güvenmiyor’ diye düşünüyordu. Tüm dünya başına yıkılmıştı. Tarık ikinci şansı da değerlendirememişti.
Tarık, sokak kapısının oraya kadar ağır ağır yürüdü. Sonra yavaşça geri döndü. Mutfak kapısına çıkmış olan Başak ile yanındaki erkek kendisini takip ediyordu. Erkek destek olur gibi kolundan tutuyordu.
Tarık, bir o kola baktı, bir Başak’ın yüzüne baktı. Sonra mutfak kapısının önünde tam Başak’ın karşısında durdu. Gözleri çakmak çakmaktı.

“Bizi tanıştırmayacak mısın aşkım?”

“Tarık… doğru mu duydum?”

“Evet, canım. Bu beyle tanışmak istiyorum. Neden sevgilimin beline sarıldığını ve şimdi neden kolunu tuttuğunu bilmek istiyorum. “

“Bir arkadaş desem!”

“Adı yok mu? Nereden arkadaşın?”

“Adı Volkan. Bahsetmiştim. Dağcılık grubundan.”

“Evet anımsadım. Birisi daha vardı. Neyse önemli değil. Volkan Bey merhaba. Ben de Tarık.”

Başak, umut etmeye başlamıştı. Bu kez oluyordu galiba. Bu kez bir şeyler doğru gidiyordu. Tarık çıkıp gitmemişti. Kendisini bırakmamıştı.

“Başak, ben bir süre dışarıya çıkıyorum. Birazdan bizimkilerle birlikte dönerim. Sanırım konuşacaklarınız var.” dedi Volkan ve ikisini ayakta birbirlerinin gözlerinde kaybolmuş şekilde bıraktı çıktı.

“Gitmedin?”

“Gidemedim.”

“Bu kez şüphe etmedin mi?”

“İlk başta ettim. Bir an için. Yine mi dedim. Fakat o anlık düşüncemin ardından senin sevgin geldi. Beni sevdiğini söyleyen, benim sevdiğim kadın son derece dürüsttü. Biten bir aşk olsaydı söylerdi. İşte burada sizi gördüğüm an peş peşe bunları düşündüm. Önceki hatamı tekrarlamayacağımdan emin olabilirsin aşkım. Seni asla bırakıp gitmeyeceğim.”

“Tarık… Volkan’ı aradım ve erken gelmesini istedim. Sırf senin ne yapacağından emin olmak için. Çünkü şu son bir aydır bir şeyler noksandı aramızda. Sanki bir şeyleri yaşayamıyorduk. Seni yanımda istiyordum ama hep tedirgindim. Bırakıp gitmenden korkuyordum. Bebekken terk edilmek bile bu kadar zor değildi. Senin ne hissettiğinden emin olamıyordum. Ben belirsizliklerden nefret ediyorum. Her şey net olmalı. Açık olmalı. İşte şimdi açıldı her şey, tüm pus kalktı. “

“Bana oyun mu oynadın?” sesi şüphe yüklüydü.

“Bu hayatımın kumarıydı. Ve ben kazandım.” Ama şimdi de Tarık'ın tepkisinden korkuyordu.

“Ben de ödül müyüm?” sesi yumuşamıştı. Başak sesinindeki yumuşamayı fark edince rahatladı.

“Evet, büyük ikramiye… Şey… Tarık… bir şey sorabilir miyim?”

“Sor.”

“Benimle evlenir misin?”

“Soruyor musun? Elbette evlenirim hem de hemen yarın.”


Tarık, Başak'ı kucakladığı gibi döndürmeye başladı. Kahkahaları birbirine karışıyordu. Başak, şimdi kendisini gerçekten mutlu hissediyordu. Hemen evlenmeyi O'da istiyordu ama başka bir sorun vardı!

“Tabii hemen yarın evlenelim, sonra Hülya annem beni parçalasın değil mi?”

“Hülya annem mi? Sen anneme “anne” mi diyeceksin?” Tarık duyduğu her cümleyle daha da mutlu oluyordu.

“Eh o bana kızım dediğine göre ben de anne derim.”

“Başak, bugün senin doğum günün ama inan ben doğmuş gibiyim. Beni hayata döndürdün. Seni çok seviyorum aşkım. Hazırlıklar biter bitmez evlenelim.”

Kapı çalındığında hala sarmaş dolaş ayaktaydılar. İlk gelenler az önce çıkan Volkan ile kız arkadaşı ve diğer dağcılık ekibinin eğitmenleriydi. Volkan bu kez çok daha rahat elini uzatmıştı.

“Az önce yumruğunu bekledim. Gelmeyince de çok sevindim.”

“Gerçekten bir şeyler olsaydı yerdin o yumruğu. Şimdi ise sadece elimi uzatıyorum sana. Kendini tehlikeye attın ama bana dünyaları verdin.”

“Sevindim her şeyin hallolduğuna. Başak bizlerin kız kardeşi gibidir. O yüzden onun mutlu olması için elimizden geleni yaparız.”

“Teşekkür ederim. Galiba bir süre sonra bana da eğitmenlik yapacaksınız. Çılgın kadını tek başına göndermeyeceğim tırmanmaya.”

“Çok iyi olur. Benim nişanlımda sık sık gelir. Doğal ortamda yapılan romantik yürüyüşlerden hoşlanacaksın.”

Arkadaşının müstakbel kocası ile anlaşması Başak'ı mutlu etti. Volkan kendisini kırmamış ve yardımcı olmuştu. Şimdi ise karşılıklı muhabbet ediyorlardır. Kısa süre sonra kapı yeniden çaldı. Birçok arkadaşı gelmeye devam etti. Aysev Cansev ve Soysev de gelenler arasındaydı. Gece sahne alacakları saate kadar kalacaklardı. Yaz tatili için evlerine giden öğrenciler bile gelmişti. Bir süre sonra üç yakışıklı da gelmiş, arkalarından Şebnem de eve girmişti. Yanında erkek arkadaşı da vardı. Başak'ın yüzündeki mutluluğu görünce “her şey yolunda galiba” dedi.

“Evet canım, tahmin edemeyeceğin kadar mutluyum.” dedi Başak.

Burçak da diğer doğum günü sahibi olarak geldiğinde Damla da yanlarındaydı. Bir süre evde kalacak sonra Sevda'lara indireceklerdi. Levent ile Tarık, barışmalarından kısa süre sonra tanışmış ve ilk andan itibaren birbirlerinden hoşlanmışlardı. Ortak zevkleri çoktu!

“Başak, hayrola parlıyorsun resmen.”

“Çok mutluyum Burçak. Her şey yolunda artık. Korkularım geçti. Tarık sınavların hepsini başarıyla tamamladı.”

“Sevindim canım. Başaracağınızı biliyorduk.”

Tam bu anda kapı çaldı. Başak çağırdığı halde Sevda ile Ferda'ın geleceklerini düşünmemişti. Çünkü o merdivenleri çıkmak onlar için çok zordu. Tarık ile Levent az önce kaşla göz arasında aşağı inip dünya tatlısı iki tazeyi de aralarına katmıştı. Hem o kirli çıkılarda her şeyi bulacağından emindi Tarık!

Kısa süre sonra herkes toplanmış, doğum günü kızları pastalarını kesiyorlardı. Her ikisi de sevdiği erkeği yanına almış, mumları hep birlikte üflüyorlardı. Levent karısına kalbin ortasında üç taş bulunan bir kolye almıştı. Önce o hediyesini verdi. Burçak üç kişilik ailesini temsil eden kolyesini çok sevmiş kocasını dudaklarından öpmüştü. Sıra Tarık'ın hediyesine gelmişti. Tarık anahtarları eline tutuşturduğunda Başak gözlerine inanamadı.

“Bana motor mu aldın?”

“Beğenmedin mi?”

“Görmedim ki? Görsem belki beğenirim.”

“Belki mi? Benimki ile aynı model. Hani onu çok beğenmiştin?”

“Tamam, sonra bir tur atarız kalite kontrol yaparız.”

“Başakkkk Harley den bahsediyoruz ne kalite kontrolü?”

“Tarık, şu oltaya gelmelerine bayılıyorum aşkım. Hediyemi çok beğendim. Görmem gerekmiyor. Sen aldın ya eminim mükemmeldir.”

“Off Başak. Hep tufaya düşüyorum.”

“Teşekkür edebilir miyim artık?”

“Ettin ya!”

“Yok etmedim. Şimdi ediyorum.” diyerek dudaklarına kocaman bir öpücük bıraktı. Tarık, bu öpücüğün verdiği mutluluğu tüm vücudunda hissetti. Diğer arkadaşları da hediyelerini verince ortalık bir anda karıştı. Paket kağıtları ve poşetler ortadan kalkınca, Tarık Başak'ı yanına çekti. Kulağına,

“Seni seviyorum aşkım. Bunu da herkesin bilmesini istiyorum” dedi.

Başak, mutlulukla baktı ve “Ben de seni seviyorum” diye yanıt verdi.
Tarık, elini cebine attı ve herkesi susturdu.

“Bu akşam Başak benimle evlenmeyi kabul etti. Siz yakın dostlarının bir arada olmasını fırsat bilip, nişanımızı da bu gece ilan etmekte bir sakınca görmüyorum. Malum bu kızıl afet, böyle formalitelerden hoşlanan biri değil. Hiç olmazsa güzel anımsanacak bir nişan yaptık diyelim istiyorum.”

Başak şaşkınlıkla izliyordu bu konuşmayı. Hiç aklına gelmemişti bu. Ama çok güzel bir sürpriz olmuştu. Hele ki o cepten çıkan Ferda’dan temin edilen kırmızı kurdeleye takılmış yüzükleri gördüğünde düşüp bayılabilirdi. Çok mutlu olmuştu. Kulağına eğilip,

“O geceden beri yanımdan ayırmadım bu yüzükleri. Bana geri dönmen onlara bağlıymış gibi düşündüm hep.”

“Sana geri dönmem sadece sana bağlıydı sevgilim. Sadece sana!”

Yüzükleri birbirlerinin parmaklarına taktığında Sevda ile Ferda ayağa kalkıp, iki makas ile aynı anda kurdeleyi kestiler. Başak'ın arkadaşlarından biri gecenin başından beri onlarca resim çekmişti. Hala da çekmeye devam ediyordu. Her şey çok güzeldi. Hayatlarının en güzel doğum günüydü.






Eylül ayının yirmi beşinde nikah yapacaklardı. Her şey hazırdı. İlk çocukları olana kadar Başak'ın evinde oturacaklardı. Başak istediği gibi rahat bir gelinlik bulmuştu. Gayet sade bir elbiseydi aslında. Kızıl saçlarına GAIA gibi bir bandana bağlayacaktı. Önce çingene ruhu ortaya çıkacaktı. Sonra da verimli tarafını gösterecekti aşkına…

Tarık da kravatsız bir damatlık giyecekti. İkisi de o günün kendilerine özel olduğu ve istedikleri gibi davranmak konusunda ısrarcıydı. Bugün matbaadan davetiyeleri alacaklardı. Motorlarına atlayıp, matbaanın önüne geldiklerinde yan yana park ettiler.

Basımdan çıkmış davetiyelerinde yazılanları kontrol ettiler...Aile isimlerinin olduğu yerde hoş bir sürpriz vardı. 









SON




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder