30 Aralık 2018 Pazar

Yeniden Başla Hayata - 3. Bölüm

“Herkes emniyet kemerini taktı mı?” 
“Sen taktın ya baba!” 
“Ben taktım değil mi? Nedense bazen sorma gereği hissediyorum. Kızım, yanımdaki hanımefendininkini takmadığım için uyarı onaydı. Biliyorsun bazen anımsatmak için dolaylı yollara kaçarım.” 
“Niye? Doğrudan söylesen sana kızacak mı Itır Abla?” 
Yalın, gülerek Itır’a baktı. “Doğrudan söylesem kızacak mıydın Itır Abla?”  
“Hayır, doğrudan söylemenizi tercih ederim.” 
“Tamam, anlaştık. Yalnız önemli bir konu var. Yarım gün bir arada bu kızların tüm şaklabanlıklarına katlanacağız. Bana ‘siz’ dersen biz eğlenemeyiz. Ben onlarla birlikte eğlenmek istiyorum.” 
“Bugünlük olur. Önce nereden başlıyoruz?” 
Programı bir çırpıda sayan Yalın’a şaşkın bakışlarla bakan Itır çok tatlıydı. Yalın, genç kadının önce şaşırmış sonra da eğlenmeye şimdiden başlamış yüzüne bakıp daha derinden gülmeye başladı.  
Kızlar arkada çoktan aralarında konuşmaya başlamıştı bile. Gün güzel geçecekti! 

İlk durak sualtı eğlence parkı idi. Itır, önceki gün kendisine yöneltilen klostrofobi ve balıklardan korkar mısın sorularının nedenini anlamıştı. Çocukların da korkmadığını belirttiğini anımsayınca Yalın’ın gerçekten düşünceli bir baba olduğunu kabul etti.  
Dev akvaryumun içinde gezerken bir yandan üç çocuğu zapt ediyorlar bir yandan da kendi ilgi duydukları deniz canlılarını izliyorlardı.  
“Selen üzülmesin diye, mesleki bilgiler veren bir programı iptal ettim. Seden’in yaşı kurtarıyordu ama kardeşleri ayırmak hiç hoş gelmedi bana.” 
“Teşekkür ederim.” 
“Neden?” 
“Onları da düşünüp program yaptığınız...yaptığın için.” 
“Kızımı mutlu görmeyi seviyorum. Eminim aynı şekilde sen de kızların mutlu oldukça mutlusun. Yani bir taşla iki kuş...” 
Itır, bu cümlenin ardında derin anlamlar aramayı bir kenara bıraktı. O ana kadar genç adamın kendisine ilgi duyduğunu gösterir hiçbir hareketi olmamıştı. Kardeşi ile yaptığı konuşmayı, kendisine yönelttiği soruları düşündü. Otelin çatısı altında daha yakın davranıyordu adam ona. Daha ilgiliydi en azından. Bugün ise yönlendirme için bile elini koluna, beline değdirmemiş, gereğinden uzun yüzüne, gözlerine bakmamıştı. Acaba hala karısının yasını mı tutuyordu? Yaşadığı şehri terk ettiğine göre belli ki sevgilisi yoktu. Ya da... Sormamak için kendini zor tuttu. Belki de adam sevgilisi bu şehirde diye tüm düzenini bozup gelmişti. O zaman niye kendisi ile gezmek yerine onunla gezmiyordu? Kızı için! Elbette kızı için olmalı. Kızı belki sevgilisi olduğunu bilmiyordu. Bir de kendi kızları ona oyun arkadaşı olmuştu. Ablaları gibi ikisini de ellerinden tutmuş bir iki adım önlerinde yürüyorlardı. Yalın’ın yüzüne bakmayı çok istiyordu. Orada bir şeyler görmeyi mi görmemeyi mi umut ettiğini kendisi bile bilmiyordu.  
Günün tadını kaçıracak düşünceler beyninde cirit atmaya başlamadan Yalın’ın sesini duydu.  
“Turu bitirince ne yemek istersiniz?” 
“Pizza” 
“Hamburger” 
“Peynir ekmek” 
Yalın, Selen’e bakıp kahkaha attı. “Peynir ekmek mi?” 
“Peynir ekmek.” 
Itır, ikisinin halini görüp kahkahalarla gülmeye başladı. Kendini toparladığında açıklama yaptı. “Tost demek istiyor.” 
“Tost...tost. Hiç böyle düşünmemiştim. Tamam ama ortak bir karar vermeliyiz. Üçünün bir arada olduğu bir yer biliyor musun?” 
“Elbette biliyorum.” 

Bir saat sonra ellerinde yiyecekleri deniz kenarında bir bankta karınlarını doyuruyorlardı. Manzaraya bakarken neyi ne kadar yediklerini fark etmedikleri için bir süre oturup hazmetmeye çalıştılar.  
“İyi akıl ettin. Hem temiz hava, hem de uğultudan uzak bir ortam.” 
“Şehrin gürültüsü yabana atılmaz yükseklikte. Yine de evet haklısın burası o lokantalardan çok daha iyi.” 
“Çocuklar babaları ile sık vakit geçiriyor mu?” 
“Mümkün olduğunca az.” Hazırlıksız yakalanmış ve gerçekleri söylemişti. “Yani babaları yoğun.” 
“Lafı değiştirmeye uğraşma. Görüşmelerini niye istemiyorsun. Ya da babaları mı görüşmek istemiyor?” 
“Çok özel bir soru değil mi?” 
“Hayır değil. Özel soru soracak olsam, kocan manyak mıydı da senin gibi bir kadını ve iki harika çocuğu bıraktı derdim. Şimdi sadece arada program yaptığımızda kocanın programı ile çakışma ihtimalini anlamak istiyorum.” 
“Çok zayıf bir ihtimal.” Yanıtı verdiğinde bile aklında sadece ‘kocan manyak mıydı da senin gibi bir kadını ve iki harika çocuğu bıraktı’ vardı. Hayır değildi. Sadece cinsel yönelimi farklıydı. Yalın bu konuda ne düşünürdü acaba? Ayrıca bu adamın yöneliminin ne olduğunu da bilmiyordu. Belki de aynı dürtüleri olan ikinci erkeğe kapılmaya başlamıştı.  
Şansına o sırada önlerinde gerçekten güzel fizikleri ve buna olan güvenleri ile harika taşıdıkları kıyafetleriyle üç genç kız geçti. Yalın istemsizce kızları kısa süre gözleriyle takip etti. Nerede ve kiminle olduğunu anımsadığı an bakışlarını yanındaki kadına çevirdi. Onun gözlerindeki soru ve memnuniyet arası bakışı anlamaya çalıştı. Kendi aklından geçenlerle Itır’ın düşündükleri arasında dağlar kadar fark olduğundan emindi.  
“Güzel kızlar!” 
“Şey evet güzeller. Özür dilerim.” 
“Niye?” 
“Çünkü bu büyük bir ayıp. Yani...sen...senin...” 
“O kızlar çok güzeldi ve bakılmayı hak ediyorlardı. İnan aksi olsa hayal kırıklığı yaşardım.” 
Yalın, cümleyi doğru duyduğundan emin değildi. Bakmasından memnun mu olmuştu? Evet gerçekten memnun olmuştu. Düşündüklerini söylese ne diyecekti acaba? Ayrıca Itır da iki doğum yapmış bir kadına göre çok düzgün hatlara sahipti. Bunu ona söylememek için dilini ısırması gerekmişti. Gördüğü ilk andan beri her şeyini merak ettiği bu kadına karşı dikkatli olması gerektiğini biliyordu. Bazen onun da kendisinden etkilendiğini düşünüyor sonra bunun hayalinin oyunu olduğuna karar veriyordu. Uzak durmak için özel bir çaba harcadığını düşünse çoktan aşacaktı o sınırı. Ama kadın gerçekten uzaktı ona. Bakmıyor, kendisi konuşmadan konuşmuyor, kaza ile değeceği kadar bile yaklaşmıyordu. Kelimenin her manası ile uzaktı!  
Onlar konuşurken kızlar yemeklerini bitirmiş tehlikeli şekilde deniz kıyısına yaklaşmaya başlamışlardı.  
“Hadi son yüklediğimiz enerjilerini de boşaltalım şunların.” Hafta içi iş çıkış saatleri öncesi olduğu için daha makul bir trafikte eğlence parkına geldiler. Itır, her an Yalın’ı izliyor, tüm hareketlerini tartıyordu. Tek bir an bile şüpheleneceği bir hareketine rastlamamıştı. Kısıtlayıcı biri değildi. Çocuklarla konuşacağı zaman mutlaka göz teması kuruyor, sadece ellerini ve gerektiği zaman, gerektiği sürece tutuyordu. İlk gözlemleri umutlarını arttırmıştı. Adamın bunları düşündüğünü bilmesini hiç istemiyordu.  
Itır, eğlence parkında çocuklar oyuncaklarla haşır neşirken laf arasında ailesini, babasının ve annesinin nasıl ebeveynler olduklarını sordu. Bir kaşı kalkık adamın gözlerinin içine bakıp yalan söyledi. “İyi ebeveynlik genetik olmalı. O yüzden sordum.” 
“Anladım. Evet babam iyi bir babadır. İşi ile çok ilgiliydi. O yüzden evdeki tüm sorumluluk ve otorite annemin omuzlarındaydı. Ben on yaşındaydım boşandıklarında. Yoğundu ama yine de bulduğu fırsatları bizimle değerlendiren bir babamız vardı.” 
“Vedat Beyi şahsen tanıdığım için aslında çok da gereksiz bir soru olmuş. Sağlığı nasıl bu aralar?” 
“Daha çok dinlenmeli. Yattığı yerden bile tüm işlere karışmayı başarabiliyor.” 
“Kız kardeşinle telefonda tanışmıştım. Onunla ilişkiniz nasıldı?” 
“Her kardeş gibi. Ben onunla her an didişir, kavga ederim ama sen ona tek laf edemezsin, ettirmem.” 
“Niye ona laf edeyim ki?” 
“Ah lafın gelişi. Yani başkasına izin vermem manasında. Senin de kız kardeşin var değil mi?” 
Evet, ve kesinlikle ona tek laf edemezsin.” 
Yalın kendi cümlesi ile vurulunca elini kalbin götürüp bayılıyormuş gibi yaptı. “Acıttı.” 
“Acıtmalı.” 
“Itır...” 
“Efendim?” 
“Seninle vakit geçirmeyi sevdim. Sanırım bu gezileri tekrarlamaktan büyük keyif alacağım.” 
Damla babasını bizimle bu kadar sık paylaşmaktan zevk alır mı?” 
“Şunları izlesene! Abla olmak çok hoşuna gitti. Selen’in elini nasıl tutuyor baksana.” 
Itır, önce üç kıza, sonra yanındaki adama baktı. “Galiba haklısın. Çocuklar birbirini sevdi.” 
“Sadece çoc...” Sustu. Tamamlayamadı cümleyi. Henüz çok çok erkendi bazı cümleleri kurmak için.  
“Duyamadım, ne dedin?” 
“Önemli değil. Hadi gel, kızları yeni bir oyuncağa atalım. Bu gece yattıkları yeri bilmeyecekler.” 
“Amaç da bu zaten. Erkenden uyusunlar, yarın çok işim var. Benim de erkenden uyumam lazım.” 
“İşin çok olduğunda otelde kaldığını söylemiştin. Odanda yarın için giyecekleriniz varsa evine bırakmak yerine otele götüreyim seni de.” 
Itır, kısa bir an evde yapacağı iş olup olmadığını düşündü. Sonra başını sallayıp onayladı teklifi.  
“Ev aramaya başladın mı?” 
“Hayır, şimdilik otelin keyfini çıkartıyorum. Aklımda nasıl bir ev olması gerektiğine dair fikirler uçuşuyor ama henüz emin olamadığım şeyler var. O yüzden acele etmiyorum.” 
Damla okula başlamadan ev düzenine geçmek istemez misin?” 
“Bilmiyorum. Ona da sordum henüz o da otelden ayrılmak istemiyor. Süitte kalınca her şey ayağına geliyor, odası büyük ve enfes döşenmiş. Şikayetçi değil.” 
“O zaman belki biraz daha özel bir hale getirmeliyiz orayı. Bir de ev ile süitin maliyetini çıkartacağım. Kira mı yoksa süitin yıllık maliyeti mi daha uygun bakarım. 
“Timuçin Bey haklıymış. Seni kaybetmeyi göze alamam. Maliyet hesabı yapıyorsun patrona bile!” 
“Elbette yapacağım. Sonra patronum beni atabilir. Zarara uğratamam oteli. Şey... perdeleri değiştirmemi ister misin? Elbette onları yok etmem ama en azından biraz daha hafif bir şeyler koydurabilirim. Bir iki kasvetli koltuğu da yok edersem sanki daha fazla uyacak getirdiğiniz eşyalarınıza.” 
“Olabilir. Zevkine güveniyorum. Ama otel kelimesini duymak yetti. Aklıma işi getiriyor. Yarın yapacağımız toplantıyı düşünmek bile istemiyorum.” 
“Ben de!” 
Ve o an ikisi de ortak bir kararla bir daha otelden bahsetmedi.  

***** 

Hemen her hafta çocuklara yönelik programlarla birlikte geziyorlardı. Onların birlikte program yapması otelde dikkat çekmeye başlamamıştı. Fakat kreşte gezdikleri yerleri anlatan kızlar bu gezilere katılanları açık etmişti. Sekreteri Itır’a duyduklarını söylediğinde Itır sakinliğini koruyup çocuklar yüzünden bir arada program yaptıklarını söylemiş, daha sonra da bunu Yalın’a anlatmıştı. Artık birlikte gezmeyelim, hakkınızda konuşulması doğru değil, dediğinde aldığı yanıt, hiç önemli değil. İsteyen istediğini konuşsun, olmuştu.  
Itır, onun kadar rahat değildi. İmalar başlar, olaylar büyür, sonra da aralarında gerçekten bir şeyler olur ve sonunda da ayrılırlarsa tüm ekibin arkasından nasıl konuşacağını tahmin edebiliyordu. Kendisini seven, sayan çok eleman olsa da böyle bir konu hepsinin rahatlıkla dedikodusunu yapacağı bir konuydu. Yalın’ın kafaya takmaması çok normaldi ama kendisi düşünmeliydi.  
Bir hafta boyunca yeni gezi teklifini reddetmeyi düşünmüş, planı kendisine sunduğu an ise kabul etmişti. Artık kendisine mazeretler uydurmayacaktı. Onunla gezmek çok hoşuna gidiyordu. Kızlara davranışlarını defalarca kez tartmıştı. Kafası o yönden rahatlamıştı. Ara sıra onun da kendisini ölçtüğünü hissediyordu. Doğal davrandığı için bundan rahatsızlık duymuyordu.  

****** 

Beşinci hafta programları çocuklara hitap eden müzelerdi. Fakat, özellikle Oyuncak müzesi çocuklardan çok büyükleri eğlendirmişti. Çocukken sahip oldukları oyuncakları görmek onlarla neler yaptıklarını anımsamak, bunları kızlara anlatmak yarım günlerini almıştı. Zaten ilk geziden sonra tam günü bir arada geçirmenin daha iyi olacağına karar vermişlerdi. Öğleden sonrayı da uçurtma müzesine ayırdılar. Hafta içi gezmenin en iyi tarafı daha sakin günlerde bu programları uygulamaktı.  
Bu gezi boyunca ikisi de sık sık birbirine bakarken yakalanmıştı. Önceki haftaların aksine Yalın çok daha fazla dokunmuştu. Hepsi elbette ya yönlendirme, ya bir şeyi göstermek amacıyla yapılan küçük temaslardı. Başkası yapsa ben yolumu bulamaz mıyım diyeceği yönlendirmeler hoşuna bile gidiyordu. Selim’i bir zamanlar bu konuda azarladığı aklına gelince kendine şaşırmıştı. En çok da oyuncak müzesinin bir koridorunda birden karşılarına çıkan öğrencilerin yarattığı kalabalıkta hem kızları hem de Itır’ı kendine doğru çekmiş, çocukların ezilmelerini engellemişti. Sırtını göğsüne yaslamak hep orada olması gerekiyormuş gibi hissettirdiğinde artık dönüşü olmayan yolda olduğunu kabullenmişti. Bu adamın çekim alanına gireli çok olmuştu.  
Yalın, ona sarıldığı an hayatında çok büyük bir karar aşamasında olduğunun farkındaydı. Bırakmak istememişti. Orada olması çok doğal ve güzel gelmişti. O yüzden de gerekenden daha uzun süre sarılmıştı. Bıraktığında bir yerlerden soğuk rüzgâr gelmiş gibi hissetti.  
“İyi misin?” diye sorduğunda sesindeki hafif titremeyi duyunca kendisi de şaşırdı.  
“İyiyim.” diyen Itır da sesinin normal çıkmadığını fark edip duraladı. Tekrar ve daha net bir sesle yanıtladı. “İyiyim.” 
Bir şeyler değişmişti. Yalın, çok daha rahat dokunuyordu. Hatta özellikle elini tuttuğu anlar bile vardı. Itır, elini çekmeye çalışmıyor, gülümseyerek teşekkür ediyordu.  
Kızlar her gezi sonrası gibi yine arkada uykuya dalmıştı. Dikiz aynasından onları kontrol eden Yalın, Itır’ın elini tutup bacağına koydu. Düz vites arabaya söylenerek sadece vites değiştirmek için elini bırakıp, hemen sonra yeniden tutuyordu. Itır’ın elini çekmeye niyeti olmadığını anladığı için daha da rahattı. Ara sıra birbirlerine gülümseyerek bakıyor ama konuşmuyorlardı.  
Otele geldiklerinde saat henüz erkendi. Arabada uyudukları için enerjileri yerine gelmişti.  
“Damla, biz biraz çalışacağız. Sen Seden ve Selen ile oynar mısın? Yoksa odana mı gitmek istersin?” 
“Biraz bisiklete binsem?” 
“Geç oldu. Bugün olmaz.” 
“O zaman kızlarla oynarım biraz.” 
 Çocuklar otelin bakıcılarına teslim edildikten sonra Itır’ın ofisine yürüdüler. Ofisinde çalışmak yerine süitte çalışmayı önerdi Yalın. “Gözlerden uzak rahatça oturabiliriz. Ne dersin?” 
“Olur. Yarınki toplantı için kısa bir çalışma yapalım.” Böylece odaya gitmesinin bir amacı olduğunu anlatmaya çabalıyordu. Oysa tek istediği kimsenin olmadığı bir ortamda onunla biraz vakit geçirmekti. Yalın’ın kendisi ile ilgili düşüncelerini anlamak istiyordu. Birlikte çalıştıkları süre içinde onu inceleme fırsatı bulmuştu. İş ortamında, çocuklarla gezerken gördüğü Yalın’ı sevmişti. Şimdi ise baş başa oldukları zaman nasıl biri olduğunu anlamak istiyordu. Bugün hissettiği gibi onun da kendisinden hoşlandığını, çekici bulduğunu anlamak cesaretlendirmişti. Ya sadece dinlenmek belki biraz nefes almak ve gezilerde eşlik ettiği için teşekkür etmek için çağırmışsa? İş mazeretini kullanır, bir iki dosya üstünden geçer ve odasına dönerdi.  
“İyi olur. Ben neleri taşıyayım?  
Gerekli dosyaları alıp çıktı. Resepsiyondaki görevliye içeceklerini ve yanında yiyecek bir şeyler söyleyip asansöre bindiler. Hiç konuşmadan sütin olduğu en üst kata çıktılar.  
Odaya girdiklerinde Itır tüm evrakları oturma alanındaki sehpaya yaydı. Bilgisayarını da açtıktan sonra en önemli dosyayı eline alıp hızlıca göz gezdirdi. O sırada oda servisi siparişlerini getirmişti. Yalın, “Sehpada yer açar mısın? Önce yiyelim mi? Yoksa hem yer hem çalışır mıyız?” dedi.  
“Çocuklar ne kadar oyalanır aşağıda bilemiyorum. O yüzden çalışırken yesek mahsuru olmaz sanırım.” 
“Olmaz, tamam, hadi sen biraz yer aç tabakları oraya koysun.” 
Itır, bazı dosyaları üçlü koltukta yanına koydu. Sanki Yalın’a buraya oturma der gibi bir hareket yaptığını çok geç fark etti.  
Yalın, garsonun arkasından kapıyı kapatıp Itır’ın yanına geldi. Üçlü koltuğun büyük bölümünü kaplayan dosyaları üst üste yığıp hepsini tekli koltuğa aktardı. Laptopu da kapatıp dosyaların üstüne koyduktan sonra neler olduğunu anlamaya çalışan Itır’a baktı.  
“Elini uzatırsan seni kovarım.”  
“Çalışmayacak mıydık?” 
“Hayır.” 
“Neden o zaman hepsini buraya getirdik?” 
“Çünkü odamda rahatça baş başa kalmamız için mazerete ihtiyaç vardı. Sen de çok basit bir çözüm buldun. Elemanların dedikodu yapmasını ister misin? Ben istemem.”  
“Ama anlamıyorum. Niye bu kadar tedbir almak zorunda hissettin kendini? Lobide de rahat rahat oturabilirdik.” 
“Hayır orada rahat oturamaz, rahat konuşamazdık.” 
“Ne konuşacağız?” 
“Öncelikle neden her hareketimi çok dikkatli bir şekilde incelediğini anlatacaksın. Sonra daha özel konulara gelebiliriz.” 
Itır, nasıl yanıt vereceğini bilemiyordu. Gerçekleri anlatsa nedenlerini de söylemek zorunda kalacaktı. Nedenleri söylese duygularını açıklamış olacaktı. Üstelik daha kendisine bile açıklamadığı bir sürü şey vardı. Henüz işten atılmaya hazır değildi. Bir ilişkiye de hazır değildi. Karşısındaki kişi ilişki istiyor mu onu bile bilmeden bu soruların muhatabı olmaya hiç hazır değildi.  
“Benim gitmem gerekiyor.” 
“Hayır, gerekmiyor. Hadi anlat. Neler oluyor? Her an izlemenin ardında keşke gerçekten yoğun duyguların olsa. O da var ama hayır, sen farklı bir şeyi araştırıyorsun. 
“Yoğun ne? Ne demek istiyorsun?” 
“Itır, soruları ben sordum, yanıtlar sende. Hadi şimdi en baştan başla ve anlat.” 
Itır, bir erkeğe, kocasının kendisini aldattığını, üstelik bunu erkeklerle yaptığını nasıl anlatabilirdi? Hayır yapamayacaktı. Konu kendi mutluluğu bile olsa söyleyemezdi.  
“Hayır, anlatamam. Üzgünüm. Gerçekten anlatamam.” 
“O halde başka bir soru sormama izin ver.” 
“Sor ama yanıt vereceğimden emin değilim.” 
“Tamam, yine de soracağım. Seni öpersem kızar mısın?” 
“Öpersen mi? Bunu mu soruyorsun?” 
“Sağır değilsin değil mi? Duydun işte. Hadi lütfen çabuk yanıt ver. Aksi halde yanıtı beklemeyeceğim.” 
Itır o yanıtı vermedi. Yalın onun yüzündeki muzip ifadeyi görünce yanıtı beklemekten vaz geçti. Zaten Itır da bunu bekliyordu.  
Yalın neredeyse saldırırcasına öpmeye başlamıştı. Biraz fazla sert öptüğünü fark edip dudaklarının temasını yumuşatınca ikisi de daha fazla keyif aldı. Uzun uzun öpüşmenin ardından Itır uzaklaştı. Nefesini düzenlediğini düşündüğünde konuşmaya başladı. Dudaklarından dökülenler Yalın’ı şoke etmişti.  
“Yarın istifa dilekçemi vereceğim. İhbar süremin sonunda ayrılacağım.” 

*****  

Bir adım uzaklaşan genç adam, Itır’ın gözlerine bakıp oradan geçen duyguları anlamaya çabaladı. Başaramayınca çözümü açıkça sormakta buldu. “Anlamadım? Ne istifası? Hani kızmamıştın? Ne oldu?” 
Aradaki mesafeyi kapatmak ve yana düşmüş kolları tutup yeniden beline sarmak Itır’a çok güzel hissettiriyordu. “Kızmadım. Aksine çok hoşuma gitti. Sadece iş arkadaşım...bu durumda patronum olan biri ile bir ilişkiye giremem. Sonra neler olacağını biliyorum. Yürümediğinde kimin zorda kalacağını da biliyorum. En iyisi istifa etmek. Zaten başvurumu bekleyen bir iki yer var. Onlardan birine geçerim. Bittiğinde ikimiz de rahatsız olmayız.” 
“Bu ne demek gerçekten anlamıyorum. Daha henüz öpüştük ve sen şimdi işi bırakmayı, ileride de beni bırakmayı konuşuyorsun. O kadar ileriyi görebiliyor musun bilmem ama benim baktığım yerden bu söylediklerin gözükmüyor.” 
“Yalın, ben bunu daha önce yaşadım. Patronun oğlu ile bir ay gibi bir süre flört ettim. Bir iki öpüşmeden ileri gitmedik ama ayrıldığımız günün akşamı işten atıldım. Beş parasız ortalıkta kaldım. Ailem olmasa ne yapardım bilmiyorum. Bugün aynı durumda değilim elbette ama yine de bu riski göze alamam.” 
“Çok saçma. Öncelikle ayrılmak için acele etme. Tamam bak konuşmak için doğru zaman değil. İstifa etmeye kalkışma kabul etmeyeceğim. Tüm otel senin başarılı yönetimin sayesinde sorunsuz ayakta duruyor. Bize bir çözüm buluruz.” 
“Biz diye bir şey olursa çözümü söyledim. Alternatif tek çözüm var. O da uzak durmak.” 
“Unut onu. Seni daha görmeden çekici bulmuştum. Fotoğraflarınla etkilemiştin beni. Şimdi bir de öpücüğünün, dudaklarının tadını aldım. Asla uzak duramam.” 
“O zaman ben uzak dururum.” 
“Asla kelimesinin nesini anlamıyorsun? Asla bırakmam, uzaklaşmana izin vermem.” 
“Neden bu kadar ısrarcısın?” 
“Çünkü yıllar sonra ilk kez bir kadın aklımı başımdan alıyor. İlk kez bir kadını her şekilde hayatımda, yatağımda, kızımın yanında istiyorum. Birkaç aylık tanışmanın bir insanı tanımaya yetip yetmeyeceğini yaşayıp göreceğiz ama duygularımın beni yanılttığını sanmıyorum. Bugüne kadar hiç yanıltmadı.” 
“Ben senin kadar emin değilim kararlarımın doğruluğundan. Önceden yaptığım hataların telafisi yok.” 
“Geçmişte yapılan hataları tekrarladığın takdirde sorun var demektir. Hatalarından ders çıkarttığını düşünmüyor musun?” 
“İşte o dersler senden uzak durmamı ya da istifa etmemi söylüyor.” Sanki tüm sorun iş arkadaşı olmalarıymış gibi konuşuyordu. Diğer konuyu konuşacak kadar rahat hissetmiyordu kendisini. 
İnadını kırmakta güçlük çektiğini fark edince başka bir yol aradı. “Bir ilişkinin yürüyüp yürümeyeceğine ne kadar sürede karar veriyorsun?” 
Itır sorunun yanıtını düşündü. Evliliğinden önce bir ay süren de bir yıl süren de ilişkileri olmuştu. “Bilmiyorum ki. Evliliğim bile beş yıl sürdü. Son iki yılı boşanma davası içinde geçirdim.” 
“Altı ay neler olacağını anlamana yeter mi? Baktın benimle olmuyor, burada da olmuyor, sen yeni iş bulana kadar burada çalışmaya devam edebileceğinin garantisini versem bu süreyi benimle geçirir misin?” 
“Altı ay mı?” 
“Belki benden bıkarsın diye öyle dedim. İstersen altı yıl da derim, on altı yıl da. Karar senin.” 
Altı ay. Bu sürede onun karakterini, ilişkiye bakışını, cinsel hayatında nasıl biri olduğunu anlar mıydı? Bu kez gözünü dört açacaktı. Hem kızlarının hem kendisinin mutluluğu buna bağlıydı. Peki ya bu süre sonunda Yalın ona kapıyı gösterirse ve Itır daha çok bağlanmış olursa? Ayrılığa nasıl dayanacaktı? O düşüncelere dalmışken bir anda dudaklarının üstünde o harika dudakları hissetti. Artık düşünemiyordu. Aklı karışmıştı.  
Hafifçe uzaklaşıp, gözlerine bakan Yalın, “Bırak düşünmeyi. Her şeyi bırak. Zaman içinde anlarız neler olacağını. Şimdi sadece bana odaklan.” dedi. Itır’ın da o öpücüklerden sonra başka bir şeye aklını vermesi mümkün değildi. Fısıldayıp yanıtını verdi. “Her şeyi zamana bıraktım.” Sonra ise hafifçe parmaklarının ucunda yükselip bu kez de o başlattı öpüşmeyi. Bir sonraki adımı Yalın’ın üstündekileri çıkartmaya başlamak olmuştu. Süitin Yalın’a ait olan yatak odasının yerini bildiği için hiç bırakmadan geri geri gidip oda kapısına geldi. Ne olacaksa olacak, neler yaşanacaksa yaşanacaktı. İki yıllık aradan sonra seks yapmak biraz tuhaf geliyordu. Sanki bir şeyleri unutmuş, bir şeyleri fazla özlemiş gibi hissediyordu.  
Yalın, onun hareketlerindeki değişimi fark etmişti. “Vaz geçtim deme. Şu an bana yapabileceğin en kötü şey vaz geçmendir.” Itır, kendisine sarılan vücudun öpüşmelerinden nasıl etkilendiğini anlayacak kadar yakındı. Tahrik olmuş bir erkeğin bile kendisine zevk vermesi tuhaf mıydı? Hayır, bu normal bir tepkiydi ve kadın olarak onu etkilemekten duyduğu hazzı saklayacak değildi. Elini uzatıp önce pantolonun düğmesini sonra da fermuarını açtığında Yalın nefes almakta güçlük çekmeye başlamıştı.  
“Çok uzun zaman oldu.” 
“Çok uzun zaman oldu.” 
“Ne dedin?” 
“Efendim?” 
“Önce sen!” 
“Önce sen!” 
Baktılar ki bu saçma aynı anda konuşmayı engelleyemiyorlar gülmeye başladılar. Yalın, sonra Itır’ın dudaklarının üstüne parmağını koyup konuşmasını engelledi.  
“Sanırım ikimiz için de uzun bir aradan sonra bir ilk yaşanacak. O zaman şunu doğru düzgün yapalım.” 

*****  

“Çocukları almam lazım.” 
“Biraz daha kalsınlar. Henüz seni bırakmaya hazır hissetmiyorum.” 
“Doyumsuz musun?” 
“Öyleymişim.” 
Itır, yattığı göğüsten kafasını kaldırıp ilk andan beri nefesini kesen yüze baktı. “Ciddi ol.” 
“İnan çok ciddiyim. Önce, uzun zamandır hayatımda biri olmadığı için böyle hissettiğimi düşündüm. Ama o iki güzel sevişmenin ardından hala aç hissettiğime göre bunun zamanla falan ilgisi yok. Sana doyamıyorum.” 
Itır, Yalın’ın gözlerine bakıyordu. Tek bir an bile sözlerinden şüphe duymamasının nedeni de o gözlerdeki samimiyet, içtenlikti. Ne kırpmış, ne kaçırmıştı gözlerini. Kendisi de o gözlerde kaybolmuş, söyleyeceklerini unutmuştu. Burnuna konan öpücükle toparlandı.  
“Ben de çok farklı değilim. Bunu itiraf etme...” 
“Devam et. Birbirimize karşı dürüst olalım. Her şeyi konuşalım.” 
“Söz mü?” 
“Söz.” 
“Ben ilk kez sevişme anında tatmin olduğumu hissettim.” 
“İlk kez mi? Nasıl olur? O yüzden mi ayrıldın?” 
“Sebebini belki bir gün anlatırım ama hayır o yüzden ayrılmadım. Çok saçma gelebilir ama ben cinsel hayatımızın çok iyi olduğunu söyleyebilirdim. Tabii bunu bana iki saat kadar önce sorsaydın. Şimdi ise eh işte diyebilirim.”  
“Bunun beni çok mutlu ettiğini söylesem, fazla mı böbürlenmiş olurum?”  
Itır, gülümseyen adama eski eşinden daha fazla bahsetmenin gereksiz olduğuna karar verdi. Hem madem ikisi de bu kadar büyük bir zevk almıştı. Bir kez daha sevişerek yeni zevklere yelken açmanın sakıncası yoktu. Yalın’ın elinin okşayışları şekil değiştirmeye başlamıştı bile. Omuriliğinin üstünde gezen parmakların tahrik edebilmesi normal miydi? Tam kalça kıvrımlarına geldiğinde yeniden yukarı dönmesi? Bunları hissederken öylece durabilmek? Elbette normal değildi. Normal olanı yaptı, Itır. Genç adamın üstüne oturup dudaklarına eğildi.  
“Biz çok konuşuyoruz.” 
“Sus o zaman.” 

******  

“Ne dedin?” 
“Duydun, onunla birlikteydim.” 
Vayyyyyyyy. İşte ben bomba haber diye buna derim. Eeee?” 
Eeee si bu işte.” 
“Yani artık onun tercihlerinden, sana ve kızlarına davranışlarından emin misin?” 
“Hayır.” 
“Hayır mı? Yani sadece seks mi yaptın?” 
“Ben ona seks demem!” 
“Ne demek o? Sana kötü davranmadı değil mi?” 
“Bak canım kardeşim. Yarın ne olur bilmem. Bunları normalde seninle konuşmayı da pek düşünmezdim ama şu aralar benim yatağımla benden çok ilgin ve bilgin vardı. O yüzden bu aralar yeğenlerini sana bırakıp bir yerlere falan kaçarsam hiç ses çıkartmayacaksın.” 
“Şimdi anlaşıldı niye bana anlattığın. Tamam, sen yeter ki iste. Ben kızlarla kalırım.” 
“İşte kardeş dediğin böyle olur.” 
“Anlat hadi.” 
“Neyi?” 
“Nasıl o aşamaya geldiğinizi.” 
Hayır. Elbette anlatmayacağım. Ben sana soruyor muyum? Bilmen gerekeni söyledim, nedenini söyledim, konu kapandı.” 
“Hiç eğlenceli değilsin.” 
“Git kendine başka eğlence bul.” 
“Tamam, anladım. Ama gerçekten merak ettiğim bir konu var. Nasıl anlamayı planlıyorsun? Sadece zamana mı bırakacaksın? Hislerin derinleşirse ne olacak?” 
“Bilmiyorum. Beni korkutan da o. Aşık olursam, karşılık alamazsam, aşık olur, karşılık alır ama farklı yönlerini görürsem, aşık olur ve yine bir şekilde aldatılırsam ne yaparım?” 
“Ne yapacaksın peki? Bu korkular yüzünden duygularını yok mu sayacaksın? Mümkün değil ki!” 
“En iyisi zamana bırakmak. Korkularımla ve gerçeklerle yüzleşecek kadar bir süre tanıyacağım kendime.” Yalın ile bunu konuştuğundan bahsetmedi. Bu süreyi karşılıklı vermişlerdi birbirlerine. Peki ya biri artık sürenin dolduğunu ve ilişkinin bittiğini söylediğinde ne olacaktı? Yanıtını bilmediği sorulardı bunlar. Aklı karıştıkça düşünüyor, düşündükçe aklı biraz daha karışıyordu. Suratının asıldığını gören Açelya konuyu değiştirdi. Bir gün önce başından geçen komik bir olayı anlattığında ablasının da yüzü gülmeye başlamıştı.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder