23 Mart 2016 Çarşamba

KORKUTAN MİRAS 34. Bölüm

Akşam yemeğinde toplantıyı ve sonrasında yaptıklarını anlatarak saat ona kadar konuştu. Ona otel fikirlerini anlatmak ve yeni fikirleri kağıt peçeteye not etmek çok eğlenceliydi.  
Daha geç saate kadar da kalabilirlerdi ama ikisi de yorgundu.  
“Kahvaltıda buluşuruz. Başka alacağın bir şey var mı? Uçak saatine kadar vaktimiz var.”  
“Yeterince aldım sanırım. Yeni bir valize ihtiyacım olmadan dönmek istiyorum.”  
“Zaten iki yeni valiz almışsın!”  
“O kadar hediyeyi elimde mi taşıyacaktım?”  
“Benim bile yeni bir valizim olduğuna göre, sen iyi idare etmiş sayılırsın.”  
“Yiğit Bey, iltifat ediyorsunuz! Üç diye düşünmüştüm ama hakikaten iyi idare etmişim.”  



*****  

Dönüş yolculuğu da en az gidiş kadar yorucuydu. Alanda onları karşılayan araç sayesinde oyalanmadan evlerinin yolunu tuttular. Önce Yiğit’i evine bıraktılar. Sedef kendi evine geldiğinde içinde çocuksu bir mutluluk duydu. Kısa bir an babasının da orada olacağını düşünmüştü. Yanılsamayı hemen atlatıp gözlerine dolan yaşları akmadan geri gönderdi.  
Süheyla Hanım, genç kızı kapıda karşıladı. Bir başka görevliyi valizler için arabaya yollamıştı bile. “Hoş geldiniz. Çok yorgun gözüküyorsunuz. Açsanız yiyecek bir şeyler hazırlayayım. Sonra hemen yatın.”  
“Uçakta yedim.” Hangi uçakta yediğini bile tam anımsamıyordu ama tek lokma yiyecek hali yoktu. Aktarmalar arasında çok vakit geçirmişler ve tüm bu süre içinde bir şeyler yemiş içmişlerdi. “Ben duşa giriyorum. Sonra da biraz uyurum. kardeşim geldi mi?”  
“Toplantı varmış geç gelecekmiş.”  
“Geldiğinde beni uyandırsın.” derken merdivenlere doğru yürümeye başlamıştı bile. Dedesinin resmine bakıp gülümsedi. “Sana sonra anlatırım dede. Çok yorgunum.” dedikten sonra basamakları çıkmaya devam etti.   

Küveti doldurmak o an cazip geliyordu ama suyun içinde uyursa boğulma tehlikesi vardı. En iyisi sadece yolun tozunu üstümden atmak için kısa bir duş yapmak, diye düşünüp suyu açtı. Tüm kıyafetlerini banyonun ortasında yere atmıştı. Eğilip kirliye atacak kadar bile kendine güvenememişti. Gidiş yolu bu kadar sarsmamış, dönüş çok yormuştu.  
Duştan çıkıp uzun saçlarını havluya sarıp kısa bir gecelik giyerek yatağa uzandı. Kurutacak hali olmadığı için uyandığında saçlarını yeniden yıkaması gerekeceği aklından geçen son düşünceydi.  

*****  


Saat ondu! Kaçta yatmıştı? Galiba dokuzda yatmıştı. Bu durumda sadece bir saat sonra mı uyanmıştı?  
Zorla yerinden kalkıp üstüne geceliğinin takımı olan ipek kısa sabahlığını geçirip aynaya bir göz attı. Saçlarını sardığı havlu ortalıkta gözükmüyordu. Dağılmış ve kabarmış saçları isyan eder vaziyetteydi. Banyoya girdi ve bir kısa duş daha aldı. İşe gitmek için iyi bir gün müydü? Neyse ki nihayet o günün cumartesi olduğunu anlayıp sevindi.  
Valizleri açılmış, hediye poşetleri yere dizilmişti. Odaya girenleri hiç duymamıştı. Yorgunluk yüzünden çok derin uyumuş olmalıydı.  
Alt kata indiğinde kimseyi ortalıkta göremedi. Mutfağa gidip acıktığını söyleyeceği birilerini aradı. Kimseyi göremeyince şaşırdı ama dolabı açıp kahvaltılıkları çıkartmaya başladı. Dışarıdan gelen sesleri o zaman duydu. Arka bahçede birileri vardı. Pencereye yaklaşıp kimlerin orada olduğunu görmeye çalıştı.  
Süheyla Hanım, iki hizmetli ile birlikte orada oturmuş kahve içiyordu. Onların dinlenme saati olduğunu biliyordu. Küçük bir tepsiye yiyeceklerini koyup hazır kahveden de bir fincan doldurup yanlarına gitti. Kendini görüp kalkmaya çalışan kızlara gülümseyip oturmalarını söyledi. Mesafeli olmakla yakın olmak gereken zamanları iyi ayarlamak yöneticiliğin birinci kuralıydı. O da bunu babasından öğrenmişti.  
“Kahve soğumadan birer fincan daha alın.” dedikten sonra tepsiyi masaya bıraktı.  
Süheyla Hanım, “Omlet yapayım mı?” diye sorduğunda başı ile hayır dedi.  
“Sedef nerede?”  
“Bir arkadaşınızın evinde havuz partisi varmış. Siz de biliyormuşsunuz. Oraya gitti. Sizi orada bekliyor.”  
“Parti mi? Pazar günüydü o parti.”  
“Bugün Pazar Mine Hanım. Çok uzun süre uyudunuz!”  
“Çok uzun mu? Cumartesi sabahı geldik ve bugün Pazar öyle mi? Yirmi dört saattir uyuyor muyum?”  
“Evet, Sedef hanım sizi uyandıramadı.” Sedef, bir haftadır adını kullanmanın rahatlığından sonra yine eski karmaşanın içinde kaldığı için rahatsızdı.  
“Neden bu kadar acıktığımı anlıyorum.”  
“Omleti yapayım mı?”  
“Tamam, güzel bir kahvaltı yapıp sonra biraz çalışayım. Havuz ve parti fikri de cazip değil. Hala uykum var. Belki yine uzanırım.”  
Sonra masada tanımadığı birinin olduğunu fark edip, sordu. Süheyla, yeni birini işe aldıklarını, Mert Beyin bilgisi olduğunu söyledi. Yeni kız kontrolden geçmiş demekti bu.
“Size kolay gelsin. Süheyla Hanım tüm kuralları, yapılacakları size öğretiyordur eminim.”
Gülümserken başıyla da onaylamıştı Süheyla hanım. Kahvesini bitirip yerinden kalkarken, kahvaltınızı hemen hazırlıyorum, demişti.  
 “Teşekkürler. ”  
Kahvaltısının son lokmalarını kahvesinin eşliğinde yedikten sonra biraz daha oturdu. Yerinden kalkmak istemiyordu. Kardeşinin telefonunu uzun uzun çaldırdı ama kimse açmayınca mesaj yolladı.  
Evin havuzunu kullanmayı aklından geçirse de ondan da vazgeçti. Odasına çıkıp çalışanlar için aldığı hediyeleri ayırdı. Yeni kız sürpriz olmuştu. Hediye beklemeyeceğinden emindi ama diğerlerine verip ona vermemek olmayacağı için kendi paketindeki isim etiketini söküp ona ayırdı paketi. Hepsinin hediyesini dağıttığında yüzlerindeki şaşkınlığı ve hoşnutluğu keyifle izledi.

Sedef, günü uzun süre televizyon karşısında ve kitap okuyarak geçirdi. Mine, telefonundaki mesajı ve aramaları görünce geri aramış ve havuzda neredeyse tüm arkadaşlarının toplanmış olduğunu onu beklediklerini söylemişti. Gün içinde başlayan partide eğlenmeye doymayan grup akşama da devam edecekti. Daha fazla itiraz edemedi. Hazırlandı ve eğlenmek üzere evden çıktı. 

 Günün kalan kısmını havuz partisinde geçiren ikizler eve döndüklerinde saat gece yarısını bulmuştu.

*****

Ertesi gün öğlen saatlerinde telefonun ucundaki Süheyla Hanım, gözyaşları içinde ikizlere, yeni işe alınan kızı işe gelmediği için aradıklarını, ev arkadaşları ile kalan kızın telefonlara yanıt vermediğini, Mert Beyin evine birini yolladığını, vardiyadan dönen ev arkadaşının açtığı kapıyla kızın evde cesedini bulduklarını söylemişti.

İkizler şoke olmuş durumda oturuyorlardı. Yiğit ve Akın odaya geldiğinde ikisinin de esmer tenleri hüzünle solmuş, parlaklıkları yok olmuştu. Gözlerini yerden kaldırmadan oturuyordu ikisi de. Üç ayda üçüncü ölüm haberiydi.

Yanlarında çalışmaya başlayalı dört gün olmuş birisinin ölümü başka bir zaman yine bu kadar etkiler miydi? İkisi de bu soruya ne yanıt vereceklerini bilmiyordu. Şimdi ise büyük bir acı duyuyorlardı. Genç kız, üç kişi tuttukları iki odalı bir evde yaşıyor, ailesi yoksul olduğu için onlara da para göndermek istiyordu. Tüm bunları anlatan Mert, olayı araştıracağını söylemişti. Adli tıptan kısa sürede bir bilgi alacaktı.

Akşam saatlerinde sekreterleri, Mesut Kafkas ile Hasan Taçbaş’ın kendileri ile görüşmek istediğini bildirmişti. Sivil polisler içeri girdiğinde kızlar da onları ayakta karşıladı. Oturmalarını rica ettikten sonra içecek bir şey istemedikleri için hemen konuya girdiler.

“Keşke böyle konular yüzünden sizi rahatsız etmemiz gerekmese ama aileniz için çalışan birinin ölüm haberini alınca konuşmak istedik.” Mert bildirmiş olmalıydı. Bu olayın dosyanın açılmasına faydası olacağını düşünmek acı veriyordu. Keşke kimse ölmeden o dosya için bir şeyler yapabilmiş olsalardı. Sedef kendisini suçluyordu. Polise gitmek üzere hazırladığı dosya çantasındaydı ama ilk iş günü diye çıkamamıştı.
Sedef, duygularını dile getirdi. “Çok üzücü bir ölüm. Çok genç birisi. Daha dört gün önce çalışmaya başlamış.”
“Sağlık kontrolünden geçmiş miydi?” Hasan Taçbaş sormuştu.
“İşe alışları biz yapmıyoruz. Muhasebecilerimiz istemiştir ama işe başladıktan sonra da yapabileceği için sorunuzun yanıtını ancak onlardan alırız. Zorunludur ama ilk ay için değil.”
“Kızın, ilaç içtiğini falan gören var mı?”
Sedef, kardeşine baktı. O da kafasını olumsuz anlamda sallayınca yanıtladı Mesut’un sorusunu. “Ben onu dün sabah yarım saat kadar gördüm. Birlikte kahve içtik. O süre içinde kullanmadı. Kardeşim de görmemiş. Pardon, sorabilir miyim, resmi bir sorgu mu bu? Avukatlarımıza ihtiyacımız var mı?”
“Elbette ki sorgu değil. Sadece sizin aileniz ile ilgili olay olunca acaba eski olaylarla bir bağlantısı var mı diye merak ederek geldik. Amirimiz de biz de sizin dosyanızın kapanmış olmasından rahatsızız. Bir şeyler oturmuyor. Bir tehdit almış olabilir misiniz, o genç kız bir uyarı olabilir mi diye merak ettiğimiz için geldik. Adli tıp ön raporu geldiğinde gerekirse yine bilginize başvururuz.”
“Elimizden gelen yardımı yapacağımızdan emin olun. Bizim için de o kaza henüz gerçekten kaza boyutu kazanmadı.”

Sedef, kardeşinin bu konuşmalardan hoşlanmayan yüz ifadesine bakıp kaşlarını çattı. Hasan Taçbaş iki kardeşi gözlemlemekle görevlendirilmişti. İkizlerin yanından ayrıldığında Mesut’a, “Sağda oturan çok rahattı. Solda oturan ise tehdit kelimesinde ve kaza dosyasının kapanmadığını konuştuğunuz anlarda tedirgin oldu. Mutlaka bildiği bir şey var.”
“O alnındaki iz geçtiğine göre kendisine Sedef diyen kardeş. Mutlaka sakladığı şeyler var. Şu dosyayı yeniden açacak bir şeyler olsa iyi olacak.”
“Bu ölümün bağlantısı olabilir mi?”
“Mümkün…”



*****

“Bir işte her planın elimizde patlaması, hepsinden kurtulmaları akıl alır şey değil. Nasıl başkası ölür? Paketin içine koymadın mı? Öylesine bıraktın mı?”
“Beni saçma şeylerle suçlama! Onun paketine özellikle koydum. Her paket kadife keseler içindeydi ve örümceğin birini o kesenin içine, birini valizine koydum. Hatta yatağının içine bile koydum. Ama bu lanet kadının koruyucuları var. Oteldekiler ısırmadı, paketteki ısırmadı ama hala bir tane daha var. Ondan umutluyum.” Değildi. Tam on tane zehirli örümceği dağıtmıştı. Birini paketin içine, dördünü valiz içine, kalan beş taneyi de odaya ve yatağa dağıtmıştı. Bunca örümcekten biri gidip başka birini ısırmıştı. Valizdekilerin ne olduğunu bilmiyor, kimleri ısıracağını tahmin bile edemiyordu.
“Doğru insanı ısırmasını beklerken kaç gün geçer? Ya da sıra ona gelene kadar kaç kişi ölür?”Ronald neredeyse hattan geçip boğazına sarılacaktı. Onca organizasyon, onca çaba ve sonuçta hiç suçu olmayan birinin ölümü…
“Bak, elimden geleni yaptım. Tamamen rastlantı sonucu ölüm olsun diye büyük çaba harcadım. Kendimi ısırmalarını engelleyerek onları koymam zaten başlı başına bir olaydı. Sen gelmiş, başkası öldü diye beni suçluyorsun. Daha sağlam bir yöntem bulsaydın. Arabasını patlatsaydın mesela…”
“Kapat şu lanet telefonu.”

Kapattı… sonra masasının üstündeki kağıt ağırlığını alıp karşı duvara tüm hırsı ile vurdu… duvarda koca bir göçük oluşmuş, cam ağırlık tuzla buz olmuştu.




*****

Demir ve Tunç kısa sürede eve çıkabilecek kadar toparlanmıştı. Belki bir on gün daha kalacaklardı hastanede. Hümeyra hanımın ve Suat’ın en azından hafta içinde, üç gün, gerektiği ve uygun oldukları takdirde hafta sonları yalıda kalma kararları kızlara yeni bir düzenleme için çalışmaları gerektiğini anımsatmış, Sidney’e gitmeden önce yapılan görüşmeler ile ne istediklerini anlatmış, iç mimarlar ile fikirlerini görüşürken evdeki minik değişiklikleri de istemişlerdi.

Sedef, uzun uykunun ve gün içinde yaşanan büyük şokun ardından bu değişimleri görecek kadar bile kendine gelememişti. Mine, akşam Suat ve Hümeyra’nın geleceğini, odaları ile ilgili son hazırlıklar, noksanların tespiti için iki gece orada kalacaklarını öğrenince şaşırmıştı.

“Tüm düzenlemeler tamam mı?”
“Tamam. Çok iyi çalıştılar. Sana söylemedim, geldiğinde sürpriz olsun istedim.”
“Oldu.”

“Yüzünden belli. Bu şirketi sevdim, onlarla şirket binasının yenilenmesi için de konuşalım. Çok temiz ve hızlı çalıştılar.”

Ekip, tüm odaların ses ve ısı yalıtımını elden geçirmiş, Hümeyra Hanım ile dadının bebeklerin odasının sağında ve solunda olacak şekilde düzenlenmiş odalarında ihtiyaç duyacakları değişimler gerçekleşmişti. Dadı odasından direkt bebek odasına giriş yapılmış, görüntü sistemi kurulmuştu. Sedef, akşama göz atacaktı. Gözüne çarpan bir şey varsa düzelttirecek vakitleri vardı. Bu arada Sidney’deki otel için yaptığı görüşmeyi, orada tanıştığı yaşlı mimarı da anlatıyordu. Mine, kardeşinin verdiği fikirleri sevmişti. Yaşlı adamı görmeden tanımış gibiydi. Günün kalan kısmını yeni fikirler üreterek, otellerine isim arayarak geçirmişlerdi. Buldukları isimleri beğenmiyor, yenisi için kafa patlatıyorlardı. Sonunda akşam olup işten çıkarken ölüm haberinin olumsuz etkisini bir süreliğine unutmuş olduklarını fark ettiler.

Akşam hep birlikte yemeğe oturduklarında bu düzenlemenin çok da kötü olmadığını düşünüyorlardı. Başta biraz soğuk olan konuşmalar bir süre sonra daha doğal bir hal almıştı. Kızlar bunun uzun sürmesini diledi. Esra’dan dinlediklerine göre uyumlu bir kadındı ama böyle bir ortamda yetişmemiş, hizmetçilerin olduğu bir evde yaşamamıştı. Bir süre işlere karışacağından çekiniyorlardı. Süheyla Hanım, evin tüm düzeninden sorumluydu ve işine karışılmasını istemezdi. Hümeyra Hanım’ın işe karışmaya varan tavırları olursa ortam gerilebilirdi. Yol yakınken uyarmakta fayda gören Mine yemeğin sonunda konuyu açtı.  
“Hümeyra Hanım, şimdi söyleyeceklerimi yanlış anlamayın lütfen. Sizin burada olmanızdan memnunuz ve uzun bir süre de bizimle kalmanızı istiyoruz. Burada kaldığınız sürece görevlilerimiz sizin de tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacaklar. Çamaşır ütü gibi ev işlerinin tamamını onlar yapar. Siz sadece Süheyla Hanıma ne istediğinizi söyleyin yeterli. Evimizin tüm düzeninden o sorumludur. Özel olarak istediğiniz yemek olduğu zaman da ona iletmeniz yeterlidir. Aşçılarımızla görüşür ve istediğiniz yemeğin hazırlanmasını sağlar.”  
“Yani bana kibarca işlere burnumu sokmamamı mı söylüyorsunuz?”  
“Kibar olmaya çalışmıştım ama başaramamışım sanırım.” derken ortamı yumuşatmak için gülümsüyordu. Kendisi de olsa biraz kızardı uyarılmaya.  
Hümeyra da aynı şekilde gülümseyerek yanıtladı. Sesi de daha sıcaktı. “Yo gayet kibardınız. Evin düzenini Esra’dan da biliyordum. Zaten ev bir şekilde bu düzenle yürürken benim köstek olmaya hiç niyetim yok. Tek sorun belki arada mutfakta bir şeyler pişirmek istemem olabilir. Sanırım o kadarına kimse karşı çıkmaz.”  
“Buna belki de en çok biz memnun oluruz. Sizin yemeklerinizin lezzetini biliyoruz.” 
“Tamam o halde bir sorunumuz kalmadı.”  
“Bence bir konu daha var. Onu da hallettik mi gerçekten sorun kalmayacaktır.” Mine konuşurken Suat başını kaldırıp sert bir suratla bakmaya başlamıştı. Kendini sığıntı gibi hissetmeye başlıyordu. Daha ilk akşamdan bu kadar talep beklememişti. Annesinden önce o sert bir sesle “Başka istekleriniz de mi var?” diye sordu.  
Kızlar Suat’a ve annesine bakarken gülümsüyorlardı. “Evet, evin içinde sadece çalışanlarımız bizimle ‘siz’ diye konuşur. Size ‘sen’ diye hitap etmemizde sakınca var mı? Elbette bize de aynı şekilde hitap etmelisiniz. Evimizde samimiyeti tercih ederiz.”  
Hümeyra hanım gülerek “Bu muydu? Zaten böyle çok resmi ve soğuk oluyor. Madem torunuma bakarken bir arada yaşayacağız daha sıcak bir ortamı tercih edeceğimden emin olabilirsiniz.” dedi. Nihayet masaya gerçek bir rahatlık çökmüştü.  
Yemeğin sonunda duydukları kapı sesi ile ziyaretçilerini beklemeye başladılar. Kısa süre sonra görevlilerden biri gelip kapıdan, “Mine Hanım, sizi görmek istiyorlar.” dedi. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Sedef, Mine olarak yerinden kalkıp kapıya gitti.

Sedef, kapıya gittiğinde neden kızın şaşkın bakışlarla kendisine baktığını anlamıştı. “İyi akşamlar, Mesut Bey, Hasan Bey.” Başı ile ikisini de selamlamıştı.  “Kaza ile ilgili yeni bir şey mi var? Hem neden kapıda bekliyorsunuz? Buyurun içeri girin.”  
“Mine Hanım, kaza ile ilgili değil ziyaret nedenimiz. Sizi emniyete götürmemiz gerekiyor. Önemli bir konu.” 
“Nasıl önemli? Babamın kazası ile ilgili değilse nedir?” 
“Amirimiz anlatır. Lütfen bizimle gelin.” 
Sedef, çantasını alırken kardeşine avukatlara haber vermesini söyledi. Suat ve Hümeyra bir şey anlamamıştı. Kaza ile ilgili değilse neydi bu konu? Gecenin bu saatinde neden kapıya dayanmıştı iki polis? 
Sedef, resmi plakalı bir aracın arka koltuğuna otururken Mesut da yanına oturdu. Mert, aracın arkasına hemen bir koruma otosu yollarken Ahmet “Polislerin yanında ne olacağını sanıyorsun?” diye sorduğunda Mert, kırışan alnını ovalayarak yanıt verdi.
“Kimseye güvenmiyorum. Kızları da kaybetmek istemiyorum.”



1 yorum:

  1. Oooffff sıkı bölüm :))) sanırım artık Sedef ve Mine oyunu bir şekilde açığa çıkacak

    YanıtlaSil