10 Eylül 2015 Perşembe

DOĞRU ERKEK NASIL BULUNUR? 22. Bölüm

Pazar gününün çoğunu odasında geçirdi. Aklı çok karışmıştı.
Tayfun’a aşıktı!
Bu nasıl olmuştu? O kadar madde yazmıştı. Ama önemli bir maddeye hiç uymayan bir erkeğe aşık olmuştu.
Bir esmere aşıktı!
Pekala o? O ne hissediyordu? Çağla onun çalışanıydı. Elbette patron-çalışan ilişkisinden başka bir şey aklında yoktu. Çağla kendi kendine gelin güvey olduğunun farkındaydı. Tayfun Beyin hareketlerinde özel bir şeyler yoktu. Var mıydı? Son birkaç ayı düşününce ümitleniyordu. Bir an sonra o dönemlerde hayatında Nurgül’ün olduğunu anımsıyor ve ümitleri suya düşüyordu.
Kızlarla yaptığı konuşmayı anımsadı. Ne demişlerdi? Hep onu düşünüyor yanında olmak istiyor musun?

Evet, hem de çok istiyordu. Acaba bugün ne yapıyordu? Belki ailesi ile vakit geçiriyordur. Acaba? Hayır öyle şeyler düşünmeyecekti. Zaten önünde yeterince engel vardı, yenilerinin eklenmesine gerek yoktu.
Sanki düşünmeyince olmayacaktı!

***** 

Çağla, pazartesi sabahı kalktığında onu bir sürpriz bekliyordu. Annesi çok hastaydı. Babası işe gitmişti. Teyzesi de hafta sonu kayınvalidesine gitmiş henüz dönmemişti. Çağla evde kalmalıydı. İş yerini arayıp gelemeyeceğini bildirdikten sonra yaz günü soğuk algınlığına yakalanan annesini doktora götürdü. Eve döndüklerinde saat on birdi. Öğlen için yemek hazırlığına girişti. İyi ki artık yemek yapabiliyordu. Tansiyonu çok düşen Hale Hanım yatağına uzanmıştı.
Ev telefonunun kısık sesini duyunca hızlı adımlarla antreye yürüdü, annesini uyandırmasın diye hemen açtı telefonu. Arayan Tayfun’du! Kendisini kontrol mü ediyordu? Sinirli bir sesle yanıt verdiğinin farkındaydı ama kontrol etmesinden hiç hoşlanmamıştı.
“Tayfun Bey, merhaba. Annem rahatsız olduğu için gelemedim.”
“Biliyorum Çağla, söylediler. Ben hem nasıl olduğunu sormak, hem de yardımcı olabileceğim bir şey var mı demek için aradım.” Sesi çok yumuşak ve merak doluydu.
Çağla, kendisi hastayken bir kere bile aramayan Tayfun’a daha da sinirlendi. Aksi bir sesle “Yok, teşekkürler.” dedi. Telefonun ucunda Tayfun da anlamamıştı neden sert bir yanıt aldığını.
“Ne oldu Çağla?”
“Bir şey olmadı.” Zaten sorun da buydu. Bir şey olmamıştı. Annesini bile merak eden adam kendisini hiç merak etmemişti. “Tayfun bey ocakta yemek var. İş ile ilgili bir şey var mı? Evden de yaparım.”
“Yok Çağla, biz hallederiz. Geçmiş olsun” Tayfun onun bu tavırlarından sonra kendi sinirine hakim olamadı. O sinirle de biraz sert kapattı telefonu. İki adım ileri bir adım geri… Bu kızın ne zaman neye tepki verdiğini anladığını sanıyordu. Az önce yanıldığını fark etti. Sabah bir toplantısı vardı. Şirkete geldiğinde Çağla’yı göreceğini umarken annesinin hasta olduğunu öğrenmişti. Hem sesini duymak, hem de yardımcı olmak için aramıştı ama Çağla çok ters konuşmuştu.
Neden bu kadar ters davranıyordu?
Lanet olsun.
Yanlış anlamıştı! Evi aramasını kendisini kontrol ediyor diye algılamıştı! Evet ya sesi bir anda onun için sertleşmişti. Bunu ona izah edebilirdi.
Biraz daha rahatladı.

***** 

Çağla, telefonu kapattıktan sonra yemekleri bir tepsiye koyup yatak odasına götürdü. Annesi uyanıktı.
“Sana çorba yaptım. Boğazını yumuşatsın.”
“Sağ ol. Kimdi arayan?”
“Tayfun Bey aradı. Seni merak etmiş, onu sordu.” Çağla, bunu bile sinirle söylemişti. Hale Hanım onun neye sinirlendiğini anlamadı. Kısık sesi ile “Çok efendi biri o.” diye görüşünü belirtti. Annesinin de ondan yana olmasına sinirlenen Çağla, “Hiç de değil. Ben kaç gün yattım bir kere aradı mı? Eminim şimdi de benim kaytardığımı düşünüp aradı. Ama morardığından eminim. Ben kaytarmam.”
“Adama da bu sinirle mi yanıt verdin?”
“Verdimse ne oldu?”
“Benim çatlak kızım, adam seni her gün aradı. Ama ev telefonundan aradı. Böylece sen uyuyorsan uyandırmayacaktı.”
Çağla, utançtan kızardığından emindi. Adamı nelerle suçlamıştı? Üstelik çok da ters davranmıştı.
“Neden söylemedin?”
“Çünkü söylemeyin dedi. Bu Tayfun Beyin sana karşı bir ilgisi mi var? Bugüne kadar hiç öyle bir şey anlatmadın ama adamın ilgisi de pek çalışan-patron ilgisi değil.” Hale hanım kızının ağzını aramaya çalışıyordu. Tayfun’un ilgisi olduğundan emindi. Salak kızının da burnunun ucundaki kısmetini bir an önce görmesini istiyordu. Biliyordu ki Çağla’ya Tayfun hakkında tavsiyelerde bulunsa ters tepecekti. Hala susmaya devam edebilirdi fakat o an, kızının kafasının karışık olduğunu anlamış ve küçük bir müdahalede bulunmuştu.
“Yok öyle bir şey.” Ama gözlerini kaçırmıştı.
“Bence var da sen fark etmemişsin. Bu adam, ya çok iyi biri ya da seninle gerçekten ilgileniyor.”
“Anne, benim kafamı daha çok karıştırma.” O an en sağlam bahanesine sarıldı. “Bu adam, esmer bir kere.”
“Ne olmuş? Esmerden koca olmaz mı?”
“Bana koca olmaz.”
“Neden? Esmer esmerle evlenemez mi?”
“Ya anne ikimiz de esmer olunca bebeğimiz de esmer olur.”
“Ne güzel işte kara böcek olur.”
“Bak sen bile kara böcek diyorsun.”
“Ay kızım sen gerçekten salaksın. Bu adam sana aşıksa, sen de ona aşıksan… ya da ondan hoşlanıyorsan ne önemi var saçının kaşının renginin? Bu kadar saçma şey duymadım. Gönül bu. Ayrıca esmer bebeklere bayılırım. O iki dişi çıktığında esmer tenlerinde ne güzel parlar.”
“Anne adamın benden hoşlandığına ve hatta senin dediğin gibi aşık olduğuna dair tek bir bulgu yokken sen ondan çocuk bile yaptın. Ben şimdi o adamın yüzüne nasıl bakacağım?”
“Ne varmış bakmanda? Aklını mı alıyor başından? Bunun için mi bakamıyorsun?”
“Anneeeeeee sen hasta değil misin? Aklın nelere çalışıyor. Hadi iç çorbanı soğudu.”
“Bağırma bana. Ben sadece fikrimi söyledim. Başka da şey söylemem. Yok söylerim. Senin doğurganlığının bitmesine bir buçuk senen mi kaldı? Anımsatayım dedim de.”
Çağla annesine devirdiği gözleri ile bakıp çarpmamak için kendini zor tuttuğu kapıyı dışarıdan çekerek odasına gitti.
Annesi yanılıyordu. Kendisine güvenmeyen biriydi Tayfun. Arayıp kontrol etmişti. Bunu nasıl düşünür, diye kendisini yiyordu. Hiç mi tanımamıştı Çağla’yı.
Tanıyıp tanımaması önemli miydi? Bu kafa karışıklığını nasıl çözecekti? Bugüne kadar aklında bile olmayan şeyler şu an hep bir ağızdan bağırıyor ve Tayfun’a olan duygularını harekete geçiriyordu.
Odasında dört dönüyordu. Ne yapacaktı? Bu aşkı nasıl yaşayacaktı? Lanet etmeye başladı kendisine. Adamın hayatında kendisinin yeri yoktu. Ne kendisi ile ilgileniyor ne de güveniyordu. Ne yapacak, nasıl tüm o saçmalıklarını aklından silecekti?
Baştan çıkartmak için bir şeyler mi yapsaydı? Ya geri teperse? O zaman işinden de olurdu. Çünkü kimse yanında tacizci bir personel çalıştırmak istemezdi. İşinden ayrılması acaba daha iyi olabilir miydi? Böylece artık çalışan ve patron olmayacaklar ve belki de en azından deneyebileceklerdi. Ya da Çağla’yı görmediği için hiç aklına getirmeyecekti! Bu çözümü hemen sildi aklından. Sevmemişti. Odada dolaşmaya devam etti. İlk önce ne yapacağına karar vermeliydi.
Annesinin seslenmesi ile yatak odasına geçti.
“Ne yapıyorsun?”
“Hiç!”
“Hiç mi? Hımm aklından neler geçiyor acaba?”
“Hiç.”
“Çağla, şu tepsiyi al kucağımdan ve bir ıhlamur yap bana. Sonra da ne yapacağına karar ver.”
“Anne, ıhlamurunu içip uyu olur mu? Canıma okuyorsun.”
“Ben bir şey yapmıyorum. Senin aklını başına toplamaya çalışıyorum.”
“Anne, bak Tayfun’un bana ilgilisi olduğunu söyleyen sensin. Ben hiç öyle şeyler hissetmedim.”
“Dün bana, geceyi anlatırken pek de hissetmemiş gibi değildin. Daha önce kaç kez iş gezisine gittiniz. Hiç mi bir şey olmadı?”
“Anneeeee ne olacak? Olmadı tabii”
“Çağla, bak kızım, sen gerçekten ya körsün ya da salaksın. Bu adam seni çok beğeniyor. Sen hastayken eve getirdiğinde sana nasıl baktığını teyzen de gördü ben de. Evden gitmek istemiyordu ama ne bahane edip kalacaktı? Aklı sende kalarak gitti.”
“Bu senle teyzemin görmek istediği! Eminim bir an önce gitmek istemiştir.”
“Tamam kızım sen en doğrusunu biliyorsun. Karışmıyorum. Git başka bir sürü işe yaramaz ile çıkmaya devam et. Elinin altındakini kaçır.”
“Anne, ben de kaçırmak istemem ama o benimle gerçekten ilgilenmiyor.”
Hale Hanım, bu cümleden umutlansa da belli etmedi. “Tamam dedim ya. Sen en iyisini bilirsin.”
Annesinin bu cümlesi ile ‘lafıma geleceksin’ dediğini çok iyi biliyordu. Genelde yanılmazdı.
Fakat bu kez yanılıyordu.

***** 

Annesinin yanından çıkıp yine kendi odasına girdi. Söylediklerini düşünüyordu. Tayfun’un hayatında kendisi için yer yoktu. En azından iki gece önce aksi yönde bir şey fark etmemişti. Yoksa var mıydı? Amcasının doğum gününde yaşananları aklından geçirmeye başladı. Önce danslarını düşündü. İlk dans biraz mesafeliyken ikinci dans çok daha yakın geçmişti. En son dansta ise neredeyse göğsüne yaslamıştı kendisini. O an heyecanla vücudunun titrediğini anımsıyordu.
Babaannesi ile tanıştırmış ve Afife Hanım kendisi ile çok ilgilenmişti. Sonra annesi ile tanıştırmış ve Ümran Hanım da kendisi ile ilgilenmiş hatta yeniden görüşelim demişti. Süleyman Bey zaten hep iyiydi.
Acaba Tayfun’un olmasa bile Süleyman Beyin aklında mı vardı? O mu annesine söylemiş ve Çağla ile yakından ilgilenmişlerdi? Müstakbel gelin avına çıkmış iki anne olabilirler miydi? Neden olmasın? Bu durumda o gece yaşananlar yine Tayfun’un isteği ile değil aile büyüklerinin isteği ile yaşanmış olmalıydı. Bu da Tayfun’un her şeyden habersiz o gece sadece kibar davrandığını gösteriyordu.
Ne yapacaktı?
Önce annesinin iyileşmesini bekleyecek, olmazsa teyzesinin dönmesini bekleyecek ve kızlarla bir araya gelecekti. Onlardan fikir alması iyi olabilirdi… Yok bu da iyi bir yöntem değil çünkü bu durumda Fatih ile Doğan’ın, Tayfun’a aşık olduğunu öğrenmesi an meselesiydi. Bu işi kendisi çözmeliydi.
Ne yapacaktı?
1.             Normal davranacaktı
2.            İzleyecek ve ilgisini yakalamaya çalışacaktı
3.            İlgisi olduğunu anlarsa ve Tayfun da bir şekilde kendisine açılırsa bu kez de içinde bulunduğu durumu anlatmalıydı
4.            Bunu anlatacak kadar yakın olunacak zamanı beklemesi gerekiyordu
5.            Eğer anlattıklarından sonra yine kendisi ile birlikte olmak ve hatta evlenmek istiyorsa elini çabuk tutacaktı.
6.            Evlendikten sonra da … ‘bir dakika… ya o evlenince hemen çocuk istemezse? O zaman tüm bu planların hepsi iptal mi olacaktı? Eğer hemen çocuk istemiyorsa ona çaktırmadan hamile kalırım. Evet en iyisi bu. Acaba ilk geceden hamile kalmak için ne yapmam gerekiyor?’  Bunu araştıracaktı. Yanına soru işareti koyarak bir sonraki maddeye geçti.
7.             Benim doğru erkek listemde yalan ile ilgili maddem var. Bu durumda ben 6. Madde ile kendi listeme ihanet etmiyor muyum? Dürüstlüğüm nereye gidiyor? En iyisi ben adım adım gideyim. İlk önce benimle ilgileniyor mu ilgilenmiyor mu? Bunu anlayayım. Sonra da diğer maddeleri sıra ile uygulamaya bakarım.
8.            Tüm bunları yaparken başka erkekler ile çıkmaya devam edecek miyim? Hayır! Tabii ki etmeyeceğim. Benim başkası ile buluştuğumu duyunca kıyameti koparmaz mı benimle ilgilenen erkek?
Çağla, sekizinci maddeyi yazdıktan sonra yine sinirlendi. Annesi gerçekten yanılıyordu. Bunca zamandır bir kerelik kaç erkekle çıktığını kendisi bile anımsamıyordu. Hep bir arayış içindeydi ama bulamamış ve onlarca erkekle ikinci kereye ulaşmayan flörtler yaşamıştı. Üstelik bunların hemen hepsini Tayfun da biliyordu? Çünkü çoğu zaman büroda konusu oluyordu. Arkadaşları o akşam nereye kiminle gideceğini sorduklarında anlatıyordu. Hangi erkek böyle bir kadını isterdi ki?
İşte şimdi yaptıklarının ceremesini çekecekti. Sevdiği erkeğin gözünde nasıl bir yere geldiğini ancak anlıyordu. Eh bu durumda hiç şansı kalmamıştı. Maddelerini dosyalayacağına silmeye karar verdi. Bilgisayarın silme tuşuna basacakken son anda durdu.
Bu liste pişmanlığının kanıtı olarak kalacaktı.
Öğleden sonra annesi daha da iyileşmişti. Kızlar aramış nasıl olduğunu sormuştu. Teyzesi de akşam dönmüş böylece Çağla salı günü işe gidebilecek hale gelmişti. İlk defa işe gitmemek için mazeret arıyordu. Kendi hissettikleri yüzünden tüm tadı kaçmıştı. Bunca aydır bir sürü erkek ile çıkarsa şimdi gerçekten istediği erkeği elinden kaçırabilirdi. Kimi suçlayacaktı? Erken menopoza girmesini mi? İyi de bunu yeni öğrenmemişti. Öğrendiğinden beri saçma sapan şeyler yaptığının farkındaydı. En iyisi şu yumurta dondurma işlemini araştırmaktı. Gerçi doktorunun geri dönüşüm ile ilgili yüzde verememiş olması canını sıkıyordu. Ya dondurulan yumurtalar ile yine de bebeği olmazsa? Bu arada Amerika da sperm bankasından alacağı sperm için de geç kalmış olmayacak mıydı?
Akşam yemeğinden sonra biraz ailesi ile oturmuş, erkek kardeşinin dersine yardım etmiş, sonra da odasına çekilmişti.
Çağla aklından atamadığı bir sürü sorun ile boğuşurken yatağının üstünde kıvrılıp uyumuştu. Telefonunun sesi ile uyandı. Ekranda tanımadığı bir numara vardı. Saat yarım olmuştu. Korku ile açtı telefonu. O saatte iyi bir haber gelmeyeceğini düşünürdü. “Alo?”
“Çağla, merhaba. Nasılsın?”
“Ben iyiyim de siz kimsiniz?”
“Beni tanımazsın. Daha doğrusu tanışmıştık ama unutmuşsundur. Ali’nin arkadaşıyım ben. Sinan adım. Anımsadın mı? Nişanda tanışmıştık. Üç hafta sonra düğün var ve ben oraya seninle katılmak istiyorum. Senin için de uygun mu?”
Çağla, telefonuna aptal aptal baktı. Sanki numaradan kim olduğunu anlayabilecekmiş gibi davranıyordu. Bu kimdi? Ve bu kişi gecenin yarımında kendisini düğüne gitmek için mi arıyordu? Üstelik konuşmasındaki pelteklikten alkollü olduğu da belliydi. Telefonunu nereden almıştı acaba? Yarın Jülide’ye soracağım, diyerek aklının bir köşesine not etti.
“Sizi hatırlamıyorum. Ayrıca benim düğüne gideceğim biri var. Ve son olarak siz manyak mısınız da gece yarısı beni bunun için arıyorsunuz?”
Telefonu kapattığında hala sinirden titriyordu. Bu nasıl bir şeydi ya? Gerçi iyi olmuştu o telefonun çalması. Üstündekileri çıkartıp askılı geceliğini geçirdi sırtına. Pikesinin altına girip gözlerini yumdu. Telefonun aklına getirdiği düğünü düşündü. Jülide gelinliğinin ve oturacağı evin hazırlıkları ile meşguldü. Eylülde de Yeşim aile arasında nişan yapacaktı. Elif ile Berna hayatlarından memnun ilişkilerini devam ettiriyordu.
Etrafındaki herkesin hayatı düzene girmişti. En düzene girmesi gereken ve bunu hemen yapması gereken Çağla ise gece yarısı arayan manyaklarla uğraşıyordu.
 37. Olur olmaz zamanda aramasın, gece yarısı hiç aramasın

Bilgisayarına yeni maddeyi yazdığında aslında bu maddeleri yazarken eğlendiğini düşünüyordu. Her madde uygulanabilir değildi. Mesela bu saatte arayan Tayfun olsaydı ve “Yarın işe gelebiliyor musun?” diye sorsaydı, asla bu maddeyi yazmazdı. Gülümseyerek onun sesini kulaklarına kadar ulaştırdı. İki gündür görmemişti ve çok özlemişti. Tayfun’u düşünerek uykuya daldığında az önceki gülümseme hala yüzündeydi. 

1 yorum: