Pazar gününün çoğunu
odasında geçirdi. Aklı çok karışmıştı.
Tayfun’a aşıktı!
Bu nasıl olmuştu? O kadar
madde yazmıştı. Ama önemli bir maddeye hiç uymayan bir erkeğe aşık olmuştu.
Bir esmere aşıktı!
Pekala o? O ne
hissediyordu? Çağla onun çalışanıydı. Elbette patron-çalışan ilişkisinden başka
bir şey aklında yoktu. Çağla kendi kendine gelin güvey olduğunun farkındaydı.
Tayfun Beyin hareketlerinde özel bir şeyler yoktu. Var mıydı? Son birkaç ayı
düşününce ümitleniyordu. Bir an sonra o dönemlerde hayatında Nurgül’ün olduğunu
anımsıyor ve ümitleri suya düşüyordu.
Kızlarla yaptığı konuşmayı
anımsadı. Ne demişlerdi? Hep onu
düşünüyor yanında olmak istiyor musun?
Evet, hem de çok istiyordu.
Acaba bugün ne yapıyordu? Belki ailesi ile vakit geçiriyordur. Acaba? Hayır
öyle şeyler düşünmeyecekti. Zaten önünde yeterince engel vardı, yenilerinin
eklenmesine gerek yoktu.
Sanki düşünmeyince
olmayacaktı!
*****
Çağla, pazartesi sabahı
kalktığında onu bir sürpriz bekliyordu. Annesi çok hastaydı. Babası işe
gitmişti. Teyzesi de hafta sonu kayınvalidesine gitmiş henüz dönmemişti. Çağla
evde kalmalıydı. İş yerini arayıp gelemeyeceğini bildirdikten sonra yaz günü
soğuk algınlığına yakalanan annesini doktora götürdü. Eve döndüklerinde saat on
birdi. Öğlen için yemek hazırlığına girişti. İyi ki artık yemek yapabiliyordu.
Tansiyonu çok düşen Hale Hanım yatağına uzanmıştı.
Ev telefonunun kısık sesini
duyunca hızlı adımlarla antreye yürüdü, annesini uyandırmasın diye hemen açtı
telefonu. Arayan Tayfun’du! Kendisini kontrol mü ediyordu? Sinirli bir sesle
yanıt verdiğinin farkındaydı ama kontrol etmesinden hiç hoşlanmamıştı.
“Tayfun Bey, merhaba. Annem
rahatsız olduğu için gelemedim.”
“Biliyorum Çağla,
söylediler. Ben hem nasıl olduğunu sormak, hem de yardımcı olabileceğim bir şey
var mı demek için aradım.” Sesi çok yumuşak ve merak doluydu.
Çağla, kendisi hastayken
bir kere bile aramayan Tayfun’a daha da sinirlendi. Aksi bir sesle “Yok,
teşekkürler.” dedi. Telefonun ucunda Tayfun da anlamamıştı neden sert bir yanıt
aldığını.
“Ne oldu Çağla?”
“Bir şey olmadı.” Zaten
sorun da buydu. Bir şey olmamıştı. Annesini bile merak eden adam kendisini hiç
merak etmemişti. “Tayfun bey ocakta yemek var. İş ile ilgili bir şey var mı?
Evden de yaparım.”
“Yok Çağla, biz hallederiz.
Geçmiş olsun” Tayfun onun bu tavırlarından sonra kendi sinirine hakim olamadı.
O sinirle de biraz sert kapattı telefonu. İki adım ileri bir adım geri… Bu
kızın ne zaman neye tepki verdiğini anladığını sanıyordu. Az önce yanıldığını
fark etti. Sabah bir toplantısı vardı. Şirkete geldiğinde Çağla’yı göreceğini
umarken annesinin hasta olduğunu öğrenmişti. Hem sesini duymak, hem de yardımcı
olmak için aramıştı ama Çağla çok ters konuşmuştu.
Neden bu kadar ters
davranıyordu?
Lanet olsun.
Yanlış anlamıştı! Evi
aramasını kendisini kontrol ediyor diye algılamıştı! Evet ya sesi bir anda onun
için sertleşmişti. Bunu ona izah edebilirdi.
Biraz daha rahatladı.
*****
Çağla, telefonu kapattıktan
sonra yemekleri bir tepsiye koyup yatak odasına götürdü. Annesi uyanıktı.
“Sana çorba yaptım. Boğazını
yumuşatsın.”
“Sağ ol. Kimdi arayan?”
“Tayfun Bey aradı. Seni
merak etmiş, onu sordu.” Çağla, bunu bile sinirle söylemişti. Hale Hanım onun
neye sinirlendiğini anlamadı. Kısık sesi ile “Çok efendi biri o.” diye görüşünü
belirtti. Annesinin de ondan yana olmasına sinirlenen Çağla, “Hiç de değil. Ben
kaç gün yattım bir kere aradı mı? Eminim şimdi de benim kaytardığımı düşünüp
aradı. Ama morardığından eminim. Ben kaytarmam.”
“Adama da bu sinirle mi
yanıt verdin?”
“Verdimse ne oldu?”
“Benim çatlak kızım, adam seni
her gün aradı. Ama ev telefonundan aradı. Böylece sen uyuyorsan
uyandırmayacaktı.”
Çağla, utançtan
kızardığından emindi. Adamı nelerle suçlamıştı? Üstelik çok da ters
davranmıştı.
“Neden söylemedin?”
“Çünkü söylemeyin dedi. Bu
Tayfun Beyin sana karşı bir ilgisi mi var? Bugüne kadar hiç öyle bir şey
anlatmadın ama adamın ilgisi de pek çalışan-patron ilgisi değil.” Hale hanım
kızının ağzını aramaya çalışıyordu. Tayfun’un ilgisi olduğundan emindi. Salak
kızının da burnunun ucundaki kısmetini bir an önce görmesini istiyordu.
Biliyordu ki Çağla’ya Tayfun hakkında tavsiyelerde bulunsa ters tepecekti. Hala
susmaya devam edebilirdi fakat o an, kızının kafasının karışık olduğunu anlamış
ve küçük bir müdahalede bulunmuştu.
“Yok öyle bir şey.” Ama
gözlerini kaçırmıştı.
“Bence var da sen fark
etmemişsin. Bu adam, ya çok iyi biri ya da seninle gerçekten ilgileniyor.”
“Anne, benim kafamı daha
çok karıştırma.” O an en sağlam bahanesine sarıldı. “Bu adam, esmer bir kere.”
“Ne olmuş? Esmerden koca
olmaz mı?”
“Bana koca olmaz.”
“Neden? Esmer esmerle
evlenemez mi?”
“Ya anne ikimiz de esmer
olunca bebeğimiz de esmer olur.”
“Ne güzel işte kara böcek
olur.”
“Bak sen bile kara böcek
diyorsun.”
“Ay kızım sen gerçekten
salaksın. Bu adam sana aşıksa, sen de ona aşıksan… ya da ondan hoşlanıyorsan ne
önemi var saçının kaşının renginin? Bu kadar saçma şey duymadım. Gönül bu.
Ayrıca esmer bebeklere bayılırım. O iki dişi çıktığında esmer tenlerinde ne
güzel parlar.”
“Anne adamın benden
hoşlandığına ve hatta senin dediğin gibi aşık olduğuna dair tek bir bulgu
yokken sen ondan çocuk bile yaptın. Ben şimdi o adamın yüzüne nasıl bakacağım?”
“Ne varmış bakmanda? Aklını
mı alıyor başından? Bunun için mi bakamıyorsun?”
“Anneeeeeee sen hasta değil
misin? Aklın nelere çalışıyor. Hadi iç çorbanı soğudu.”
“Bağırma bana. Ben sadece
fikrimi söyledim. Başka da şey söylemem. Yok söylerim. Senin doğurganlığının
bitmesine bir buçuk senen mi kaldı? Anımsatayım dedim de.”
Çağla annesine devirdiği
gözleri ile bakıp çarpmamak için kendini zor tuttuğu kapıyı dışarıdan çekerek
odasına gitti.
Annesi yanılıyordu.
Kendisine güvenmeyen biriydi Tayfun. Arayıp kontrol etmişti. Bunu nasıl
düşünür, diye kendisini yiyordu. Hiç mi tanımamıştı Çağla’yı.
Tanıyıp tanımaması önemli
miydi? Bu kafa karışıklığını nasıl çözecekti? Bugüne kadar aklında bile olmayan
şeyler şu an hep bir ağızdan bağırıyor ve Tayfun’a olan duygularını harekete
geçiriyordu.
Odasında dört dönüyordu. Ne
yapacaktı? Bu aşkı nasıl yaşayacaktı? Lanet etmeye başladı kendisine. Adamın
hayatında kendisinin yeri yoktu. Ne kendisi ile ilgileniyor ne de güveniyordu.
Ne yapacak, nasıl tüm o saçmalıklarını aklından silecekti?
Baştan çıkartmak için bir
şeyler mi yapsaydı? Ya geri teperse? O zaman işinden de olurdu. Çünkü kimse
yanında tacizci bir personel çalıştırmak istemezdi. İşinden ayrılması acaba
daha iyi olabilir miydi? Böylece artık çalışan ve patron olmayacaklar ve belki
de en azından deneyebileceklerdi. Ya da Çağla’yı görmediği için hiç aklına
getirmeyecekti! Bu çözümü hemen sildi aklından. Sevmemişti. Odada dolaşmaya
devam etti. İlk önce ne yapacağına karar vermeliydi.
Annesinin seslenmesi ile
yatak odasına geçti.
“Ne yapıyorsun?”
“Hiç!”
“Hiç mi? Hımm aklından
neler geçiyor acaba?”
“Hiç.”
“Çağla, şu tepsiyi al
kucağımdan ve bir ıhlamur yap bana. Sonra da ne yapacağına karar ver.”
“Anne, ıhlamurunu içip uyu
olur mu? Canıma okuyorsun.”
“Ben bir şey yapmıyorum.
Senin aklını başına toplamaya çalışıyorum.”
“Anne, bak Tayfun’un bana
ilgilisi olduğunu söyleyen sensin. Ben hiç öyle şeyler hissetmedim.”
“Dün bana, geceyi
anlatırken pek de hissetmemiş gibi değildin. Daha önce kaç kez iş gezisine
gittiniz. Hiç mi bir şey olmadı?”
“Anneeeee ne olacak? Olmadı
tabii”
“Çağla, bak kızım, sen
gerçekten ya körsün ya da salaksın. Bu adam seni çok beğeniyor. Sen hastayken
eve getirdiğinde sana nasıl baktığını teyzen de gördü ben de. Evden gitmek
istemiyordu ama ne bahane edip kalacaktı? Aklı sende kalarak gitti.”
“Bu senle teyzemin görmek
istediği! Eminim bir an önce gitmek istemiştir.”
“Tamam kızım sen en
doğrusunu biliyorsun. Karışmıyorum. Git başka bir sürü işe yaramaz ile çıkmaya
devam et. Elinin altındakini kaçır.”
“Anne, ben de kaçırmak
istemem ama o benimle gerçekten ilgilenmiyor.”
Hale Hanım, bu cümleden
umutlansa da belli etmedi. “Tamam dedim ya. Sen en iyisini bilirsin.”
Annesinin bu cümlesi ile
‘lafıma geleceksin’ dediğini çok iyi biliyordu. Genelde yanılmazdı.
Fakat bu kez yanılıyordu.
*****
Annesinin yanından çıkıp
yine kendi odasına girdi. Söylediklerini düşünüyordu. Tayfun’un hayatında
kendisi için yer yoktu. En azından iki gece önce aksi yönde bir şey fark
etmemişti. Yoksa var mıydı? Amcasının doğum gününde yaşananları aklından
geçirmeye başladı. Önce danslarını düşündü. İlk dans biraz mesafeliyken ikinci
dans çok daha yakın geçmişti. En son dansta ise neredeyse göğsüne yaslamıştı
kendisini. O an heyecanla vücudunun titrediğini anımsıyordu.
Babaannesi ile tanıştırmış
ve Afife Hanım kendisi ile çok ilgilenmişti. Sonra annesi ile tanıştırmış ve
Ümran Hanım da kendisi ile ilgilenmiş hatta yeniden görüşelim demişti. Süleyman
Bey zaten hep iyiydi.
Acaba Tayfun’un olmasa bile
Süleyman Beyin aklında mı vardı? O mu annesine söylemiş ve Çağla ile yakından
ilgilenmişlerdi? Müstakbel gelin avına çıkmış iki anne olabilirler miydi? Neden
olmasın? Bu durumda o gece yaşananlar yine Tayfun’un isteği ile değil aile
büyüklerinin isteği ile yaşanmış olmalıydı. Bu da Tayfun’un her şeyden habersiz
o gece sadece kibar davrandığını gösteriyordu.
Ne yapacaktı?
Önce annesinin iyileşmesini
bekleyecek, olmazsa teyzesinin dönmesini bekleyecek ve kızlarla bir araya
gelecekti. Onlardan fikir alması iyi olabilirdi… Yok bu da iyi bir yöntem değil
çünkü bu durumda Fatih ile Doğan’ın, Tayfun’a aşık olduğunu öğrenmesi an
meselesiydi. Bu işi kendisi çözmeliydi.
Ne yapacaktı?
1.
Normal
davranacaktı
2.
İzleyecek
ve ilgisini yakalamaya çalışacaktı
3.
İlgisi
olduğunu anlarsa ve Tayfun da bir şekilde kendisine açılırsa bu kez de içinde
bulunduğu durumu anlatmalıydı
4.
Bunu
anlatacak kadar yakın olunacak zamanı beklemesi gerekiyordu
5.
Eğer
anlattıklarından sonra yine kendisi ile birlikte olmak ve hatta evlenmek
istiyorsa elini çabuk tutacaktı.
6.
Evlendikten
sonra da … ‘bir dakika… ya o evlenince
hemen çocuk istemezse? O zaman tüm bu planların hepsi iptal mi olacaktı? Eğer
hemen çocuk istemiyorsa ona çaktırmadan hamile kalırım. Evet en iyisi bu. Acaba
ilk geceden hamile kalmak için ne yapmam gerekiyor?’ Bunu araştıracaktı. Yanına soru işareti
koyarak bir sonraki maddeye geçti.
7.
Benim doğru erkek listemde yalan ile ilgili
maddem var. Bu durumda ben 6. Madde ile kendi listeme ihanet etmiyor muyum?
Dürüstlüğüm nereye gidiyor? En iyisi ben adım adım gideyim. İlk önce benimle
ilgileniyor mu ilgilenmiyor mu? Bunu anlayayım. Sonra da diğer maddeleri sıra
ile uygulamaya bakarım.
8.
Tüm
bunları yaparken başka erkekler ile çıkmaya devam edecek miyim? Hayır! Tabii ki
etmeyeceğim. Benim başkası ile buluştuğumu duyunca kıyameti koparmaz mı benimle
ilgilenen erkek?
Çağla, sekizinci maddeyi
yazdıktan sonra yine sinirlendi. Annesi gerçekten yanılıyordu. Bunca zamandır
bir kerelik kaç erkekle çıktığını kendisi bile anımsamıyordu. Hep bir arayış
içindeydi ama bulamamış ve onlarca erkekle ikinci kereye ulaşmayan flörtler
yaşamıştı. Üstelik bunların hemen hepsini Tayfun da biliyordu? Çünkü çoğu zaman
büroda konusu oluyordu. Arkadaşları o akşam nereye kiminle gideceğini
sorduklarında anlatıyordu. Hangi erkek böyle bir kadını isterdi ki?
İşte şimdi yaptıklarının
ceremesini çekecekti. Sevdiği erkeğin gözünde nasıl bir yere geldiğini ancak
anlıyordu. Eh bu durumda hiç şansı kalmamıştı. Maddelerini dosyalayacağına
silmeye karar verdi. Bilgisayarın silme tuşuna basacakken son anda durdu.
Bu liste pişmanlığının
kanıtı olarak kalacaktı.
Öğleden sonra annesi daha
da iyileşmişti. Kızlar aramış nasıl olduğunu sormuştu. Teyzesi de akşam dönmüş
böylece Çağla salı günü işe gidebilecek hale gelmişti. İlk defa işe gitmemek
için mazeret arıyordu. Kendi hissettikleri yüzünden tüm tadı kaçmıştı. Bunca
aydır bir sürü erkek ile çıkarsa şimdi gerçekten istediği erkeği elinden
kaçırabilirdi. Kimi suçlayacaktı? Erken menopoza girmesini mi? İyi de bunu yeni
öğrenmemişti. Öğrendiğinden beri saçma sapan şeyler yaptığının farkındaydı. En
iyisi şu yumurta dondurma işlemini araştırmaktı. Gerçi doktorunun geri dönüşüm
ile ilgili yüzde verememiş olması canını sıkıyordu. Ya dondurulan yumurtalar
ile yine de bebeği olmazsa? Bu arada Amerika da sperm bankasından alacağı sperm
için de geç kalmış olmayacak mıydı?
Akşam yemeğinden sonra
biraz ailesi ile oturmuş, erkek kardeşinin dersine yardım etmiş, sonra da
odasına çekilmişti.
Çağla aklından atamadığı
bir sürü sorun ile boğuşurken yatağının üstünde kıvrılıp uyumuştu. Telefonunun
sesi ile uyandı. Ekranda tanımadığı bir numara vardı. Saat yarım olmuştu. Korku
ile açtı telefonu. O saatte iyi bir haber gelmeyeceğini düşünürdü. “Alo?”
“Çağla, merhaba. Nasılsın?”
“Ben iyiyim de siz
kimsiniz?”
“Beni tanımazsın. Daha
doğrusu tanışmıştık ama unutmuşsundur. Ali’nin arkadaşıyım ben. Sinan adım.
Anımsadın mı? Nişanda tanışmıştık. Üç hafta sonra düğün var ve ben oraya
seninle katılmak istiyorum. Senin için de uygun mu?”
Çağla, telefonuna aptal
aptal baktı. Sanki numaradan kim olduğunu anlayabilecekmiş gibi davranıyordu.
Bu kimdi? Ve bu kişi gecenin yarımında kendisini düğüne gitmek için mi
arıyordu? Üstelik konuşmasındaki pelteklikten alkollü olduğu da belliydi.
Telefonunu nereden almıştı acaba? Yarın Jülide’ye soracağım, diyerek aklının bir
köşesine not etti.
“Sizi hatırlamıyorum.
Ayrıca benim düğüne gideceğim biri var. Ve son olarak siz manyak mısınız da
gece yarısı beni bunun için arıyorsunuz?”
Telefonu kapattığında hala
sinirden titriyordu. Bu nasıl bir şeydi ya? Gerçi iyi olmuştu o telefonun
çalması. Üstündekileri çıkartıp askılı geceliğini geçirdi sırtına. Pikesinin
altına girip gözlerini yumdu. Telefonun aklına getirdiği düğünü düşündü. Jülide
gelinliğinin ve oturacağı evin hazırlıkları ile meşguldü. Eylülde de Yeşim aile
arasında nişan yapacaktı. Elif ile Berna hayatlarından memnun ilişkilerini
devam ettiriyordu.
Etrafındaki herkesin hayatı
düzene girmişti. En düzene girmesi gereken ve bunu hemen yapması gereken Çağla
ise gece yarısı arayan manyaklarla uğraşıyordu.
37.
Olur olmaz zamanda aramasın, gece yarısı hiç aramasın
Bilgisayarına yeni maddeyi
yazdığında aslında bu maddeleri yazarken eğlendiğini düşünüyordu. Her madde
uygulanabilir değildi. Mesela bu saatte arayan Tayfun olsaydı ve “Yarın işe
gelebiliyor musun?” diye sorsaydı, asla bu maddeyi yazmazdı. Gülümseyerek onun
sesini kulaklarına kadar ulaştırdı. İki gündür görmemişti ve çok özlemişti.
Tayfun’u düşünerek uykuya daldığında az önceki gülümseme hala yüzündeydi.
Çağlanın hayatı o listelerle çok zor çok 😂😂😂
YanıtlaSil