9 Eylül 2015 Çarşamba

DOĞRU ERKEK NASIL BULUNUR? 21. Bölüm

Dans pistinin ortasında, Tayfun’un kollarında gözlerini şaşkın bir şekilde açmış olarak bir an durdu. Neler geçiyordu aklından? Neler saçmalıyordu? O esmer erkeklerden hoşlanmazdı!
İyi ama şu an kollarında olduğu adamın her hareketinden çok hoşlanıyor ve aradığı erkekte olması gereken özellikler olarak belirliyordu. O zaman sadece saçının ya da teninin rengine göre eleyecek miydi? Kafası iyice karışmıştı. Bu arada dans etmeye devam ediyorlardı. Tayfun’dan yayılan parfüm ten kokusu ile karışmıştı. Soluduğu hava aklını iyice karıştırıyordu.
Çağla, son aylarda yaşadıklarını ve kafasının karışıklığını düşünürken bunların ardında yatanın hep bu duygu değişimi olduğunun şimdi farkına varıyordu.  Yine durunca Tayfun merakla sordu “Ne oldu? Ayağına basmadım. Bastım mı yoksa?” ‘Kalbime basmışsın da haberim yokmuş’ diyemeyeceğine göre “Hayır basmadınız, aklıma bir şey geldi de ondan bir an durdum.” dedi.

Tayfun’un iyice canı sıkılmıştı. Zaten suratı asıktı bir de onunla dans ederken aklına başka şeyler geliyordu. Bu kıza ulaşamıyordu. Babaannesi yanılmıştı. Çağla’nın kendisi ile ilgisi patron çalışandan öteye geçmiyordu.
Müzik bittiğinde Çağla oturması mı, bir sonraki müziği beklemesi mi gerektiğine karar veremedi. Tayfun da onun ne yapacağını izliyordu. Yeniden müzik başlayınca onlar da dansa devam ettiler. Tayfun, kollarındaki kızı biraz daha kendisine çekmişti. Yüzüne değen saçlarının yumuşaklığını hissedecek kadar yakındı.
Çağla kendisine çok kızıyordu. Hem yerine oturacak kadar cesareti yoktu hem de sevgilisi olan bir erkeğe aşık olmuştu. İyice işin içinden çıkılmaz bir hale gelmişti. Aklına bir madde not etti.
31- Sevgilisi olan erkekle çıkmayacak, ilgi göstermesine izin vermeyecek, ilgi duymayacaksın,  ‘iyi de o bana ilgi göstermiyor ben ona ilgi gösteriyorum. Adamın sevgilisi var!’
Çağla, bu akşam Nurgül’ün neden gelmediğini merak ediyordu. Sorsa çok mu açık etmiş olurdu? Sormazsa da şu an bulunduğu ortamın ne kadar yanlış olduğunu düşünmekten dansın ve kollarında olduğu erkeğin tadını alamayacaktı. Dansın canı cehenneme, dedi. Asıl rahatlamak istediği nokta başkaydı. Kendisinden saklamasının gereği yoktu.
“Tayfun Bey, Nurgül Hanım neden gelmedi?”
Sormuştu işte. Sesindeki ve yüzündeki merakı gizleyemiyordu.
O seste meraktan çık kıskançlık mı vardı? Hem niye soruyu sorarken gözlerini kaçırmıştı? Düz bir sesle konuşmak için çabaladı. İçinde yeşerenlerin sesine yansımasını istemiyordu. Korkutmayacak, kaçırmayacaktı. “Neden gelecekti?”
Yanıt bekleyen Çağla’nın yanakları mı kızarmıştı? Tayfun umutlarının kanatlandığını hissetti. Afife hatun yanılmıyordu galiba.
Çağla, sorusuna soru ile karşılık almayı beklememişti. “Ben… Şey… o… yani ben onu kız arkadaşınız sanmıştım.”
“Eski… Eski kız arkadaşım.” Bunu söylerken sesindeki memnuniyeti gizlemiyordu.
“Öyle mi? Üzüldüm.” Yalan söylüyordu. Şu an üzüntünün aksine müthiş bir rahatlama hissediyordu. Neden ayrıldıklarına dair merakını tatmin etmesi gerekmiyordu. Önemli olan artık hayatında olmamasıydı. Acaba hayatında başka kimse var mıydı? İşte bunu soramazdı.
“Neden üzülüyorsun? Onun telefonunu yasaklı listesine atan sendin.”
“AA o o muydu?” Yine normal Çağla gibi hissettiklerini gizlemeden yanıtladı. İsmi yazmıyordu! Demek ki telefonunu silmişti. Peki az önceki laflarıyla kimi kastetmişti? Kim aramıştı da sinir olmuştu? Hayatında yeni biri vardı galiba! Bu geceye katılmayan ve bununla Tayfun beyi sinirlendiren biri…
“Evet, neyse ondan bahsetmeye gerek yok. Canımı sıkmasına izin vermeyeceğim. Zaten dalgınlıkla az önce tanımadığım bir telefonu açtım ve karşıma o çıktı. Uzun bir süre bilmediğim numaraları açmayacağım.”
Yeni biri değilmiş. Yine o aramış ve bu Tayfun beyin hoşuna gitmemiş. Keyfi yerine gelmişti. Aklına gelenle yüzü güldü. “Benim numaram sizde kayıtlı, değil mi?” Cümlesi biter bitmez boş boğazlık yaptığını anladı. Kendi kıçını tekmeleyebilse şu an atardı o tekmeyi. “Yani iş için aradığımda açarsınız?” Kurtarmış mıydı acaba?
“Merak etme senin cep telefonun kayıtlı. Ev telefonun da var. Olur da başka numaradan ararsan hiç şansın yok. Açmam!” Gülümsemişti… Çağla da gülümsedi. “Aramam.”
Pistte üç çift kalmıştı. Dansı bitirmeye niyetli gözükmüyorlardı. Kendileri her ne kadar hallerinden memnunsa da orkestra daha hareketli parçalara geçip ortamı kalabalıklaştırmaya çalıştı. Çağla ne yapacağını bilmeden durunca Tayfun, oturmak mı istiyorsun?, diye sordu. “Hayır ama siz devam etmek istemiyorsanız ben başkaları ile de devam ederim.”
“Sen o zaman pistte kal ben sana eşlik edecek birilerini bulayım.”
Çağla, hayal kırıklığı ile kalmıştı pistte. Tuhaf kaçmaması için yavaş yavaş oynamaya başlamıştı. Aklına gelen doğru erkek maddelerinden biri dans etmeyi sevmesiydi. Onu yavaş ve hızlı her dansı sevmeli diye değiştirmeliydi. Tayfun Beyin slow danslarda sorunu yoktu ama iş hareketli danslara gelince, bırakıp gitmişti. Çağla, Tayfun ile ilgili olumsuzlukları aklına not etmek istiyordu. Ama yine kendi maddesine geri dönüş yaptı. “Dans etmesi yeter… varsın oyun havalarına da uymasın”
Pistte tek başına oynadığı süre bitmişti. Masadan iş arkadaşları ve Tayfun’un kız kardeşleri gelmiş, hemen oynamaya başlamışlardı. Çağla yeniden neşelendi. Koluna dokunan elin sahibine baktığında yüzü aydınlandı. Afife hanım pistteydi ve gençlerden aşağı kalmıyordu. Çağla bu kadına bayılmıştı.
“Müthişsiniz.”
“Tayfun beni kaldırmasa başına neler geleceğini iyi bilir.”
Çağla, diğer tarafına baktığında Tayfun’un yanında olduğunu ve bir erkek için kıvamında denilecek hareketler ile müziğe uyduğunu gördü. Mutluydu. Tayfun’a her şey yakışıyordu. İki parça daha hareketli müzik devam etti. Afife hanımın yorulmuş olacağını düşünerek üçüncü parça bitiminde oturmayı teklif etti.
Tayfun merakla sordu. “Yoruldun mu?”
“Evet. Hastalıktan yeni kalktığım için olsa gerek. Biraz dinlenmek istiyorum. Afife hanım siz devam edecek misiniz?”
“Ben de oturacağım. Tayfun sen istersen devam et.”
“Bana da yeter. Biraz dinleneyim.” Tayfun, babaannesinin Çağla’ya bir şeyler belli etmesinden hala çekiniyordu. 
Üçü masaya döndükten kısa süre sonra Tayfun’un annesi “Bu gece yüzünü gören cennetlik.” diye tipik bir anne sitemi iletti.
“Biraz dinleneyim de seni dansa kaldırayım. Dans ederken bol bol bakarsın yüzüme.”
“Ben onu kastettim değil mi? Anne görüyor musun şu torununu? Dalga geçiyor benimle.”
“Asla dalga geçmiyorum. Benim bildiğim tek şey var, yedi yirmi dört yüzümü görsen yine aynı lafı edersin.”
“Yedi yirmi dört de istemem. Git işini yap. Seninle mi uğraşacağım?”
“Al işte iki dakikada sattın beni.”
Çağla dayanamayarak ana oğlun konuşmasına katılmıştı. “Anneler satmaz. İşlerine geldiği gibi davranır.”
“Çağla’cığım, annen de ben gibi galiba. Tecrübe konuşuyor!”
“Benim bir de teyzem var. Tayfun Bey yine şanslı sayılır.”
“Ne yani, yengem sayılmaz mı? Ya babaannem? Benim başımda üç tane var!” Tayfun hayatındaki kadınlara olan sevgisini belli etmişti.
“Allah hiç birini başımızdan eksik etmesin.” Çağla, hem kendi annesi ve teyzesinin hem de diğer üç kadının, ikisinin hayatındaki öneminin farkındaydı.  Onun sözlerinden sonra büyük bir Amin, geldi Tayfun’dan. “Hepsi benim için vazgeçilmez.”
O zamana kadar susan ve konuşmaları takip eden Afife Hanım, “Karın olduğunda bakalım neler diyeceksin? Ya o bizi istemezse?”
“Sizi mi istemeyecek? Hiç sanmam. Bence sizlere bayılacak!” Tayfun, Çağla’nın yapısını bildiği için anne ve babaannesini sevdiğini anlamıştı. Annesi zaten yumuşak huylu bir kadındı. Gerçi oğlu için kaynanalık yapacağını hep söylerdi ama Çağla ile olan konuşması onun da Çağla’yı sevdiğini gösteriyordu. Elbette Tayfun’un bu düşüncelerinden habersiz olan Çağla, her zamanki gibi davranıyordu. Tayfun’un aklından ise Çağla’nın kendisini seveceği bir erkek olarak bile görmediğini ama kendisinin evlenmeyi düşünecek kadar aşık olduğu geçiyordu.  
Bu kız neden burnunun ucunu görmüyordu?

***** 

Çağla, masadaki kadınlarla konuşmaya dalmıştı. Yanına gelen arkadaşları yeniden piste çağırdığında izin isteyip onlara katıldı. Aslında masada kalmak ve konuşmak daha cazip gelse de aileyi biraz baş başa bırakmak istemişti.
Tayfun, arkasından bir süre baktıktan sonra babaannesine döndü ve göz kırptı. Diğer tarafında oturan annesi oğlunun bakışlarını görünce “Tayfun, bu Çağla kim oluyor?”
“Bizim şirkette çalışıyor, anne.”
“Hadi ya? Ben de manavda karpuz satıyor sandım. Onu biliyorum. Sen neden bu kıza öyle bakıyorsun?”
“Nasıl?”
“Nasıl baktığını söyleyip utandırmayayım seni. Sen söyle o kız kim?”
“Babaanneme sorsana.” Tayfun annesinden kurtulmak için çareler arıyordu. Aslında annesinin de bilmesinden memnundu.
“Anne, sen biliyorsun da ben mi bilmiyorum? Bu çocuk bizi birbirimize düşürecek bak haberin olsun.”
“Aman senin de öğrenmen iyi oldu. Kimseyle konuşamıyorum çatlayacağım birazdan. Bizim oğlan bu kıza aşık olmuş. Gözü başkasını görmüyor.”
“Allaha şükür başkasını görmüyor. Önceki gördüklerinin ne olduğunu bizler de gördük.”
“Her gece dua ettim doğru düzgün birini bulsun diye. Kabul oldu şükür.”
“İkinizin de Çağla’yı beğenmesine sevindim. O da sizleri sevdi.”
“Nerden anladın?” Annesi sormuştu.
“O gözüktüğü gibi biri. İçi dışı birdir. Herkesi de kendi gibi sanıp konuşmaya başlar.” Dilinin ucuna geleni yuttu. Neredeyse, tek kusuru çok flört ediyor olması, diyecekti. Bunu söylediği an anne ve babaannesinin kıza tavır alacağını biliyordu. Anladığı kadarıyla Çağla, bir arayış içindeydi ve kimseyi beğenmiyordu. Bu arayış içinde kafasını bir kaldırsa kendisini göreceğini umuyordu.
Yengesi ile annesinin konuşmalarını merak eden Süleyman Bey yanlarına geldiğinde konuşmanın sonuna şahit olmuştu. “Bu konuda Tayfun çok haklı! Çağla olduğu gibi biridir. Ve nihayet benim yeğenim doğru kızı buldu.”
“Amca?”
“Amcan saçları değirmende ağartmadı. İki yıldır bunu bekliyordum. Nihayet gözünü açtın.”
“Onun gözünü nasıl açacağım?”
“Biraz daha sabırlı ol ve vazgeçme.”

Bu esnada Çağla pistte az önce farkına vardığı duygularını unutmaya çalışarak iş arkadaşları ile keyifle oynuyor, eteklerini savurarak dönüyordu. Uzun saçları dalgalandıkça etrafındaki hayranlarının sayısı artıyordu. Müzik değişip slow müzik çalmaya başlayınca Süleyman Beyin arkadaşlarından birinin oğlu olduğunu söyleyen genç bir erkek dans etmeyi teklif etti. Çağla ayıp olmasın diye kabul etti ama oldukça uzak durarak dans etmeye başladı. Nedense bu genç erkekten rahatsız olmuştu. Kısa süre sonra yanılmadığını anladı. Kulağına eğilerek “Seni çok beğendim. İnsanın aklını başından alıyorsun. Bir kadının her yeri bu kadar mı güzel olur. Kaşın gözün, belin, omuzların, hepsi birbirinden güzel. O topuklarının pembeliği beni bitirdi. Onları öpmek istiyorum.” dediği an Çağla dansı bıraktı. Kızdığını belli etmemek ve olay çıkmasını engellemek için yüzüne gülümseme yerleştirdi. Sonra da dişlerinin arasından tıslayarak, “Bana bak sapık, şu an güldüğüme bakma, seni pataklayacak yarım düzine arkadaşım bir lafıma bakar. Gıkını bile çıkartmadan git yerine otur, beni de bir daha rahatsız etme.”
Teşekkür için oldukça uzun bir konuşmaydı. Çağla’yı izleyen Tayfun adını anımsamadığı erkeğin Çağla ile dans edişini izlerken kıskançlık krizlerinden bir yenisini yaşamıştı. Hele ki o uzun konuşma sinirlerini tepesine sıçratmıştı. Ama erkeğin tek kelime etmeden masasına doğru yürümesi, Çağla’nın da yüzünde zoraki bir gülümseme ile masaya gelmesi, yanıldığını anlamasına yaradı. Çağla’ya ne olduğunu sormak istiyordu. Babaannesinin yanında oturduğu için fırsat bulamadı.
Çağla, hem farkına vardığı aşkın, hem de erkeklerin terbiyesizliklerinin boyutlarını düşünerek kendini toparlamaya çalışıyordu. Bunca zaman burnunun dibindeki adamı görememiş ve kendi deyimi ile kurbağalara takılmıştı. Şimdi ise o adamın hayatında yer alamayacağını bilmenin hayal kırıklığını yaşıyordu. Tayfun, kendisi gibi biri ile birlikte olmazdı. Yeni kız arkadaşının da Nurgül’den aşağı kalmayacağını biliyordu. Artık düşünmeyecekti. Bu akşam eğlenecekti. Bulmadan kaybettiği aşkı için sonra üzülecekti.
Kısa süre sonra Çağla normale dönmüştü. Aklına yeni bir madde yazmış, eve gider gitmez listesine eklemeye karar vermişti.
32- İltifat ediyorum diye saçmalamasınSapık mı ne topuklarım güzelmiş

Çağla, hala sinirini yatıştıramamıştı ama masadaki keyifli ortama nihayet uyum sağlamıştı. Bu güzel gece son ettiği sinir bozucu dans ile aklında kalmasın diye yeniden dans etmek istiyordu. Bir gözü pistteydi. Masada kimsenin dans etmeye niyeti yok gibiydi. Çağla umudunu kesmişken Tayfun, “Bu son dans olacak sanırım. Dans eder misin?” diye sordu.
Bu adam aklını mı okuyordu?
Eyvahhh!
“Neden eyvah dedin? İstemiyorsan söyle.” Tayfun şaşırmıştı. Çağla da kendi aklından geçenleri okuyabilme ihtimaline verdiği tepkiye güldü. Mümkün değildi nasıl olsa. “İstiyorum.”
“Hadi gel o zaman müziği kaçırmayalım.”
Piste yürürken bu kez elini tutmuştu, Tayfun. O an bunun bir anlamı olup olmadığını yorumlayamayacak kadar kafası karışmıştı. Piste çıktıklarında Tayfun iki elini de beline koydu ve ilk danstaki kadar mesafe bırakmak yerine biraz daha kendine çekti. Neredeyse vücuduna yaslanmıştı. Bu kadar yakın olmak sağlığı için zararlıydı. Yine de uzaklaşmasına izin vermedi. Sonra kulağına eğilip, “Şimdi söyle bakalım az önce dans ettiğin herife neden sinirlendin? Ne söyledi sana?”
“Ne? Siz beni mi izlediniz?” O an düşünceleri birbirine karışıyordu. Hem kendisi ile ilgilendiğini düşünüyor, hem de o densize kızdığını anlayacak kadar kendisini tanıdığını fark ediyordu. Ya yanılıyordu ya da gerçekten Tayfun Bey kendisi ile ilgileniyordu.
“Evet, seni izledim ve senin o adama sinir olduğunu da anladım. Şimdi bana ne olduğunu anlatacak mısın?”
“Ben gereken yanıtı verdim.”
“Ben bunu sormadım. Ne dedi sana?”
“Tayfun Bey, şu an istediğim tek şey, şu son dansın tadını çıkartmak. Kafamı gereksiz kişilere takmayacak kadar güzel bir geceydi. Aklımda da öyle kalsın.”
“Öyle olsun. Umarım o dangalak bir süre karşıma çıkmaz.”
“Çıkmaz.”
Belli etmeden dans ettiği erkeğe bakmaya çalıştı. Acaba göz göze gelseler, Tayfun gözlerindeki sevgiyi fark eder miydi? Genç adamın böyle bir şey beklemediği için fark etmeyeceğini umarak baktı. Başka bir şeyi daha umdu. Heyecanını anlamamasını…
Gözleri ne kadar güzeldi. Loş ışıklarda simsiyahtı o gözler. Saçları gibi. Üstelik ilk işe girdiğinde kısa olan saçları artık uzundu. Acaba omzunda olan elini o saçlara soksa ve parmaklarını geçirse neler olurdu?
Tayfun Bey işten atardı!
Adamın dans etmekten ve o gece herkesi ağırlamaktan başka bir şey yaptığı yoktu ki… Kendisine de özel bir ilgi göstermemişti. Diğer masalardaki genç kızlarla da dans etmişti. Bu gece yaşadıklarını abartıyordu.
Oysa Tayfun kollarında tuttuğu genç kızı iyice kendine çekmek ve göğsüne yaslamak için neler verebileceğini düşünüyordu. Bir şeyler anlamış mıydı? Artık anlasın istiyordu. Daha fazla içinde tutamayacağından korkuyordu. Biraz daha kendisine yaklaştırdı. Sanki arkadaki çiftten koruyormuş gibi yapmıştı ama yeniden uzaklaşmasına izin vermiyordu.
Çağla da bu kadar yakın olmaktan memnundu. Onun kollarında olmak çok heyecan veriyordu. ‘Aptal Çağla, şimdi ne yapacaksın? Aynı şirkette çalışıp bu duygularla nasıl baş edeceksin?’ Şansına lanet edip dansa devam etti.
Dans bittiğinde gecenin de sonu gelmişti. Yerlerine giderken Tayfun bu kez belinden tutmayı tercih etti.
Çağla, masadakilerle vedalaşırken Afife hanımın elini öptü. Ümran hanım ile el sıkışarak vedalaşacakken kadının kendisine çekip yanaklarından öpmesi şaşırttı. “Çok memnun oldum tanıştığımıza. Görüşürüz inşallah yine.” demesi ile de aklı iyice karıştı. Acaba..?
Düşünmeye fırsat bulamadan Süleyman Bey ve eşi yanına gelip vedalaştı.
“Eve nasıl gideceksin? Benim annemleri götürmem gerek ama seni de bırakabilirim.”
“Çok teşekkürler, Doğan bırakacak.”
“Tamam, pazartesi görüşürüz.” Sesi biraz buruk gibiydi.
“Görüşürüz.”
Çağla eve gitmek için dışarı çıktığında Doğan bekliyordu. Çok güzel bir yaz gecesiydi. Canını sıkan küçük olayın haricinde çok da güzel bir doğum günü partisiydi. Kendisi ile baş başa kalana kadar düşüncelerini bir yana bıraktı. Doğan ile gecenin kritiğini yaparak eve geldi. Annesi ile babası yatmıştı. Üstünü değiştirip yatağın üstüne oturdu.
Bilgisayarını eline aldı. Bellekteki dosyayı açarak maddeleri eklemeye başladı. Partide aklına gelen 32. maddeyi ekledikten sonra yeni maddeleri yazmaya başladı.
33.  Ailesine bağlı ama önceliklerini karıştıracak kadar çok düşkün olmasın. Aileme olan yakınlığımda da aynı hoşgörüyü bekliyorum
  34.  Annemin onayını almalı, ben de onun annesinin onayını alabilirim sanırım
Bu maddeyi yazdıktan sonra aklına gece boyu Ümran Hanım ile olan konuşmalarını getirdi. Acaba kadın kendisini çok basit mi bulmuştu? Hiç dilini tutup da hanım hanımcık kız olamıyordu. Üstelik bu gece belki de hayatındaki en önemli ikinci anne ile tanışmıştı.
35. Yanımda eski aşkından bahsetmesin
Çağla aklına gelen her maddeyi yazdı. Sonra yazdığı maddelere baktı. Yine sadece Tayfun düşünülerek liste yapılıyordu. Bu akşam ona sorduğu soruya verdiği yanıt aklına başka bir madde getirdi. Dürüsttü Tayfun.
36. Yalan söylemesin… pembe beyaz fark etmez… özellikle benimle ilişkisinde yalan olmasın…
‘Neden sanki hayatında başka biri olup olmadığını sormadım?’ Kendine kızıyordu Çağla, yeni kız arkadaşınız neden gelmedi dese ne olurdu? En fazla gelmedi ya da yok derdi. Böylece kafasında senaryolar üretmez ne olduğunu bilirdi. Şimdi kendi kendine gelin güvey oluyordu. Hayatında biri olmadığını ve bir ihtimal kendisini beğeneceğini umuyordu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder