Dans pistinin ortasında, Tayfun’un
kollarında gözlerini şaşkın bir şekilde açmış olarak bir an durdu. Neler
geçiyordu aklından? Neler saçmalıyordu? O esmer erkeklerden hoşlanmazdı!
İyi ama şu an kollarında olduğu adamın
her hareketinden çok hoşlanıyor ve aradığı erkekte olması gereken özellikler
olarak belirliyordu. O zaman sadece saçının ya da teninin rengine göre eleyecek
miydi? Kafası iyice karışmıştı. Bu arada dans etmeye devam ediyorlardı.
Tayfun’dan yayılan parfüm ten kokusu ile karışmıştı. Soluduğu hava aklını iyice
karıştırıyordu.
Çağla, son aylarda yaşadıklarını ve
kafasının karışıklığını düşünürken bunların ardında yatanın hep bu duygu
değişimi olduğunun şimdi farkına varıyordu. Yine durunca Tayfun merakla sordu “Ne oldu?
Ayağına basmadım. Bastım mı yoksa?” ‘Kalbime
basmışsın da haberim yokmuş’ diyemeyeceğine göre “Hayır basmadınız, aklıma
bir şey geldi de ondan bir an durdum.” dedi.
Tayfun’un iyice canı
sıkılmıştı. Zaten suratı asıktı bir de onunla dans ederken aklına başka şeyler
geliyordu. Bu kıza ulaşamıyordu. Babaannesi yanılmıştı. Çağla’nın kendisi ile ilgisi
patron çalışandan öteye geçmiyordu.
Müzik bittiğinde Çağla
oturması mı, bir sonraki müziği beklemesi mi gerektiğine karar veremedi. Tayfun
da onun ne yapacağını izliyordu. Yeniden müzik başlayınca onlar da dansa devam
ettiler. Tayfun, kollarındaki kızı biraz daha kendisine çekmişti. Yüzüne değen
saçlarının yumuşaklığını hissedecek kadar yakındı.
Çağla kendisine çok
kızıyordu. Hem yerine oturacak kadar cesareti yoktu hem de sevgilisi olan bir
erkeğe aşık olmuştu. İyice işin içinden çıkılmaz bir hale gelmişti. Aklına bir
madde not etti.
31- Sevgilisi olan erkekle çıkmayacak, ilgi göstermesine izin vermeyecek,
ilgi duymayacaksın, ‘iyi de o bana ilgi göstermiyor ben ona ilgi
gösteriyorum. Adamın sevgilisi var!’
Çağla, bu akşam Nurgül’ün
neden gelmediğini merak ediyordu. Sorsa çok mu açık etmiş olurdu? Sormazsa da
şu an bulunduğu ortamın ne kadar yanlış olduğunu düşünmekten dansın ve
kollarında olduğu erkeğin tadını alamayacaktı. Dansın canı cehenneme, dedi.
Asıl rahatlamak istediği nokta başkaydı. Kendisinden saklamasının gereği yoktu.
“Tayfun Bey, Nurgül Hanım
neden gelmedi?”
Sormuştu işte. Sesindeki ve
yüzündeki merakı gizleyemiyordu.
O seste meraktan çık
kıskançlık mı vardı? Hem niye soruyu sorarken gözlerini kaçırmıştı? Düz bir
sesle konuşmak için çabaladı. İçinde yeşerenlerin sesine yansımasını
istemiyordu. Korkutmayacak, kaçırmayacaktı. “Neden gelecekti?”
Yanıt bekleyen Çağla’nın
yanakları mı kızarmıştı? Tayfun umutlarının kanatlandığını hissetti. Afife
hatun yanılmıyordu galiba.
Çağla, sorusuna soru ile
karşılık almayı beklememişti. “Ben… Şey… o… yani ben onu kız arkadaşınız
sanmıştım.”
“Eski… Eski kız arkadaşım.”
Bunu söylerken sesindeki memnuniyeti gizlemiyordu.
“Öyle mi? Üzüldüm.” Yalan
söylüyordu. Şu an üzüntünün aksine müthiş bir rahatlama hissediyordu. Neden
ayrıldıklarına dair merakını tatmin etmesi gerekmiyordu. Önemli olan artık
hayatında olmamasıydı. Acaba hayatında başka kimse var mıydı? İşte bunu
soramazdı.
“Neden üzülüyorsun? Onun
telefonunu yasaklı listesine atan sendin.”
“AA o o muydu?” Yine normal
Çağla gibi hissettiklerini gizlemeden yanıtladı. İsmi yazmıyordu! Demek ki
telefonunu silmişti. Peki az önceki laflarıyla kimi kastetmişti? Kim aramıştı
da sinir olmuştu? Hayatında yeni biri vardı galiba! Bu geceye katılmayan ve
bununla Tayfun beyi sinirlendiren biri…
“Evet, neyse ondan
bahsetmeye gerek yok. Canımı sıkmasına izin vermeyeceğim. Zaten dalgınlıkla az
önce tanımadığım bir telefonu açtım ve karşıma o çıktı. Uzun bir süre
bilmediğim numaraları açmayacağım.”
Yeni biri değilmiş. Yine o
aramış ve bu Tayfun beyin hoşuna gitmemiş. Keyfi yerine gelmişti. Aklına
gelenle yüzü güldü. “Benim numaram sizde kayıtlı, değil mi?” Cümlesi biter
bitmez boş boğazlık yaptığını anladı. Kendi kıçını tekmeleyebilse şu an atardı
o tekmeyi. “Yani iş için aradığımda açarsınız?” Kurtarmış mıydı acaba?
“Merak etme senin cep
telefonun kayıtlı. Ev telefonun da var. Olur da başka numaradan ararsan hiç
şansın yok. Açmam!” Gülümsemişti… Çağla da gülümsedi. “Aramam.”
Pistte üç çift kalmıştı.
Dansı bitirmeye niyetli gözükmüyorlardı. Kendileri her ne kadar hallerinden
memnunsa da orkestra daha hareketli parçalara geçip ortamı kalabalıklaştırmaya
çalıştı. Çağla ne yapacağını bilmeden durunca Tayfun, oturmak mı istiyorsun?,
diye sordu. “Hayır ama siz devam etmek istemiyorsanız ben başkaları ile de
devam ederim.”
“Sen o zaman pistte kal ben
sana eşlik edecek birilerini bulayım.”
Çağla, hayal kırıklığı ile
kalmıştı pistte. Tuhaf kaçmaması için yavaş yavaş oynamaya başlamıştı. Aklına
gelen doğru erkek maddelerinden biri dans etmeyi sevmesiydi. Onu yavaş ve hızlı
her dansı sevmeli diye değiştirmeliydi. Tayfun Beyin slow danslarda sorunu
yoktu ama iş hareketli danslara gelince, bırakıp gitmişti. Çağla, Tayfun ile
ilgili olumsuzlukları aklına not etmek istiyordu. Ama yine kendi maddesine geri
dönüş yaptı. “Dans etmesi yeter… varsın oyun havalarına da uymasın”
Pistte tek başına oynadığı
süre bitmişti. Masadan iş arkadaşları ve Tayfun’un kız kardeşleri gelmiş, hemen
oynamaya başlamışlardı. Çağla yeniden neşelendi. Koluna dokunan elin sahibine
baktığında yüzü aydınlandı. Afife hanım pistteydi ve gençlerden aşağı
kalmıyordu. Çağla bu kadına bayılmıştı.
“Müthişsiniz.”
“Tayfun beni kaldırmasa
başına neler geleceğini iyi bilir.”
Çağla, diğer tarafına
baktığında Tayfun’un yanında olduğunu ve bir erkek için kıvamında denilecek
hareketler ile müziğe uyduğunu gördü. Mutluydu. Tayfun’a her şey yakışıyordu.
İki parça daha hareketli müzik devam etti. Afife hanımın yorulmuş olacağını
düşünerek üçüncü parça bitiminde oturmayı teklif etti.
Tayfun merakla sordu.
“Yoruldun mu?”
“Evet. Hastalıktan yeni
kalktığım için olsa gerek. Biraz dinlenmek istiyorum. Afife hanım siz devam
edecek misiniz?”
“Ben de oturacağım. Tayfun
sen istersen devam et.”
“Bana da yeter. Biraz
dinleneyim.” Tayfun, babaannesinin Çağla’ya bir şeyler belli etmesinden hala
çekiniyordu.
Üçü masaya döndükten kısa
süre sonra Tayfun’un annesi “Bu gece yüzünü gören cennetlik.” diye tipik bir
anne sitemi iletti.
“Biraz dinleneyim de seni
dansa kaldırayım. Dans ederken bol bol bakarsın yüzüme.”
“Ben onu kastettim değil
mi? Anne görüyor musun şu torununu? Dalga geçiyor benimle.”
“Asla dalga geçmiyorum.
Benim bildiğim tek şey var, yedi yirmi dört yüzümü görsen yine aynı lafı
edersin.”
“Yedi yirmi dört de
istemem. Git işini yap. Seninle mi uğraşacağım?”
“Al işte iki dakikada
sattın beni.”
Çağla dayanamayarak ana
oğlun konuşmasına katılmıştı. “Anneler satmaz. İşlerine geldiği gibi davranır.”
“Çağla’cığım, annen de ben
gibi galiba. Tecrübe konuşuyor!”
“Benim bir de teyzem var.
Tayfun Bey yine şanslı sayılır.”
“Ne yani, yengem sayılmaz
mı? Ya babaannem? Benim başımda üç tane var!” Tayfun hayatındaki kadınlara olan
sevgisini belli etmişti.
“Allah hiç birini
başımızdan eksik etmesin.” Çağla, hem kendi annesi ve teyzesinin hem de diğer
üç kadının, ikisinin hayatındaki öneminin farkındaydı. Onun sözlerinden sonra büyük bir Amin, geldi
Tayfun’dan. “Hepsi benim için vazgeçilmez.”
O zamana kadar susan ve
konuşmaları takip eden Afife Hanım, “Karın olduğunda bakalım neler diyeceksin?
Ya o bizi istemezse?”
“Sizi mi istemeyecek? Hiç
sanmam. Bence sizlere bayılacak!” Tayfun, Çağla’nın yapısını bildiği için anne
ve babaannesini sevdiğini anlamıştı. Annesi zaten yumuşak huylu bir kadındı.
Gerçi oğlu için kaynanalık yapacağını hep söylerdi ama Çağla ile olan konuşması
onun da Çağla’yı sevdiğini gösteriyordu. Elbette Tayfun’un bu düşüncelerinden
habersiz olan Çağla, her zamanki gibi davranıyordu. Tayfun’un aklından ise
Çağla’nın kendisini seveceği bir erkek olarak bile görmediğini ama kendisinin
evlenmeyi düşünecek kadar aşık olduğu geçiyordu.
Bu kız neden burnunun ucunu
görmüyordu?
*****
Çağla, masadaki kadınlarla
konuşmaya dalmıştı. Yanına gelen arkadaşları yeniden piste çağırdığında izin
isteyip onlara katıldı. Aslında masada kalmak ve konuşmak daha cazip gelse de
aileyi biraz baş başa bırakmak istemişti.
Tayfun, arkasından bir süre
baktıktan sonra babaannesine döndü ve göz kırptı. Diğer tarafında oturan annesi
oğlunun bakışlarını görünce “Tayfun, bu Çağla kim oluyor?”
“Bizim şirkette çalışıyor,
anne.”
“Hadi ya? Ben de manavda
karpuz satıyor sandım. Onu biliyorum. Sen neden bu kıza öyle bakıyorsun?”
“Nasıl?”
“Nasıl baktığını söyleyip
utandırmayayım seni. Sen söyle o kız kim?”
“Babaanneme sorsana.”
Tayfun annesinden kurtulmak için çareler arıyordu. Aslında annesinin de
bilmesinden memnundu.
“Anne, sen biliyorsun da
ben mi bilmiyorum? Bu çocuk bizi birbirimize düşürecek bak haberin olsun.”
“Aman senin de öğrenmen iyi
oldu. Kimseyle konuşamıyorum çatlayacağım birazdan. Bizim oğlan bu kıza aşık
olmuş. Gözü başkasını görmüyor.”
“Allaha şükür başkasını
görmüyor. Önceki gördüklerinin ne olduğunu bizler de gördük.”
“Her gece dua ettim doğru
düzgün birini bulsun diye. Kabul oldu şükür.”
“İkinizin de Çağla’yı
beğenmesine sevindim. O da sizleri sevdi.”
“Nerden anladın?” Annesi
sormuştu.
“O gözüktüğü gibi biri. İçi
dışı birdir. Herkesi de kendi gibi sanıp konuşmaya başlar.” Dilinin ucuna
geleni yuttu. Neredeyse, tek kusuru çok flört ediyor olması, diyecekti. Bunu
söylediği an anne ve babaannesinin kıza tavır alacağını biliyordu. Anladığı
kadarıyla Çağla, bir arayış içindeydi ve kimseyi beğenmiyordu. Bu arayış içinde
kafasını bir kaldırsa kendisini göreceğini umuyordu.
Yengesi ile annesinin
konuşmalarını merak eden Süleyman Bey yanlarına geldiğinde konuşmanın sonuna
şahit olmuştu. “Bu konuda Tayfun çok haklı! Çağla olduğu gibi biridir. Ve
nihayet benim yeğenim doğru kızı buldu.”
“Amca?”
“Amcan saçları değirmende
ağartmadı. İki yıldır bunu bekliyordum. Nihayet gözünü açtın.”
“Onun gözünü nasıl
açacağım?”
“Biraz daha sabırlı ol ve
vazgeçme.”
Bu esnada Çağla pistte az
önce farkına vardığı duygularını unutmaya çalışarak iş arkadaşları ile keyifle
oynuyor, eteklerini savurarak dönüyordu. Uzun saçları dalgalandıkça etrafındaki
hayranlarının sayısı artıyordu. Müzik değişip slow müzik çalmaya başlayınca
Süleyman Beyin arkadaşlarından birinin oğlu olduğunu söyleyen genç bir erkek
dans etmeyi teklif etti. Çağla ayıp olmasın diye kabul etti ama oldukça uzak
durarak dans etmeye başladı. Nedense bu genç erkekten rahatsız olmuştu. Kısa
süre sonra yanılmadığını anladı. Kulağına eğilerek “Seni çok beğendim. İnsanın
aklını başından alıyorsun. Bir kadının her yeri bu kadar mı güzel olur. Kaşın
gözün, belin, omuzların, hepsi birbirinden güzel. O topuklarının pembeliği beni
bitirdi. Onları öpmek istiyorum.” dediği an Çağla dansı bıraktı. Kızdığını
belli etmemek ve olay çıkmasını engellemek için yüzüne gülümseme yerleştirdi.
Sonra da dişlerinin arasından tıslayarak, “Bana bak sapık, şu an güldüğüme
bakma, seni pataklayacak yarım düzine arkadaşım bir lafıma bakar. Gıkını bile
çıkartmadan git yerine otur, beni de bir daha rahatsız etme.”
Teşekkür için oldukça uzun
bir konuşmaydı. Çağla’yı izleyen Tayfun adını anımsamadığı erkeğin Çağla ile
dans edişini izlerken kıskançlık krizlerinden bir yenisini yaşamıştı. Hele ki o
uzun konuşma sinirlerini tepesine sıçratmıştı. Ama erkeğin tek kelime etmeden
masasına doğru yürümesi, Çağla’nın da yüzünde zoraki bir gülümseme ile masaya
gelmesi, yanıldığını anlamasına yaradı. Çağla’ya ne olduğunu sormak istiyordu.
Babaannesinin yanında oturduğu için fırsat bulamadı.
Çağla, hem farkına vardığı
aşkın, hem de erkeklerin terbiyesizliklerinin boyutlarını düşünerek kendini
toparlamaya çalışıyordu. Bunca zaman burnunun dibindeki adamı görememiş ve
kendi deyimi ile kurbağalara takılmıştı. Şimdi ise o adamın hayatında yer
alamayacağını bilmenin hayal kırıklığını yaşıyordu. Tayfun, kendisi gibi biri
ile birlikte olmazdı. Yeni kız arkadaşının da Nurgül’den aşağı kalmayacağını
biliyordu. Artık düşünmeyecekti. Bu akşam eğlenecekti. Bulmadan kaybettiği aşkı
için sonra üzülecekti.
Kısa süre sonra Çağla
normale dönmüştü. Aklına yeni bir madde yazmış, eve gider gitmez listesine
eklemeye karar vermişti.
32- İltifat ediyorum diye saçmalamasın… Sapık mı ne topuklarım güzelmiş
Çağla, hala sinirini
yatıştıramamıştı ama masadaki keyifli ortama nihayet uyum sağlamıştı. Bu güzel
gece son ettiği sinir bozucu dans ile aklında kalmasın diye yeniden dans etmek
istiyordu. Bir gözü pistteydi. Masada kimsenin dans etmeye niyeti yok gibiydi.
Çağla umudunu kesmişken Tayfun, “Bu son dans olacak sanırım. Dans eder misin?”
diye sordu.
Bu adam aklını mı okuyordu?
Eyvahhh!
“Neden eyvah dedin?
İstemiyorsan söyle.” Tayfun şaşırmıştı. Çağla da kendi aklından geçenleri
okuyabilme ihtimaline verdiği tepkiye güldü. Mümkün değildi nasıl olsa.
“İstiyorum.”
“Hadi gel o zaman müziği
kaçırmayalım.”
Piste yürürken bu kez elini
tutmuştu, Tayfun. O an bunun bir anlamı olup olmadığını yorumlayamayacak kadar
kafası karışmıştı. Piste çıktıklarında Tayfun iki elini de beline koydu ve ilk
danstaki kadar mesafe bırakmak yerine biraz daha kendine çekti. Neredeyse
vücuduna yaslanmıştı. Bu kadar yakın olmak sağlığı için zararlıydı. Yine de uzaklaşmasına
izin vermedi. Sonra kulağına eğilip, “Şimdi söyle bakalım az önce dans ettiğin
herife neden sinirlendin? Ne söyledi sana?”
“Ne? Siz beni mi
izlediniz?” O an düşünceleri birbirine karışıyordu. Hem kendisi ile
ilgilendiğini düşünüyor, hem de o densize kızdığını anlayacak kadar kendisini
tanıdığını fark ediyordu. Ya yanılıyordu ya da gerçekten Tayfun Bey kendisi ile
ilgileniyordu.
“Evet, seni izledim ve
senin o adama sinir olduğunu da anladım. Şimdi bana ne olduğunu anlatacak
mısın?”
“Ben gereken yanıtı
verdim.”
“Ben bunu sormadım. Ne dedi
sana?”
“Tayfun Bey, şu an
istediğim tek şey, şu son dansın tadını çıkartmak. Kafamı gereksiz kişilere
takmayacak kadar güzel bir geceydi. Aklımda da öyle kalsın.”
“Öyle olsun. Umarım o
dangalak bir süre karşıma çıkmaz.”
“Çıkmaz.”
Belli etmeden dans ettiği
erkeğe bakmaya çalıştı. Acaba göz göze gelseler, Tayfun gözlerindeki sevgiyi
fark eder miydi? Genç adamın böyle bir şey beklemediği için fark etmeyeceğini
umarak baktı. Başka bir şeyi daha umdu. Heyecanını anlamamasını…
Gözleri ne kadar güzeldi.
Loş ışıklarda simsiyahtı o gözler. Saçları gibi. Üstelik ilk işe girdiğinde
kısa olan saçları artık uzundu. Acaba omzunda olan elini o saçlara soksa ve
parmaklarını geçirse neler olurdu?
Tayfun Bey işten atardı!
Adamın dans etmekten ve o
gece herkesi ağırlamaktan başka bir şey yaptığı yoktu ki… Kendisine de özel bir
ilgi göstermemişti. Diğer masalardaki genç kızlarla da dans etmişti. Bu gece
yaşadıklarını abartıyordu.
Oysa Tayfun kollarında
tuttuğu genç kızı iyice kendine çekmek ve göğsüne yaslamak için neler
verebileceğini düşünüyordu. Bir şeyler anlamış mıydı? Artık anlasın istiyordu.
Daha fazla içinde tutamayacağından korkuyordu. Biraz daha kendisine
yaklaştırdı. Sanki arkadaki çiftten koruyormuş gibi yapmıştı ama yeniden
uzaklaşmasına izin vermiyordu.
Çağla da bu kadar yakın
olmaktan memnundu. Onun kollarında olmak çok heyecan veriyordu. ‘Aptal Çağla,
şimdi ne yapacaksın? Aynı şirkette çalışıp bu duygularla nasıl baş edeceksin?’
Şansına lanet edip dansa devam etti.
Dans bittiğinde gecenin de
sonu gelmişti. Yerlerine giderken Tayfun bu kez belinden tutmayı tercih etti.
Çağla, masadakilerle
vedalaşırken Afife hanımın elini öptü. Ümran hanım ile el sıkışarak
vedalaşacakken kadının kendisine çekip yanaklarından öpmesi şaşırttı. “Çok
memnun oldum tanıştığımıza. Görüşürüz inşallah yine.” demesi ile de aklı iyice
karıştı. Acaba..?
Düşünmeye fırsat bulamadan
Süleyman Bey ve eşi yanına gelip vedalaştı.
“Eve nasıl gideceksin?
Benim annemleri götürmem gerek ama seni de bırakabilirim.”
“Çok teşekkürler, Doğan
bırakacak.”
“Tamam, pazartesi
görüşürüz.” Sesi biraz buruk gibiydi.
“Görüşürüz.”
Çağla eve gitmek için
dışarı çıktığında Doğan bekliyordu. Çok güzel bir yaz gecesiydi. Canını sıkan
küçük olayın haricinde çok da güzel bir doğum günü partisiydi. Kendisi ile baş
başa kalana kadar düşüncelerini bir yana bıraktı. Doğan ile gecenin kritiğini
yaparak eve geldi. Annesi ile babası yatmıştı. Üstünü değiştirip yatağın üstüne
oturdu.
Bilgisayarını eline aldı.
Bellekteki dosyayı açarak maddeleri eklemeye başladı. Partide aklına gelen 32.
maddeyi ekledikten sonra yeni maddeleri yazmaya başladı.
33. Ailesine
bağlı ama önceliklerini karıştıracak kadar çok düşkün olmasın. Aileme olan
yakınlığımda da aynı hoşgörüyü bekliyorum
34. Annemin
onayını almalı, ben de onun
annesinin onayını alabilirim sanırım
Bu maddeyi yazdıktan sonra
aklına gece boyu Ümran Hanım ile olan konuşmalarını getirdi. Acaba kadın
kendisini çok basit mi bulmuştu? Hiç dilini tutup da hanım hanımcık kız
olamıyordu. Üstelik bu gece belki de hayatındaki en önemli ikinci anne ile
tanışmıştı.
35.
Yanımda eski aşkından bahsetmesin
Çağla aklına gelen her
maddeyi yazdı. Sonra yazdığı maddelere baktı. Yine sadece Tayfun düşünülerek
liste yapılıyordu. Bu akşam ona sorduğu soruya verdiği yanıt aklına başka bir
madde getirdi. Dürüsttü Tayfun.
36.
Yalan söylemesin… pembe beyaz fark etmez… özellikle benimle
ilişkisinde yalan olmasın…
‘Neden sanki hayatında başka biri olup olmadığını sormadım?’ Kendine kızıyordu Çağla,
yeni kız arkadaşınız neden gelmedi dese ne olurdu? En fazla gelmedi ya da yok
derdi. Böylece kafasında senaryolar üretmez ne olduğunu bilirdi. Şimdi kendi
kendine gelin güvey oluyordu. Hayatında biri olmadığını ve bir ihtimal
kendisini beğeneceğini umuyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder