10 Ağustos 2015 Pazartesi

KAHVE FALIMDA CİNAYET VAR! 35. Bölüm

Yürüyüşü devam ettiren sevgililer saat yediye gelirken eve dönmeye karar verdiler. Bir saat iki saati bulmuştu. Çok güzel bir çay bahçesinde denize karşı oturmak etraflarındaki insanları izlemek keyifli gelmişti.

Eve döndüklerinde ikisini de bahçeye kurulmuş müthiş bir sofra bekliyordu. Handan mutfağı talan etmiş dünya yemek hazırlamıştı. Ortada da çok güzel bir doğum günü pastası vardı. Nil şaşkın gözlerle bakarken Handan, “Bana Ayşegül söylemişti evdeyken ama zaten ağabeyim de biliyormuş.” Dedi.

“Ben de size haber vermemiştim bir pasta aldım birlikte kutlarız diye. Sürprizim bana sürpriz oldu.”


“Sen doğum günü kızısın. Biraz erken akşam yemeği yesek kızmazsın değil mi? Bu kadar yemek geç saatte yenirse sabaha kadar kâbus görürüz.”

“Handan, çok teşekkür ederim canım. Ne kadar mutlu oldum anlatamam.”
     
“Doğum günün kutlu olsun hayatım. Hep gülsün yüzün.”
 “Çok sağ ol. Hep... Sizlerin de inşallah yüzünüz hep gülsün.” Hep birlikte diyecekti. Hakan'ın ne tepki vereceğini bilemediği için zorlukla toparlamıştı kendisini.

“Gel buraya.” diyen Hakan kollarına almış dudaklarını yanaklarına dokundurmuştu. Nil o kolların arasında olmaktan çok mutluydu. Gözlerini kapatıp kokusunu içine çekti. Hakan'ın kulağına “Seni seviyorum. İyi ki doğmuşsun” demesi ile gözlerindeki yaşları bırakmıştı.

“Aşkım, teşekkür ederim.” dediğinde zorlukla konuşuyordu. Hakan onu kollarından uzaklaştırmadan bahçedeki hazır koltuğa doğru yürütmüştü. Dikişler alındığı için hareketleri biraz daha rahatladığından korkusuzca hareket ediyordu.

Handan onları bahçede baş başa bırakmıştı. Hakan onun bu düşünceli tavrına minnettardı.

Günlerdir biliyordu! Hayatında ikinci bir kadın vardı artık bu da Nil idi ve hep yanında yanı başında olsun istiyordu. Henüz çok kısa bir zaman geçmişti tanışmalarının ve âşık olmalarının üzerinden. Biraz daha zaman tanımalıyım diye düşündü. İyice birbirlerini tanıyıp anladıktan sonra evlenmek istediğini söyleyecekti. Hayır demeyeceğinden emin olmak da istiyordu elbette. Hayatında ilk kez birisine evlenme teklif edecekti. Reddedilmeyi göze alamazdı.

Kolu ile omzuna iyice sarıldı. Kendisine yasladı. Nil de başını omzuna koyarak gözlerini kapattı. Çok huzurluydu bu kollarda. Ömür boyu kalmak istiyordu o kolların arasında.

Handan elinde yemekle dışarı çıktığında onları böyle bulmuştu. O gece geç saate kadar oturup Nil’in doğum gününü kutladılar. Bir ara Cenk telefon edince onun da haberi olmuş o da kutlamıştı. Ama bu konuşma Handan'ın canını sıkmıştı. Cenk arkada yüksek sesle müzik çalınan bir yerdeydi. Zaten söylemişti toplantı yaptığı firmadan birkaç kişi onu yemeğe çıkartmıştı ama yakından gelen kadın kahkahaları canını sıkmıştı. Cenk orada yalnız değildi galiba!

Handan odasına çıktıktan sonra Nil ile Hakan bahçede yalnız kaldı. Üç gecedir aynı şey yaşanıyordu.  İkisi bir süre geceyi izliyor, kısık sesle müzik dinliyordu.

Çoğu zaman da kendileri hakkında basit olayları anlatıyorlardı. Olaylara verdikleri tepkilerin çok aykırı olmaması, hayata bakışlarının yakınlığı hoşlarına gidiyordu. O gece de benzer konuşmalar geçti aralarında. Bazen bir süre sadece müziği dinlediler, bazen de birbirlerinin gözlerinde kayboldular. Nil hayatının en güzel doğum günlerinden birin geçirdiği biliyordu.

“Yatalım artık.”

“Gözlerin kapanıyor zaten.”

“Şaraptan. Uykum geldi. Yatmak istiyorum.”

“Ben de. Ama aklımdaki uyumak değil.”

“Senin aklındakiler uygulamaya konulamaz canım. Henüz değil.”

“Neden?”

“Zamanı geldiğinde. Şu an değil ama.”

“Tamam, ama çok bekletme beni.”

“Olur.”

İkisi de yüzlerindeki masum ifadelerle bakıp duruyorlardı. Nil neden hayır dediğini bilmiyordu. Neyi beklediğini de... Ama henüz hazır değildi bunu biliyordu.

Odalarına çekildiklerinde ikisi de duygu karmaşasının içindeydi.


*****


Ertesi gün hava kapalıydı. Güneş kısa sürelerle kendini gösteriyordu. Öyle olunca havuz kenarın çıkmaktansa verandada oturmayı tercih ettiler. Saat on bire gelirken Handan kahve yapmıştı. Kaç gündür istiyordu aslında ama söyleyememişti. O gün biten kahvesini Nil’e gösterip “Kapatıyorum” dedi. Nil başı ile onaylamıştı bile.

Fincanın soğuması ile bakmaya başladı. Sadece Cenk ile ilgili olaylar vardı fincanda. O arada telefonu çaldığı için yanlarından uzaklaşmıştı Hakan.

“Handan, çok üzgünüm canım. Ama ayrılman yakın. Cenk'in hayatında bir kadın var sanırım. Ve sen bunu tahmin ediyorsun.”

“Ne yazık ki!”

“Kısa sürede hayatın o kadar değişecek ki. Aranızda para konusu kavga nedeni olacak. Ama sen çözeceksin o işi. Handan, önce çok üzüleceksin ama inan sonra çok mutlu olacaksın. Hayatın olumlu yönde değişecek.” Nil zorlukla söylüyordu. Neler yaşanacağını görüyordu.

“Nil, bir yerden başlamam lazım artık. Böyle devam etmez. Cenk ile yürümüyor. Her gün biraz daha mutsuz oluyorum. En doğrusu senin dediklerinin ışığında hareket etmek!”

“Son karar yine de senin. Unutma bu alt tarafı bir fal. Hayatının nasıl olacağına burada gözükenler karar veremez.”

“Elbette. Bunu bilmiyor değilim ama o da benim kararlarımı destekliyor baksana.”

“Öyle gözüküyor. Hayırlısı olsun.”

Onlar konuşurken telefonla konuştuklarını sandıkları Hakan da onları dinliyordu. Duydukları tahminlerinin gerçekleşmesi idi ama nedense içinde başka bir sıkıntı daha vardı. Nil'in söyledikleri hoşuna gitmemişti. Altıncı his mi? Polis içgüdüsü mü? Ne olduğunu bilmediği sıkıntı ile sanki telefonu yeni kapatıyormuş gibi yapıp yanlarına gitti.

Hakan'ın fincanına sıra gelmişti. 

 “Senin hayatın neden siyah ya da beyaz? Şu an çok mutluyken kısa zaman sonra bir şeylere çok üzüleceksin. Hatta o kadar büyük üzüntü yaşayacaksın ki gözün bir şeyi görmeyecek! Neler oluyor? Ne var bu kadar üzüleceğin?”

“Hiçbir şey yok. İşle ilgili olabilir. Tayin olmaz ama şu travesti cinayeti yüzünden ihtar olabilir. Hiç iz bulamamak çok kötü başımızı ağrıtıyor.”

“O mu acaba? Neyse üzülme çözersin nasılsa!”

“Çözerim!”

Aklı kalmıştı o yorumda. Neydi acaba kendisini üzecek konu? Kardeşinin yaşayacakları olabilirdi. Evet, üzülürdü ama madem sonra Handan daha iyi olacaktı o zaman bu kadar üzülmenin anlamı da yoktu. İnsanlar mutlu oldukları hayatın içinde olmalıydı.

Handan ile Cenk, nerede hata yaptığını bulamayan bir çift olarak evliliğin sonuna yaklaşıyor olsa da bu yeni hayatlarında mutsuz olacakları anlamına gelmiyordu.


***** 


Kaç gecedir iş çıkıyordu. Ne meraklı milletti bunlar. Korkmuyordu kimse. Ne hastalık ne polis baskını onları korkutmuyordu. Dragos sahil yolunda her gece birkaç müşteri buluyor sabahlıyordu. Daha arabanın biri bırakmadan öbürü havada kapıyordu.

Bir haftadır onun peşindeydi. Acaba vazgeçse miydi? Ama olmazdı ki! Bu zamana kadar karar verdiğini hep uygulamıştı. Yine öyle yapacaktı.

Bu gece de boş geçmişti. Kısmet dedi... Yarın gece olacak bu iş!



***** 



Tatil çok güzel geçiyordu. Nil ile Handan, her geçen gün daha da yakınlaşıyordu. Onların arasının bu kadar iyi olması Hakan'ı çok mutlu ediyordu. Daha önce hayatına giren kadınların, kız kardeşi ile bu kadar uyumlu olabileceğini sanmıyordu. Zaten onların hayatında uzun süreli kalacağını hiç düşünmemişti. Şimdi ise Nil hayatından çıkacak diye korkuyordu.

Üçü çok güzel vakit geçiriyordu. Tatil ayrı bir olaya dönüşmüştü. Handan, Nil ile Hakan'ın birbirlerine olan davranışlarını izliyordu.  İkisi de uyanık oldukları her anı birlikte geçiriyordu. Onlar konuşurken Handan da elindeki dergiyi karıştırıyordu. Ama aslında dergiye baktığı yoktu. Sadece düşüncelerini sıraya koyarken elini oyalıyordu.

Handan, yeni hayata başlamak için daha fazla beklemeyecekti. Kararını verdiği için biraz mutsuzdu ama bunun kaçışı yoktu. Yapacağı ilk şey dava açmaktı. İş araması da gerekiyordu. Gerçi o konuda çok zorlanmazdı. Kendisi ile çalışmak isteyen bir sürü firma vardı. Yine de hemen geçiş yapmak istemiyordu. En azından boşanma sonuçlandıktan sonra eski soyadı ile işe girmeyi tercih edecekti. Birkaç ay evde oturmak çok da kötü değildi. Sık sık Nil ile buluşurdu.

Ev tutar, eşya alırdı. Önceden olsa Hakan ile oturabilirdi ama şimdi onun da hayatında biri vardı. Rahatsızlık vermek istemezdi. Aklından geçenleri bir kez daha sıraladı. Kendine ait parası ile ev tutması kolaydı. Satın alarak toplu parasını harcamak istemiyordu. Bir süre o para ile idare edecekti. Daha sonra davanın sonuçlanmasını beklerdi. Bunun çok uzun sürmeyeceğini düşünüyordu.

Yeni işini şimdiki bürodan uzakta bulmak en önemli kararı olmalıydı. Sık sık Cenk ile karşılaşacağı bir ortamda olmak istemiyordu.

Neler yapacağını planlamıştı artık uygulamaya koyması gerekiyordu. Öncelik avukatı ile görüşmekti. Saat daha erkendi.

“Ben odama çıkıyorum. İyi geceler.” diyerek kalktı koltuktan. Saat daha çok erken olduğu için Hakan ve Nil neler olduğunu soran gözlerle baktı. Handan, sadece gülümseyip merdivene yöneldi.

Odasına girip hemen telefonu tuşladı.

“Soner, ben Handan Ateşoğlu, müsait misin?”

“Elbette Handan, nasılsın?”

“İyiyim teşekkür ederim. Senden bir ricam olacak.”

“Elbette nasıl yardımcı olabilirim?”

“Boşanma davası açmak istiyorum. Cenk ile ortak avukatımızsın nasılsa. Vekâletim var sende. Cenk ile imzaladığımız evlilik öncesi sözleşmemizin bir örneği de olmalı. Ben dava açarsam şirketten ve mal varlığından talepte bulunmayacağım açık ve net yazılı.”

“Ama Handan...”

“Soner, ben kararımı verdim. Dava ile ilgili işlemlerin bir an önce başlamasını istiyorum. Tek celse de bitsin. Cenk ile ben konuşacağım.”

“Cenk'in haberi yok mu bu isteğinden?”

“Cenk yurt dışında! Dört gün sonra dönmesi lazım... Ama uzayabilir de.”

“Ama Cenk bu isteğini kabul etmez.”

“Eder. Rahat ol. O da memnun olacaktır. Yalnız tek isteğim var. Azami sessizlik istiyorum. Basın ile uğraşmak ikimiz için de çok sıkıcı olacaktır. Tek talebim bu. İkimizin de başını kimse ağrıtmasın.”

“Handan, ne diyeceğimi bilemiyorum.”

“Herkes için hayırlı olsun. Bir de şirketten istifa edeceğim. Yetkilerimin Cenk'in döndüğü günden itibaren iptal edilmesini istiyorum.”

“Ama o zaman şirkettekiler öğrenir ve basına bilgi sızabilir.” Soner, duyduklarının şaşkınlığını çabuk atmış, müvekkillerini korumak için ne gerekiyorsa yapan avukat olmuştu.

Handan, hak vermişti. Mutlaka birileri konuşurdu. En iyisi bir süre saklamaktı. Zaten tek celsede biteceğinden emindi. Sonra kim ne derse desin umurunda değildi. “Haklısın. Cenk ile konuştuktan sonra karar veririz ona. Sen yarın dava ile ilgili işlemlere başla. Benim yapmam gereken bir şey var mı?”

“Olursa konuşuruz şimdilik yok. Ama ben yine de bu iş için çok acele ettiğini düşünüyorum.”

“Yanılıyorsun Soner, çok geç bile kaldım. Çok teşekkürler. İyi akşamlar.”

Handan telefon konuşması boyunca son derece dirayetliydi. Ama telefonu kapar kapamaz ağlamaya başladı. Hıçkırıklarının aşağıdan duyulduğunun farkında değildi. Yatağın üstüne çökmüş, ağzını kapattığı yumruğunu ısırarak sesini kısmaya çalışıyor ama engelleyemiyordu.

Hakan ile Nil sesleri duyup şaşkınlıkla baktılar birbirlerine. Nil ayağa kalkıp merdivene doğru yürüdü. “Ağlıyor. Ben bakayım.” Hakan da kardeşinin yanında olmak istiyordu ama kadın kadına daha iyi bir konuşma yapacaklarından, dertleşeceklerinden emindi.

“Konuş biraz istersen. Cenk yüzünden ağlıyor eminim.”

“Galiba.”

Nil, Handan'ın kapısını tıklatmış, ses gelmeyince biraz daha beklemiş sonra da odaya girmişti. Handan o kadar şiddetli ağlıyordu ki Nil ne yapacağını şaşırmıştı.   Yavaşça yanına geldi. Yatağın üstüne oturdu ve arkadaşına sarıldı. Dakikalarca sadece ağladı Handan. Hıçkırıkları yavaşladığında Nil de rahatlamıştı. İçini çekiyor, arada hıçkırıyordu. En sonunda sakinleşmişti. Ağlamaktan boğuklaşmış sesi ile

“Avukatı aradım Nil.” diyebildi. Ardından yine ağlamaya başladı. Nil de ağlıyordu.


 *****


Handan o gece ne yemek yedi ne de aşağı indi.

Hakan bir ara kardeşinin yanına çıktı. Daha fazla dayanamamıştı. Yanında kaldığı sürece sadece kardeşine sarılmış ve sırtını okşamıştı. Bu hareketin Handan'ı rahatlattığını biliyordu. Kendisini sahipsiz görmüyordu böyle sarıldığında. Küçük bir çocukken de böyleydi Handan. Ağlamıyordu artık. Ağabeyinin omzunda duran başı arada sessiz hıçkırıklarla sarsılıyordu...

Tekrar aşağı indiğinde hiç konuşmadığını sadece boşanmaya karar verdiğini söylediğini iletti Nil'e. İki sevgili serin ve rüzgârlı gecede dışarı çıkamadıkları için alt kattaki koltuklara oturmuştu.

“Sen falda bunu mu görmüştün?”

“Evet.”

“Sonrası ne olacak?”

“Sen benim fallarıma fazla inanma. Her gördüğüm çıkmaz.” Üstelik her gördüğünü de söylememişti...

“Şu ana kadar çıktı ne yazık ki?”

“Öyle ama bundan sonrasını bilemem. Benim gördüğüm Handan kısa zaman sonra çok mutlu olacak. İnşallah bu çıkar!”

“İnşallah çıkar. Sana Cenk ile ilgili bir şey anlattı mı? Neden boşanmak istiyor?”

“Anlattıkları aslında çok yüzeysel ama mutsuzluk için yeten şeyler. Biliyorsun Cenk çok zengin. Belki de bu aralarında sorun yaratmıştır.”

“Zenginlik başa bela...”

“Paraya hayır diyecek kimse yoktur. Ama paranın çoğu kimi insanlar için galiba huzursuzluk kaynağı oluyor. Fakat asıl sorun bu değil bence. Asıl sorun iletişimsizlik. Konuşsalar çözebilecekleri sorunları, konuşmadıkları için büyütmüşler.” Asıl mesele buydu. Aşılabilecek bir sorun aşılamayacak kadar büyümüştü. Bir mucizeye ihtiyaç vardı.

Hakan, kardeşi için çok üzülüyordu ama bir evlilik için iki kişi gerektiğini biliyordu. Cenk hata yapmışsa aynı derecede Handan da yapmıştı. Handan'ın bu hatalardan ders çıkartmasını ve yeni hayatında daha doğru davranmasını istiyordu.

“Belki bundan sonraki hayatlarında konuşabilirler.”

“Belki.”


*****


Ertesi sabah güneş yine pırıl pırıldı. Handan odasından çıktığında bir önceki gecenin şiş gözlerini taşıyordu ama yüzünde gülümseme vardı. Önce Hakan’ın sonra da Nil’in yanağından öptü. Mutfağa doğru yürürken, “Yeni bir hayatın ilk günü... Artık ağlamak yok. Zaten çok ağladım. Gözyaşım kalmadı. Kahvaltıda ne istiyorsunuz?”

Onun bu hali ikisini de şaşırtmıştı. Handan acıları arkada bırakmaya kararlıysa onlara destek vermek düşerdi. Hakan ile Nil, onun kararını destekleyeceklerini belirtir şekilde başları ile onaylayıp mutfak kısmına yürüdüler. Üçü de bir şeyler yaparken havadan sudan konuşuyordu. Sanki o evde önemli bir karar alınmamış gibiydi tavırlar. 

Cenk’i aramak için öğlen olmasını bekledi. Cenk telefonu açtığında sesi son derece normaldi. Ne özlem ne merak vardı o seste…

“Cenk, Soner beyi aradım.”

“Ne oldu? İşte sorun mu var?”

Derin bir nefes aldı ve hayatını tümden değiştirecek kararını açıkladı.

“Sorun yok. Boşanmak istediğimi söyledim. Dava ile ilgili işlemleri başlatmasını istedim. Sana da bunu haber vermek istedim.”

“Demek öyle. Ben neden şimdi öğreniyorum?”

“Bu konuşmayı dün gece yaptım. Seni arayıp da eğlencelerinden alıkoymak istemedim. Öğle paydosu yapacağını düşünüp bu saate aradım.”

Cenk’in sesinden sinirlendiği anlaşılıyordu.

“Çok düşüncelisin. İyi ama bu kararı vermek için neden benim dönmemi beklemedin?”

“Aslında ikimiz de bu ayrılığın olacağını biliyorduk. Nil çok önce söylemişti. Üstelik bir şey de değişmedi. Yine aynı şeyler gözüküyor!”

Cenk bu kez sinirli bir kahkaha attı. “Komik olma. Fala göre evlilik mi biter?”

“Bizim evliliğimiz fala göre bitmedi. O sadece karar verebilmemi sağladı. Sana iyi günler diliyorum. Önümüzdeki hafta ev bulur taşınırım. Sen döndüğünde henüz taşınmamış olursam Hakan’ın yanına yerleşirim.”

“Acelen ne? Ev bulana kadar kalabilirsin evimizde.”

“Orası senin evin, benim değil. Ben evlenince oraya taşındım. Şimdi boşanınca da oradan ayrılacağım. Bu kadar basit işte...”

“Basit demek ki!”

“Cenk, daha fazla konuşmaya gerek yok. Hoşça kal.”

Cenk için bu kadardı işte evliliklerinin önemi. Üzülmemişti işte. Onsuz bir karar almış olmasına sinirlenmişti biraz. Bunun da suçlusu kendisiydi. Bunca zaman, kendi fikirlerini hiç ortaya koymamıştı. Aşkını kaybetmemek için hep onun istediği gibi davranmış, onun kararlarını kabul etmişti. Cenk sinirlense de tepkisi bu kadardı işte. Aslında normal karşılamıştı.

Normal!

Boşanmak ne zamandan beri normal bir şeydi?


*****


Cenk, Handan ile yaptığı konuşmaya inanamıyordu. Karısı onu boşuyordu. Nasıl böyle bir karar verebilirdi? Üstelik kendisi yokken! Hem neydi o ‘falda da çıktı’ sözleri. Yani Nil'e fal baktırdığı için mi boşanmaya karar vermişti?

Hemen ülkeye dönmek istiyordu ama lanet işin bitmesi için dört gün bile yetmiyordu. O süreçte Soner'e dava ile ilgili oyalanmasını söylemek en mantıklı çözümdü.

Döndüğünde Handan'ın derdinin ne olduğunu öğrenecekti. Kim ya da ne için boşanmak istiyordu. Soner'i aradığında mal ya da para istemediğini öğrenmişti. Kimdi hayatındaki kişi?

Zengin olmalıydı!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder