1 Ağustos 2015 Cumartesi

KAHVE FALIMDA CİNAYET VAR! 26. Bölüm

“Bakın, bayım, biz size yazılı olmayan bir ilacı veremeyiz. İstediğiniz ilaç kesinlikle reçete ile satılmalı.”

“Ben daha önce kaç kere aldım bu ilacı sizden. Hiç de reçete istemediniz. Şimdi ne oluyor da reçete diye tutturuyorsunuz?”

“Bayım, sabrımı zorlamayın. Bu ilaç kilit altında! Ne size ne de bir başka kişiye reçetesiz satmadık. Satmayacağız. Doktorunuz yazsın gelin verelim.”

“Ben yalan mı söylüyorum. Kim bu eczanenin sahibi? O gelsin. Bana kendi verdi bu ilacı.”


“Son kez söylüyorum. Bu ilacı size hiç kimse reçetesiz vermeyecek. O yüzden olay çıkartmayın lütfen.”

“Bakın sınavlarım var ders çalışmam lazım. Terfiim buna bağlı ve çok az vaktim kaldı.

Mert adam ile konuşmaya ikna etmeye çalışırken Yağmur çoktan yan tarafa geçmiş Nil'i çağırmıştı.

“Mert, ben beyefendi ile ilgilenirken sen de şu ilaçları arkadaki dolaba kaldırır mısın?” Mert'i adamın kızgın bakışlarının hizasından çekti. Mert, konuşulanları dinlemek için bir süre ara kapının yanında durdu. Çünkü zaten kalkacak ilaç yoktu. Mert konuşmanın gidişine göre davranacaktı.

Nil, sinirli olduğu belli adama döndü, sakin bir sesle,

“Ben yardımcı olayım. Ne istemiştiniz?”

“Bakın, Concerta istiyorum. Tek yapmak istediğim uykumun gelmemesi. Bunda ne var anlamıyorum. Bağımlı değilim, hasta değilim sadece ders çalışacağım.”

“Elbette anlıyorum. Size yardımcı olmak isterim. Ne verebilirsiniz?”

“İşte ya, anlayacağınızı biliyordum.”

“Sorun değil ama biliyorsunuz bu ilaçlar pahalı. Kartla mı ödeyeceksiniz?”

“Nakit vereceğim.”

“Anladım. O zaman siz bekleyin ben dolaptan getireyim. Ne içersiniz?”

“Bir şey içmem. Acele edin yeter.”

“Elbette.”

Yağmur, ön tarafta yine raf siliyordu. Dışarıda erkek arkadaşı bekliyordu ama çıkamıyordu. İçerideki durum buna engeldi. Sakin davranması gerektiğini biliyordu.

Nil, arkaya geçmiş bir yandan dolaptan çıkartıyormuş gibi yapıyor bir yandan da konuşuyordu.

“Bir kutu ne kadar idare eder? İsterseniz iki kutu vereyim.”

“Olur, iki kutu alayım. Param olunca yine gelirim.”

“Süper olur. Neden bir çayımı içmiyorsunuz? Yeni demlendi ben de içecektim bir tane.”

“Ders çalışmam lazım. Başka zaman.”

“Tamam, şimdi geliyorum. Amma kilitlemişim bunu da. Üç kere anahtar mı çevrilir.” o bunları söylerken çoktan Mert'in açtığı telefon sayesinde polisler eczaneye girmişti. Ama iki poliste adama doğru bakmamıştı bile. Tek istekleri olay çıkmadan onu oradan çıkartmaktı.

“Hanımefendi, bir telefon geldi ben sonra uğrar alırım. Siz hazırlayın.” dediğinde Nil polislerin geldiğini anladı. Ön tarafa geçerken sanki polisleri fark etmemiş gibi yaptı. Adama doğru bakıyordu.

“Hazır zaten. Buyurun size köşedeki marketin adresi. Bol bol kahve alırsınız. Tabii neden bu ilacı istediğinizi polislere anlattıktan sonra! Bir de... Sakın ha ne beni ne de çalışanlarımı tehdit etmeye kalkma. Buralarda bir daha seni ve benzerlerini görmeyeyim.”

Polisler o sırada kaçmaya çalışan adamı çoktan kıskıvrak yakalamıştı. Kısa süre önce bir bağımlı benzer bir teşebbüste kendisine karşı koyan eczacıyı vurmuştu. O yüzden kendi bağlı oldukları karakol ile böyle bir çalışma yapmış, Mert ile Yağmur'a da ne yapacakları öğretilmişti. Polisler adamı çıkartırken ellerinden kurtulmak isteyen ve sağa sola tekme savuran adam kapının camını kırmıştı.

Bir saat kadar sonra karakoldan telefon geldiğinde Nil hala titriyordu. Olayları uzaktan izlemek ile içinde olmak arasındaki büyük fark sinirlerini bozmuştu. Karakol amiri teşekkür ettiğinde ve sabıkalı bir hırsızın, yetiştirdiği çocuklara vermek için ilaç istediğini, uzun süre hapiste kalmasını sağlayacaklarını söylediğinde bile titremesi geçmemişti.

Yağmur ile Mert de kendinden farklı değildi. Bir şeyden haberi olmayan kuafördekiler ise işlerine devam ediyordu.


*****


Öğrendiğinden beri sinirleri yatışmıyordu Handan'ın. Nil'in falı yine çıkmıştı. Cenk büyük ihtimalle tatile gelemiyordu. Üstelik o tarihlerde ülke dışında bile olabilecekti. En kötüsü de aynı toplantıya gidecek diğer kişinin Elçin olmasıydı. Handan bu kez inat etmişti. Ne kendisinin de gidip gidemeyeceğini sormuş ne de tatilini değiştirmişti. En kısa sürede Nil ile konuşacaktı. Onunla tatil yapmayı tercih edecekti. Belki ağabeyi de gelirdi? Üçü bir arada eğlenirlerdi. Böylece Cenk'in neler yaptığını düşünmezdi.

Cenk, elemanının yerine gideceği toplantıların tarihlerinin tam da tatillerine denk gelmesinden zaten rahatsızdı. Bir de Handan'ın umursamaz hali iyice kızdırmıştı. Bu kadın neden bu kadar rahattı? Ne yapacaktı o tatilde? Sanki kendisinin gelmemesine sevinmiş gibiydi. Demek ki hayatında kendisinden önemli birileri vardı. Öyle olsun Handan, dedi.

'O zaman herkes kendi yoluna...'

*****

Olayı çok sonra öğrenen kuafördekiler telaş ve heyecanla neler olduğunu soruyorlardı. Aslında Nil olayın kapanmasını istiyordu. Ama hiç biri buna izin vermeyince olayı bir kez baştan sona anlattı. Hepsi, aylar önce olan ve gazetelerin yazdığı olayı biliyordu. O zaman da kendisine dikkat etmesi konusunda defalarca kez uyarmışlardı. Yine de kimse böyle bir olayı yaşayacaklarını düşünmemişti. Ara sokakta olmanın dezavantajıydı bu. Sakin yerlerdeki eczanelerin müşterisinin az olduğu saatlerde ya da nöbet saatlerinde başlarına gelebiliyordu. Nil çok şanslı olduğunu düşünüyordu. Ya nöbet gecesi olsaydı? Ya kendisi ya da Mert tek başlarına oluyorlardı çoğu zaman.

Polis karakolundan bir süre kendilerini sık denetleyecekleri bilgisi gelmişti. Nil, biraz daha rahatladığını hissetti. O an yiğitlik yapsa da sonradan çok korkmuştu. Sesindeki titreklik daha yeni yeni geçiyordu.

Etrafındakiler bir süre sonra normale dönmüş,  olayın heyecanı yatışmıştı. Nil de arka bahçeye geçmiş biraz uzanmıştı. Güneş ağaç dalları arasından kendisini ısıtıyordu. Buna ihtiyacı vardı. Olay anından beri üşüyordu. Tek şey kalmıştı. Kapının camının yenilenmesi! Camcı uzak bir yerde işte olduğunu, döner dönmez geleceğini söylemişti.

Nil, bir süre uyumuştu. Ayşegül, hafifçe seslenerek uyandırmıştı. Bir şeyler yemesi ve gece rahat uyuması için yapmıştı bunu. Eğer biraz daha uyursa gece uyuyamayacak böylece sinirleri daha da bozulacaktı. Çünkü arkadaşını biliyordu tüm gece o olayı düşünerek kendisini paralayacaktı.

Nil, uzandığı yerden yavaşça doğruldu. Kendisini daha iyi hissediyordu. Mert ile Yağmur da sakinleşmişti. Bir ara Yağmur'un ağladığını, Mert'in onu teselli ettiğini görmüştü. Aralarındaki soğukluk geçmişti artık. Mert de Yağmur'un kendine uygun olmadığını anlamıştı galiba.

*****

Oysa Mert eczanede kendisini yiyordu. Artık dayanamayacağının fakındaydı. Yağmur, ağlamış, kendisi onu teselli etmişti. Ama kısa süre sonra sevgilisini arayan Yağmur, bir saate yakın onun arabasının içinde oturmuştu. İyi ki eczaneye çağırmamıştı adamı. Mert bu kadarına dayanamayacağını iyi biliyordu.

Akşam saat yedi olduğu halde camcı hala gelmemişti. Dükkânı kapatıp gidemiyordu. Nil'i de yalnız bırakmak istemiyordu. Patronu kısa süre sonra yanına gelip çıkabileceğini söylediğinde de aynı şeyi tekrarladı. Camcı gelip de kepenkler inene kadar orada kalacaktı.

“Gerek yok Mert. Korkarsak o kazanır. Zaten adamı tıktılar nezarete. Hadi git. Camcı da aradı on beş dakikaya kadar burada olacak. İçin rahat olsun.”

“Bak abla, olur da arkadaşları falan gelirse sakın karşı koyma. Ver ilaçları yolla. Sonra polise veririz kayıtlarımızı.”

“Tamam. Yağmur ne zaman çıktı?”

“Az önce sevgilisi aldı.”

“İyi. Sanırım sevgilisi de iyi biri.”

“Öyle galiba. Abla…”

“Söyle.”

“Ben bu sene üniversite sınavına girsem çok mu geç olur?”

“Sen ciddi misin? Ne okuyacaksın?”

“Eczacılık istiyorum. Başarır mıyım?”

“Şimdiden başla ders çalışmaya. Başarırsın tabii. Çok sevindim senin için. Doğru bir karar vermişsin.”

“Teşekkür ederim. Dikkatli ol abla. İyi akşamlar.” dileyerek çıktı eczaneden.

Nil, onun çok üzgün olduğunu biliyordu. Seviyordu ve engel olamıyordu. Onu anlıyordu Nil. Handan'ı anladığı gibi! Seven insanların üzülmesine dayanamıyordu. Kendisi de severse üzülmek istemezdi.

Kapıyı kilitlemesinin anlamı yoktu o yüzden sadece kapattı. Masanın arkasına geçip eline kitabını aldı. Camcılar gelmek üzereydi nasılsa.

On beş dakika geçmişti gelen giden yoktu. Cep telefonu çalmaya başladığında arayanın Hakan olduğunu hissetmişti. Adını ekranda gördüğünde heyecanlanmıştı.

“Alo, merhaba Nil!”

“Merhaba. Nasılsın?”

“İyiyim, sen nasılsın?”

“İyiyim ben de.”

“Ne yapıyorsun? Kapandı mı dükkânlar?”

“Kuaförü kapadık. Eczaneyi de birazdan kapatacağım.”

“Neden açıksın bu saate kadar? Yedide kapatman lazımdı.”

“Camcı bekliyorum. Cam kırıldı o değişecek.”

“Cam kırıldı! Nasıl?”

“Önemli değil.”

“Nil? Kavga mı çıktı?”

“Hayır. Boş ver yarın akşam anlatırım.”

“Olur.” Hakan, kendisinden bir şeyler gizlediğini anlamış ve sesinin sertleşmesine engel olamamıştı. “Bana hemen ne olduğunu söyler misin? Sesin de çatallandı.”

“Hakan, lütfen yarın anlatayım.” O da anlamıştı Hakan'ın kendisine kızdığını. Haklıydı da! O bir polisti ve sesinden bir şeyler olduğunu anlaması normaldi. Ama anlatırsa ağlayabilirdi ve bu da istemeyeceği bir şeydi.

“Tamam. Ne zaman gelecek camcılar?”

“Gelmek üzerelerdir. Hava kararmaz nasılsa daha. Sorun yok yani.”

“Anladım. O zaman sonra görüşürüz.”

“Tamam. İyi akşamlar.”

Hakan, başka şey söylemeden kapatmıştı telefonu.

Nil de anlatmak istiyordu aslında ama ona anlatacak durumda değildi. O yüzden bir sonraki geceye bırakmıştı. Hakan da üstelememişti zaten. Hem neden üsteleyecekti ki? O nesiydi Nil'in? Hiçbir şeyi! Nil, hem anlatmak istememiş hem de fazla ilgisiz davranmasına kızmıştı. İşte dedi kendi kendine, aklın birilerine takılırsa böyle dengesizleşirsin.

Nil, yine kitabına dönmüş ama aklını veremeyince bırakmıştı. Hakan'ın telefonu öyle kapatmasına kızmıştı. Kızmış mıydı? Evet. İşte yine dengesiz bir duygu ifadesi… Hem adam benim neyim ki, diyor hem de üstelemeden kapattığı için kızıyordu.

Aklından atamıyordu. En iyisi ilaçların raflarını kontrol etmekti. Ama önce geliyorum diyen camcıyı arayacaktı. Bir kez daha on beş dakikaya oradayız diyen ustaya içinden bir sürü küfrü sıralamıştı. Ne bitmez on beş dakikaydı!

Genelde raflarda sorun yoktu. O da alt dolapların içlerini kontrol etti. Noksan olanların notunu aldı.

Arka odadan malzemeleri alıp ön tarafa geçtiğinde korku ile çığlık attı.



1 yorum: