11 Temmuz 2015 Cumartesi

KAHVE FALIMDA CİNAYET VAR! 4. Bölüm

Tüm günü sinir içinde geçirmişti. Akşamın olmasını ve kendini dışarı atmayı beklerken yarın sabah dosyayı masasında istediğini söyleyip çıkan patron iyice sinirlerini germişti. Sabahın köründe başladıkları ve neredeyse akşama kadar yaptıkları ağız dalaşı zaten o dosya içindi.

Bilgisayarına tüm bilgileri yükledi. Patronun noksan olduğunu söylediği ama aslında ileri vadeli çekler olduğu için farklı bir yerde izledikleri tüm çeklerin dökümünü de yanına aldı.

Üç yıldır çalıştığı bürodan ilk kez bu kadar sinirli çıkıyordu. Bunu yapma, dedi kendine. Kapıyı yeniden kapattı. Masasına döndü. Dizüstü bilgisayarı tekrar masaya bıraktı. Koltuğuna oturdu ve o günü düşündü.

Kendisinde de hata vardı. Adam o kadar sinirliyken neden üstüne gitmişti? İşlerin bozulmuş olması zaten herkesin canını sıkarken neden susmamış da kayıtlarda hata olmadığını ısrarla söylemişti?

Çünkü canı sıkkındı. Çünkü kendisi de sinirliydi. Çünkü artık ucu ucuna yetiyordu maaşı. Zam isteyeceği ortam da yoktu. Çünkü muhasebe kayıtları zaten kendisindeydi ve şirketin ne durumda olduğunu en iyi o biliyordu.

Yarın dosyayı patronunun istediği gibi hazırlanmış olarak getirecekti. Sakinleşmiş olarak kalktı koltuğundan. Bilgisayarını yeniden eline aldı. Kravatını gevşetti. Son anda aklına geldiği için odasındaki kasanın kilidini kontrol etti. Kilitlemişti.

Kapıyı ikinci kez kilitlediğinde az önceki siniri büyük ölçüde yatışmıştı.
       

             Vardiyadaki işçiler yarım saat kadar önce çıkmıştı. Genelde sona o kalırdı zaten. Aslında büroda kalsa ve çalışsa daha verimli olabilirdi ama akşam maç vardı. Maçı evinde izlemek istiyordu. Maçtan önce ve sonra çalışırsa sabaha dosya hazır olurdu.

             Fabrikanın arkasındaki toprak alana doğru yürüdü. Otopark olarak kullandıkları yerde külüstürü onu bekliyordu. Bu akşam da teklerse tamire götürecekti. İki gündür stop edip duruyordu. Yine bir yerlerine para sıkışmıştı, belli... Aslında satsam da kurtulsam, dediği zamanlar daha çoktu ama yenisi alacak parası olana kadar idare edecekti.

             Arabanın yanına geldiğinde kapısını açtı ve elindeki dosyayı yan koltuğu attı. Bilgisayarın çantasını arka koltuğa koydu.  Kısa kollu mavi gömleğinin üstüne taktığı lacivert mavi çizgili kravatını da çıkarttı bilgisayarın yanına attı. Sonra koltuğa oturdu.


             Duyduğu tok ayak sesi ile kafasını çevirdiğinde son gördüğü kendisine doğru gelen kurşundu...    

*********** 


Fevzi Başkomiser, müdürün odasında tanıştığı meslektaşı ile kısa koridoru geçmiş, kendi bürosuna girmişti. Odanın iki kapısı vardı. Biri direkt koridordan girilen kapı, diğeri ekibinin paylaştığı büyük salondan girilen kapı. Şimdi koridordakini kullanmıştı. Tüm binayı saran kasvetli görünüm bu odaya da hâkimdi. Teknoloji artık polisin de emrindeydi ama duvar renklerinin ve mobilyaların kasveti bilgisayarların modernliği ile bile dağılmıyordu. Fevzi Beyin masasının üstü dosyalarla doluydu. Sonuçlanan, devam eden, mahkemeye gönderilmek için imza bekleyen onlarca dosyanın ardındaki yerini halefine gösterdi. Ama Hakan, Fevzi Başkomiser o binayı terk etmeden o koltuğa oturmayacağını biliyordu. 

“Amirim, siz buyurun lütfen.”

Fevzi Bey, yerine oturduktan sonra masasındaki telefonu kaldırdı.

“Kimler burada? Bir gelin odama.” diyerek kapattı.

Kısa süre sonra odaya ikisi resmi, ikisi sivil giyimli dört polis girdi. Hakan'ın kendi ekibini ilk görüşüydü bu.

Fevzi Bey, emekli olacağı için son kez bir arada olduğu meslektaşlarını tek tek tanıttı Hakan'a.

“Önce bayanlar... Bu kızımız, komiser yardımcısı Deren Bakıcı! Adı gibi çok güzel suçlu derer. Bakma onun böyle hanım hanımcık olduğuna.” Hakan, gerçekten narin gözüken kızın neler yapabileceğini merak etti.

“Akın Arayüz. Bir diğer komiser yardımcımız Akın. Burada benden sonra en tecrübeli odur. Gözünden pek bir şey kaçmaz.”

“Hüseyin Doğan ve Rıza Çeki.” İki resmi giyimli polis memuru selam verdi. “İşte bu beyler her şeyimiz. Polis memurlarımız, özellikle olay yeri incelemeden gelen delillerin toparlanması ve birbiri ile bağlantı kurulması konusunda çok başarılılar. Geçen yıl dosya kapama başarımız Türkiye ortalamasının üstündeydi. Bu yıl da öyle olacağını umuyorum. Belki de pabucumu dama atarsın? Belli mi olur?”

“Sizin kadar başarılı olalım, sizi aratmayalım da daha fazlasını sonra kotarırız amirim.” Hakan, sakin ama otoriter ses tonu ile yanıtlamıştı meslektaşını.

“Bugün izinli olan bir polis memuremiz daha var. Aliye Aksoy. Yarın da onunla tanışırsın. Bir de şoförlüğünü de yapacak olan Adil Çil var. Yeni polistir. Yanında öğrenecektir çok şeyi.”

Hakan, ekibine bir kez daha baktı. Sonra kendisini tanıttı.

“Ben, Hakan Çevik. Umarım bundan sonra birlikte iyi bir çalışma ortamı yaratırız.” Kısa ve özdü. Fazlası gereksiz bir samimiyet doğururdu. İş ortamında çok da samimi olmak doğru değildi.

Ekibin kendisine hayırlı olsun dileklerinden sonra o da teşekkür etti ve çıkabileceklerini ifade eden bir baş hareketi yaptı. Fevzi Bey, onun bu otoriter halini beğenmişti. Tek bir hareket ile komut verebilmek polislikte büyük önem taşıyordu. Elbette ekibinin de bunu anlaması ve uygulaması çok önemliydi. Bugüne kadar çalıştığı ekibinin saygısından ve iş bilirliğinden memnundu. Hakan'ın da memnun kalacağını biliyordu.

Ekiptekiler odadan çıktıktan sonra Fevzi Başkomiser masasının arkasına geçti. Şahsi eşyalarını zaten toplamıştı. Masada sadece işlerle ilgili evraklar, dosyalar ve kırtasiye malzemesi vardı.

“Sana işleri anlatayım. Sonra da akşam için hazırlanmak üzere evime gideyim.”

************** 

Saat on iki otuzda öğle paydosuna çıkmış iki banka memuresi saç yaptırmaya geldi. Kızların asıl isteğinin fal baktırmak olduğu, yanlarında getirdikleri kahveden anlaşılmıştı. Nil, Aydan'a seslendi.

“Kahveleri yap canım.”

Bu cümleden sonrası kızların saçlarının yıkanması ve fön çekilmesi ile geçen dakikalar arasında kahvelerini içip fal kapatmaları oldu.

Nil, fincanların ilkine baktığında kızın beklediklerini söylemeyi çok isterdi ama nişanlısından hala haber yoktu. Üç aydır adam kızı ne aramış ne sormuştu. Ailesi de nerede olduğunu bilmiyordu. Arada bir hayatta olduğunu belli eden masajlar atıyor ya da annesini arıyordu ama nişanlısına tek bir telefon bile açmamıştı. Nil o nişanın çoktan bozulduğunu kıza söylüyor ama o ısrarla beklemeye devam ediyordu...

Nil, halasından aldığı dil ile fal bakmaya başladığında on altı yaşındaydı. Halası gece rüyasında fala tövbe ettirilmişti. Hemen ertesi gün yeğenini çağırmış ve ona dil vermişti. O zamandan beri, çoğu söylediğinin çıktığı fallar bakardı. Arada bir söylediği çıkmaz o zaman da kendini çok daha normal olarak görürdü. Bu kızın falı da çıkmasın istiyordu ama ısrarla bakılan her falda o nişanın çoktan bittiği gözüküyordu. Diğer kızın fincanını eline aldığında aradan on dakika geçmişti.

“Senin falın pek karışık ama güzel.” diyerek söze başladı. Kız merakla söylenecekleri bekliyordu. Genç kızın umutla beklediği terfisi falda gözüküyordu.  Kariyer peşinde koşarken umudunu fallara bağlamasına gülmek istese de insanların umutlarına ulaşmak için illegal olmayan her yolu denediklerini biliyordu. Bazen mutluluk basit bir faldaydı.

Nil bir süre daha baktı fincana. Ama o süre boyunca bir şey söylemedi. Genç kıza söyleyecekleri bitmişti. Biri mutlu biri mutsuz iki genç kızı uğurladıktan sonra kimseye tek laf etmeden yerinden kalktı. Üst kattaki evine yavaş adımlarla çıktı. Yatak odasındaki telefonu eline alıp ezbere bildiği numarayı tuşladı. Büroda bulamazsa cep telefonundan arayacaktı. Ama telefon ikinci çalışta açıldı. Her zaman yaptığı gibi karşısındakinin alo demesini beklerken parmakları ile masanın üstünde tempo tutuyordu.

O gün yeni başkomiser göreve başlayacaktı. Onun sesini duymayı beklerken Fevzi Başkomiserin sesini duymak şaşırtmıştı. Tempo tutan parmakları bir an havada kalmıştı…

“Siz hala orada mısınız?” Sesinde orada olmasından duyduğu memnuniyet vardı.

“Son saatlerim. İyi oldu benim açtığım daha anlatmadım seni.”

“Şimdi anlatırsınız.”

“Odada değil ama birazdan anlatacağım zaten. Sen neden aradın? Yeni bir haber mi var?”

“Amirim, otoparkta öldürülen adamın katili bir kadın.”

“Hangi otoparkta öldürülen adam? Dünkü mü?”

“Evet”

“Patronunu tutuklamıştık. Patronu ile kavga ettiğini ve ikisinin de birbirine küfür ettiğini duyanlar var. Arabasının yanında da sadece erkek ayak izi ve patronun sigara izmariti bulundu. Adam kavgayı da kabullenmiş. Sigara da DNA testine yollandı.”

Nil, Fevzi Beyin verdiği bilgileri yarım kulak dinliyordu. Çünkü ondaki bilgi ile örtüşmüyordu. Artık bu yanıtlarda kendinden emindi. Çünkü hiç yanılmamıştı!

“Sizin delillerinizi bilemem ama katil bir kadın. Silahı da bulamamışsınız. Derin bir yerde.”

“Tamam kızım. Teşekkürler.” Fevzi başkomiser telefonu kapatırken dosyayı nasıl bu hale getireceğini düşünüyordu. Durup dururken bir kadın katil ortaya koymalıydı. Ama önce gerekli notu dosyaya eklemeliydi.  En alttaki dosyayı eline aldı. Notunu yazdı. Tekrar yerine koydu.



1 yorum:

  1. Şok! Yıllar önce cnbc-e de izlediğim bir diziyi hatırlattı ...

    YanıtlaSil