27 Temmuz 2015 Pazartesi

KAHVE FALIMDA CİNAYET VAR! 21. Bölüm

Nil, bahçeye indiğinde gece yarısına yaklaşmıştı saat. Uyku tutmamış, sıcaktan rahatsız olan bedeni en sonunda isyan etmiş o da soluğu çardak altında almıştı.

Bu akşam yaptığı tuhaf telefon görüşmesi de aklının bir köşesindeydi. Genelde teşekkür telefonu gelmezdi. Gelse de bu kadar kısa olmazdı. Bu kısa konuşma ve konuşmanın şekli kendisini etkilemişti. İyi bir şeyler yapmanın verdiği mutluluk ile yüzüne gülümseme yayıldı.

'Sanırım artık aramızdaki soğukluk giderildi Baş Komiserim, artık beni terslemezsin!'


*****



Yağmur, cep telefonu ile konuşuyor, Mert ise tezgâhın önünde müşterinin ilaçlarını hazırlıyordu. Yağmur, yeni erkek arkadaşı ile çıkmaya başladığından beri Mert ile konuşmuyorlardı. Sadece çok mecbur kalınca birbirlerine hitap ediyordu ikili. Nil onların bu haline üzülüyordu. Yağmur, hayatındaki erkeğin zenginliğinden, etkileyici tavırlarından hoşnut, ayakları yere değmeden yaşıyordu.

O telefonda fısıltıyla konuştukça Mert sinirlerine hâkim olmakta güçlük çekiyordu.

“Yağmur hanım, Necati amca size sesleniyor. Telefon görüşmeniz bittiyse yardımcı olabilir misiniz?”

Yağmur, tüm keyfinin kaçtığın belli eden bir yüz ile döndü Mert'e. Ne olurdu sanki Necati amca ile de o ilgilense. Zaten sevgilisi gelmeyecekti o gün. İşi çıkmış, o yüzden gelemeyeceğini ama akşama telafi edeceğini söylemişti. 

İşi bitikten sonra dükkân boşalmış Yağmur da ekilmiş olmanın hırsını Mert'ten çıkartmaya karar vermişti.

“Burada kalfa olabilirsin ama benim telefon görüşmelerime bir daha müdahale etme. Necati amcayı sende duydun. Bitene kadar beklerdim kızım dedi.”

“Necati amca onu nezaketen söyledi. Ayrıca burası iş yeri, özel görüşmelerini iş haricinde yapacaksın. Bu benim değil iş dünyasının kararı. Bilmem anlatabildim mi?”

“Bak Mert, benim bir sevgilim var ve o beni aradığında iki dakika görüşmeme tüm dünyanın iş kuralları bir araya gelse engel olamaz. O yüzden beni idare etmek bu kadar zorsa bileyim. Bugün Necati amca, yarın Nazife yenge olmasın. Bu kadar zor olmamalı onları iki dakika bekletmek.”

“Savunman bitti mi? O halde dinle. Tam on dört dakika konuştun. İki dakika değil. Ayrıca her gelen arabalıya göz süzersen eninde sonunda biri sevgilin olur. Ama onların derdi sevgili mi olmak yoksa kullanıp atmak mı o kısmı ben bilmem. Üç günde bu kadar üstüne düşersen yakında anlarsın zaten niyetinin ne olduğunu.”

“Çok kabasın. Çok kötüsün. İlhan, hiç de senin sandığın gibi biri değil. O benden çok hoşlanıyor. Ben de ondan hoşlanıyorum. Sen... Sen gerçekten kötüsün...” sesi ağlamaklı olunca Mert'in önünde gözyaşlarına boğulmamak için kendini dükkândan dışarı attı.

Mert, onun gözlerinin dolduğunu görmüş üzülmüştü ama haklıydı da. Yakında üzülen Yağmur olacaktı. İçine mi doğuyordu, yoksa öyle mi olmasını istiyordu bilmiyordu ama Yağmur'un bu ilişkide üzülen taraf olacağına inanıyordu. İşte o zaman kendisi hakkında düşündüklerine pişman olacaktı, Yağmur!


*****

Hakan, Tarkan’ın organize ettiği akşamda eski arkadaşları ile bir araya gelmekten memnundu. Çoğu ile okuldan sonra hiç görüşmemiş olmasına rağmen yine de konuşacak konu bulmakta zorlanmadı.

Bir iki kadeh içilerek yenen yemek eski arkadaşlar için keyifli geçmişti. Tarkan, ulaşabildiği birkaç kişiyi daha arayınca dokuz kişilik bir masa oluşmuştu. Erkekler bu geceden memnun, sık tekrarlamak için sözleşti. Ama hepsi böyle bir gece için az şansları olduğunu, nöbetlerle olayların onlara imkan tanımayacağını biliyordu…

Geç saatte eve dönen Hakan, kısa bir duş alıp hemen yattı.


*****


Handan, dilinin ucuna kadar gelenleri yutuyordu. Çıldırmak üzereydi. Kocası İzmir'den dönerken yanında Elçin'in de olduğunu ağzından kaçırmıştı. Demek ki onunla birlikte olmak için hafta sonu işi bahane etmişti. Acaba gerçekten İzmir'e mi gitmişti? Yoksa bahanesi mi o olmuştu?

Kendini zorluyor, başka şeylerle ilgileniyordu ama aklından çıkmıyordu. Koltuktan kalktığı gibi soluğu camın önünde aldı. Biraz hava almaya ihtiyacı vardı. Hışımla açtı camı. Öğrendiği ilk anı düşündü. Cenk son derece rahat uçakta dosyalara birlikte baktıklarını anlatınca şaşkınlıklı sadece “Elçin de seninle mi geldi?” diyebilmişti. Tüm vücudu titremeye başlamıştı. Başının döndüğünü hissetmiş, oturduğu için mutlu olmuştu. Yoksa o an neler düşündüğünü anlayacaktı Cenk!

Cenk ise sakin bir sesle “O da ailesini görmeye gitmiş, düğün mü ne varmış, dönüş uçağında karşılaştık, uçak da çok dolu olmayınca kısa süre bir arada oturduk.” demişti. Sanki önemsizmiş gibi...

Hiç inandırıcı değildi.

Asla inanmayacağı bir yalandı bu.

Cenk, duş almak için üst kata çıktığında, Handan, bir odayı arşınlıyor, bir koltuğa çöküyordu. Kabına sığamıyordu.

Elçin ile dönmüş!

Elçin...

Tüm kararları bir bir yıkılıyordu. Evliliğini kurtarmak istiyordu ama aldatılan biri olarak bunu yapmak içinden gelmiyordu. Elçin ile kendisini aldattığından emin olmak zorundaydı. O zamana kadar bunun Cenk'in dediği gibi rastlantı olduğunu kabullenmesi gerekiyordu. Zor da olsa yapacaktı bunu...

O konuşmadan sonra normal bir yüz ifadesi ile oturmak için kendini çok zorlamış, yatma saatine kadar da bu çabası onda korkunç bir baş ağrısı yapmıştı.

Yatağa girdiklerinde günlerden beri ilk defa Cenk karısı ile sevişmek istemiş ama başının ağrıdığını söyleyen Handan, arkasını dönüp uyku pozisyonu almıştı.

Oysa saatler sonra bile hala uyanıktı. Kocasını ve Elçin'i aynı yatakta düşünmek uyumasını engelliyordu. Yarın ikisinin de yüzüne nasıl bakacağını düşünüyordu. Cenk ise, bir süre dönmüş durmuş sonra derin bir uykuya dalmıştı.

Handan, ertesi sabah aynı baş ağrısı ile kalktı. Cenk onun hala başının ağrıdığını görünce kahvaltıdan sonra bir ağrı kesici almasını ve o gün işe gelmemesini söyledi.

'Beni düşündüğünden değil elbette. Elçin ile rahat rahat aşklarını yaşamak için yapıyor. Lanet olsun. Ben de hala evliliğimi nasıl kurtarırım diye düşünüyorum. Ne evliliği? Ortada olan sadece saçma bir oyun!'


*****

“Hoş geldin Handan! Nasılsın diyemeyeceğim, yüzün sirke satıyor.”

Nil, Handan'ın kapıdan girmesi ile onun moralinin çok bozuk olduğunu anladı. İçeri sokmadan kapının ağzında konuşuyordu. Nedense içeridekilerin onun bu halini görmesini istemiyordu. Aslında ikinci kez görüştüğü bir müşteriye bu kadar samimi davranmazdı ama Handan ile ilk karşılaşmaları da zaten çok yakın geçmişti.

“Çok mu belli? Başım çok ağrıyor.”

“Tamam, çözüm var. Önce sana iyi bir saç masajı yapalım. Sonra da benim her derde deva köşemde muhabbet edelim.”

“Emine mi yıkayacak yine? Gerçekten güzel masaj yapıyor saçlara. Belki uyurum bile.” Zoraki konuşuyordu aslında. Ama Nil’in dediği iyi gelebilirdi. 

“Emine öyledir. Uykun gelirse çekinme söyle, üst kat evim. Orada uyuyabilirsin.” Bir yandan konuşuyor bir yandan da elini tutarak onun ruh halini anladığını belli ediyordu. Handan da diğer elini Nil'in elinin üstüne koydu.

“Çok teşekkür ederim. Ama baş ağrımdan kurtulursam uyumak değil doğru düzgün düşünmek istiyorum.”

“Yeniden başın ağrısın diye mi? Şimdi saçın yıkansın, sonra baş başa konuşuruz biraz. Böylece istersen iki kişi düşünürüz.” Nil, Handan’ı yıkama koltuklarının olduğu odaya kadar götürdü. 

Emine, dikkatli gözlerle Handan'ı inceledi. Askılı kot elbiseli, ayaklarında parmak arası sandalet olan kadına baktı. Geçen hafta gelen şık iş kadını gitmiş, onların mahalleye çok daha fazla uyan bir genç kadın gelmişti.  Şimdi biraz daha sevmişti Handanı...

Emine, baş ağrısını anlatan kadına çok etkili bir saç masajı yaptı. Handan neredeyse uyuyacaktı. Hem ağrısı azalmış hem stresi kaybolmuştu. Kendini çok iyi hissettiğinin farkına varıp oturduğu koltuktan kalktı. Saçları kurutulurken Bertuğ yan yan bakıyordu. Handan en sonunda onun bakışlarına dayanamadı.

“Neden bakıyorsun?”

“Ne zaman, hadi kes şu saçları da rahatla diyeceğini merak ediyorum güzelim. Bu saçların yüzüne uymadığının sen de farkındasın.” Bertuğ, saç kesimi konusunda dahi sayılabilirdi. O yüzden de Handan’ın yakında saçlarını kendisine teslim edeceğini biliyordu. İlk geldiğinde müşterilerine asla bunu teklif etmezdi. Nasılsa kendi kestiği saçları görürler, özellikle isterlerdi. O da Handan'dan bunu bekliyordu.

“Bugün değil. Ama bir gün o da olur. Bugün fön kullanmadan ne yapabilirsen onu yap. Hava çok sıcak! Kurutmaya bile dayanamayacağım.”

“O zaman çok az kurutup örelim saçını.”

“Süper fikir.”

Saçının örülmesi bittiğinde oraya geleli henüz yarım saat olmuştu. Üstelik bu sürenin çok büyük kısmı saç masajı ile geçmişti. Ne kadar eli hızlıydı bu çocuğun!

Nil tüm bu süre boyunca Handan'ı hiç rahatsız etmemiş, elemanlarının onu rahatlatmasını beklemişti. Sıra artık kendisindeydi...


*****

Bahçe kapısına doğru yürürken bu kez Aydan’a kahve sipariş etmişti. Bahçedeki ortamı yakından gören Handan keyiflenmiş ve geldiği zamanki sıkıntılarını birkaç dakikalığına rafa kaldırmıştı. Nil, çardak mı divan mı dediğinde çardağı seçmişti.

“Üç masa neden?” dedi şaşkınlıkla.

“Misafirim çok olur. Öğleden sonra gör burayı, masalar yetmiyor bazen. Tüm mahalleli burada toplanıyor.”

“Desene bir nevi kadınlar kahvesi!” Fikir çok hoşuna gitmişti. Nil de insanın konuşmasını sağlayan bir hava vardı. Kadınların neden orayı tercih ettiğini anlıyordu.

“Öyle. Annemin zamanından alışkın mahalleli! Ben de devam ettiriyorum.”

“Annen içeride resmi olan kadın mı?” Çok mu özeline girdiğini düşünüyordu ki Nil'den hemen yanıt geldi.

“Evet, diğeri de ablam. İkisini de bir kazada kaybettim.”

“Başın sağ olsun. Çok üzüldüm. Baban da yok galiba?”

“Çok küçüktük babamı kaybettiğimizde. Bu ev de babamın babasından kalma. Onların anısına çardağıma da evime de dokunmuyorum. Hepsini gözüm gibi koruyorum.”

“Çocukluğuna ait ne güzel anıların vardır kim bilir? Benim ise çocukluğum kötü geçti. Tek iyi şey ağabeyimdi. Annem benim doğumumda ölmüş. Babam bize bakmaya çalışmış hatta evlenmiş ama üvey annem bizi dövünce hemen boşanmış. Bu kez de parasızlıktan bize bakamayınca çocuk esirgeme kurumuna bırakmış. Yıllar sonra geri alana kadar ağabeyimle birlikte orada kaldık.”

“Galiba falında görmüştüm. Kalabalıkta yalnızdın. Ama Handan, sen yine kalabalıkta yalnızsın! Ne bu sıkıntının kaynağı?” Nil, artık onun arkadaşı olacağından emindi. Sorarken çekinmemişti bu kez.

“Sen hep böyle dümdüz sorar mısın? Sakın büyük şirketlerde çalışmaya kalkışma. Bu kadar açık sözlülükle barınamazsın.” Böyle dese de sevmişti dürüstlüğünü.

“Aman benden uzak dursun. Ben iki dükkânım ile mutluyum.” Bunu söylerken eli ile de git git der gibi hareketler yapıyordu. Handan hem bu harekete güldü hem de duyduklarından sonra şaşkınlıkla sordu.

“İki dükkân mı? Şuben de mi var?”

“Yok, yandaki eczane de benim. Ben aslında eczacıyım.”

“Ciddi misin? Ben seni kuaför sanmıştım.” Gerçekten şaşırmıştı. Bunu bilmiyordu.

“Çok az iş bilirim kuaförlüğe ait. Annemin dükkânında Ayşegül'ün ustalık belgesi ile yürütüyoruz işi.”

“Anladım. Zor iş iki dükkânı yürütmeye çalışmak. Peki ya falcılık? O kimden miras?”

“Halamdan. Babamın ablası dil verdi. Ama galiba bende de varmış o yetenek.” Tevazu göstermeden sadece kabullenerek konuşmuştu. Handan onun bu halindeki doğallıkla daha da rahatlamıştı.

“E o zaman göster yeteneğini, soğudu fincanım.”

Nil, fincanı eline aldığında çok üzücü şeyler göreceğinin bilincindeydi. Kısa bir süre baktı. Sonra bakışlarını kendisini dikkatle izleyen Handan'a çevirdi.

“Evliliğin çok sallanıyor. Tüm derdin bu değil ama en büyük derdin bu. Kocan uzak duruyor senden. Sen kocanı seviyorsun ama onun ne hissettiğini bilmiyorsun. O yüzden de evliliğinin sona yaklaştığını düşünüyorsun.” Nil, bir çırpıda anlatmıştı gördüklerini.

“Öyle değil mi?” Umut doluydu bu soru...

“Kocanın etrafında bir sürü kadın var. Sanırım çok varlıklı. Kadınların bir kısmı sadece parası için ona yaklaşıyor. Kocan da bunun farkında ve onlardan uzak duruyor.” Nil, gördüklerini ya da Handan'ın düşündüklerinin yanıtlarını söylemeye devam etti ama Handan'ın pek de ikna olduğu söylenemezdi.

“Çok da uzak durmuyor galiba. Gerçi aldattığını gözümle görmedim, bir yerden duymadım ama artık şüphelerim arttı.” Handan bir an durdu Nil konuşmayınca devam etti. “Hayatımda ilk kez bir yabancıya kendi özelimi bu kadar rahat anlatıyorum. Sanırım falda beni görüyor olmana bağlamalıyım bu rahatlığımı.”

“İçin rahat olsun. Sır küpü dendi mi ben akla gelirim, inan. Ayrıca ben kocanın aldattığını görmüyorum. Ya yapmadı ya da ben göremiyorum ama uzak olduğunuzu aranızda ciddi sorunlar olduğunu görüyorum.”

“Bu bile bir şey.” Yeni bir umut daha doğmuştu...

“Sen sağlam bir karakterin ardında kuvvetli bir yüreksin. O yüzden kocanı kazanmak için uğraş. Eğer senin yöntemin uymazsa benim yöntemim ile yola çıkarız.”

“Senin yöntemin ne?” Şaşırmıştı Handan!

“Henüz yok ama seninki olmayınca benimki olacaktır inan.” Gülümseyerek yanıtladı Handan'ı.

Handan da içi biraz rahatlamış olarak oturmaya devam etti. Çantasından gelen telefon sesi ile hareketlendi. Arayan Cenk idi. İçindeki sevinç sesine yansımıştı.

“Efendim Cenk?”

“Nasıl oldun? Evden çıkmışsın. Uyandırmayayım diye ev telefonundan aradım ama kızlar çıktığını söyledi.” Sesinde merak var mıydı? Olmasını istiyordu. Ama sadece düz bir sesle konuşuyordu Cenk.

“Evet kuafördeyim. Şimdi çok daha iyiyim. Belki işe gelirim birazdan.”

“Eve git ve dinlen. Bugün izin yap. Akşam birlikte dışarı çıkarız. Boğaz havası iyi gelebilir.”

“Tamam, bakarız.” Yine aklına üşüşen Elçin ve Cenk görüntüleri idi.

Telefonu kapattığında Nil konuşmayı dinlememek için ilgilendiği papatya ekili saksılarından birini Handan'a uzatıyordu. Onun renginin yine solduğunu fark etmişti. Kafasını dağıtmasına yardımcı olmak istiyordu.

“Sever misin çiçek?”

“Severim. Bayramoğlundaki evimizin bahçesinde çok güzel çiçeklerim var. Bir hafta sonu gelir misin, yazlığa. Oradaki çiçeklerimle sana hava atayım.”

“İnşallah. Yaz aylarında hafta sonları yoğun olur ama ben olmasam da işler yürür.”

“O zaman bu hafta sonu birlikte gidelim. Kocam yine seyahate gider nasılsa. Gitmezse de sorun değil. Eğlenceli bir adamdır.” Evet, başkalarının yanında gerçekten eğlenceliydi...

“Sizi rahatsız etmeyeyim!”

“Asla rahatsız etmezsin. Aksine çok da güzel olur. Havuzdan da yararlanırız. Tek başıma yüzmekten zevk almıyorum.” Handan, Nil'in gelmesini gerçekten çok istediğini fark etti.

“Tamam, aksilik olmazsa gelirim.”

İki kadında aralarında oluşan yakınlığın olağandan hızlı olduğunun farkındaydı ama onları bir araya getiren aslında ikisinin de ruhen yalnız olmasıydı.

İki yalnız ruh birbirinde arkadaşlığı bulmuştu...


*****


Hakan, Handan'ın araması ile cinayet mahallinden biraz uzaklaştı.

Sıcaklar insanları çıldırtmaya başlamıştı. Karı koca kavgası, önce kadının adamı bıçaklaması, ardından yaralı adamın kadının kafasını duvara vura vura öldürmesi ile sonuçlanmıştı. Yaralı koca kaçamamış, çığlıklar yüzünden polis çağıran komşular sayesinde katil yakalanmıştı.

Kardeşinin neşeli sesini duymak, o an kendisine yeniden insan olduğunu anımsatmıştı. Üstelik, Handan şakır gibi konuşuyordu. Hakan, Handan’dan duydukları ile afallamıştı.

“Ciddi misin? Nasıl oldu bu iş?”

Sesi şaşkınlık doluydu. Handan yeniden kuaföre gitmiş ve Nil ile yakınlaşmıştı. Üstelik hafta sonu Bayramoğluna gideceklerdi. Hakan onların arasında oluşan arkadaşlığı şaşkınlıkla dinliyordu hattın ucunda. Son duyduğu cümle ile şaşkınlığı iyice arttı!

Handan, kendisini de çağırıyordu...

*****

Hakan, davete katılıp katılmama konusunda kararsızdı.

Handan, Nil'in kimse ile bağlantısı olmadığını anladığını ama arkadaş olarak kendisi ile bağlantısının olmasını isteyeceği biri olduğunu anlatmış, Hakan yüzünden aralarında yalan olmasını istemediğini o yüzden hafta sonu Hakan da gelirse üçünün bu konuyu konuşmasını istemişti. Hem gözlerden uzak bir yerde konuşmak hepsi için çok daha sağlıklı olacaktı.

Böylece Hakan da kabalıklarının nedenini açıklayabilirdi. Haksız değildi ki! Kim olsa şüphelenirdi...


*****

Nil, Handan'ın davetini sırf değişiklik olsun diye kabul etmişti. Eczanede de nöbet olmayınca hafta sonu iki gün kendine ait olabilecekti. Belki Handan'ın kocası da orada olur ve gerçekten evliliklerinin ne durumda olduğunu gözleri ile görebilirdi. Hem kim bilir belki adam da fal baktırmak isterdi. İşte o zaman çok daha net bilirdi neler olduğunu...


***** 

Handan, Cenk'in o hafta sonu da çalışacağından emindi. Ama yanılmıştı, kocası evdeydi ve birlikte Bayramoğluna gitmekten memnun olacaktı. Şu Nil'i o da tanımak istiyordu. Karısının Hakan'ı da çağırmış olmasından da memnundu. Tek kalmazdı iki kadının yanında.

Tüm bu konuşmalar şaşırtıyordu Handan’ı.

Acaba o hafta sonu Elçin ne yapacaktı?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder