1 Temmuz 2015 Çarşamba

BUZDAKİ ATEŞ 38. Bölüm

***** 

Yol boyunca Erhan, kendisine yaslanan bedenden, yayılan sıcaklıktan çok memnundu. Arada bir Süleyman onlara takılıyordu. Diğer elemanlar ona 'önüne dönsene' dedikçe o özellikle arkaya dönüp bir şeyler söylüyordu. Erhan, isteyeceğinin yapılmasının zor olduğunu bilse de yine de tüm otobüse dönerek, “Arkadaşlar, Uğur Hanım ile aramızda olanların bir süre bizlerin sırrı olarak kalmasını istiyorum. Bize destek olursunuz değil mi?” dediğinde tüm otobüs, “Süleyman söylemezse kimse söylemez” diyerek yanıt vermişti.


Sağlık merkezinin önüne yaklaşırken iki sevgili birbirinden uzaklaştı. Sedat ve Onur karşılamaya gelmişti. Tek araba ile gelmiş olmaları mutlu etmişti. Bir süre daha bir arada olacaklardı. Ama Onur ablasının ayağını fark edince çığlığı basmıştı. İkisi de merakla ne olduğunu soruyordu. Uğur bir şeyim yok, derken, Erhan, beni kıskandı buzda yere yapıştı, diyerek yanıtladı. Dördü gülerek arabaya bindiğinde Erhan ısrarla arkada oturmak istemişti. Amacı sözde iki sevgiliyi önde oturtmaktı.

Uğur, arkaya oturduğunda ayağını nasıl koyacağını bilememişti. Erhan da kapıya sırtını dayamasını, ayağını da koltuğu çıkartmasını hatta kendi bacağının üstüne koymasını söylemiş, akıllarına başka şey gelmeyen öndeki ikili de bu isteği çok uygun bulmuştu. Oysa arkada yaşananlar çok başkaydı. Erhan, kendi bacağının üstünde duran bacağın bilekten yukarısını hafif hafif okşuyordu. Uğur çekmek istediğinde ise sıkıca tutuyordu. Gerçi Uğur da bileğinden, vücuduna yayılan sıcaklıktan memnundu. Ama yer uygun değildi. Tüm bu olanlara inanamıyordu. Bu sabah biri sorsa, hayatında başka bir erkeğe yer olmayacağını çok rahatlıkla söylerdi. Ama aynı gün hayatında bir erkek vardı. İnsanın kesinlikle ‘asla’ dememesi gerektiğine güzel bir örnekti, yaşadıkları.

İkisi de halinden memnun, Uğurların evine geldiler. Sedat valizleri taşırken Umut ile Hasan Bey kapıya çıkmıştı bile. Herkesin yüzü gülüyordu. Hepsi birden Erhan ile Sedat'ı içeri davet edince kısa süre için kabul ettiler.

Hasan Bey, kardeşleri yine çok sıcak karşılamıştı. Artık onlar da ailenin bir parçasıydı zaten. Hem yakında diğer kızı için de Sedat'ın talip olacağını kesin olarak biliyordu. Umut mutfağa giderken Uğur ayağını nasıl burktuğunu anlatıyordu. Pazartesi günü işe neyle gideceğini düşünüyordu. Belki o zamana kadar şişliğim iner, arabayı ben kullanabilirim, aksi halde taksi ile giderim, diyordu. Erhan fırsatı kaçırmadı.

“Uğur Hanım, sargınızı yapan kişi olarak size bir hafta ayağınızın üstüne basmayı yasaklıyorum.”

“Erhan Bey, Gaziantep'e gidememiş olmanızın acısını çıkartmaktan vazgeçin. Burada yetkili benim. Hem unutmayın dün yüzmenize izin verdim.”

“Hasan Bey, siz babası olarak engel olun. Bu hasta benim sözümü dinlemiyor.”  Erhan bunu söyleyince Hasan Bey, “O da seni annene mi şikayet etmişti yoksa?” diye sordu.

“Kulağımla duymadım ama yaptığından eminim.”

Hepsi gülüyordu ikisinin bu hallerine...

***** 

Pazar günü öğleden sonra Erhan telefon açmış Uğur ile bir süre konuşmuştu. Güne onsuz başlamak çok tuhaf gelmişti. İki haftadır neredeyse ilk gördüğü yüz onundu. Oysa o sabah ailesi ile birlikte kahvaltı yapmış, günler sonra yine bir arada olmanın tadını çıkartmıştı. Ama Uğur'un olmaması o tadı noksan bırakıyordu.

Uğur da benzer ruh hali ile çıkmıştı yataktan. Şimdi ise telefonda bile olsa Erhan ile vakit geçirmenin keyfine varıyordu. Artık önemli olan hafta içinde görüşme imkanları yaratmaktı.

Derince’den dönerken Erhan, kardeşleri ile ortak tuttukları evden bahsetmişti. Uğur o evin garsoniyer olduğunu düşünmüş ve kızmıştı. Erhan onun haline biraz gülmüş sonra ciddi bir sesle açıklamıştı.

“İlk başlarda amacımız oydu. Hatta bir iki kez kız arkadaşlarımızı da götürmüştük. Ama yıllardır sadece bizler gidiyoruz. Annemden kaçmak istediğimizde ya da ben önemli bir dosya üzerinde çalıştığımda o eve kapanıyorum. Eğer dışarıda olmak istemezsen orada da vakit geçiririz.”

Uğur, inanmıştı duyduklarına. Hem Erhan kaç yaşındaydı? Bu yaşta erkek elbette sağlıklı bir cinsel hayat yaşayacaktı. Bunu neden dert edindiğini düşünmek istemedi. Ama sonra kıskandığını kabullendi. Yine de o evde buluşmak, baş başa vakit geçirmek şu an cazip geliyordu… Erhan’ın sesi ile o ana döndü.

“Bileğin nasıl?”

“Gayet iyi. Doktorum çok iyiydi. Pazartesi geliyorsun seansa, değil mi?”

“Tabii geliyorum. Özledim seni.”

“Daha dün gördün.”

“Demek ki sen özlememişsin. Umarım yarına kadar biraz özlersin.”

“Bakalım. Özlemeye değer misin karar verelim.”

“Sen pek çetin ceviz çıktın. Ben seni hiç böyle tanımamıştım. Sessiz sakin, ben ne dersem onu yapacak birine benziyordun. Dünden beri ne oldu sana?”

“Sana bir sır vereyim. Ama bak...”

“Tamam, bunu da kimse bilmeyecek.”

“Tebrikler... Evet, bunu da kimse bilmeyecek… Ben zaten böyleydim.”

“Hazır bu kadar iyi bir ruh halindeyken beni Antep'e yollamanın iznini de kopartabilir miyim? Artık şu dava bitse de ben de...” İşte o an, dünden beri aralarında hiç konuşulmayan konu ikisinin de aklına düştü. Erhan cümlesini tamamlayamadı.

Uğur, çok kısık bir sesle “Görevine dönsen, değil mi?” dedi. Erhan nasıl yanıtlayacaktı? Evet, onun asker olduğunu biliyordu ama dünden beri yaşananlar o kadar ani gelişmişti ki. İkisi de kendi içlerinden geldiği gibi davranmıştı. Ama şimdi gerçekler ortaya çıkmıştı. Erhan askerdi. Uğur da şehit eşi! Erhan, yanıt veremedi. Uğur başka şey söyleyemedi. “Sonra konuşuruz. Görüşürüz.” diyerek telefonu kapattı.

Erhan, telefonun ucunda çaresiz kalakalmıştı. Evet, o askerdi ve görevine dönecekti. Asker olması aralarına girecekti. Uğur ondan hoşlandığını kabul ediyordu ama mesleğini kabullenmeyeceğini bir dakika önce belli etmişti. Erhan yıllarını Türk Silahlı Kuvvetlerinin kadrosunda geçirmiş, binbaşılığa kadar yükselmiş, biriydi. Tüm bunları değiştiremeyeceklerine göre nasıl bir orta yol bulacaklardı? En önemlisi Uğur orta yol bulmak isteyecek miydi? Çünkü göreve döneceğini anlamadan önce de asker olduğunu biliyor ama yakınlaşmaktan çekinmiyordu…

Diğer yanda Uğur da benzer düşünceler ile kıvranıyordu. Erhan göreve dönecekti. Evet, cephede değildi. Ama yine de görev gereği birçok yere gidiyordu. Garantisi var mıydı serseri bir kurşun ile ölmeyeceğinin? Masa başında çalışması neyi değiştiriyordu. Bir sürü karakola saldırı düzenlenmiyor muydu? Elinde dosyalarla kapıdan çıkarken vurulmayacağını kim garanti edecekti? Nasıl bu kadar gözlerini kapatmıştı bu gerçeğe? Nasıl kendince artık yanında olacağını düşünmüştü? Neye göre bu kararı vermişti?

Daha başlamadan çıkmaza girmiş bir ilişkiydi bu. Ne yapacağını nasıl davranacağını bilmiyordu. Zamana bırakmak çözüm olacak mıydı? Kalbi, zamanla çözüleceğini söylüyordu. Beyni ise yine bir asker ile birlikte olmanın kendisine üzüntüden başka şey vermeyeceğini tekrarlayıp duruyordu.

Telefon yeniden çalınca ekrana baktı. Erhan arıyordu.

“Efendim?”

“Öyle kapatmak hiç hoşuma gitmedi.”

“Özür dilerim. Ama yarın konuşalım olur mu?”

“Elbette konuşacağız. On beş yaşında yeni yetme değiliz. Ne istediğimizi, nasıl istediğimizi konuşmamız gerekiyor. Yarın öğlen sendeyim. Yemeği birlikte yeriz. Olur mu?”

“Tamam”

“Yarın görüşürüz. Kendine dikkat et.”

“Sen de dikkat et.”

Bu kez daha iyi kapatmışlardı.

Erhan, askıda bir şeylerin kalmasından hoşlanmıyordu. Hele konu Uğur ise! Şimdi içi biraz daha rahattı ama yarın neler konuşacaklarını bilemiyordu. Nasıl bir tepki vereceğini hiç bilmiyordu. Asıl sorun yarın evden tek başına çıkmasındaydı. Annesi de babası da onu tek yollamak istemeyecekti. Zor da olsa ikna etmeliydi. Artık çok daha iyiydi ve bunu onların da anlamasını sağlayacaktı.

Bir arkadaşının yemeğe çağırdığını söyleyecekti. Uğur için yalan söylemek zorundaydı. Yoksa annesi üçlü bir düğün planlamaya başlayabilirdi.

Uğur da ikinci görüşmeden sonra biraz daha rahattı. Neler konuşacaklarını bilmese de Erhan'ın ikinci kez araması, yapıca bir tavrı olduğunu gösteriyordu. Çözüm bulabilecekler mi bilmiyordu ama bunun için çaba gösterileceğini görüyordu.

***** 

Pazartesi Uğur, kıyafetine daha da özen göstererek çıktı evden. Uzun zamandır ilk kez elbise giymişti. Kampa götürdüğü elbisesini Umut'a vermiş sonra da geri almadığı için giyememişti. Şimdi ise üstüne oturan, belini ortaya çıkartan diz üstünde biten gabardin kumaştan dikilmiş elbisesi ile çok şıktı. Kızların meraklı bakışlarına, uzun bir aradan sonra ilk iş günüm, mutlaka toplantıya çağırılıp hastalarım hakkında bilgi verilecektir, diye yanıt verdi. Kızlar da ikna olmuş bir şekilde kahvaltıya oturdu.

Öğlen olduğunda Erhan kapısına dayanmıştı. Odada Uğur tekti. Diğer Uğur da kız arkadaşı ile yemeğe çıkmıştı. Erhan onun odada tek olmasından son derece memnundu. Bir önceki günün belirsizliğini üstlerinden atmak için olabildiğince hızlı yanına gitti. Uğur da zaten ayağa kalkmıştı. Koltuk değneklerini masaya dayayan Erhan, genç kadının önlükten belli olmayan ince beline sarıldı. Önce yine yanaklarından öptü.

“Seni görmeye o kadar alışmışım ki bu bir buçuk gün çok uzun geldi.”

Uğur, kendini çok şeye hazırlamıştı ama böyle bir karşılaşmaya hazırlamamıştı. O da içinden geldiği gibi davranıp boynuna sarıldı. “Ben de özledim.” dedi.

O sarıldıktan sonra Erhan bu kez dudaklarından öptü. Uğur karşılık verince bir kez daha öptü. Sonra biraz uzaklaşıp, 'Hadi yemeğe gidelim. Orada konuşalım.' dedi. Uğur üstündeki önlüğü çıkartınca Erhan uzunca bir ıslık ile beğenisini belli etti.

“Muhteşem görünüyorsun.”

“Teşekkür ederim.”

Uğur, çantasını alıp kapıya doğru yürürken Erhan, kolundan tutup durdurdu. Bir kez daha öptü. Üstelik bu kez ellerinin de pek rahat durduğu söylenemezdi. Uğur da boynuna kollarını dolamış daha da derinlere uzanan bir öpüşme ile karşılık veriyordu. İkisi de yemeği boş verecek hale gelmişti ama odadaki telefon çalınca kendilerine geldiler. Uğur, 'bakmadan kaçalım' diyerek kapıyı açtı. Ona ulaşan cep telefonundan da ulaşırdı. Ama odada daha fazla kalmak pek hayra alamet değildi.

Sağlık merkezine yakın bir lokantaya gittiler. Erhan ile karşılıklı oturdular. Yemekleri gelene kadar sadece evdekileri anlattılar karşılıklı. Yemekler geldikten sonra ise bir süre sadece yiyecekler ile ilgilendiler. En sonunda Erhan konuşmaya başladı.

“Uğur, çok başındayız. Bazı kararlar için çok erken olduğunu ikimiz de bilecek yaştayız. Ben seninle birlikte olmak istediğimi biliyorum. Senin geçmişte yaşadıklarını da biliyorum. Mesleğimin bizim aramıza gireceğini de. Nasıl bir çözüm buluruz bilmiyorum ama senin ne istediğini bilmek istiyorum.”

Erhan, hem kendini anlatmış hem merak ettiklerini sıralamıştı. Üstü kapalı konuşmak ona göre değildi.

“Erhan, dünden beri düşünüyorum, ne karar vereceğimi bilmiyorum. Senin asker olman ama görevinin şekli kafamı çok karıştırıyor. Bir asker olduğun için uzak durmam gerektiğini düşünüyorum. Buna karar veriyorum. Hemen ardından ama asıl işi avukatlık ve genelde sivil giyiniyor. Cephede bulunmuyor. Benim kadar onun da, bir an sonra başına ne geleceği belli değil ama bir kurşuna hedef olmaz diyorum.” Uğur, son cümleden sonra bir süre sustu. Derin bir nefes aldı. “Seni tedavin bitene kadar göreceğim. Sonra...”

Erhan, canının yandığını hissediyordu. Uğur, tedaviden sonrası için görüşmemeyi isteyeceğini söyleyecekti. Kendisini hazırladı. Uğur devam etti. “Sonra, kardeşlerimiz evleneceği için, yani en azından birer tanesi evlenme kararı aldığı için yine görüşmeye başlayacağız. Senin için hissettiklerime ad koyamasam da o görüşmelerin beni nasıl etkileyeceğini az çok biliyorum.”

Erhan, beklediklerini duymuyordu. Biraz rahatlamıştı. Uğur devam ediyordu. “Bana dediğin gibi, zamana bırakalım. Bu süreçte neler yaşayacağımızı görelim. Kim bilir belki zaten anlaşamaz ve ayrılırız. O zaman da aklımızda, devam etseydik ne olurdu? Sorusu olmaz. En azından ‘denedik olmadı’ deriz.”

Artık rahatlamıştı Erhan. Masaya eğilip karşısındaki kadının elini tuttu. “Deneyelim canım. Zaman bize ne yapacağımızı söyler. Hadi artık tatlı isteyelim.” Uğur da daha rahattı. İkilemlerini söylemişti. Gizli saklı bir şey kalmamıştı. İkisi de bu ilişkiye neler istediklerini bilerek başlıyordu. Her ikisi de zamanın kendisine yol göstermesini istiyordu.

Uğur, iki gündür yaşadıklarına hayret ediyordu. Ne zaman bu değişimin başladığını anlamamıştı ama bir anda değişmediğini biliyordu. Galiba ilk değişimi Erhan'ın asker olduğunu öğrendiğinde yaşamıştı. O yılbaşı gecesi dünya başına yıkılmıştı ama sonra orada oturmuş ve kendini tartmıştı. Erhan'ın asker olmasına üzüldüğünü sanmıştı. Şimdi ise kendi kendine itiraf ediyordu. Daha o zaman Erhan onun için farklı bir yerdeydi. Uzak durma çabası, soğuk tavırları hep aynı nedendendi. Erhan onun için önemliydi!

Tatlılarını ve kahvelerini bitirdikten sonra yeniden hastaneye döndüler. Bu kez diğer Uğur, bir hastası ile çalışıyordu. Oda yine boştu. Erhan, fırsatı kaçırmaya hiç niyetli değildi. Dolgun dudaklara uzandığında Uğur da ona doğru uzanmıştı. Öpüşme daha derinleştiğinde Erhan'ın vücudundaki değişimi fark etti. Kendisi de istiyordu onu ama üç yıldır kimse ile sevişmediği için kendini tedirgin hissediyordu. Acaba aralarında yaşananlar sadece cinsel çekim miydi? Üç yıldır bir erkekle birlikte olmadığı için tutkuyla diğer duyguları karıştırıyor olabilir miydi? Ya Erhan? O da belki de istek duymaktan öte bir şey hissetmiyordu. İyi ama bunu anlayacakları ortam kaçamak öpüşmelerin yaşandığı ortamlar değildi. Uğur, düşündükleri ile canı sıkkın sıyrıldı kollarından Erhan'ın.

“Masaj odasına gidelim mi?”

“Orada da öpebilecek miyim seni?”

“Hayır.”

“ O zaman son bir öpücük almadan seni bırakmam.” Öyle de yaptı. Odadan çıkmadan önce Uğur önlüğünü giymişti. Koridorda yan yana yürürlerken ikisi de aralarına mesafe koydu. Diğer çalışanların bir şey anlamasını istemiyorlardı.

Çalışma bittiğinde Erhan, uzun zamandır duymayı beklediği şeyleri duymuştu Uğur'dan. Mahkeme için Gaziantep’e uçabileceğini söylemişti. Yine de beline bir korse takılacaktı. Uçaktaki basıncın etkilemesini istemiyordu.

“Desene seni önceden öpseymişim ilk celseye de yollarmışsın beni.”

“Ne yani onlar rüşvet miydi?”

“Tabii!”

“İlk günden beri de öpüyor olsaydınız, ki öpemezdiniz… bir şey değişmezdi Erhan Bey. Şu an iyisiniz. Her şeyi benim istediğim gibi yaptığınız için bu kadar çabuk toparlandınız. Bu da size uçma imkanı yarattı. Ama zaten bitecek bir dava için uçmamanı isterim. Yine de karar senin.”

“Dava yaklaşsın da İbrahim ile konuşur karar veririz. Biliyor musun, Zeycan bir ay daha bizde kalacak. Üst kattaki benim odamda o kalıyor. Ben salonda yatmaya devam ediyorum.”

“Celal sana ve kardeşlerine gerçekten çok güveniyor. Tek başına kız kardeşini sizde bırakması çok önemli bence.”

“Onun kardeşi benim kardeşim. Bilir Celal.”

“Bu arkadaşlık kıskanılacak cinsten.”

“Seni de sevecektir. Kıskanma.”

“Tanışacak mıyım?”

“Uğur, sen benim hayatımdasın artık. Benim ile ilgili şeyleri bilmen, kişileri tanıman çok önemli. Celal benim en yakın arkadaşımdır. Onunla tanışman benim için çok önemli.”

“Kardeşini sevdiğime göre ağabeyini de severim. Gerçi Zeycan ilk gördüğümde biraz kafamı bulandırmadı değil.”

“Umut çok kıskandı değil mi? Eh abla olunca korumak geliyor içinden doğal olarak.”

“Umut adına değildi…”

“Ne yani, beni mi kıskandın?”

“Galiba…”

“Artık biliyorsun değil mi? O İbrahim’in aşkı. Dur sana neler yaşadıklarını anlatayım. Bizim çocuk da pek hızlıymış. Ama Celal’e söyleyeceğim ona kök söktürsün.”

“Üzme çocuğu. O senin için çok uğraştı.”

“İyi tamam üzmem. İbrahim de benim için çok değerli bir arkadaştır. İbrahim cumartesi günü gelip bizim kapıya dikildiğinde Zeycan şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememiş. Annem ikisinin hallerini çok komik bulmuş. Bizim çocuk liseli aşıklara döndü. Ne de olsa ilk kez aşık oluyor.”

“Sen kaç kez aşık oldun?” 

“Bilmem. Ben her güzel gözlüye aşık olurum.” Erhan gülerek yanıtlayınca Uğur surat astı.

“Ben ciddi bir soru sormuştum.”

Erhan, onun ciddi olduğunun ve vereceği yanıtı merakla beklediğinin farkındaydı.

“İki sene önce birine aşık oldum. Ama o, şimdi kocası olan erkeği seçti. Ben de onlara mutluluklar diledim.”

Uğur, hala ona aşık mısın? diye sormak istiyordu. Sesindeki yumuşaklık ve özlem kendi kalbini acıtmıştı. Ona hala aşıksa kendisi ile olan ilişkisinin cinsellikten öte bir anlamı olamazdı ki...

“Neden bana sormuyorsun?” Erhan, Uğur'u bazen kitap gibi okuyordu. O an da okuduğu anlardandı…

“Neyi?”

“Aklından geçenleri. Canını sıkanı! Kaşlarının çatılmasına neden olanı!”

“Önemli değil!” Söylemek istemiyordu. Çünkü onun geçmişte yaşadığı aşkı kıskanıyordu.

“Ben senin için önemsiz miyim? Benim ile ilgili bir soru önemsiz mi?” Zorlayınca ne söyleyeceğini merak ediyordu.

“Sen benim için önemlisin. Ama geçmişin ile ilgili konular geçmişte kaldı. Onları konuşmamızın gereği yok.”

“Uğur, sor hadi aklındakini.” Erhan, sır ya da sorulamayacak konu olmasını istemiyordu. Ne kendi geçmişinde kalan Aden, ne de Uğur'un kocası yasak bir konu olmamalıydı. Zaten bir gün konuşulmaktan vazgeçilecekti. O zamana kadar ikisi de kendini kısıtlanmış hissetmemeliydi.

Uğur içini çekip öfleyerek, “Ona hala aşık mısın?” diye sordu. Aksi halde Erhan'dan kurtulamayacağını biliyordu.

“Hayır.”

“Bu kadar mı?”

“Az önce bunu sormak bile istemeyen sen, neden yanıtımla yetinmiyorsun?” Erhan bu kez gülüyor, dalga geçiyordu Uğur ile.

“Haklısın. İyi.”

“İyi olan ne? Ona artık aşık olmamam mı? Yoksa seninle dalga geçiyor olmam mı?”

“Ona aşık olmaman!”

“Çok dürüstsün.”

“Uzun bir süre hayatımdaki insanlara dürüst davranmadım. Sen onlardan biri asla olmayacaksın. Sana verdiğim her yanıt doğru olacak.”

“Uğur, çok teşekkür ederim.” Erhan hemen ciddileşmişti. Duydukları bir ilişki için çok önemliydi. “Sana karşı hissettiklerimi sorguladığını hissediyorum. Ben de, benim hakkımda neler hissettiğini bilmek istiyorum. Ama sana zaman vereceğimi, bu zamanın aslında ikimiz için de gerekli olduğunu biliyorum.”

“Sen de bana dürüst olacaksın değil mi?”

“Evet canım. Senin gözlerinde bir daha hüzün görmek istemiyorum. Böyle güzel bakmalarını istiyorum. O gözler benim uğurum olsun istiyorum.”

Aslında Erhan, o gözlerde sevgi gördüğüne yemin edebilirdi ama bunu Uğur'un dile getirmesini istiyordu. O zamana kadar sabırla bekleyecekti. Zamanı geldiğinde Uğur'un hem kendi duygularından hem de Erhan'ın duygularından emin olacağını biliyordu. 

Çalışmaları biteli on dakika olmasına rağmen hala konuşuyorlardı. İkisi de birlikte geçirdikleri vakti uzatmanın yollarını arıyordu. Erhan, onu kollarına almak istese de yapamayacağını biliyordu. Orası uygun değildi. Kapısı kilitlenmiyordu!

“Ben ne zaman araba kullanabilirim?”

“Neden sordun?”

“Seni iş çıkışı alıp kaçırmak için elbette!”

“Sen buraya kadar gel de ben seni istediğin yere götürürüm.”

“Soruma yanıt vermedin ama?”

“Bir ay daha kullanmanı istemiyorum. Dört ayı tamamladıktan sonra bakarız.” Onun kendisi için gereksiz tehlikeye atılmasını istemiyordu. İstanbul trafiğinde araba kullanmak ise büyük tehlikeydi.

“Tamam canım. Söz dinlerim. Çarşamba akşamı benimle gelir misin?” Sanki önemsiz gibi sormuştu ama yanıtını merakla bekliyordu.

“Nereye?”

“Benim evime!”

“Ne yapacağız orada?”

“Sen ne istersen onu!”

“Scrabble oynarız!” O evde olmayı istiyordu. Onun için ilk aklına geleni söylemişti. Oyun oynamak için ya da başka şeyler için ama asıl ona yakın olmak için istiyordu.

“O oyunda iyi misin?”

“En az tavla kadar!”

“O zaman bana da öğretirsin. Ben iyi değilim.”

“Desene seni yenmek çok keyifli olacak!”

“Öyle olsun bakalım.”

İkisi de aslında çarşamba akşamı neler yapmak istediklerini biliyor ama bunu söze dökmüyordu. Bakışları ise ikisini de ele veriyordu.

“Çıkalım artık. Senden sonraki hastam gelmek üzeredir.”

“Tamam uğurum.”

“Bunu sevdim.”

“Neyi?”

“Bana uğurum demeni!”

“O zaman daha da seveceksin. Çünkü sık sık duyacaksın!” Erhan, hayatına giren kadınlara pek sevgi kelimesi kullanmayan biriydi ama Uğur'a uğurum, demek çok doğal gelmişti. Onun, kendi hayatında farklı bir yere geldiğini biliyordu. Aslında duygularının adını koymakta da çok zor olmayacaktı...

Odadan çıktıklarında yine eskisi gibi aralarında mesafe ile yürüdüler. Odaya geldiklerinde, diğer Uğur da gelmişti. Erhan ile el sıkışıp kısa süre muhabbet etti. O sırada hastası gelen Uğur vedalaşıp odayı terk etti. Uğur, Erhan'ın yüzünden keyfinin yerinde olduğunu anlamıştı.

“Tüm sorunlar çözülüyor sanırım. Sabah Uğur anlattı, mahkemen olumlu sonuçlanacakmış!”

“Evet, asıl olayın çok başka olduğu ortaya çıktı. Arkadaşlarım kurtuldu. Mahkeme de bitecek, dediğin gibi. Diğer sorunum da çözüldü.”

“Bunu duyduğuma sevindim. Öyle olacağını tahmin etmiştim. Çay içelim mi?”

“Olur.”

Erhan, sevgilisi döndüğünde hala oradaydı. Uğur onu görünce şaşırmıştı. O seanstayken gider diye düşünmüştü ama Uğur ile muhabbet ettiklerini görünce çok sevinmişti.

“Hala burada mısın?”

“Gideyim mi?”

“Yok, ondan demedim. Seni görmeyi beklemiyordum. Ama sevindim.”

Onları izleyen Uğur, şaşkınlıkla bakıyordu. İkisinin birbirine bakışında farklı bir şeyler vardı.

“Bu kampta neler oldu size?”

“Ne gibi?” Erhan sormuştu bunu. Uğur ise hafif kızarmıştı. Uğur, arkadaşının başına gelenlere sevindiğini belli eden neşeli sesi ile “Vayyy, Uğur? Neler oluyor? Sizin aranızda ne var?” diye sordu.

“Oradan ne varmış gibi duruyoruz?” Erhan, Uğur'un sorusundaki memnuniyeti hissetmiş, onu onaylayan bir yanıt vermişti.

“Buradan, çok güzel duruyorsunuz. Uğur, gel buraya...” Arkadaşına sarılıp kucakladı. “Nihayet! Nihayet kırdın kabuğunu... Erhan, iyi bak arkadaşıma.”

“Elimden geldiğince... Ama şimdilik o bana iyi bakıyor.”

“Henüz senden başka kimse bilmiyor. Bir süre gizli kalmasını istiyoruz.” Uğur, dostunun samimiyetine güveniyordu.

“Neden? Ne var ki bunda gizlenecek?”

“Kardeşlerimizin diline düşmek istemiyoruz. Onların anlamasını engelleyerek biraz süre kazanmak birbirimizi daha iyi tanımak istiyoruz.”

“Şimdi anladım. Umut ile Onur'un diline düşmek gerçekten istenmeyecek bir şey. Ama size bakanın anlamaması zor! İkinizin de yüzünden okunuyor!”

“Biz de saklamaya çalışırız” diyerek güldü Erhan. Aslında Uğur'un gördüğünü o da sevgilisi Uğur'un yüzünde görüyordu ama idare edeceklerdi artık...

Erhan artık eve dönmek için ayağa kalktığında, Uğur odadan çıkıp ikisini yalnız bırakmıştı. Erhan ardından bakıp, “Bu adamı seviyorum.” dedi.

Erhan veda öpücüğünü çalıp zorla çıkmıştı odadan. Onu kollarında tutmak o kadar güzeldi ki ayrıldığında kendini yalnız hissediyordu.

“Çarşamba akşamı geliyorum. O zamana kadar konuşuruz gerçi!”

“Tamam. Bekleyeceğim.”

Erhan eve geldiğinde meraklı bakışlara yanıt vermedi. Evden erken çıkmış, taksi ile kendi gitmek istemiş, seanstan çok sonra eve dönmüştü. Zeycan ile annesi meraklarını tatmin edemeden Erhan, yorgun olduğunu söyleyip uzanmıştı. Aslında, Uğur'u düşünmek içindi o kaçışı...


*****  

1 yorum: