*****
Yol boyunca Erhan, kendisine yaslanan bedenden, yayılan
sıcaklıktan çok memnundu. Arada bir Süleyman onlara takılıyordu. Diğer
elemanlar ona 'önüne dönsene' dedikçe o özellikle arkaya dönüp bir şeyler
söylüyordu. Erhan, isteyeceğinin yapılmasının zor olduğunu bilse de yine de tüm
otobüse dönerek, “Arkadaşlar, Uğur Hanım ile aramızda olanların bir süre
bizlerin sırrı olarak kalmasını istiyorum. Bize destek olursunuz değil mi?”
dediğinde tüm otobüs, “Süleyman söylemezse kimse söylemez” diyerek yanıt
vermişti.
Sağlık merkezinin önüne yaklaşırken iki sevgili birbirinden
uzaklaştı. Sedat ve Onur karşılamaya gelmişti. Tek araba ile gelmiş olmaları
mutlu etmişti. Bir süre daha bir arada olacaklardı. Ama Onur ablasının ayağını
fark edince çığlığı basmıştı. İkisi de merakla ne olduğunu soruyordu. Uğur bir
şeyim yok, derken, Erhan, beni kıskandı buzda yere yapıştı, diyerek yanıtladı.
Dördü gülerek arabaya bindiğinde Erhan ısrarla arkada oturmak istemişti. Amacı
sözde iki sevgiliyi önde oturtmaktı.
Uğur, arkaya oturduğunda ayağını nasıl koyacağını bilememişti.
Erhan da kapıya sırtını dayamasını, ayağını da koltuğu çıkartmasını hatta kendi
bacağının üstüne koymasını söylemiş, akıllarına başka şey gelmeyen öndeki ikili
de bu isteği çok uygun bulmuştu. Oysa arkada yaşananlar çok başkaydı. Erhan,
kendi bacağının üstünde duran bacağın bilekten yukarısını hafif hafif
okşuyordu. Uğur çekmek istediğinde ise sıkıca tutuyordu. Gerçi Uğur da
bileğinden, vücuduna yayılan sıcaklıktan memnundu. Ama yer uygun değildi. Tüm
bu olanlara inanamıyordu. Bu sabah biri sorsa, hayatında başka bir erkeğe yer
olmayacağını çok rahatlıkla söylerdi. Ama aynı gün hayatında bir erkek vardı.
İnsanın kesinlikle ‘asla’ dememesi gerektiğine güzel bir örnekti, yaşadıkları.
İkisi de halinden memnun, Uğurların evine geldiler. Sedat
valizleri taşırken Umut ile Hasan Bey kapıya çıkmıştı bile. Herkesin yüzü
gülüyordu. Hepsi birden Erhan ile Sedat'ı içeri davet edince kısa süre için
kabul ettiler.
Hasan Bey, kardeşleri yine çok sıcak karşılamıştı. Artık onlar da
ailenin bir parçasıydı zaten. Hem yakında diğer kızı için de Sedat'ın talip
olacağını kesin olarak biliyordu. Umut mutfağa giderken Uğur ayağını nasıl
burktuğunu anlatıyordu. Pazartesi günü işe neyle gideceğini düşünüyordu. Belki
o zamana kadar şişliğim iner, arabayı ben kullanabilirim, aksi halde taksi ile
giderim, diyordu. Erhan fırsatı kaçırmadı.
“Uğur Hanım, sargınızı yapan kişi olarak size bir hafta ayağınızın
üstüne basmayı yasaklıyorum.”
“Erhan Bey, Gaziantep'e gidememiş olmanızın acısını çıkartmaktan
vazgeçin. Burada yetkili benim. Hem unutmayın dün yüzmenize izin verdim.”
“Hasan Bey, siz babası olarak engel olun. Bu hasta benim sözümü
dinlemiyor.” Erhan bunu söyleyince Hasan
Bey, “O da seni annene mi şikayet etmişti yoksa?” diye sordu.
“Kulağımla duymadım ama yaptığından eminim.”
Hepsi gülüyordu ikisinin bu hallerine...
*****
Pazar günü öğleden sonra Erhan telefon açmış Uğur ile bir süre
konuşmuştu. Güne onsuz başlamak çok tuhaf gelmişti. İki haftadır neredeyse ilk
gördüğü yüz onundu. Oysa o sabah ailesi ile birlikte kahvaltı yapmış, günler
sonra yine bir arada olmanın tadını çıkartmıştı. Ama Uğur'un olmaması o tadı
noksan bırakıyordu.
Uğur da benzer ruh hali ile çıkmıştı yataktan. Şimdi ise telefonda
bile olsa Erhan ile vakit geçirmenin keyfine varıyordu. Artık önemli olan hafta
içinde görüşme imkanları yaratmaktı.
Derince’den dönerken Erhan, kardeşleri ile ortak tuttukları evden
bahsetmişti. Uğur o evin garsoniyer olduğunu düşünmüş ve kızmıştı. Erhan onun
haline biraz gülmüş sonra ciddi bir sesle açıklamıştı.
“İlk başlarda amacımız oydu. Hatta bir iki kez kız arkadaşlarımızı
da götürmüştük. Ama yıllardır sadece bizler gidiyoruz. Annemden kaçmak
istediğimizde ya da ben önemli bir dosya üzerinde çalıştığımda o eve
kapanıyorum. Eğer dışarıda olmak istemezsen orada da vakit geçiririz.”
Uğur, inanmıştı duyduklarına. Hem Erhan kaç yaşındaydı? Bu yaşta
erkek elbette sağlıklı bir cinsel hayat yaşayacaktı. Bunu neden dert edindiğini
düşünmek istemedi. Ama sonra kıskandığını kabullendi. Yine de o evde buluşmak,
baş başa vakit geçirmek şu an cazip geliyordu… Erhan’ın sesi ile o ana döndü.
“Bileğin nasıl?”
“Gayet iyi. Doktorum çok iyiydi. Pazartesi geliyorsun seansa,
değil mi?”
“Tabii geliyorum. Özledim seni.”
“Daha dün gördün.”
“Demek ki sen özlememişsin. Umarım yarına kadar biraz özlersin.”
“Bakalım. Özlemeye değer misin karar verelim.”
“Sen pek çetin ceviz çıktın. Ben seni hiç böyle tanımamıştım.
Sessiz sakin, ben ne dersem onu yapacak birine benziyordun. Dünden beri ne oldu
sana?”
“Sana bir sır vereyim. Ama bak...”
“Tamam, bunu da kimse bilmeyecek.”
“Tebrikler... Evet, bunu da kimse bilmeyecek… Ben zaten
böyleydim.”
“Hazır bu kadar iyi bir ruh halindeyken beni Antep'e yollamanın
iznini de kopartabilir miyim? Artık şu dava bitse de ben de...” İşte o an,
dünden beri aralarında hiç konuşulmayan konu ikisinin de aklına düştü. Erhan
cümlesini tamamlayamadı.
Uğur, çok kısık bir sesle “Görevine dönsen, değil mi?” dedi. Erhan
nasıl yanıtlayacaktı? Evet, onun asker olduğunu biliyordu ama dünden beri
yaşananlar o kadar ani gelişmişti ki. İkisi de kendi içlerinden geldiği gibi
davranmıştı. Ama şimdi gerçekler ortaya çıkmıştı. Erhan askerdi. Uğur da şehit
eşi! Erhan, yanıt veremedi. Uğur başka şey söyleyemedi. “Sonra konuşuruz.
Görüşürüz.” diyerek telefonu kapattı.
Erhan, telefonun ucunda çaresiz kalakalmıştı. Evet, o askerdi ve
görevine dönecekti. Asker olması aralarına girecekti. Uğur ondan hoşlandığını
kabul ediyordu ama mesleğini kabullenmeyeceğini bir dakika önce belli etmişti.
Erhan yıllarını Türk Silahlı Kuvvetlerinin kadrosunda geçirmiş, binbaşılığa
kadar yükselmiş, biriydi. Tüm bunları değiştiremeyeceklerine göre nasıl bir
orta yol bulacaklardı? En önemlisi Uğur orta yol bulmak isteyecek miydi? Çünkü
göreve döneceğini anlamadan önce de asker olduğunu biliyor ama yakınlaşmaktan
çekinmiyordu…
Diğer yanda Uğur da benzer düşünceler ile kıvranıyordu. Erhan
göreve dönecekti. Evet, cephede değildi. Ama yine de görev gereği birçok yere
gidiyordu. Garantisi var mıydı serseri bir kurşun ile ölmeyeceğinin? Masa
başında çalışması neyi değiştiriyordu. Bir sürü karakola saldırı düzenlenmiyor
muydu? Elinde dosyalarla kapıdan çıkarken vurulmayacağını kim garanti edecekti?
Nasıl bu kadar gözlerini kapatmıştı bu gerçeğe? Nasıl kendince artık yanında
olacağını düşünmüştü? Neye göre bu kararı vermişti?
Daha başlamadan çıkmaza girmiş bir ilişkiydi bu. Ne yapacağını
nasıl davranacağını bilmiyordu. Zamana bırakmak çözüm olacak mıydı? Kalbi,
zamanla çözüleceğini söylüyordu. Beyni ise yine bir asker ile birlikte olmanın
kendisine üzüntüden başka şey vermeyeceğini tekrarlayıp duruyordu.
Telefon yeniden çalınca ekrana baktı. Erhan arıyordu.
“Efendim?”
“Öyle kapatmak hiç hoşuma gitmedi.”
“Özür dilerim. Ama yarın konuşalım olur mu?”
“Elbette konuşacağız. On beş yaşında yeni yetme değiliz. Ne
istediğimizi, nasıl istediğimizi konuşmamız gerekiyor. Yarın öğlen sendeyim.
Yemeği birlikte yeriz. Olur mu?”
“Tamam”
“Yarın görüşürüz. Kendine dikkat et.”
“Sen de dikkat et.”
Bu kez daha iyi kapatmışlardı.
Erhan, askıda bir şeylerin kalmasından hoşlanmıyordu. Hele konu
Uğur ise! Şimdi içi biraz daha rahattı ama yarın neler konuşacaklarını
bilemiyordu. Nasıl bir tepki vereceğini hiç bilmiyordu. Asıl sorun yarın evden
tek başına çıkmasındaydı. Annesi de babası da onu tek yollamak istemeyecekti.
Zor da olsa ikna etmeliydi. Artık çok daha iyiydi ve bunu onların da anlamasını
sağlayacaktı.
Bir arkadaşının yemeğe çağırdığını söyleyecekti. Uğur için yalan
söylemek zorundaydı. Yoksa annesi üçlü bir düğün planlamaya başlayabilirdi.
Uğur da ikinci görüşmeden sonra biraz daha rahattı. Neler
konuşacaklarını bilmese de Erhan'ın ikinci kez araması, yapıca bir tavrı
olduğunu gösteriyordu. Çözüm bulabilecekler mi bilmiyordu ama bunun için çaba
gösterileceğini görüyordu.
*****
Pazartesi Uğur, kıyafetine daha da özen göstererek çıktı evden.
Uzun zamandır ilk kez elbise giymişti. Kampa götürdüğü elbisesini Umut'a vermiş
sonra da geri almadığı için giyememişti. Şimdi ise üstüne oturan, belini ortaya
çıkartan diz üstünde biten gabardin kumaştan dikilmiş elbisesi ile çok şıktı.
Kızların meraklı bakışlarına, uzun bir aradan sonra ilk iş günüm, mutlaka
toplantıya çağırılıp hastalarım hakkında bilgi verilecektir, diye yanıt verdi.
Kızlar da ikna olmuş bir şekilde kahvaltıya oturdu.
Öğlen olduğunda Erhan kapısına dayanmıştı. Odada Uğur tekti. Diğer
Uğur da kız arkadaşı ile yemeğe çıkmıştı. Erhan onun odada tek olmasından son
derece memnundu. Bir önceki günün belirsizliğini üstlerinden atmak için
olabildiğince hızlı yanına gitti. Uğur da zaten ayağa kalkmıştı. Koltuk
değneklerini masaya dayayan Erhan, genç kadının önlükten belli olmayan ince
beline sarıldı. Önce yine yanaklarından öptü.
“Seni görmeye o kadar alışmışım ki bu bir buçuk gün çok uzun
geldi.”
Uğur, kendini çok şeye hazırlamıştı ama böyle bir karşılaşmaya
hazırlamamıştı. O da içinden geldiği gibi davranıp boynuna sarıldı. “Ben de
özledim.” dedi.
O sarıldıktan sonra Erhan bu kez dudaklarından öptü. Uğur karşılık
verince bir kez daha öptü. Sonra biraz uzaklaşıp, 'Hadi yemeğe gidelim. Orada
konuşalım.' dedi. Uğur üstündeki önlüğü çıkartınca Erhan uzunca bir ıslık ile
beğenisini belli etti.
“Muhteşem görünüyorsun.”
“Teşekkür ederim.”
Uğur, çantasını alıp kapıya doğru yürürken Erhan, kolundan tutup
durdurdu. Bir kez daha öptü. Üstelik bu kez ellerinin de pek rahat durduğu
söylenemezdi. Uğur da boynuna kollarını dolamış daha da derinlere uzanan bir
öpüşme ile karşılık veriyordu. İkisi de yemeği boş verecek hale gelmişti ama
odadaki telefon çalınca kendilerine geldiler. Uğur, 'bakmadan kaçalım' diyerek
kapıyı açtı. Ona ulaşan cep telefonundan da ulaşırdı. Ama odada daha fazla
kalmak pek hayra alamet değildi.
Sağlık merkezine yakın bir lokantaya gittiler. Erhan ile
karşılıklı oturdular. Yemekleri gelene kadar sadece evdekileri anlattılar
karşılıklı. Yemekler geldikten sonra ise bir süre sadece yiyecekler ile
ilgilendiler. En sonunda Erhan konuşmaya başladı.
“Uğur, çok başındayız. Bazı kararlar için çok erken olduğunu
ikimiz de bilecek yaştayız. Ben seninle birlikte olmak istediğimi biliyorum.
Senin geçmişte yaşadıklarını da biliyorum. Mesleğimin bizim aramıza gireceğini
de. Nasıl bir çözüm buluruz bilmiyorum ama senin ne istediğini bilmek
istiyorum.”
Erhan, hem kendini anlatmış hem merak ettiklerini sıralamıştı.
Üstü kapalı konuşmak ona göre değildi.
“Erhan, dünden beri düşünüyorum, ne karar vereceğimi bilmiyorum.
Senin asker olman ama görevinin şekli kafamı çok karıştırıyor. Bir asker
olduğun için uzak durmam gerektiğini düşünüyorum. Buna karar veriyorum. Hemen
ardından ama asıl işi avukatlık ve genelde sivil giyiniyor. Cephede bulunmuyor.
Benim kadar onun da, bir an sonra başına ne geleceği belli değil ama bir
kurşuna hedef olmaz diyorum.” Uğur, son cümleden sonra bir süre sustu. Derin
bir nefes aldı. “Seni tedavin bitene kadar göreceğim. Sonra...”
Erhan, canının yandığını hissediyordu. Uğur, tedaviden sonrası
için görüşmemeyi isteyeceğini söyleyecekti. Kendisini hazırladı. Uğur devam
etti. “Sonra, kardeşlerimiz evleneceği için, yani en azından birer tanesi
evlenme kararı aldığı için yine görüşmeye başlayacağız. Senin için
hissettiklerime ad koyamasam da o görüşmelerin beni nasıl etkileyeceğini az çok
biliyorum.”
Erhan, beklediklerini duymuyordu. Biraz rahatlamıştı. Uğur devam
ediyordu. “Bana dediğin gibi, zamana bırakalım. Bu süreçte neler yaşayacağımızı
görelim. Kim bilir belki zaten anlaşamaz ve ayrılırız. O zaman da aklımızda,
devam etseydik ne olurdu? Sorusu olmaz. En azından ‘denedik olmadı’ deriz.”
Artık rahatlamıştı Erhan. Masaya eğilip karşısındaki kadının elini
tuttu. “Deneyelim canım. Zaman bize ne yapacağımızı söyler. Hadi artık tatlı
isteyelim.” Uğur da daha rahattı. İkilemlerini söylemişti. Gizli saklı bir şey
kalmamıştı. İkisi de bu ilişkiye neler istediklerini bilerek başlıyordu. Her
ikisi de zamanın kendisine yol göstermesini istiyordu.
Uğur, iki gündür yaşadıklarına hayret ediyordu. Ne zaman bu
değişimin başladığını anlamamıştı ama bir anda değişmediğini biliyordu. Galiba
ilk değişimi Erhan'ın asker olduğunu öğrendiğinde yaşamıştı. O yılbaşı gecesi
dünya başına yıkılmıştı ama sonra orada oturmuş ve kendini tartmıştı. Erhan'ın
asker olmasına üzüldüğünü sanmıştı. Şimdi ise kendi kendine itiraf ediyordu.
Daha o zaman Erhan onun için farklı bir yerdeydi. Uzak durma çabası, soğuk
tavırları hep aynı nedendendi. Erhan onun için önemliydi!
Tatlılarını ve kahvelerini bitirdikten sonra yeniden hastaneye
döndüler. Bu kez diğer Uğur, bir hastası ile çalışıyordu. Oda yine boştu.
Erhan, fırsatı kaçırmaya hiç niyetli değildi. Dolgun dudaklara uzandığında Uğur
da ona doğru uzanmıştı. Öpüşme daha derinleştiğinde Erhan'ın vücudundaki
değişimi fark etti. Kendisi de istiyordu onu ama üç yıldır kimse ile
sevişmediği için kendini tedirgin hissediyordu. Acaba aralarında yaşananlar
sadece cinsel çekim miydi? Üç yıldır bir erkekle birlikte olmadığı için tutkuyla
diğer duyguları karıştırıyor olabilir miydi? Ya Erhan? O da belki de istek
duymaktan öte bir şey hissetmiyordu. İyi ama bunu anlayacakları ortam kaçamak
öpüşmelerin yaşandığı ortamlar değildi. Uğur, düşündükleri ile canı sıkkın
sıyrıldı kollarından Erhan'ın.
“Masaj odasına gidelim mi?”
“Orada da öpebilecek miyim seni?”
“Hayır.”
“ O zaman son bir öpücük almadan seni bırakmam.” Öyle de yaptı.
Odadan çıkmadan önce Uğur önlüğünü giymişti. Koridorda yan yana yürürlerken
ikisi de aralarına mesafe koydu. Diğer çalışanların bir şey anlamasını
istemiyorlardı.
Çalışma bittiğinde Erhan, uzun zamandır duymayı beklediği şeyleri
duymuştu Uğur'dan. Mahkeme için Gaziantep’e uçabileceğini söylemişti. Yine de
beline bir korse takılacaktı. Uçaktaki basıncın etkilemesini istemiyordu.
“Desene seni önceden öpseymişim ilk celseye de yollarmışsın beni.”
“Ne yani onlar rüşvet miydi?”
“Tabii!”
“İlk günden beri de öpüyor olsaydınız, ki öpemezdiniz… bir şey
değişmezdi Erhan Bey. Şu an iyisiniz. Her şeyi benim istediğim gibi yaptığınız
için bu kadar çabuk toparlandınız. Bu da size uçma imkanı yarattı. Ama zaten
bitecek bir dava için uçmamanı isterim. Yine de karar senin.”
“Dava yaklaşsın da İbrahim ile konuşur karar veririz. Biliyor
musun, Zeycan bir ay daha bizde kalacak. Üst kattaki benim odamda o kalıyor.
Ben salonda yatmaya devam ediyorum.”
“Celal sana ve kardeşlerine gerçekten çok güveniyor. Tek başına
kız kardeşini sizde bırakması çok önemli bence.”
“Onun kardeşi benim kardeşim. Bilir Celal.”
“Bu arkadaşlık kıskanılacak cinsten.”
“Seni de sevecektir. Kıskanma.”
“Tanışacak mıyım?”
“Uğur, sen benim hayatımdasın artık. Benim ile ilgili şeyleri
bilmen, kişileri tanıman çok önemli. Celal benim en yakın arkadaşımdır. Onunla
tanışman benim için çok önemli.”
“Kardeşini sevdiğime göre ağabeyini de severim. Gerçi Zeycan ilk
gördüğümde biraz kafamı bulandırmadı değil.”
“Umut çok kıskandı değil mi? Eh abla olunca korumak geliyor
içinden doğal olarak.”
“Umut adına değildi…”
“Ne yani, beni mi kıskandın?”
“Galiba…”
“Artık biliyorsun değil mi? O İbrahim’in aşkı. Dur sana neler
yaşadıklarını anlatayım. Bizim çocuk da pek hızlıymış. Ama Celal’e söyleyeceğim
ona kök söktürsün.”
“Üzme çocuğu. O senin için çok uğraştı.”
“İyi tamam üzmem. İbrahim de benim için çok değerli bir
arkadaştır. İbrahim cumartesi günü gelip bizim kapıya dikildiğinde Zeycan
şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememiş. Annem ikisinin hallerini çok komik
bulmuş. Bizim çocuk liseli aşıklara döndü. Ne de olsa ilk kez aşık oluyor.”
“Sen kaç kez aşık oldun?”
“Bilmem. Ben her güzel gözlüye aşık olurum.” Erhan gülerek
yanıtlayınca Uğur surat astı.
“Ben ciddi bir soru sormuştum.”
Erhan, onun ciddi olduğunun ve vereceği yanıtı merakla
beklediğinin farkındaydı.
“İki sene önce birine aşık oldum. Ama o, şimdi kocası olan erkeği
seçti. Ben de onlara mutluluklar diledim.”
Uğur, hala ona aşık mısın? diye sormak istiyordu. Sesindeki
yumuşaklık ve özlem kendi kalbini acıtmıştı. Ona hala aşıksa kendisi ile olan
ilişkisinin cinsellikten öte bir anlamı olamazdı ki...
“Neden bana sormuyorsun?” Erhan, Uğur'u bazen kitap gibi okuyordu.
O an da okuduğu anlardandı…
“Neyi?”
“Aklından geçenleri. Canını sıkanı! Kaşlarının çatılmasına neden
olanı!”
“Önemli değil!” Söylemek istemiyordu. Çünkü onun geçmişte yaşadığı
aşkı kıskanıyordu.
“Ben senin için önemsiz miyim? Benim ile ilgili bir soru önemsiz
mi?” Zorlayınca ne söyleyeceğini merak ediyordu.
“Sen benim için önemlisin. Ama geçmişin ile ilgili konular
geçmişte kaldı. Onları konuşmamızın gereği yok.”
“Uğur, sor hadi aklındakini.” Erhan, sır ya da sorulamayacak konu
olmasını istemiyordu. Ne kendi geçmişinde kalan Aden, ne de Uğur'un kocası
yasak bir konu olmamalıydı. Zaten bir gün konuşulmaktan vazgeçilecekti. O
zamana kadar ikisi de kendini kısıtlanmış hissetmemeliydi.
Uğur içini çekip öfleyerek, “Ona hala aşık mısın?” diye sordu.
Aksi halde Erhan'dan kurtulamayacağını biliyordu.
“Hayır.”
“Bu kadar mı?”
“Az önce bunu sormak bile istemeyen sen, neden yanıtımla
yetinmiyorsun?” Erhan bu kez gülüyor, dalga geçiyordu Uğur ile.
“Haklısın. İyi.”
“İyi olan ne? Ona artık aşık olmamam mı? Yoksa seninle dalga
geçiyor olmam mı?”
“Ona aşık olmaman!”
“Çok dürüstsün.”
“Uzun bir süre hayatımdaki insanlara dürüst davranmadım. Sen
onlardan biri asla olmayacaksın. Sana verdiğim her yanıt doğru olacak.”
“Uğur, çok teşekkür ederim.” Erhan hemen ciddileşmişti. Duydukları
bir ilişki için çok önemliydi. “Sana karşı hissettiklerimi sorguladığını
hissediyorum. Ben de, benim hakkımda neler hissettiğini bilmek istiyorum. Ama
sana zaman vereceğimi, bu zamanın aslında ikimiz için de gerekli olduğunu
biliyorum.”
“Sen de bana dürüst olacaksın değil mi?”
“Evet canım. Senin gözlerinde bir daha hüzün görmek istemiyorum.
Böyle güzel bakmalarını istiyorum. O gözler benim uğurum olsun istiyorum.”
Aslında Erhan, o gözlerde sevgi gördüğüne yemin edebilirdi ama
bunu Uğur'un dile getirmesini istiyordu. O zamana kadar sabırla bekleyecekti. Zamanı
geldiğinde Uğur'un hem kendi duygularından hem de Erhan'ın duygularından emin
olacağını biliyordu.
Çalışmaları biteli on dakika olmasına rağmen hala konuşuyorlardı.
İkisi de birlikte geçirdikleri vakti uzatmanın yollarını arıyordu. Erhan, onu
kollarına almak istese de yapamayacağını biliyordu. Orası uygun değildi. Kapısı
kilitlenmiyordu!
“Ben ne zaman araba kullanabilirim?”
“Neden sordun?”
“Seni iş çıkışı alıp kaçırmak için elbette!”
“Sen buraya kadar gel de ben seni istediğin yere götürürüm.”
“Soruma yanıt vermedin ama?”
“Bir ay daha kullanmanı istemiyorum. Dört ayı tamamladıktan sonra
bakarız.” Onun kendisi için gereksiz tehlikeye atılmasını istemiyordu. İstanbul
trafiğinde araba kullanmak ise büyük tehlikeydi.
“Tamam canım. Söz dinlerim. Çarşamba akşamı benimle gelir misin?”
Sanki önemsiz gibi sormuştu ama yanıtını merakla bekliyordu.
“Nereye?”
“Benim evime!”
“Ne yapacağız orada?”
“Sen ne istersen onu!”
“Scrabble oynarız!” O evde olmayı istiyordu. Onun için ilk aklına
geleni söylemişti. Oyun oynamak için ya da başka şeyler için ama asıl ona yakın
olmak için istiyordu.
“O oyunda iyi misin?”
“En az tavla kadar!”
“O zaman bana da öğretirsin. Ben iyi değilim.”
“Desene seni yenmek çok keyifli olacak!”
“Öyle olsun bakalım.”
İkisi de aslında çarşamba akşamı neler yapmak istediklerini
biliyor ama bunu söze dökmüyordu. Bakışları ise ikisini de ele veriyordu.
“Çıkalım artık. Senden sonraki hastam gelmek üzeredir.”
“Tamam uğurum.”
“Bunu sevdim.”
“Neyi?”
“Bana uğurum demeni!”
“O zaman daha da seveceksin. Çünkü sık sık duyacaksın!” Erhan,
hayatına giren kadınlara pek sevgi kelimesi kullanmayan biriydi ama Uğur'a
uğurum, demek çok doğal gelmişti. Onun, kendi hayatında farklı bir yere
geldiğini biliyordu. Aslında duygularının adını koymakta da çok zor
olmayacaktı...
Odadan çıktıklarında yine eskisi gibi aralarında mesafe ile
yürüdüler. Odaya geldiklerinde, diğer Uğur da gelmişti. Erhan ile el sıkışıp
kısa süre muhabbet etti. O sırada hastası gelen Uğur vedalaşıp odayı terk etti.
Uğur, Erhan'ın yüzünden keyfinin yerinde olduğunu anlamıştı.
“Tüm sorunlar çözülüyor sanırım. Sabah Uğur anlattı, mahkemen
olumlu sonuçlanacakmış!”
“Evet, asıl olayın çok başka olduğu ortaya çıktı. Arkadaşlarım
kurtuldu. Mahkeme de bitecek, dediğin gibi. Diğer sorunum da çözüldü.”
“Bunu duyduğuma sevindim. Öyle olacağını tahmin etmiştim. Çay
içelim mi?”
“Olur.”
Erhan, sevgilisi döndüğünde hala oradaydı. Uğur onu görünce
şaşırmıştı. O seanstayken gider diye düşünmüştü ama Uğur ile muhabbet
ettiklerini görünce çok sevinmişti.
“Hala burada mısın?”
“Gideyim mi?”
“Yok, ondan demedim. Seni görmeyi beklemiyordum. Ama sevindim.”
Onları izleyen Uğur, şaşkınlıkla bakıyordu. İkisinin birbirine
bakışında farklı bir şeyler vardı.
“Bu kampta neler oldu size?”
“Ne gibi?” Erhan sormuştu bunu. Uğur ise hafif kızarmıştı. Uğur,
arkadaşının başına gelenlere sevindiğini belli eden neşeli sesi ile “Vayyy,
Uğur? Neler oluyor? Sizin aranızda ne var?” diye sordu.
“Oradan ne varmış gibi duruyoruz?” Erhan, Uğur'un sorusundaki
memnuniyeti hissetmiş, onu onaylayan bir yanıt vermişti.
“Buradan, çok güzel duruyorsunuz. Uğur, gel buraya...” Arkadaşına
sarılıp kucakladı. “Nihayet! Nihayet kırdın kabuğunu... Erhan, iyi bak
arkadaşıma.”
“Elimden geldiğince... Ama şimdilik o bana iyi bakıyor.”
“Henüz senden başka kimse bilmiyor. Bir süre gizli kalmasını
istiyoruz.” Uğur, dostunun samimiyetine güveniyordu.
“Neden? Ne var ki bunda gizlenecek?”
“Kardeşlerimizin diline düşmek istemiyoruz. Onların anlamasını
engelleyerek biraz süre kazanmak birbirimizi daha iyi tanımak istiyoruz.”
“Şimdi anladım. Umut ile Onur'un diline düşmek gerçekten
istenmeyecek bir şey. Ama size bakanın anlamaması zor! İkinizin de yüzünden
okunuyor!”
“Biz de saklamaya çalışırız” diyerek güldü Erhan. Aslında Uğur'un
gördüğünü o da sevgilisi Uğur'un yüzünde görüyordu ama idare edeceklerdi
artık...
Erhan artık eve dönmek için ayağa kalktığında, Uğur odadan çıkıp
ikisini yalnız bırakmıştı. Erhan ardından bakıp, “Bu adamı seviyorum.” dedi.
Erhan veda öpücüğünü çalıp zorla çıkmıştı odadan. Onu kollarında
tutmak o kadar güzeldi ki ayrıldığında kendini yalnız hissediyordu.
“Çarşamba akşamı geliyorum. O zamana kadar konuşuruz gerçi!”
“Tamam. Bekleyeceğim.”
Erhan eve geldiğinde meraklı bakışlara yanıt vermedi. Evden erken
çıkmış, taksi ile kendi gitmek istemiş, seanstan çok sonra eve dönmüştü. Zeycan
ile annesi meraklarını tatmin edemeden Erhan, yorgun olduğunu söyleyip
uzanmıştı. Aslında, Uğur'u düşünmek içindi o kaçışı...
*****
Çok bilinmeyenli denklemin çözülme keyfin:)))))
YanıtlaSil