9 Mayıs 2015 Cumartesi

Alize & Poyraz 39. Bölüm

Savcının odasından çıktığında, Ilgın’ı kendilerini getiren sivil polis ile konuşurken buldu. Polisin bakışlarının anlamını çözmek için çok uğraşmak gerekmiyordu. Beğenisi uzaktan bile anlaşılıyordu. Ilgın’ın ne düşündüğü anlaşılmıyordu. Ya da kızgınlığı anlaşılıyordu demek daha doğruydu. Alize, kayınvalidesinin yanına gitmeden önce Ilgın’ın olduğu tarafa doğru yürüdü. “Savcı Bey, seni bekliyor.” Hiç biri tek kalamıyordu. Devamlı yanlarında polisler vardı. Suçlu olmasalar da yalan ifade vermemek için tedbir olduğundan şüphelendi, Alize. Ortak bir ifade verip, suçluyu saklamalarından korkuyorlardı galiba? Suçluyu bulsalar saklarlar mı? Aksine cezaların en ağırının verilmesi için ne gerekiyorsa yaparlardı.


Ilgın yürürken ardından beğeniyle bakmaya devam eden Orkun, yakalandığını anlayınca kızardı. “Çok üzgün!”

“Elbette çok üzgün! Babası öldü ve abisi, eşim katil diye suçlanıyor. Nasıl olmalıydı ki? Yine de iyi dayanıyor.”

“Siz daha metanetlisiniz.”

“Sina Beyi çok kısa süredir tanıyorum. Biz cenazeden bir gün sonra evlendik. Gerçi Sina Bey ölmemiş olsa aynı gün zaten evlenecektik. Ama yine de cenazenin ardından nikahı çok kimse doğru bulmayacağı için şimdilik gizliyoruz. Babasının mutlu olacağına dair Neslişah Hanımın telkinleri olmasa elbette böyle bir şey yapmazdık.  Baba ile oğul birbirlerinin üzüleceği hiçbir şeyi ne yapar ne de isterdi. Ayrıca otuz üç yıllık bir evlilikten sonra bir kadın kocasının neyi isteyeceğini en iyi bilendir bence. Aynı kadın oğlunun neyi yapıp yapmayacağını da en iyi bilendir. İşte tüm bunlar kocamın suçsuz olduğuna olan inancımın dayanakları. Şimdi de sizlerin görevinizi yapmanızı ve bunu ispatlamanızı bekliyorum.”

“Ilgın da aynı şeyi söyledi. Şey… Yani Ilgın Hanım.” kırdığı potu düzeltmesi daha da ilgi çekici olmuştu. Alize belki Hanım kelimesini eklemese o yakın ifadeyi fark etmeyecekti. Ama şimdi biraz takılmanın zararı olmazdı.

“Ilgın Hanım. Evet, öyle. Ama eşimin suçsuzluğu ispatlanırsa değişebilir!”

“Bana bir şeyler mi ima ediyorsunuz.” Orkun'un hızlı düşünen ve algıları çok açık biri olduğu anlaşıyordu. Alize de aşağı kalmadığını ama bunu yaparken çıkarlarını gözettiğini de belli edecekti.

“İma etmedim, açıkça belirttim. Ben o gözlerde ne gördüğümü biliyorum. Eh, Ilgın’ın hayatında kimse yok. Bunu da biliyorum. Ortak çalışır ve bu işi kısa sürede çözersek sizi bir akşam yemeğe davet edeceğimden de eminim.”

“Buna şantaj derler ve siz bir polis memuruna önce şantaj yapıyor sonra da rüşvet teklif ediyorsunuz!”

“Evet, kesinlikle öyle yapıyorum.”

Alize, terslenmekten korkmaya başlamıştı. Çünkü ikisi de çok ciddi bir tavırla konuşuyor, karşısındakini tartıyordu. Elleri terlemeye başlamıştı. Sözlerinin gerçekten suç teşkil ettiğini, Orkun’un yanıtına kadar anlamamıştı. Aslında niyeti elbette başkaydı. Ama ya yanlış anladıysa diye de tedirgin oldu.

“Bunu bir daha yapmamanız şartıyla kabul ediyorum.”

Alize tuttuğu nefesini bıraktı usulca. Elerini pantolonuna silip, sağ elini uzattı. Anlaşmayı resmileştirmişlerdi. Orkun’un yüzüne baktığında gözlerinde muzip pırıltılar görünce iyice rahatladı. Dalga geçmişti kendisiyle. Ama şimdi o alaycılığın cevabını vermenin sırası değildi. Öncelikler başkaydı.

“Kocamı görmem mümkün mü?”

“Elbette. Ben ayarlarım şimdi bir şeyler.”

“Orkun Bey, müttefik olmamıza sevindim.”

“Ben de.”

Alize, önce Neslişah Hanımın yanına gidip, kısaca olanları anlattı. Sonra da Poyraz’ı göreceğini söyledi. Annesi de “Bir tek kişi görebilirmiş. Senin girmen daha doğru! Benim için de öp oğlumu ve olanların en kısa sürede düzeleceğini söyle. Onun suçsuz olduğundan eminim. Aksini tek bir an bile düşünmedim.”

“Biliyorum anne. İçin rahat olsun, Poyraz da aksini düşünmemiştir.”

Oysa Poyraz, o kadar çok şey düşünüyordu ki! Kendisinden şüphe duyulmasını kabullenemiyordu. Ya Alize suçlu olduğunu düşünürse? Ya annesinin gözlerinde suçlayıcı bakış görürse? Ilgın… Ilgın kaç yaşında olursa olsun evin küçüğü idi. Ya o kendisini, babasını öldürmekle suçlarsa? Hiç birine dayanamazdı. Mutlaka katilin bulunması gerekiyordu. Üstündeki şüphelerle başı dik yaşayamazdı. Buradan çıkmak da yetmezdi. Katilin yakalanması şarttı. Hayatının geri kalanında başı dik gezmek istiyordu.

Alize, Orkun’un olduğu yere doğru yürürken kafasında planlar yapmaya başlamıştı. Alp’in kayınpederi ile görüşecekti. Kendisine söylenecek şeylere ihtiyaç vardı. Tam ölüm saati artık tespit ediliyordu. Adli tıp bu bilgiyi kendisine vermezdi ama Hasan Amca söyleyebilirdi. Başka ne öğrenebilirse kârdı. Orkun’un refakati ile Poyraz’ın bulunduğu odaya ulaştı. Yanında olacağını sandığı için tedirgin olsa da Orkun içeriye girmedi.

Poyraz kapının sesini duyunca kafasını kaldırdı. Alize’yi görünce bir an durdu. O gözlerdeki suçlayıcı bakışa katlanamazdı. Ama yoktu. Suçlama yoktu. Tek var olan sonsuz sevgiydi. Hızla karısının yanına ulaştı ve sımsıkı sarıldı. O an tek dayanağı sanki Alize imiş gibi, ona sarılmazsa ölecekmiş gibi hissediyordu. Alize de aynı şekilde sarılıyor, yüzünün her tarafını öpücüklere boğuyordu. Bir iki dakika sonra durulduklarında Alize, dudaklarını yanağına değdirdi ve “Bu da annen için” dedi.

“Annem nasıl?” sorunun ardında yatan, ‘Beni suçluyor mu?’ yu ayırt eden Alize, “Çok iyi değil, sen çıktığında iyi olacak ama dayanıyor. Bu saçmalığın bitip gerçek katilin yakalanması için ne gerekiyorsa yapılacak hayatım. Sen sakın bizleri düşünme. O gece ve o sabah ile ilgili aklına gelen ne varsa anlat ki katile ulaşmamız kolay olsun.”

“Sen ne yapacaksın? Ne demek katile ulaşmamız? Bırak polis işini yapsın. Onlar bulur suçluyu.”

“Tabii onlar bulacak hayatım. Biz sadece elimizden gelen yardımı yapacağız. Kim ne biliyorsa anlatıyor.”

“Amcamların haberi oldu mu?”

“Hayır, daha söylenmedi. Onlar Abant’taymış. Yarın geleceklermiş. İlk önce bizleri getirdiler. Savcı ile görüştük. Şimdi Ilgın içeride! Ben yengeni arayayım haber vereyim istersen. Amcan kötü olmasın yine!”

“İyi olur. Onlar da panik olmasınlar en kısa sürede gerçek suçlu ortaya çıkar. Hem benim suçlanmam belki de işe yarar. Katil rahat edip kendini açığa çıkartabilir.”

“Poyraz, benim de merak ettiğim, babanın düşmanı var mı? Kim ne ister babandan?”

“Babamın da benim de özel bir düşmanımız yok. İş ortamında hepimizin olduğu kadar rakibimiz var ama hiç biri ile bu kötülüğü yapacak kadar aramız bozuk değil.”

“Geçen sene girdiğiniz beyaz eşya işindeki ortağınızın durumu ne? O da zarar etti mi?”

“Evet, etti ama aslında o zararında telafisi yapılıyor. Sonuçta fabrika satışa çıktı. Üretilmiş olan ürünler iç pazarda alıcı buluyor. İlk başta bütçeye tamamı zarar gibi yansısa da kısa sürede o miktar oldukça düşecek. Servis ağını da diğer firmaların servisi olarak çalışan servislere dağıtacağız. İki firma ile bunun görüşmesini yaptık bile. Yani anlayacağın zarar minimize olacak. 2009 yılına yine güzel bir bütçe ile gireceğiz.”

“Baban bunları biliyor muydu?”

“Tabii”

“Yani üzgün değildi artık bu konu için!”

“Evet değildi. İlk kez zarar etmedik ki! Tek sorun, bu kez yatırıma çok güvenmesiydi. Ama zamanlaması hatalıydı ve benimle çok inatlaşmıştı. Yeter iş konuşmak. Şimdi beni yeniden öp ve moral depolamama izin ver.”

“Emrinizi yerine getirmekten onur duyarım!”

Kapı vurulana kadar öpüşmeye ve sevgi sözlerini fısıldamaya devam ettiler. Kapıda Orkun’u gören Alize “Orkun Bey, sizi kocamla tanıştırayım. Gerçi bu aralar siz benden çok göreceksiniz ama yine de resmi olarak tanışmanızda fayda var.” Alize’nin ses tonu iki erkeğin de dikkatini çekmişti. Konuyu tahmin eden Orkun “Çok memnun oldum Poyraz Bey. Çok güzel ve çok akıllı bir eşiniz var.”

Poyraz, ikisi arasındaki bakışmalara takılmıştı. “Siz neler karıştırıyorsunuz?”

“Hiççç” diye yanıt verdiğinde Poyraz hepten şüphelendi.

“Alize, memurları rahat bırak da işlerini rahat yapsınlar. Nasılsa suçsuzluğum kanıtlanacak.”

“Ondan en ufak bir şüphem yok hayatım. Tek istediğim bunun kısa sürede olması. Seni özledim.” İşveli sesi, Orkun’un kızarmasına neden olmuştu.

“Öhö. Öhö.”

“Utandırma Orkun Beyi!” Poyraz, Alize’nin ulu orta sevgi göstermesinden rahatsız değildi ama bir şeyler döndüğünü düşünmeden de duramıyordu.

“İnsan sevdiğini özleyince neden utanılsın? O âşık değilse olunca anlar ne demek istediğimi!” Poyraz artık bir şeyler döndüğünden emindi. Kulağına eğilip fısıltıyla,

“Alize Hanım, sizinle çıkınca konuşacak çok şey birikmiş. Bu imaları bana detaylıca anlatacaksın.”

Aynı şekilde yanıt verdi Alize, “Her detayını hem de!”

Bu kadın hapisteki adamın bile yüzünü güldürebiliyordu.

Alize ile Poyraz kapıya kadar el ele yürümüşler, kapının ağzında küçücük, kaçamak bir öpücük ile vedalaşmışlardı. “Seni seviyorum, aşkım.” Bunu öyle bir ses tonu ile söylemişti ki, o ana kadar aşkından şüphesi olsa bile o an hepsi yok olurdu.

“Ben de seni seviyorum. Kısa zaman sonra evde buluşacağız.” Poyraz da inanmak istiyordu buna.

Odadan çıktıklarında kapının önündeki nöbetçi polise iyi akşamlar dileyerek, diğerlerinin olduğu tarafa doğru yürüdüler.

“Size imrenmemek mümkün değil. Kocanızın bakışlarında sevgisi okunuyor gerçekten.”

“Öyle değil mi? Ama bir zamanlar çok çapkındı. Bundan on üç yıl kadar önce!”

“O kadar zamandır tanışıyor musunuz?”

“Sayılmaz. Hoş bir hikâyedir. Yemeğe gelebilirseniz detayını öğrenirsiniz!”

“Ooo siz bu işi iyice kaptınız. O yemeğe mutlaka geleceğim.”

“Umuyorum.”


Orkun, savcının odasına yaklaşırken Ilgın’ın hala çıkmadığını anladı. Çok zorlamadığını umuyordu. Savcılık tarafından da olsa o da Poyraz Kurt’un suçsuzluğuna inanıyordu. Ya da inanmayı tercih ediyordu. Bu kez suçlamak için değil aklamak için uğraşacaktı. İşine kalbini karıştırmak doğru değildi ama kalp söz dinlemeyince yapılacak bir şey yoktu.

Alize, yaptıklarından utanması gerektiğini biliyordu. Ama zerre kadar utanmıyordu. Ilgın ile konuşmamış olsa da yaptığının doğru olduğunu hissediyordu. En kötüsü, anlaşamaz ve bir daha görüşmezlerdi ama bunu düşünüp de en baştan erkeğin yolunu kesmenin manası yoktu. Hem bu sayede, Poyraz eve erken dönecekti. Daha güzel bir pazarlık olamazdı. Saat geç olmuştu ama Orkun’dan amcalarının da sorguya alınması gerektiğini ama şehir dışında olmalarından dolayı oraya ekip gönderileceğini öğrenmişti. Aramasının sakıncası olmadığını aksine hazırlıklı olup vakit kazanmanın daha iyi olacağını söylemiş ve elbette yanından bir saniye bile ayrılmadan tüm konuşmayı dinlemişti.

Telefonu Nur Hanım açmıştı. Sesi geç vakit gelen telefondan duyduğu kaygıyı yansıtıyordu.

“Nur Hanım, ben Alize... Hepimiz çok iyiyiz. Ama şimdi sakin olun ve anlatacaklarımı panik olmadan dinleyin. Poyraz tutuklandı. Şu an savcılıktayız. Bizlerin ifadeleri alındı. Sizler için de ekip gönderilmiş. İfadenizi alacaklarmış. Baki Bey rahatsız olmasın diye benim haber vermemi uygun buldular.” sözleri bittiğinde Nur Hanım panik dolu ses ile konuşmaya başladı.

“Alize, ne demek Poyraz tutuklandı? Neden tutukluyorlar?”

“Sina Bey’in intiharının gerçekte cinayet olduğu anlaşıldı!”

“Cinayet mi? Ne cinayeti? Kim ne ister Sina’dan?”

“Biz de bunu öğrenmek istiyoruz. En kısa sürede bulunacaktır gerçek suçlu. Ama otelden çıkış saati ile babasının öldürüldüğü saat uyunca ilk zanlı Poyraz oldu. Siz şimdi hazırlanın. Bir dakika…” Orkun’a dönüp “İki kızı var onlar da ifade verecek mi?” diye sordu başı ile onay alınca “Nur Hanım, Nurhayat ile Nurhan’a da haber verir misin? Onları ve eşlerini de dinleyecekler.” Olumlu yanıt aldıktan sonra telefonu kapattı.

“Bizim işimiz tamam mı? Ilgın çıkınca eve gidebilir miyiz?”

“Tabii, sizi bırakırım.”

“Zahmet olmasın?”

“Asla zahmet olmaz.”

Alize o sıkıntının arasında hafifçe güldü. Yine de gecenin sessizliğinde odada neredeyse yankılandı. Neslişah Hanım kaşlarını çatarak bakmaya başladı. O sırada Ilgın da odaya gelmiş, yengesi ile Orkun Bey arasındaki yakınlığı anlamaya çalışıyordu. Orkun ise odaya girer girmez yeniden kilitlendiğini, bakışlarını çeviremediğini fark ediyor ama çare bulamıyordu. Ilgın’ın yanlarına gelmesi ve bozuk bir sesle “Gidebilirmişiz!” demesi sonra da ikisine de bakmadan annesinin yanına yürümesi Alize’nin şüphelerini yok etti. Ilgın kıskanmıştı! Alize doğru yoldaydı. “Çok güzel değil mi?”

“Evet, çok güzel ama benimle ilgilenmediği ortada!”

“Sen öyle san!” ‘siz’ ler kalkmıştı aradan. Farklı amaçlar için ortak bir plan yapan ikili hiç farkına varmadan samimi olmuştu. Alize, kocasını bir an önce yanında görmek için her şeyi yapardı. Buna görümcesinin aşk hayatına müdahale de dâhildi. Anne kızın yanına giderken ikisinin de kendisine soru dolu gözlerle bakmalarına aldırmadı.

“Orkun Bey, bizi eve bırakacak. Çıkalım mı?”

“Tamam mı? Bu kadar mı? Poyraz?”

“Anne, Poyraz bir süre misafir olacak. Orkun Bey en kısa sürede çıkması için elinden geleni yapacakmış.”

“Eminim yapar.” Ilgın, sesindeki hırçınlığı gizleyememişti. Alize gülerek koluna girdi ve kulağına “Eh yapmalı. Ona yemek sözüm var.”

“Yemek mi? Neden icap etti?”

“Bilmem, içimden geldi derdim ama yalan olurdu. O Poyraz’ı kurtarmamız için yardımcı olacak. Ben de onun çok istediği bir şeyi yapacağım.” Ilgın kısa süredir tanıdığı ama çok sevdiği yengesinin son cümlelerinden en kötüyü düşünmeye başlamıştı. Ne yani kocası kurtulsun diye bir erkekle ilişkiye mi girecekti? Bu kadar küçülemezdi! Sonra Poyraz ile nasıl bir arada kalacaktı? Aklından geçen düşünceleri sıraya sokamıyordu. Ailesi en mutaassıp ailelerden biriydi. Çok varlıklı olmalarına rağmen Poyraz haricinde kimseyi magazin sayfalarında görmek mümkün değildi. Poyraz da aslında çok nadir ve genelde yalan haberlerle çıkardı. Üstünde de durmazdı. Ama bu gece yengesinin olaylara yaklaşımı ailesinin kabul edeceği şey değildi. Hem Orkun sanki az önce kendisi ile flört etmişti. Ne çabuk yön değiştirmişti? Erkeklere güvenilmemesi gerektiği ortadaydı.

“Beynindekileri at bir kenara. Yanılıyorsun.”

“Nereden biliyorsun ne düşündüğümü?”

“Ilgıncığım, ben kocama deli gibi aşığım. Hem de on iki yaşımdan beri. Hiçbir erkekle bırak ilişkiyi, flört bile etmem. Ama Orkun için başka planlarım var.”

“Ne gibi?”

“Bilmem. Sen ne gibi olmasını istersin?”

“Alize, bilmece çözemeyeceğim. Açık konuş lütfen.”

“Oldu hayatım. Açık ve net söylüyorum, adam senin de olacağın bir akşam yemeği sözümle Poyraz’ı kurtarmak ve bunu çabuklaştırmak için bize yardım edecek!”

“Benim de olacağım bir yemek?”

“Bakıyorum o koca cümlenin tek ilgilendiğin kısmı burası oldu! İstemezsen söyle haberim olsun.”

Ilgın, yengesi hakkındaki saçma düşünceleri yüzünden kıpkırmızı olmuştu. “Özür dilerim. Bir an için aklıma gelenler yüzünden gerçekten özür dilerim.”

“Aklını okuyamam hayatım. Ben neler düşündün bilmiyorum. Tek bildiğim, beni kıskandığın! Yanılıyor muyum?”

“Çok kısa sürede bir insandan hoşlanmak ve kıskanmak mümkün mü?”

“Yaşa ve gör.” İki genç kadının fısıltıyla yaptıkları konuşmanın sonucunda yükselen kısacık kahkaha Neslişah Hanımı hayrete düşürmüştü. Önden yürüyen ve neler olduğunu fark etmeyen Orkun ise arkasına baktığında gelin-görümcenin kol kola gülerek arabaya doğru yürüdüğünü görünce ‘Benim hakkımda mı konuşuyorlar acaba?’ diye düşündü. Eğer öyleyse ve ikisi de tebessüm ediyorsa bundan umutlanması mı lazımdı? Evet umutlanacaktı.

“Sen öne otur istersen Ilgın. Ben annemle arkaya oturmak istiyorum. Oğlunun iade öpücüğünü vereceğim.”

Çok basit bir bahaneydi ve öndeki iki genç de farkındaydı. Yine de bu bahaneye dört elle sarıldılar. Ilgın ön koltuğa oturduğunda kısa bir an göz göze geldiler. Orkun, yakınlıklarından ve o bakışmadan içindeki umudun giderek büyüdüğünü fark ediyordu.

Arkada ise Neslişah Hanım camdan dışarı bakıyor, az önce gelininin davranışlarından bulanan aklını durultmak için uğraşıyordu. Eve gelene kadar çok kısa birkaç cümle konuşulmuş, genelde herkes yaşananların ağırlığı ile suskun kalmayı tercih etmişti. Birkaç gazeteci hala sitenin önünde bekliyorlardı. Aracın camlarından içeriyi göremedikleri için yine hayal kırıklığına uğradılar. Evin önünde durduklarında önce Alize ile Neslişah Hanım araçtan indi. Orkun da Ilgın ile birlikte inip kapıya kadar eşlik eti. Alize, anahtarla kapıyı açıp içeri girdi. Neslişah Hanım’ın da ayakta duracak hali yoktu.

“Ilgın, ben annemi odasına çıkartayım. Sen de Orkun beye içecek bir şeyler ikram et. Bizim yüzümüzden bu saate kadar ayakta kaldı.”

“Zahmet etmeyin. Benim işim bu.”

“Zahmet olmaz. Ben de bir kahve içeceğim. Alize sen de içer misin kahve?”

“İçerim canım. Sağ ol.”


“Eh ben de içerim bu durumda.”

2 yorum:

  1. Kadınların beyni kesinlikle farklı çalışıyor 😍

    YanıtlaSil
  2. :))) ve sen bunları okurken yadırgamıyorsun değil mi? Çünkü bence normali bu :)))))))))))))

    YanıtlaSil