4 Mayıs 2015 Pazartesi

Alize & Poyraz 34. Bölüm

Alize, sesini çıkartmadan izliyordu ikisini. Kendisini nasıl tanıtacağını merak ediyordu. Ama “karım” kelimesini duyduğunda içinde oluşan sıcaklığı sevmişti. Daha da rahatlamış bir şekilde elini uzattı. Naz ise hala şaşkınlıkla bakıyordu. Elini sıktı. Sonra durup baktı ve “Gel buraya” diyerek sarıldı. Alize şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Ne demekti bu? Kim eski sevgilisinin karısına bu kadar rahat sarılırdı ki? Beyni durmuştu. Sonra çalışmaya başladı.

“Kutlarım ikinizi de.” Bu sözler de içtendi!

“Siz asla sevgili olmadınız!” Alize neşeyle söylemişti bunu.

“Evet.” Yanıt kocasından gelmişti. Karısının gözlem gücüne de olaylara direkt dalışına da bayılıyordu. İşte benim karım, diye avaz avaz bağırmak geliyordu içinden.
“Bu gözler? Renk yakın ama aynı değil. Fakat bu benzerlik nasıl dikkatten kaçtı? Siz kardeş misiniz? Gerçi ben bunu aylar önce Alp’e de sormuştum o da sizin sevgili olduğunuzu söyleyip hayallerimi yıkmıştı.”


Naz, Alize’nin zekâsına ve yaklaşımındaki içtenliğe hayran kalmıştı.

“Poyraz, bu kız bir felaket. Seni çok iyi anlıyorum canım. Gerçi ben de o düğünde anlamıştım ona karşı bir şeyler olduğunu! Kısmet işte.”

“Alize, sana her şeyi anlatacağız ama burada olmaz. Aslında hatayı başta yaptık. Daha doğrusu yapmak zorunda kaldık. O yüzden Naz’ın da onayı olmadan doğruları anlatamadım sana. Üstelik senin sınırlarını öğrenmem için de iyi bir fırsattı. Ve sen beni sevdiğini o zaman ispatladın. Beni affedebilecek misin? ”

“Şu an yapacağın her hatayı affederim. O kadar rahatladım ki anlatamam.” Sonra Naz’a dönüp sıcacık bir sesle “Bir de bana arabada Naz’ı seversin diyor. Naz, inan o an boğacaktım. Sonra hapislerde çürüyeceğimi düşünüp vazgeçtim.”

“Gel biz bu densizi arabada çekiştirelim.”

Naz gerçekten çok sevimliydi. O kadar da güzeldi ki… Alize o ana kadar içinde büyüyün, kendisine bile itiraf edemediği ‘ya elimden kocamı almak isterse?’ korkusunun yok olduğunu hissetti. Rahatlamış tüm stresini birkaç dakika içinde atmıştı.

Arabaya bindiklerinde Naz arkasına yaslanıp Poyraz’a döndü. “Anlatmak ister misin, nasıl oldu olay?” diye sordu.

“Şimdi değil. Ortalıkta gazeteci görmedim. Şansımızı zorlamayalım. İstersen yakalanmadan senin eve gidelim. Bize kahve ikram edersin değil mi?”

“Elbette. Hadi gidelim.”

Tüm yol boyunca Alize merak içinde kıvrandı ama dinleyeceği her şey içini rahatlatacak olduktan sonra beklemeye değerdi. Poyraz yol boyunca karısının elini tutmuş, arada bir öpücükler kondurmuş, Naz’ın gittiği ülkeler ile ilgili anlattığı komik olaylara gülmüştü. Eve geldiklerinde etrafa bakıp, arabayı kapalı garaja soktular. Garajdan asansöre binip en üst kata çıktılar. Ortaköy’de köprünün ayağından biraz uzaktaki evin manzarası tarif edilir gibi değildi. Anadolu yakasını izlerken keyifle havayı içine çekti Alize. Naz’ın evi çok az eşya ile döşeliydi. Hatta eşyadan çok armut minderler vardı. Hemen üç tanesini terasa taşıdılar.
“Yerler tozludur.”

“Olsun sonra yıkarım içeri sokmadan. Merak etme elim yatkın ev işine.”

“Bu kız fazla ekonomi okumuş. Bizim evin temizliğini de o yapacak galiba?”

“Annen izin vermez.”

“Doğru. Hani kahveler?”

“Kahveyi boş verin pizza yer misiniz? Yanında içeceklerle?”

“Bana uyar.”

“Bana da”

Pizzalar gelene kadar terasta oturmaya, manzarayı izlemeye karar verdiler. Konuşmaya niyetleri olmayınca Alize dayanamadı…

“Lütfen beni çatlatmayın ve anlatın. Neler oluyor? Neden tüm ailen Naz’ı senin sevgilin olarak biliyor.”

“Aslında bizim öyle bir intiba yaratmaya niyetimiz yoktu. Gazetecilerin başka kızlardan sonra yanımda Naz’ı görmeleri ile magazin basını bizi uzatmalı sevgili yaptı. O sırada biz de bir araştırmanın içindeydik ve sesimizi çıkartmadık. Olayın farklı kulvarda ilerlemesi işimizi kolaylaştırdı.”

“Siz en baştan beri kardeş olduğunuzu biliyor muydunuz?”

“Biz kardeş değiliz!”

“Ne? Nasıl kardeş değilsiniz?”

“Yani kardeş de olabiliriz ama emin değiliz. Tek emin olduğumuz Naz, kesinlikle bizim ailenin bir üyesi. Ama babası konusunda şüphemiz var.”

“Nasıl şüphe? Şunu baştan anlatır mısınız?”

“Aşkım, iki yıl kadar önce Naz kapımı çaldı. Babasını aradığını ve Kurt ailesinden birinin kızı olduğunu iddia etti. Benzerlik yadsınamaz ama yalan olma ihtimaline karşı elbette araştırmalar yapacaktım. Ailede babası olamayacak tek erkek bendim. Babam ya da amcam babası olabilir. İkisinin de DNA’larını gizlice incelettik. İkisi de aynı oranda baba olma ihtimaline sahip. Sonuçları veren doktor da şaşkındı. Babamla amcamın ikiz olup olmadığını merak etti. Aslında amcamın babası olma ihtimali daha yüksek. Çünkü babamın, annemi aldattığına dair hiçbir bilgimiz yok. Elbette bu babamın gizli bir ilişkisi olabileceği gerçeğini değiştirmiyor. Ama babam ölmeden önceki gece bana annemi hiç aldatmadığını söylemişti. Doğru söylediğini varsayıyorum. Amcam, Naz doğduğunda hâlâ bekârdı. Annesi hayatta olsa Naz belki ona ulaşacak ve babayı daha net tespit edecektik. Ama annesi doğumda ölmüş. Ölürken sadece Çeşme’li Kurt’ları bulsun kızım büyüyünce demiş. Elbette kimse bunu Naz’a söylememiş. Naz, Fransa’da yaşayan ailesinin ölümünden sonra bulduğu evraklarda evlatlık olduğunu anlayıncaya kadar tüm bunlardan habersizmiş. Birkaç yıl araştırmış. Malum bizde evraklar hala dosyalama yolu ile saklanır. Belediyeler, bağlı olunan bölümler değişmiş. Evraklarda yer değiştirmiş. En sonunda doğum belgesini bulmuş. Belgeye ekli küçük not kâğıdının üstündeki yazı neredeyse okunmayacak hale gelmiş. Hemşirenin not ettiği yazı ile Çeşme’deki Kurt ailesine, oradan da bana ulaşmış.”

“Poyraz bana inanmadı ve bunda da haklıydı aslında. Hemen tahlil istedi.”

“Elbette. Üzgünüm ama servet avcısı olabilirdin.” o günlerde yaşanan çekişmeleri anımsayıp gülümsedi. Kötü günlerdi ama geride kalmıştı. Şiddetli tartışmalar yaşanmıştı ikisi arasında.

“Biliyorum ve hak veriyorum. Seni tanıdıkça dürüstlüğüne hayran kaldım.”

“Dürüst mü? Naz, senin yüzünden çektiğim kıskançlık o kadar büyükken bana söylediği sadece “kendini üzme, Naz’ı seveceksin” oldu. Bu mu dürüstlük?”

“Alize, yalan söylememiş ki. Doğruyu anlatmamış. Beni sevmedin mi?”

İkisi de gülmeye başlayınca Poyraz da onlara katıldı. “İkinizi de çok seviyorum bayanlar ama o kadar farklı ki sevgilerim. Naz kimse kim o benim hep kardeşim olacak. Kuzenim de olsa bu değişmeyecek. Aileme de her şeyi çözdüğümde anlatmak istiyordum. Eğer babası amcamsa yengemin ve kızların tepkisinden çekiniyorum. Bir gün, aile bir arada muhabbet ederken yengemin verdiği yanıtlar böyle bir skandalı asla kabul etmeyeceği yönündeydi. Annem ise, kocamın eskiden sevdiği bir kadından çocuğu varsa ve o çocuk artık babasının yanında olmak istiyorsa, ben kapımı açarım, demişti. Kocamın sevdiği biri, en azından benim saygı duyacağım biridir, dediğinde annemi anlamamıştım. Sonra bana tekrar açıkladı. Baban gibi bir adamı seven bir kadın, sevgisine karşılık gören bir kadın, neden kötü olsun? O kadın ben de olabilirdim, dediğinde kavradım gerçekleri. Şimdi ise babam öldü ve annemin onun ölümünden sonra ortaya çıkacak çocuğa tutumunu kestiremiyorum.”

“Neslişah annem farklı bir kadın. Biliyor musun Naz, dün bizim zorla evlenmemize neden oldu.”

“Ya bak sorup duracağım bir türlü fırsat olmadı. Nasıl oldu nikâh, anlatın biraz. Neden böyle acele oldu? Hamile misin yoksa?” laf daha ağzından çıktığında gafını fark etti ama geri alamadı. Poyraz’ın da Alize’nin de yüzü değişmişti. Ama ilk toparlanan Alize oldu. “Hayır, olur mu öyle şey? Annem, babamın ölümüne çok üzüldü ama sizin evlenmenizi Sina da isterdi diyerek bizi ikna etti. Gerçi bizim de fazla beklemeye niyetimiz yoktu ama bu da değişik oldu. Bu arada nikâhımız gizli. Sen de söyleme lütfen kimseye.”

“Söylemem merak etmeyin. Poyraz sustun. Lütfen kızma bir an boş bulundum ve pot kırdım ama asma yüzünü.”

“Önemli değil. Biliyor musun en büyük korkum, şartımı kabul etmeyecek olmasıydı. Etmeseydi de anlardım ama nasıl dayanırdım bilmiyorum.”

“Halinizden belli. Neyse tüm bunları pizzaları yedikten sonra daha detaylı konuşuruz.” O sırada çalan kapıya doğru yürüyordu. Alize ise ilk andan beri aklını kurcalayan soruyu sordu.

“Poyraz, amcan ne zaman intihara teşebbüs etti? Naz ortaya çıktıktan sonra mı?”

“Hayır, canım, daha önce. Bağlantı kurmayı ben de denedim ama hiçbir şey bulamadım.”

“Peki, babayı bulmanız çok önemli mi? Yani elbette babasını bilmesi anlamında önemli ama sizin kanınızdan olduğundan eminsin, uzak akraba falan diyerek aileye katsaydınız. Neden sevgili yalanını kullanmayı seçtiniz?”

“Düşünmedik değil. Ama kimse kabul etmez ve araştırmaya başlardı. Çünkü ailemiz Türkiye’nin sayılı zenginlerinden. Mutlaka aileye girecek kişiyi sorgulayacaktı gazeteciler. Gerçek ortaya çıktığında ise ciddi bir itibar kaybı olacaktı. Gerçi bu durumda babamın intiharı da yeterince itibarımızı zedeledi.”

O sırada Naz elinde tabaklar ve bardaklarla geldi. Alize de mutfağa gidip içeceklerle pizzaları getirdi. Armut minderleri orta sehpaya yaklaştırdılar. Keyifle yemeğe başladılar. Arada bir yeni evli çift birbirinin gözlerine dalıp gitse de soğutmadan bitirmişlerdi yemeklerini. Konuya kaldıkları yerden devam etti Alize.

“Otopsi sonuçları netleşmeden ben intihar demezdim. Nedense farklı bir sonuç çıkacak gibi hissediyorum.”

“Neden öyle düşünüyorsun?” Naz şaşırmıştı.

“Poyraz ve babası Ankara’da çok iyi bir ortaklık başlattı. Şirketin zararını telafi edecek bir ortaklık. Ertesi gün ihale var ve kazanma ihtimalleri çok yüksek. Cumartesi düğünümüz var. Tüm bunların ortasında bir adam neden intihar etsin? Aile laneti deyip çıkamıyorum ben işin içinden. İnanmıyorum o lanete.” O kadar emindi ki hislerinden aksi bir sonuç şaşırtacaktı Alize’yi. Bunu anlatamayacağı için susmuştu.

“Alize, beni kaybetme korkusu ile bu işe farklı bir boyut kazandırmak istiyor. Bir gün babam gibi onu üzeceğimden korkuyor. Ama bunun olmaması için ne gerekiyorsa yapacağım. Bu hafta yoğun olmasaydım tedaviye başlayacaktım.”

“Onu üzmek istemediğin yüzünden okunuyor hayatım. Senin Alize’ye ilk bakışında vardı bu aşk. Sana boşuna ‘deli poyraz’ esiyorsun dememiştim. Ne gerekiyorsa yap. Hep destek olacağım sana bunu biliyorsun. Yine de kadınların içgüdülerini göz ardı etme.”

“Etmem merak etme. İkinci otopsi sonuçlarını yarın alırız sanırım. Hani düğünde Alize’nin yanında gördüğümüz bir sipsi vardı. Anımsadın mı?”

“Poyraz, ayıp. Alp geçekten çok iyidir.”

“Aman neyse ne… İşte onun kayınpederi adli tıpta görevli. Özel olarak inceliyor. Yarına biraz yeni bilgimiz olur.”

“Bana da söyleyin sonuçları. Kim bilir belki de babamın ölümü üzerine konuşuyoruz şu an ve ben bir yabancıdan bahseder gibiyim. Bundan nefret ediyorum.”

Sesindeki kırıklık anlaşılmayacak gibi değildi. Kim olduğunu bilememek gibiydi bu. Bir babası vardı ama adı yoktu babanın…

Alize, ruh halini anlıyordu. Belirsizlikler her zaman rahatsız ederdi kendisini de. Konuyu değiştirmek istedi.
“Seni şimdi nasıl tanıtacağız. Eski sevgili oyunu devam mı? Eğer öyle ise benim seni boğacakmış gibi bakmam lazım.”

“Aman ya ben o kısmı unutmuştum. Ne yapalım o konuda, Poyraz?”

“Mümkün olduğunca göz önünde bulunmayalım üçümüz. Ben seninle gizli saklı buluşamam çok daha kötü yazılar çıkar. Alize ile sen buluşsan neler yazacaklarını tahmin bile edemiyorum. Gerekirse telefonla falan görüşüp yan yana gelmemeye bakalım. Bugünleri atlatalım da mutlaka bulacağız bir yol.”

“Olur. Dediğin gibi yaparız. Çok gerekirse bir yol buluruz.”

“Biz kalkalım mı artık? Evimize gidelim.”

“Doğru ya siz daha dün evlenmiştiniz. Hadi gidin evinize. Ben de valizlerimi açayım. Konuşuruz.”

Kapı ağzında iki eski rakip, yeni akraba sımsıkı sarıldılar. “Senin eski sevgili olmadığına gerçekten çok seviniyorum. İnşallah diğer konuları da çözeriz. Ailede olman hoşuma gidecek.”

“Benim de ama inan derdim Kurt ailesinden biri olmak değil annemin babamın kim olduğunu öğrenmek. Eğer Sina Bey babamsa zaten ondan annemi dinleyemem artık. Eğer Baki Bey ise belki bir şansım vardır. Sonuçta Poyraz benim ağabeyim. Her durumda bu böyle!”

“Alize, hadi canım. Sonra bol bol konuşursunuz. Naz dikkatli ol canım. Hadi görüşürüz.”

Asansörle inerken birkaç saattir buluşamamış dudaklar hemen bir birbirini bulmuştu. Poyraz,“Evimize gidelim. Çok yorgunum hemen yatalım.”

“Yalancı. Yorgunmuş. Senin neden yatağı sayıkladığın belli oldu bile.”

İçindeki rahatlama ile daha da mutlu bir Alize vardı artık. Şimdi eve gidecek ve kocasına akşam için yemek hazırlayacaktı. Tabii dolapta bulduğu bir sürü hazır yemeği görünce şaşkınlıkla durdu. Dün de dolapta bir şeyler vardı ama bu kadar çok yemek yoktu. Mutfak tezgâhındaki notu görünce gülümsedi. “Yemek yemeyi akıl ederseniz diye getirdik ama unutacak gibi bir haliniz var.” Altında imza olarak Hayat yazıyordu. Alize gülerek notu Poyraz’a gösterdi. “Şuna bak büyüdü de bizi maskara ediyor. Sorarım ben ona.”
“Bir şey soramazsın hem hamile hem de haklı.”

“Doğru söylüyorsun. Madem yemeklerimiz hazır, hiç mutfakta oyalanmadan erkeğin kalbine giden ilk yolu kullanalım.”

“Mide ikinci yol muydu? Neden annem bana bunca yıl yemek yapmayı öğretti?”

“Çünkü ilk yolu benim öğretmemi beklemişsin.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder