5 Nisan 2015 Pazar

Alize & Poyraz 3. Bölüm

Ertesi gün gri gözlü yakışıklıyı hiç görmediler. İkisi de öğlen uyudukları saatte gelip gitmiş olabileceğini düşünüp kendilerine kızıyordu. Ama sabahtan o kadar çok yüzmüştü ki iki kız da, o yorgunlukla yatağı zor bulmuş, öğleden sonra dörtte gözlerini ancak açmıştı. O saatten sonra denize gitmek istememiş Çeşme Kalesi’ne gitmek için annelerini ikna etmişlerdi. Tatil köyünden yükselen müzik sesi bugün yoktu. Kızlar, bu sessizliğe anlam veremeseler de kendi zevklerine hitap eden müzikleri dinlemek için müzik setinin başına gittiler. Keyifle dans etmeye başladılar... On iki yaşın maymun iştahlılığı ile Annelerinin uyarısı ile dansı kısa kesip hemen evden çıktılar.


Hava hala sıcak olduğu için Alize’nin annesi Suzan Hanım, arkadaşı Ajlan ile kızları da alıp arabayla gitme kararı vermişti. Müze kapanmadan içeriye girmek istedikleri için acele etmişler ve başarmışlardı. Kızlar defalarca kez de gezseler kalenin içinde kendilerini mutlu hissediyor, geçmiş günleri yaşıyor gibi hayallere dalıyorlardı. Birkaç basamakla çıkılan yerlere çıkıp, olmayan eteklerinin uçlarından tutup prensesler gibi süzüldüklerini sandıkları çarpık adımlarla yürüyorlardı. Yine aynı şeyleri yapmak için müze kısmını sabırsızlıkla gezdiler. Müzeden sonra kendilerini tanıyan bekçinin de göz yumması ile biraz da bahçeyi dolaşmaya başladılar. Saat neredeyse yedi oluyordu. Dönüş yolunu arabayla almak istemeyen kızlar annelerini gönderip birer külah dondurmayı akıtmadan yemeye uğraşarak eve doğru yürüdüler. Aslı her zamanki gibi başarılı olamamış ve önünde koca bir çikolatalı dondurma lekesi ile yürürken kendisine söyleniyordu.

“İyi ki göğüslerim küçük! Bir de büyük olsa benden daha çok dondurmayı onlar yiyecek!”

“Tadına varmak için o kadar yavaş yersen olacağı bu. Her seferinde aynı şeyi yapıyorsun. Yazık o dondurmaya.”

Eve yaklaştıkları sırada, tatil köyünün kapısında bir sürü takım elbiseli erkekle karşılaştılar. Kapıya dizilmiş koyu renkli birçok araba vardı ve erkekler o arabalara dağıldılar. İki kız da o erkeklerden birinin gri gözlü olduğunu anlayınca şaşkınlıkla durup bakmaya başladılar. Boyunun uzunluğu ile zaten ayırt edilen yakışıklının, takım elbiseli hali gözlerine tuhaf gözükmüştü. Tatil köylerinde yapılan büyük şirket toplantılarından birine katıldığını tahmin ettikleri grubun ayrıldığını düşünüp üzüldüler.

Ertesi sabah kahvaltı masasında duydukları, Savaş Kurt'un kalp krizinden ölmüş olduğu haberi ile dünkü görüntüyü ise hiç birbirine bağlamadılar. Tatilin kalan günlerini ise etraflarındaki hareketliliğe uygun olarak yaşadılar. On iki yaşın verdiği çocuksu meraklar ile büyüme çabası arasına sıkışan duygularını düzene sokmaya çalıştılar.



1998



Alize, o yazdan sonra, iki yıl üst üste yazlığa gitmedi. Babası ile katıldığı ilk mavi tur özellikle turistlerle dolu bir teknede geçtiği için İngilizcesinin gelişmesine çok faydalı olmuştu. İkinci yıl yine babasına mavi tur düzenletmiş ve bu arada başladığı Almanca ve Fransızca kurslarının faydasını görmüştü. Tüm yaz okullarda öğrenemeyeceğinden çok daha fazlasını öğrenmişti. Hatta onun öğrenci olduğunu anlayıp özel olarak ilgilenen birkaç kişi sayesinde ders de çalışmıştı. Üçüncü yaz tatilinde, yazlığa gittiğinde, artık on beş yaşına gelmiş ve serpilmeye başlamıştı. Üç yıl önceki gibi yine yanında en yakın arkadaşı Aslı vardı. İkisi de artık okuldaki çocuklarla flört etmeye başlamış, üç yıl önce görmek için yanıp tutuştukları gri gözlüyü unutmuştu.

Aslı ile birlikte yurt dışında okuma planları yapıyorlardı. Bunun için lisede dersleri çok sıkı tutmak istiyor, tatilde bile dinlenmeden ders çalışıyorlardı. Tatil boyunca sadece günde bir saat yüzüp kalan sürede derslerine gömülmüşlerdi. O kadar sıkı çalışınca da sadece iki günlüğüne tesislere gelmiş olan gri gözlüyü fark etmemişlerdi. Yakışıklı, okulu bitirmiş, askere gitmeden önce kısa bir tatil yapmıştı. Kısa dönem askerlik için Adana'ya uçmuştu.

Poyraz için son üç yıl çok farklı yaşanmıştı. Dedesinin ölümün intihar olarak kabul edilmesinin üstünden geçen üç koca yıl. İntihar mektubu bırakmamış olmasını ise, polis, nadir görülen ama tuhaf olmayan bir durum olarak açıklamıştı. Basına verilen bilgi ise yaşlı Kurt'un kalp krizi geçirdiği yönündeydi. Hâlâ da öyle biliniyordu.

Poyraz ise, bu açıklamayı kabullense de kalbi ve beyni hep aksini söylemişti. Dedesinin ölümünden fayda sağlayacak kimse yoktu ki! Çünkü iki oğlu arasında mallarını eşit olarak bölmüş ve işten elini çekmişti. Ailenin tek erkeği idi. Kız kardeşleri de ferah bir yaşam sürseler de asla ağabeylerinin işlerine karışmamışlardı. Gönül işlerinden uzaklaşalı da çok zaman olmuştu. Büyük annesi Fatma Hanımı on yıl önce kaybettiklerinde dedesinin hayatındaki tek kadının Fatma Hanım olmadığı anlaşılmıştı. O zaman henüz altmış yaşında olan dedesinin iki metresi daha vardı. Ama eşinin ölümünden kısa süre sonra hayatındaki bu kadınları terk etmişti dedesi. Elbette kalıcı olmayan kadınlar girmişti hayatına. Bir gece çok fazla alkol aldığında o zaman henüz on dört yaşına yeni girmiş torununa, 'Severek evlen... Severek evlen ve asla karını aldatma... Başka bir kadın aklını çeliyorsa, eşinden ayrıl... Hiçbir kadının böyle bir aşağılamayı hak etmediğini bil. Ben bu hatayı o kadar çok yaptım ki, karımın kalbi kırık ölmesine neden oldum.' demişti.

Fatma Hanım, yani babaannesi, uzun yıllar hastalıkla boğuşmuş, elli sekiz yaşında yenik düşerek hayatlarından çıkmıştı. Despot bir yapısı vardı Fatma Hanımın. Ama Sina Bey, annesinin sonradan bu kadar sert bir mizacı olduğunu söyler, eski hallerini bilseniz çok severdiniz, derdi. Kayın validelerinin ölümünden sonra Savaş beyin iki gelini de kayın pederlerinin her işi ile yakından ilgilenmişti. Düzenli olarak evini temizleyen kadının takibinden sağlık kontrollerine kadar gelinleri yardımcıydı.

Poyraz, Çeşme'ye her gelişinde dedesi ile ilgili anılara dalıyordu. Her yıl Çeşme'ye gitmeyeceğim diyor ama dedesinin ölüm yıl dönümünde yine kendisini aynı yerde buluyordu. Mezarlığı ziyaret edip, sonsuzlukta yan yana yatan ama dünyadayken bile çoktan yataklarını ayırmış iki büyüğünün mezarlarını ziyaret etmişti. İki gün deniz güneş ve havuz üçgeninde vakit öldürmüş, kendisini tavlamaya çalıştığı her halinden belli birçok kızın gönlünü istemeden de olsa kırmış ve bir süre askerliğini yapacağı için uğrayamayacağı Çeşme’ye veda etmişti. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder