O gün aramamak için Giray
kendisini zor tutmuştu. Akşam arkadaşları ile buluşacakmış. Kimdi o
arkadaşlar. Soramamıştı. En kısa zamanda arkadaşları ile tanışmalıydı. İyide
kim olarak? Erkek arkadaşı olarak mı? Evet öyle olmak istiyordu. Su,
hayatında gördüğü en güzel gözlere sahipti. Hele ki, sol kaşının üstündeki
küçücük beni, ne kadar seksi duruyordu. Tog kafasındayken görmediği
güzelliğini, yemek yerken doya doya seyretmişti. İşte o zaman fark etmişti o
küçük beni. İşten çıktığında hala kafası Su ile doluydu. Üstelik akşam,
kendisi de arkadaşlarıyla bara gidecekti. Büyük ihtimalle kolunda bir güzelle
çıkacağı da aşikardı.
Duru, evinde oturuyor ve Giray’ın neler yaptığını düşünüyordu. Evine gitmediği kesindi. Her gece barlarda lokantalarda olduğunu işe başladığı günden beri duyuyordu. Bu gece de farklı bir şey yapmayacağından emindi. Buna neden üzüldüğünü ise henüz adlandıramıyordu. En yakın arkadaşı Elif’i aradı. Hafta sonundan beri yaşadıklarını birileri ile paylaşmak istiyordu. Uzun uzun konuştular Elif ile. Kah gülerek, kah korkarak dinledi Elif, Duru’nun anlattıklarını. Sonra da, böyle bir oyunda arkadaşına destek olacağını söyledi. Duru ilk yandaşını edinmiş olmanın verdiği rahatlıkla uyudu. Sabah uyandığında aklına gelen ilk şey, Giray’ın dün geceyi kimin kollarında geçirdiği oldu. Kıskanıyor muydu? Evet.... İyi ama neden? Aralarında bir şey yoktu ki. Kıskanması için neden de yoktu. Yok, bu kıskanmak değildir, dedi kendisini inandırmak için. ‘Oyunum bozulmasın diye kızıyorum. Yoksa neden kıskanayım ki.’ diye düşünüp rahatlattı yine kendisini. Salı günü saat onda, Giray daha fazla bekleyemedi ve telefon açtı Duru’ya.
Arayanı gördüğünde ne
yapacağını şaşırdı Duru. Batur Beyin kapısı kapalıydı. Telefonu uykulu bir
ses ile açtı.
“Efendim” “Su? Günaydın. Uyandırdım mı seni?” “Evet, ay yok yani yeni uyanmıştım ama, kalkmamıştım daha.” Gece geç yatmış gibi bir intibaa yaratmaktı amacı ve bunu da başarmıştı. Giray telefonun ucunda sinirle dişlerini sıktı. Kimlerle birlikteydi? “ Özür dilerim rahatsız ettim. Müsait olduğunda sen beni arar mısın? Bu akşam, yemek borcumu ödemek istiyorum.” dedi ama, sesi sertti. Duru, başardığından emindi. Bu sefer reddetmeyecekti yemeği. Daha fazla üstüne gitmenin bu aşamada gereği yoktu. “ Sorun yok. Tamam bu akşam borcumu tahsil edeyim. Ya bir şey soracağım, ben bu yemeğin ne zaman ve nasıl alacaklısı oldum. Sen uyku sersemi olmamdan mı faydalanıyorsun?” dediğinde sesi gülümseme yüklüydü. Giray’ın bu rahat konuşmanın ardından neşesi yerine geldi. Sesi yumuşadı ister istemez. “Tamam, akşam seni alırım, karşıda bir yerlere gideriz” dedi... “ Yok yok ben zaten o tarafa geçiyorum bugün. Öğleden sonra bir arkadaşıma uğrayacaktım. Dilersen Nişantaşı’nda buluşalım. Her ikimize de yakın olmuş olur bu durumda.” “Olur, madem bu taraftasın öyle yapalım” |
Duru, telefonu kaparken yer
ve saati kararlaştırmış olmanın rahatlığındaydı. Eve uğrayıp, üstünü
değiştirecek vakti vardır. Tabii, bu işlerin normal yürüdüğü durum için
geçerliydi. Saat altı olduğunda, işten çıkmak için hazırlanıyordu. Tam bu
sırada, gelen bir telefon ile hesaplar karıştı ve çıkışı saat yediyi buldu.
Koşturarak eve girdiğinde terlemiş ve duş alması zorunlu hale gelmişti.
Gecikeceğini anlayınca Giray’ı aramış ve haber vermişti. Lokantaya
ulaştığında, gündüz giydiği takım elbisesinin içinde çok yakışıklı duran
Giray’ı inceleyerek masaya yürüdü. Kendisi de, dizlerinin hemen üstünde biten
bir elbise giymişti. Her zamanki gibi topuklu ayakkabıları ile yürüyordu.
Tabii, Giray ilk kez onu böyle bir kıyafetle gördüğü için, beğeni dolu
gözlerle inceledi. Masaya geldiğinde yerinden kalkarak, genç kızın oturması
için sandalyesini tutmuştu. Hareketleri oldukça kibar ve ölçülüydü. İş
ortamının dışında neşeli olduğunu bildiği halde, bu akşam daha mesafeli buldu
Giray’ı. Bir şey mi olmuştu acaba? Daha fazla dayanamayan Duru, “Pek keyfimiz
yok galiba bu akşam?” dedi,
“Aslında keyfimi kaçıracak bir şey var mı bilemiyorum. Bunu sormam ne kadar doğru onu da bilemiyorum. Bildiğim tek şey, biraz daha sormadan duramayacağım. Su... dün gece birlikte olduğun arkadaşlarının içinde özel biri var mıydı?” Giray, daha yemekleri bile söylemeden böyle bir cümle kurmuş olduğuna şaşıyordu. Alacağı yanıt ise terlemesine neden oluyordu. Ya “Evet” derse.... Derse der, o zaman da ben başka denizlere yelken açarım, dedi. Fakat kalbi ile beyni arasında oluşan kısa devre, alacağı yanıtın evet olması halinde, dediklerini yapamayacağını fısıldıyordu. “Evet. “ Giray, yutkundu ve gözlerini ayırmadan Su’ya bakmaya devam etti. Hiçbir şey söyleyemiyordu. “Elif, en yakın arkadaşımdır. Benim için çok özel bir insandır.” Dediğinde, Giray’ın renginin önce beyaza sonra kırmızıya ve en sonunda da normale döndüğünü gördü. “Elif mi? Özel arkadaşın Elif mi, anlayamadım? Yani, en yakın arkadaşın?” “Evet. Tüm çocukluğumuz beraber geçti. Her şeyimi anlattığım benim için özel bir insandır” “ Bu yanıttan, hayatında “özel” bir erkeğin olmadığını anlayabilirim sanırım?” “Evet, özel bir erkek yok” “EEEe ne yiyoruz? Yanında şarap mı alırsın?” Tüm havası değişmişti. Duru da ona uyum sağladı. “Hadi şarabımızı seçelim” |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder