Ofiste
rutin bir gündü. Her zamanki koşuşturmalar, yeni fikirlerin tartışılacağı
toplantı derken öğlen olmuştu. Telefonu çaldığında kafasını yaptığı işten
kaldırmadan, açmış, bıkkın sesle “Efendim” demişti. Duyduğu sesle, bir anda
döner koltukta dikleşmiş, bakışları canlanmıştı.
“Başak hanım, ben Tarık Eren. Nasılsınız? Küçük hanım nasıl?” Başak, sesinin çıkması için önce yutkundu. Sonra, normal çıkması için çaba gösterdiği sesi ile “Tarık Bey, merhaba. Ben de, Damla da iyiyiz. Çok teşekkür ederim.” diyebilmişti. Bu adam şimdi neden aramıştı? Hani Başak arayacaktı? Dün gece yatağında aklına gelenler, ne yazık ki telefonun başında da aklına gelmiş ve Başak'ı ateş basmıştı. Bir erkeğin sesi ile bu hale gelmek çok şaşırtıcıydı. “Ben, ufaklığı merak etmiştim. İyi olduğuna sevindim. Siz çalışmalara başladınız mı? Antep seyahati için tarih belirlediniz mi?” diyen ses, hem nazik hem de ilgiliydi. Başak, bu sesi duydukça ellerinin titremesini engelleyemiyordu. “Önümüzdeki hafta Pazartesi, çekimler için ekibi hazırlamış olacağım. Orada tamamlanmış olan hastane, bir taşla iki kuş vurmamızı sağlayacak. Tabii hastanenin kendi koşuşturması içinde çekim yapılması çok zor. O yüzden ameliyathane haricindeki sahneler için, biraz bilgisayar oyunu oynayabiliriz. “ Konuşmayı iş konularında tutup, kısa süre sonra bitirdiler. Telefonu kapattığında, Tarık kendi düşüncelerine dalmıştı. Bu konuşmayı yapmak için onun aramasını bekleyememiş, bürosundan çıkmış, arabayı bir sokak arasına çekmiş ve öyle aramıştı, Başak’ı. Evli bir insana olan ilgisi yüzünden zaten kendisine kızarken, sesini duymak bile bu kadar heyecanlandırınca, artık hislerinden emin olmuştu. Evli olsa bile bu kadına karşı, çok şiddetli bir istek duyuyordu. Etik olmayan bu hisler yüzünden, Ergun Beyi arayarak, bu işten vazgeçtiğini söyleyecekti. Başak ile çalışması mümkün değildi. Ses tonu aklını başından almış, bebeği hakkında konuşması bile kendisini dizginlemesine imkan vermemişti. Başına gelenlere inanamıyordu. Milyonlarca uygun kadın varken, evli ve çocuklu bir kadının çekimine kapılmıştı.
Bürosuna
döndüğünde, Ergun Beyden yeni bir randevu aldı. Bugün bu işi bitirmek için
son kez o ofise gidecek, Başak’ı da son kez görecekti. Aslında, bunu bile
yapmaması gerekiyordu. Çünkü görmek, isteğini dizginlemeyecek, o dolgun
dudakları öpme ihtiyacını bastırmayacak, aksine daha da körükleyecekti. Kendi
kendine işkence edecekti. Yine de son kez görmek istiyordu. Pazartesi Antep’e
onunla gitmeyi kesinlikle istemiyordu.
Saat on bir de ofisinden çıktı. Önceki akşam, hislerini dizginlemek için neler yapacağını düşünüp durmuştu. Bu aralar hayatına kimseyi sokmamıştı. Demek ki en kolayı bir gecelik bir kadın bulmak, onun teninde ateşini söndürmekti. Ama yorgun ve hayal kırıklığı dolu bir gün olduğu için, o akşam evinden çıkamamış, önce televizyon izlemek istemiş, kafasını dağıtacak bir şeyler bulamayınca da serin yaz akşamının tadını çıkartmak için balkonda oturmuş, kahvesini yudumlamıştı. Şimdi ise, son kez Başak’ı göreceği ofise doğru yol alıyordu.
***
Nihayet Cuma gelmişti. Cumartesi ve Pazar, yeğenine rahatça bakıp, tüm komşularının nefes almasını sağlayacağı için mutluydu. Her ne kadar hepsi içten gelerek yardımcı olsalar da, bu kadar borçlu olmak hoşuna gitmiyordu. Bu hafta sonu, dağcılık grubu ile olan programını iptal etmiş, yeni öğrencilere başka bir arkadaşının yardımcı olması konusunda ayarlamaları yapmıştı. İş başı yaptığında, Pazartesi için lazım olan evraklarını erkenden hazırladı. Son dakikada bir şeyleri unutmamak için tedbirli olmayı seviyordu. Deli dolu yaşıyor gözükse de, her konuda dikkatli olması gerekiyordu. Yaptığı dağcılık sporu da, motor kullanması da, maksimum dikkat gerektiren uğraşlardı. Bu tedbirli yaşam, işine de yansıyordu. Dosyalar, senaryo kopyası ve diğer gerekenler hazırlanmış, sırt çantasına konmuş, çanta da montun yanına asılmıştı. Şimdi, diğer işlerine bakabilirdi. Tarık, reklam ajansından içeriye girdiğinde, önce Başak’ın odasına doğru bakmış, cam duvarlardan, içeride olduğunu ve bir şeye dikkatlice baktığını fark etmişti. Sonra, bunun masasındaki resim çerçevesi olduğunu görünce, vücudunun kasıldığını hissetti. Lanet olsun, neden burada buluşmak istemişti ki? Kendi bürosu ya da dışarıda bir yerde de, bu işi bitirebilirdi. Bunlar aklından geçerken Başak’ın, gözlerini sildiğini fark etti. Ağlıyor muydu? İyi de neden? Çocuğunun durumu kötü müydü acaba? Ama kötü olsa burada işi ne olabilirdi ki? Cevapsız sorularla uğraşmak yerine, yanına gidip sorsa çok daha iyi olacağına karar verdi. Ergun Beyle olan randevusuna beş dakika vardı nasılsa. Bu sürede hatırını sorar ve son kez görmüş olurdu. Kendisine yaptığı son eziyet de bu olacaktı. Sonra bir daha Başak ile karşılaşmayacak, böylece evli bir kadına olan bu tutkusunu da yok edecekti. “Başak hanım, kötü bir şey yok değil mi? Kızınızın durumu nasıl?” |
14 Şubat 2015 Cumartesi
DOSTLAR APARTMANI 4. Bölüm
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder